Mümtazer TÜRKÖNE
Bayramlar biraz da gelip geçenleri hatırlamak için. Bizler, Ortadoğu’da tırmanışa geçen Selefî anlayıştan farklı olarak ölülerimizle birlikte yaşarız.
Âdetimizdir; Anadolu’nun bir kısım yerlerinde arife günü, bir kısım yerlerinde ise birinci günü sabahtan bayramlaşmaya önce toprağın altındakilerle başlarız. Geçmişi olmadığı için geleceğini bir türlü kuramayanlar zaman geçtikçe silikleşen, ama hep hayatımızın içinde merkezî roller üstlenen bu hayallerin vazgeçilmez önemini idrak edemez. Onlar, yani toprağın altındakiler, sadece geçmişte kalan hatıralar değil, hiç aklımızdan çıkmaması gereken fena duygusunu diri tutan canlı sembollerdir aynı zamanda. Bir günden sonra hepimiz, dün sabah ziyaret ettiğimiz mezarlıklardan birinde bayramlaşmak için ziyaretçi bekleyeceğiz. Her şey fani, tahtlar da, taçlar da, iktidarlar da... Bizler toprağın altına, onlar da tarihin tozlu sayfalarına birlikte gömüleceğiz.
İnsanlar neden gücün ve iktidarın peşinden bu kadar hırsla koşar? Bu kadar kanlı, bu kadar acımasız, bu kadar vefasız bir oyun insana ne kazandırır? Mesele zenginlik ve şöhret ise başka şekilde de elde etmek mümkün. Doymak bilmez güç ve iktidar arayışının en temel sebebi şu sade insanî duygudan, fena duygusundan uzaklaşma isteğidir. Elinizde o kadar güç var iken ölüm aklınıza neden gelsin? Bu isteğin zirvesi ölümsüzlük duygusudur; muktedirlerin firavunlaşması, yani tanrılaşması bu yüzdendir. Firavunlaşma, tanrılık iddiasının kendisini zulümle göstermesidir. Yaşatmaya takatiniz yetmiyor; ama yok etmek için elinizde büyük bir güç var. Ne kadar yok ederseniz o kadar tanrılığınızı gösterme ve kendi gücünüzü hissetme imkânına sahipsiniz. Firavunlar neden hep zalim olmak zorundadır? Çünkü iktidarlar elinde tuttuğu gücü en fazla zulmederken hisseder.
Karizma iddiası, tanrılaşmaya giden sapkın yolun en masum görünen biçimidir. Şöyle diyor karizma sahibi: “Ben söylemiyorum; beni sevenler bende olağanüstü yetenekler görüyor.” Ancak iş burada bitmiyor; başkaları bu kadar meziyet görünce karizma sahibi yavaş yavaş ayaklarını yerden kesmeye ve uçmaya başlıyor. Yıllarca ayağınızı hep yumuşak kırmızı halılara basarsanız, toprağın sertliğini de bir gün içine gireceğinizi de unutmaya başlarsınız. Hiçbir fani, insanüstü yeteneklerle dünyaya gelmez. Bir fanide insanı aşan nitelikler bulmak, en hafif haliyle Allah’a şirk koşmaktır. Karizma iddiası, denetimsiz ve sorgulamasız bir iktidar arayışıdır. Karizma bir insanın sahip olduğu özelliği değil, siyasî olarak oluşturulmuş bir algıyı gösterir.
Hepimiz faniyiz; iktidarlar ve algılar da öyle. Bugün yıllar boyu oluşmuş bir algının son demlerini yaşıyoruz. Bir çözüm ararken, seçimimizi yaptık. Seçtiğimiz, bu sefer algı oluşturmaya girişti. Elindeki propaganda araçlarını çekip alsanız; onu seçtiğimiz başlangıç yıllarının şartlarına ve imkânlarına geri götürseniz bugünkü iktidar kaç gün ayakta kalır? Karizma kaç günde dağılır?
Bizim beklentilerimiz hep aynıydı: Hukuk içinde, hayatımızdan ve özgürlüklerimizden emin biçimde yaşamak. İktidar zaman içinde değişti. Elinde tuttuğu güç rakipsiz hale geldikçe, daha fazlasını istedi. Bugünün iktidarı, dört yıl öncesinin iktidarı mı? Demokrasi ve özgürlükleri kıstas alarak tarttığınız zaman, terazide ağırlığı kaldı mı? Ortak ahlakî değerlerinizin somut olaylarla test edilmesini dört yıl geriye giderek gözden geçirin. İnsanî ve İslâmî ölçüleriniz? Aynı kıbleye yönelmek, aynı inanca mensup olmak bugünün iktidar sahiplerini kendinize yakın hissetmeniz sizin için bir anlam ifade ediyor mu?
Hangi değerler, hangi ahlâkî ölçüler iktidarı ayakta tutuyor? Çoğunluk, yani sayılar mı? Sayılardan elde edilen gücün acımasız kuralları dışında, iktidara yön veren bir pusula var mı?
İnsan fani, iktidarlar geçici. Sabun köpüğü gibi bir anda esecek rüzgârla yok olmayı bekleyen algılar da öyle. İktidar koltuğunda kimsenin yanına yaklaşamadığı mağrur bir güç yükseldi. Ama artık sadece ve yalnızca bir algıdan ibaret. Öyle bir geçicilik hissi uyandırıyor ki; algı sadece zulüm üreterek kendini sürdürebiliyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Siyaset, hangi durumda mutlak butlanla batıl olur?
21.06.2025 - Sırada Türkiye mi var?
17.06.2025 - Saray ne istiyor?
1.06.2025 - Erdoğan “U dönüşü” yapabilir mi?
27.05.2025 - Demokrasi ve Hukukun Kokusu
23.05.2025 - PKK silah bıraktı, ya diğerleri?
13.05.2025 - Türkiye'de doğurganlığın teşviki ve gerçekler: Çocuk sahibi olmamak bir tercih mi, yoksa mecburiyet mi?
12.05.2025 - Seçim geliyor, çünkü…
6.05.2025 - Telef edenler, telef edilenler
5.05.2025 - Otokraside tutuklu kalanlar…
5.05.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
irfan cesur
Oya hanımın kalemi gönlümden geçenleri benim kalemim gibi kağıda döküyor. Teşekkür ediyor çabalarının emeğinin mücadelesinin başarıya ulaşmasını diliyorum.