Mümtazer TÜRKÖNE
“Şahsımı, ailemi tehdide başladılar” diyor Bursa’da Erdoğan. Düşünebiliyor musunuz, koskoca Cumhurbaşkanı ve ailesi tehdit ediliyor.
Kocaman bir muhafız alayı, yüzlerce, binlerce özel eğitimden geçmiş polis. Her attığı adım, yediği içtiği her şey defalarca gözden geçiriliyor. Hiç cumhurbaşkanının konvoyuna tesadüf ettiniz mi? Önde arkada koruma araçları, hemen müdahale etmek için bir ambulans ve tepede bir helikopter, kilometrelerce devam eden bir kuyruk. İşte tehdit edilen kişi. Devletin en tepesinde, en mühim, en çok üzerine titrenilen adam. Ak Saray’ın güvenlik sistemi dışında, Cumhurbaşkanı’nın güvenliğini sağlamak için neler neler yapılıyor. Demek yine de yeterli olmuyor. Bu cüreti kim gösteriyor acaba? Diyebilirsiniz ki, koskoca cumhurbaşkanı tehdit edilebildiğine ve bu tehditleri halka şikâyet etme lüzumu hissettiğine göre, sıradan vatandaşların, yani bizim güvenliğimiz ne olacak? Öyle demeyin, böyle bir durumda İngilizler ne derdi? “God save the Quine”.
Cumhurbaşkanı, anayasamıza göre “sorumsuz” olduğu için ülkemizdeki akl-ı selim kaybının sorumlusu olamaz. Üç yıl önce 21 Nisan 2012’de “başkanlık sistemi tartışmaları” başlığıyla köşemde bir seri yazı kaleme almıştım. Anayasa Uzlaştırma Komisyonu verimli bir şekilde yol alırken birdenbire Erdoğan gündeme “başkanlık sistemi”ni getirmiş ve her şey alt-üst olmuştu. “Meslek icabı bu mevzuları okumuşluğumuz var” diye vazife edinip, parlamenter sistem ile başkanlık sistemi mukayesesi yapmış ve sonucu şu cümleye bağlamıştım: “Kesin olan bir şey var: Yürütme ve yasama erki arasındaki uyum, dolayısıyla siyasî istikrar açısından parlamenter sistem başkanlık sisteminden daha güçlü”. Başkanlık sistemine karşı çıkan bu yazıyı, Erol Göka’nın twitinde, “ferasetimin ve samimiyetimin” sınandığı kötü bir örnek olarak görünce, akl-ı selim kaybının derinliğini iliklerimde hissettim. İnsanlar savaşta kullandıkları cephaneye bile doğru-dürüst dikkat etmiyor, yani okumuyor. Böyle olunca akıl ve mantığın kaybolduğu, tozun dumana karıştığı, oltaların bulanık suda birbirine dolaştığı bu ortamın sorumluluğunu Cumhurbaşkanı’na nasıl yıkabilirsiniz?
Cumhurbaşkanı aslında kelimeleri çok dikkatle seçerek diyor ki “400 milletvekilini vermemiz lazım ki gümbür gümbür iktidarda olan bir parti” Çözüm Süreci’ni, Başkanlık Sistemi’ni, Yeni Türkiye’yi gerçekleştirsin. Tıpkı Bülent Arınç’ın dediği gibi, bir parti ismi veriyor mu? “Ağzından ‘ak’ kelimesi bile çıkmadı” demiyor mu Arınç? Bu parti ABD’deki Cumhuriyetçi Parti, Almanya’daki Hıristiyan Demokrat parti de olabilir. “Oralarda seçim gündemi yok” diye itiraz ederseniz, pekâlâ HDP de olabilir. “’Yeni Türkiye’ tabiri, iktidardaki AK Parti’nin alamet-i farikası ama” diyerek hemen itiraza yeltenmeyin. Cumhurbaşkanı’nın sözlerini bir kere daha okuyun. O kesinlikle 400 milletvekili istemiyor; “vermemiz lâzım” diyor, yani kibarlık gösterip çoğul kipini kullanarak kararını ve iradesini açıklıyor. O, “verecek”.
Ayrıca memleketimizde o kadar anayasa hukukçusu, siyaset bilimi uzmanı var. Koskoca bir sistem tartışmasını o kadar iş güç arasında Cumhurbaşkanı’nın saygın birikimine terk etmek haksızlık değil mi? “Başkanlık denetimsiz diyen cahildir” derken yerden göğe kadar haklı. Başkanlık sistemi, en az parlamenter sistem kadar demokratik bir sistemdir. Hatta parlamenter sistem yasama ve yürütmeyi tek kişinin eline verdiği için, denetimi başkanlığa göre daha da zordur. Bir uzman sıfatıyla ben yemin edebilirim: Vallahi de öyledir. Ancak... Cumhurbaşkanı’nın tek kişilik dünyasında hüküm süren erkler arasından “yargı erki”ni, birileri çekip çıkartmış. Sadece yürütme ve yasama olacak, ve -kendi ifadesiyle- “parlamento başkanı denetleyecek”. Yargının denetleyemediği bir başkanlık sistemi, -başkaları buna varsın “diktatörlük” desin- sonuçta Türkiye’ye özgü bir sistem olmayacak mı? Üstelik yargı nasıl bu sistemde yer alsın? HSYK kararnamesine bakın! Memlekette yargıç güvencesi mi var? AYM de hiyerarşiye bağlanırsa geride böyle bir erk mi kalacak?
Uzun sözün kısası “Tanrı Cumhurbaşkanı’nı korusun!” Cenab-ı Allah da bizim akıl sağlığımızı...
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025