Murat Sevinç
Modern tarihin en büyük ve usta işi yalanlarından biri herhalde kapitalizmin 'serbest piyasa' ilkesidir. Demokrasinin ve demokratik hükümet sistemlerinin mucidi olan burjuvazinin, dünya ve insanlık tarihi bakımından son derece 'yeni' sayılabilecek marifeti. Feodal üretim ilişkilerinin bağrında doğup onu ve ilişkili her şeyi yerle bir eden, kapitalist üretim biçimini kendinden önceki dört ana üretim biçiminden farklı olarak yeryüzüne yaygınlaştırmayı başarabilen sınıf. Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'sundan bir kez daha:
“Burjuvazi tarihte son derece devrimci bir rol oynamıştır. Burjuvazi, iktidara geldiği her yerde bütün feodal, ataerkil, kırsal cennet fantezilerine hitap eden ilişkileri kırıp geçirdi. İnsanları doğal amirlerine bağlayan envai çeşit feodal bağları acımaksızın koparttı, insanla insan arasında çıplak çıkardan, duygusuz 'peşin ödemeden' gayrı bir bağ da bırakmadı geriye. Dindarâne cezbeyi, şövalyece tutkuyu, dar kafalı orta sınıf hüznünü, bencil hesapçılığın buz gibi soğuk suyunda boğuverdi. Kişisel onuru değişim değerine çevirerek feshetti, kâğıda geçerek kazanıma dönüşmüş sayısız özgürlüğün yerine vicdansız bir ticaret özgürlüğünü geçirdi. Sözün kısası, dinsel ve politik illüzyonlarla perdelenmiş sömürünün yerine, utanmaz, doğrudan, kuru sömürüyü koydu.” (Komünist Manifetso, çeviri ve sunuş Tanıl Bora, İletişim, 2018)
Burjuvazi ve kapitalizm yüz yıllar içinde değişti, dönüştü haliyle. Burjuva ideolojisi, özel mülkiyet, liberalizm denildiğinde ilk akla gelen düşünür olan John Locke'un ölüm tarihi, 1704. Buhar gücüne, makinelerin insanı yutmasına, fabrika ve modern işçi sınıfına, örgütlü işçi mücadelesine, sendikalara vs. var daha o tarihte. Sanayi Devrimi, öncesinde var olan ilişkileri alt üst ederken kendisiyle mücadele edecek ve nihayetinde koltuğundan edecek sınıfı da o ilişkilerin bağrından çıkardı.
Yüz yıllar boyunca değişmeyen ise, giderek daha fazla kâr elde etme isteği ve bunun için yapılabilecek her neyse onu yapmak. Hammadde gereksinimi varsa savaş çıkarıp milyonlarca insanı yok ederek başkasının yurdunu işgal etmek, sömürgeleştirmek, ucuz işgücü gereksinimini uzak diyarlarından siyahları getirip köleleştirerek karşılamak, kadınları çocukları ölümüne çalıştırmak, bir süre sonra örgütlenmeye başlayan ezilenleri kriminalize etmek için türlü yöntemler uygulamak, yakıp yıkmak ve yapısal-dönemsel krizleri aşmak için hiçbir acımasızlıktan, hatta gerektiğinde faşizmi icat edip halkları cani ruh hastalarına mahkum etmekten bir an olsun çekinmemek...
Kuşkusuz yalnızca baskı ve şiddetle bunca zaman 'hâkim' kalamaz bir sınıf. Cilaya da gereksinim var. İnsanoğlunu, ömür boyu çılgınlar gibi çalışarak hiçbir şeye sahip olamamanın erdemine ikna etmek gibi bir büyük başarı, ancak büyük ve karmaşık bir organizasyonla mümkün. Hiç kimse aptal ve yeteneksiz olmadığına göre... Birinin, üretim araçlarını elinde tuttuğu için hiç emek harcamadan büyük servetlere kavuştuğu; diğerinin, üretim araçlarına sahip olmadığı için çok çalışıp hiçbir şeye sahip olamadığı, zar zor karın doyurabildiği dehşet verici bir saçmalığı vazgeçilmez ve kaçınılmaz bir durum olarak gösterebilmek, hakikaten akıl almaz bir başarı. Büyük bir yalan örgütlenmesi gerektiren bir başarı. Tüm sistem, ortalama insanıyla, siyasetçisiyle, medyasıyla, okur yazarıyla, bürokrasisiyle... kılcal damarlarına dek, insanı böyle bir zırvaya ve acımasızılığa ikna etmek üzere kurulmuş durumda. Propaganda, muhtelif ikna teknikleri, yetersiz kaldığı yer ve anlarda başvurulan çıplak şiddet, belli bir tarihten sonra 'halkla ilişkiler', her alanda 'münasip' insan ve kurumların el üstünde tutulması ve tabii, siyasetin eşsiz işlevi.
