Mümtazer TÜRKÖNE
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirlediği gündemlerin peşine takılıp taraf olmak ve tavır koymak, emek vermeden günü tüketmek için ideal. Misal: Yargı kime bağlı, ne kadar bağımsız? Bu sun’i gündemlere takılıp ahlakî bir duruş, demokrasi ve hukuktan yana bir tavır sergilemek yeterli olmamalı. Fotoğrafın bütününü gözden kaçırıyoruz. Bu sun’î gündemlerin ülke olarak sıkıştığımız darboğazdaki yerini ve anlamını çoğu zaman dikkate almıyoruz. Nedensel analizlerin, soğukkanlı öngörülerin pencereleri hep kapalı duruyor.
Önce sebep-sonuç ilişkilerine odaklanıp, sadece iktidarın değil topyekûn Türkiye’nin başının çok fena belâda olduğunu fark etmeli, sonra da çare aramaya girişmeliyiz. Zarrab olayı, iktidar üzerinden Türkiye’nin elini kolunu bağlayan bir rehin alınma olayına dönüştü. ABD’li askerlerin Suriye’de YPG kokartı ile dolaşmaları, Putin’in leş kokusu almış akbaba gibi birden iştahlı mesajlar vermeye girişmesi, PKK’nın sıkışıp kaldığı meskûn mahal çatışmalarını inatla sürdürmesi, Suriye’de her şeyin birden tükenmesi bu rehin durumuyla ilgili.
İktidarın kapattığı 17/25 Aralık dosyası, New York’ta eksiksiz bir içerikle yeniden açılıyor. Tablo netleşiyor. Reza Zarrab’ın tıpkı Zencanî gibi İran’da Devrim Muhafızları’nın, ambargoyu aşmak ve petrolü pazarlamak için geliştirdikleri bir proje adam olduğu, yeteri kadar anlaşılmış olmalı. Etrafa para saçarak devletin zirvesine sıçrayan bu proje, belli ki birçok muktedir politikacıyı yoldan çıkartmış. Sadece dağıtılan rüşvetler değil, Amerikalı savcının asıl tutuklama gerekçesini oluşturan ambargoyu delme suçları da bu muktedir politikacıların dahil olduğu geniş-kirli ilişkiler ağı içinde gerçekleşmiş. İran işini bitirmiş kenarda, Zarrab ve onunla ilişkili kim varsa kafesin içinde.
17/25 Aralık soruşturmalarının konusu, Zarrab’ın merkezde yer aldığı işte bu kirli ilişkiler ağı idi. İktidarın kapattığı dosyalar, -bu dosyaları kapatmak için işlenen suçlar da dahil- New York’ta bütün dünyanın huzurunda tiyatro sahnesindeki gibi, sarsıcı şoklar eşliğinde sergilenecek. Türkiye’de herkesin bildiği ama hiçbir şey yapamadığı kirli çamaşır sandığının içindekiler tek tek projektörler altında incelenecek.
Daha kötüsünün işaretleri, Amerikalı savcının kefalet başvurusuna verdiği karşılıkta var. Amerikalılar, Türkiye’de rüşvet vererek cezaevinden çıkan, bunun için siyasetçilerin savcıları, polisleri görevden alıp hapse attığı bir davanın sanığı olarak ilan ediyor Zarrab’ı. Şöyle diyorlar: “Ne ülke ama? Bir suçluyu serbest bırakmak için savcılar, yargıçlar ve polisler hapiste yatıyor.”
Kirli çamaşırlar ortalığa bu kadar döküldükten sonra, iktidarın tek seçeneği var: İçerde daha da zorbalaşan bir yönetime dönüşmek, dışarda ise ulusal çıkarlardan yüklüce tavizler vererek “Beni muhatap alın” mesajları üretmek.
Normal şartlar altında Başbakan Yardımcısı bir pot kırıp, “Yargı Cumhurbaşkanı’na bağlı” dediği zaman, Cumhurbaşkanı’nın “Estağfurullah, ne demek efendim, yargı bağımsızdır, Türkiye bir hukuk devletidir.” demesi gerekirdi. Bu söz hem makamının hem de Türkiye’nin prestijini artırırdı. Peki, neden “Ben yargının da cumhurbaşkanıyım.” diyerek, bu acemi pasla gol atmaya çalışıyor?
MGK, yargının tekelinde olan bir konuda durup dururken, kime ne mesajı veriyor? “Pilotun hatası” lafı, “sınır ihlali yapan Rus pilotun hatası” anlamına geliyorsa, o zaman Cumhurbaşkanı, Rusya’ya yumuşama mesajı vermiyor, kavga arıyor demektir. Hangisi doğru? Yüksek yargı temsilcilerinin Cumhurbaşkanı ile uyumlu hallerini, yine getirip şu 17/25 Aralık’a bağlayıp, yargı erkinin New York’ta yürütülen soruşturma karşısında millî çıkarlarımızı koruma refleksi olarak yorumlayabilirsiniz.
Hepsi başımızın belâda olduğunu gösteren fena işaretler. Türkiye’nin kurtuluşu yok, ama belki iktidar daha da zorbalaşarak paçayı sıyırabilir. Bunun için zorbalığın daha çıplak, onun için de yargının daha bağımlı olması lâzım. Belâdan kurtuluş yok mu?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Siyasî kimlikler panayırı kapandı
5.08.2025 - Özgür Özel’in özgül ağırlığı
3.08.2025 - Dört Tarz-ı Siyaset
31.07.2025 - Murat Çalık’tan halkın payına düşenler
21.07.2025 - Kim bu Ümmet?
19.07.2025 - Türkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları
16.07.2025 - Tanrı Janus’un Çözüm Süreci
10.07.2025 - Bahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu
4.07.2025 - CHP’nin sırtındaki demokrasi yükü
1.07.2025 - Dış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda?
24.06.2025
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Mourat
Ellerinize saglik Ergun Bey! Yazilarinizi gercekten severek okuyorum!