Mustafa Karaalioğlu
Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Yunanistan…
Bu ülkelere karşı savaşta bile söylenmeyecek ağır ve sert sözler söyledikten sonra, hepsiyle yeniden dost olmak için elimizden geleni yaptık. Ne kadar hakaret ettiysek, döndük bir o kadar iltifat ettik, güzel sözlere güzel sözler ekledik. Geçmişte bir şey olmamış gibi davrandık. Yani, BAE 15 Temmuz’a destek vermemiş gibi, Suud bizim ülkemizde Cemal Kaşıkçı’yı katletmemiş gibi, Mısır diktatörü Sisi darbeci ve katliamcı değilmiş gibi, davranmayı bildik. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu geri dönüşleri asla sorun etmedi, hatta yadırgamadı. Bir önceki etapta malum aynı şeyi Rusya ile kolaylıkla yapmıştı. Rus uçağı olayı ve sonradan Suriye’de 34 askerimizin şehit edildiği Rusya saldırısın hatırlayalım. Ya da artık iki lider bunları geride bıraktığı için bunları da unutalım!
“Büyük… Güçlü… Vurduğu yerden ses getiren, oyun kurucu ülke” hamasetinin sonu geldi. Takke düştü kel göründü. Çekemeyeceğimiz sıkletleri terazimize yüklemiştik, şimdi aceleyle ve telaşla hepsinden kurtulmak istiyoruz. Basra harap oldu ama yine de gerçeği görmek iyidir.
Buraya kadar tamam. Olan oldu. Şimdi sırada Suriye ile yakınlaşma ve sarılıp kucaklaşma var. Buna da tamam. Öncekilerde olduğu gibi Suriye politikasında da başarılı olamadık ve üstelik zararlı çıktık. Şu halde geri dönmekten gayrı çare yok, anladık.
Anlaşılmaz olan Türkiye Cumhurbaşkanı’nın açıktan ve kolaylıkla Suriye Cumhurbaşkanı Esad’la görüşme talebini sıklıkla iletmesidir. Son olarak ABD seyahati öncesinde bunu yine yaptı ve “Esad’la görüşme irademizi ortaya koyduk ve karşı taraftan cevap bekliyoruz. İki ülke arasında inşallah yeni bir dönem başlar diye ümit ediyorum. Biz buna hazırız” dedi.
Türkiye, asıl amacı Ankara’yı Suriye politikasında Moskova çizgisinde tutmaktan ibaret olan Astana sürecinde zaten yeterince zayıflatılmıştı. Bu sürecin sonunda Rusya’nın taleplerinden birisi de Türkiye ile Suriye’nin barışmasıydı. Nitekim bunu da kabul ettik ve yaklaşık iki senedir Esad’la barışmak için yol arıyoruz. Esad, ülkesindeki Türk askeri birlikleri çekilmeden bunun mümkün olamayacağını söylüyor. Yani, masaya oturmak için Türkiye’nin 12 yıllık savaş boyunca Suriye’de uğradığı büyük zarar ve dezavantaja karşı sahip olduğu tek kozu da elinden çıkarmasını ön şart koşuyor. Sürecin patronu olan Rusya’nın da Türkiye’den bunu istediği sır değil.
Meselenin bu yönü diplomatik olarak pazarlık konusu oluyor, mecburen de olacak. Bu da anlaşılır. Hala anlaşılmaz olan, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı düzeyinde açıktan açığa Esad’dan ricacı olmasıdır. Arka planda istihbaratçılar ve diplomatların görüştüğünü biliyoruz. Herhangi iki ülke arasında herhangi bir problemin çözüm yolu da budur. Arkada görüşmeler yapılır ve liderler pişmiş yemeği birbirlerine servis eder. İki tarafın da itibarını koruyan yöntem budur.
Erdoğan’ın Türkiye’yi hiç iyi göstermeyen çağrılarından -hatta ricalarından - anlaşılan o ki arka kapı diplomasisi iyi gitmiyor. Süreç ya tıkandı ya da zaten hiç işlemedi. Bunu bilemiyoruz ama Erdoğan’ın açıktan da olsa güzel sözlerle çağrı yaparak Esad’ı etkileme ihtimali yok. Her ne kadar sonunda kendini kazanan olarak görüyor ve bunun özgüvenini yansıtıyor olsa da Esad, Türkiye’ye karşı güven hissine kolay ulaşamayacak. Belki de hiç ulaşamayacak. Yani, Erdoğan’ın çağrıları tıkanan süreci açabilme gücünü taşımıyor. Şu halde, Cumhurbaşkanı’nı böyle demeçlere mecbur etmek yerine Hariciye’nin daha sağlıklı ve etkili yollar bulması isabet olacaktır. Erdoğan’ın Esad’la pek de iyi olmayan kişisel hikayesi açısından da bu yolun terkedilmesi daha uygundur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025