Siyaset ve siyasetçi... Eh, savaş çıkarıp sağa solu işgal edeceksiniz, bir insan nasıl olup da başkasının toprağına gidip durup dururken, hiç tanımadığı ve kendisi gibi yoksul olan bir diğer insanı öldürebilir! 'Milliyetçilik' hiç fena fikir değil, hem yabanilere, az gelişmişlere biraz medeniyet ve özgürlük götürmenin ne zararı olur ki. Fakat Fransa'dan tüm kıtaya ihraç edilen milliyetçilik her zaman yeteri kadar etkili olmayabilir, bu yüzden din sosu da eklemek gerekir. Mussolini Papa ile anlaşır, Vatikan kurulur, okullara haç asılır, savaş esnasındaki büyük suçlar da biraz görmezden gelinir. Hem Kilise, tarihi boyunca aynı şeyi yapmamış mıydı! Savaşırken ölmek şans, madende ölmek büyük fedakârlık, hasta bakarken ölmek, inşaatta ölmek, gemi yapımında ölmek... Fedakârlık yoksulun işi kuşkusuz, mülk sahipleri ise o fedakarlığın sunulacağı koşulları hazırlar! Onlarınki de az buz fedakârlık değil aslına bakılırsa, yoksula ölmeyecekleri kadar ekmek veriyorlar! Ne büyük bir ideolojik başarı değil mi sizce de, günde on iki saat çalışan ve mülk sahibi olmayan birinin, o çalışma karşılığında kendisine ekmek verildiğini düşünüp müteşekkir oluşu.
Sömürü çarkının dönebilmesi için bir de 'büyük' devlet adamlarına gerek var. Etkileyici nutuklar atan, kitleleri peşinden sürükleyebilecek büyük siyasetçilere. Ordularını 'vahşinin' üzerine sürebilecek büyük, kahraman komutanlara. Yalanı ve acımasızlığı yalanlarla kapatacak büyük ve afili gazetelere, dalavereci yazarlara, şöhretli medya patronlarına. Sürekli yalan söyleyen, sömürünün görünmez hale gelmesi için kırk takla atan, bunun için kendi dünyalarında süslü püslü sömürü çarkları icat eden bilim insanlarına, akademiye... Bakın daha geçen ay, sigaranın korona riskinin azalttığına dair makale yazan iki 'bilim insanının' sigara firmalarıyla ilişkisi çıktı da, makaleyi kaldırdılar!
Tabii bir de bu serbest piyasa yalanına direnenler oldu iki yüz yıldır. Yönetenler onları ezmek için elinden geleni yaptı, türlü tuzaklar tahayyül etti, o tuzakları bir gün kaba güçle, beriki gün 'hukuk' ile kurdu. Örneğin bugün demokrasinin 'olmazsa olmaz'ı kabul edilen 'genel oy' (herkesin oy hakkına sahip olması) -kadınlar dışında- yeğen Napoleon döneminde Fransa'da kabul edildi. Kötü mü oldu, hayır kuşkusuz; ancak kabul edilmesinin gerekçesi o esnada Avrupa'yı sarsan işçi sınıfının karşısına 'tutucu' Fransız köylüsünü çıkarmaktı. İsteğini aldı hükümdar ve o köylünün kalabalığı sayesinde imparatorluğunu ilan edebildi. Nitekim 'genel oy,' bir iki istisna dışında (ki o istisnalar da kısa sürede tasfiye edildi, Şili'de Salvador Allende gibi) tarihi boyunca her zaman burjuvaziye hizmet etti.
Muhterem okur, bu kadar gevezeliğin nedeni yalnızca oturduğum yerde sinirlenip durmam değil; asıl olarak bir 'söyleşi' ve bir 'belgesel'den söz etmek istiyorum. Çok iyi bir söyleşi ile nefis bir belgesel. Bu hafta 'devlet yapamıyorsa aşıyı biz alalım' önerileri üzerine bir iki satır yazacaktım. Aşı sohbetleri esnasında, Türkiye liberallerinin devlete, topluma, sosyal haklara ve zihinlerindeki fantastik 'komünizm' ve 'komüniste' ilişkin söylemlerine bakınca... Sosyalist düşünürleri geçtim; John Locke, Adam Smith, Hayek filan mezarlarından çıkıp “yahu sakin olun, devir çok farklı artık, bakın Bilişim Devrimi üretim ve verimliliğin mantığını değiştirdi, hem o görünmez el o kadar da görünmez değildi!” dese, memleket liberalini ikna edebileceklerini zannetmiyorum! Bu arada geçen hafta küresel sermayenin popüler yayın organlarından Financial Times'ta 'sol düşüncenin sağ ideoloji karşısında kazanmakta/güçlenmekte olduğuna' dair kısa bir makale-görüş yayınlandı. Daha önce de yurttaşlık gelirinden vs. söz etmişlerdi. Her neyse...
Söyleşi, hekim Osman Elbek ile yapılmıştı. Belgesel ise Ümit Kıvanç'ın. Yıllar önce haberdar olduğum, sonra unuttuğum, iki gün önce 2021 versiyonunu seyredip bir kez daha heyecanlandığım, madencilere ve türlü sömürü çarklarına, kendi tabiriyle “vicdan ve serbest piyasaya dair” bir film çalışması: “16 ton”. Mutlaka seyretmenizi rica ediyorum.
Haftaya aynı konuya, söyleşi ve belgesel üzerinden devam edeceğim.
Başladığım gibi bitireyim, yine Komünist Manifesto'dan: (gereken yapıldıktan sonra!)
“Sınıfların ve sınıf çelişkileriyle eski burjuva toplumunun yerini, herkesin özgür gelişiminin başkasının da özgür gelişimi demek olduğu bir birliktelik alır.”
Bir video önerisi: Milliyetçi, anti-komünist hezeyanların bu ülkeye nasıl zarar verdiğine, ne kaybettirdiğine ilişkin bir belgesel seyretmek isterseniz, 13 Nisan’da vefat eden çok değerli ‘halk bilimci’ İlhan Başgöz’ün, yaşamını anlattığı şu etkileyici videoyu, başından sonuna sabırla seyretmenizi öneririm. Üniversite tarihiyle ilgilenenler mutlaka görmeli!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025