Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Gemi batarken…
3.11.2025
48
İktidarı var eden ekonomik düzenin çarkları artık eskisi gibi dönmüyor. Devrimci bir kararla, yeni bir mimari oluşturmak mümkün; ama iktidarı besleyen çıkar merkezleri buna izin vermez. Gelecek karanlık. Ekonomideki kara tablonun değişmesi için iktidarın değişmesi dışında bir ihtimal görünmüyor.

Bunlar daha iyi günlerimiz. Ekonominin çöküş macerasında henüz dibi görmedik. Son iki ayın enflasyon rakamları, baskılanmış haliyle bize durumu özetliyor. Vergiler, harçlar, zamlar aracılığıyla talebin düşürülmesi, bu yolla fiyatların kontrol altına alınması, kısaca kemer sıkma politikası işe yaramıyor. Maliye politikası araçlarıyla vatandaşların alım gücü düşürülürken, yani halkı yoksullaştırma politikası ısrarla takip edilirken, kısaca ağır bedeller ödenmesine rağmen sonuç değişmiyorsa durum felâket demek.

Ekonomi yönetimi parti politikası üretimine benzemez. Elinizdekileri üst üste, yan yana koyarak tercihlerde bulunursunuz. Verdiğiniz kararlar, attığınız adımlar acı gerçeklerin dünyasında makes bulur. Gerçekler arasında en yalın gerçek de vatandaşın ocakta kaynayan tenceresidir. Tencere kaynamazsa, politikanın satacağı umutların, hayallerin hiçbiri iktidarın geleceğini garanti edemez.

Saadet zincirinin sonu:

İp, 2015 yılının sonlarında koptu. Davutoğlu başbakan iken, reel sektörü koruyan kollayan bir OVP (orta vadeli program) açıkladı. Bu program Cumhurbaşkanı ile Başbakanı arasında polemik konusu oldu. Erdoğan, “İnşaat sektörünü ezdirmem” diyerek, bu programa bütün gücüyle karşı çıktı.

Ekonomi yıllarca rant sektörü üzerinden balon gibi şişti. Rant, inşaat sektörünün getirisiydi. Yatırıma dönmesi gereken tasarruflar, kredi olarak inşaat sektörüne yöneldi. Müteahhit yüzde yüzden fazla kazanırken, küçük kâr marjları ile, sıkı rekabet ortamında iş gören reel sektör üvey evlat durumuna düştü. Halbuki bütün diğer sektörleri sırtında taşıyan sağlam bünyesi ile sanayi sektörüdür. Batı istikrarlı bir şekilde bu sektörün üzerine titrer.

Batı’da pamuklara sarılıp korunan tarım sektörü bizde sistematik olarak yok sayıldı. Ekonomideki önlenemez çöküşün sebeplerinden biri de ürettiğinin karşılığını alamayan çiftçiler ve hayvancılıktan geçinenler.

Sonunda saadet zincirinin son halkasına dayandık; deniz tükendi. Kanal İstanbul projesi bu sektöre hayat öpücüğü olarak öne sürülmüştü. Körfez sermayesi ile arsa spekülasyonu dışında oradan da can suyu gelmedi. Her durumda kârlı olan finans-bankacılık sektörü dışında durumdan memnun olan yok.

2015’ten sonra ekonomiyi enfekte eden bir başka tehlikeli gelişme yaşandı. Türkiye, resmî teşviklerle kara para cenneti haline geldi. Bu iş için devlet iktidarı araçları kullanıldı. Ondan fazla Varlık Barışı ilan edildi. Kara para, rant sektöründen sonra daha büyük ikinci bir balonu şişirdi. Üstelik, ekonomik güvenliğin vazgeçilmez olduğu sektörlere da sıçrayan yeraltı şebekeleri, yani mafya tehdidini yaygınlaştırdı. Her yer, gördükleri işletmeye çöken mafya grupları kaynıyor. O kadar ki kendi aralarında kanlı piyasa rekabetine bile giriyorlar. Ekonominizin can damarı olan ticaret kervanlarınızın yolda sürekli soyulduğunu veya haraca bağlandığını düşünün.

Önce rant sektörü, şimdi de kara para sektörü kepenkleri neredeyse tamamen kapattı. ABD ve Avrupa’dan gelen maliyeti çok ağır “gri listeye alınma” gerilimi, kara paranın suyunu çekmesinin gerçek sebebi olmalı.
Balonlar patladı, semiz koyun bir deri bir kemik kaldı.

Reel sektör nasıl ayağa kalkar?

Ekonomide mucizelere yer yoktur.

Ekonominin hassas dengelerini yeniden kurmak için sabırlı bir kemer sıkma politikasına ve enflasyonla mücadele programına devam edilecek. Ekonomiyi rantiyecilerin tekelinden kurtarıp reel sektörün ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemekten başka çareniz yok. Talebi kısmak yerine arzı arttıracak ve fiyat dengesini arz yoluyla ucuzluğu sağlayarak kuracaksınız.

Alıştıkları şekilde sadece maliye araçları ile enflasyonu durdurmaya çalışan Mehmet Şimşek yönetiminin ufkunda reel sektörü güçlendirecek araçlar yok. Reel sektör çöküyor. Tekstil sanayii durumu göstermek için tek başına yeterli bir örnek. Fabrikalar kapanıyor. Şirketler piyasa şartlarına dayanamayıp iflas ediyor. İktidar tam tersine, vergiler ve harçlar yoluyla sanayinin üzerindeki yükü arttırıyor.

Enflasyon, devlet eliyle örgütlenen sistematik hırsızlıktır. Vatandaşın cebindeki parayı, fiyatları arttırarak çalmaktır. Şu anda devlet finans araçlarıyla bu işi yapıyor, ama ekonomiye bir katkısı olmuyor.

Gidilen yol yol değil. Spekülatif kazançlardan yönünü üretime kaydırmak için iktidarın kurduğu düzenin ters yüz edilmesi lâzım. Teorik olarak mümkün, ama çarklar bu şekilde dönerken kim elindeki kurulu düzenekten vazgeçer?

Neydi soru?

Kim, neyi, nerede, nasıl ve ne zaman ele geçiriyor?

Ülkenin potansiyeli ve önünde duran fırsatlar zengin; ancak iktidarı var eden ekonomik düzenin çarkları artık eskisi gibi dönmüyor. Devrimci bir kararla, yeni bir mimari oluşturmak mümkün; ama iktidarı besleyen çıkar merkezleri buna izin vermez.

Gelecek karanlık. Ekonomideki kara tablonun değişmesi için iktidarın değişmesi dışında bir ihtimal görünmüyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar