Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Barış çağrısı pek çok kez yapıldı, yapılmalıydı da elbet, ama bu kez olan öncekilerden farklı. Çağrı devlete “operasyonları durdur”, “PKK’ye de “silah bırak” diyor. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR), Kalımcı Demokrasi Partisi (KADEP) ve ayrıca Nubihar Derneği, MAZLUMDER, İnsan Hakları Derneği, Diyarbakır Tabip Odası, Kürt Yazarlar Derneği, Süryaniler Derneği, Diyarbakır Ticaret Odası, Güneydoğu Sanayici ve İşadamları derneği, TZP Kürdi’nin de içinde bulunduğu 20 siyasi parti ve sivil toplum örgütü yaptıkları basın toplantısında Şerafettin Elçi’nin okuduğu çağrı etkili bir çağrıydı. Basında yer aldığı halde önemi nedeniyle altını çizmek için çağrıya katılan örgütleri bir de ben vermek istedim.
Yapılan yalnızca bir çağrı değildir, bu bir adım ve tavır alıştır. Uçurumun tam kenarında hem devlete hem PKK’ya yapılmış bir uyarı ve aynı zamanda “artık yeter” feryadıdır. Çağrıyı yapanlar Kürt Türk demokrat çevreleri değil Kürtlerdir. Bu önemli. Tarihi boyunca acı çekmiş ve 30 yılı aşkın süredir çocuklarının ölümünü, faili meçhulleri yaşamış, tezek yedirilmiş, köyleri yakılmış bir halkın aydınlarının, demokratlarının sürece aktif müdahale kararlılıklarının bir işaretidir. Öyle görülüyor ki, Kürt demokratları silahın ve ölümün yarattığı akıl tutulmasına karşı vicdanın ve aklın sesini daha çok yükselteceklerdir. Operasyonların ve saldırıların yarattığı zaman zaman hepimizi saran umutsuzluğa teslim olunmayacağının güçlü bir işareti bu... Zira en tehlikeli toplumsal psikoloji şiddetin karşısında teslimiyettir. Şiddetin amacı da budur zaten.
Öyle görülüyor ki, silahlar konuşmaya devam ederse bu ses daha da güçlü çıkacak ve yığınsallaşacak, sokaklara taşacaktır.
Madalyonun bir de öbür yüzü var. İslamcı çevreler, muhafazakâr demokratlar, barışçı sosyal-demokratlar, liberaller, özgürlükçü solcular ve tek tek insanlar olarak Türk demokrat çevreleri de Kürt demokratlarının gösterdiği kararlı tutumu göstermeliler. Hatta daha fazlasını...
Neden daha fazlasını?
“Ezilen ulusun yaptığı her şey doğrudur” mantığı dün de yanlıştı bugün de. Aslında Marksistler dün de böyle bakmıyor, koşulsuz destek vermiyorlardı. Düne karşı haksızlık yapmamak gerek. Öte yandan dün de geçerli olan bir ayrımın bugün daha da fazla geçerli olduğunu düşünüyorum. Hâkim ulusun solcusu, devrimcisi, demokratı, liberali, özgürlükçüsü olmak, Kürtlerden daha fazla sorumluluk duymayı gerektirir. Dünle ilgili sorumluluğu olmadığı halde bugünün demokrat Almanları nasıl ki Hitler Nasyonalizmi’nin cinayetlerinden sorumluluk duyup insanlıktan özür dilemişlerse bizler de etik olarak benzer sorumluluğu duymak zorundayız. Solculuğumuz, özgürlükçülüğümüz bizi bu sorumluluktan azade kılmaz. Kürt halkına yapılanlardan bizler de sorumluyuz. Hele solculuğun içine Kemalist milliyetçiliğin sızmış olduğunu söylediğimiz yerde hem dünümüz hem de bugünümüzle ilgili bu sorumluluğumuz misliyle artmış demektir.
Dün ne olmuşsa olmuş, bugün daha fazla insan ölmesin diye gelin geçmişi unutup uzlaşalım demek olmaz. Bu olur ama bunu söyleme hakkına Kürtler sahiptir, bizler değil. Bize düşen ise dünün hesabını vermek ve bugünün Kürt hareketini değerlendirirken bunu unutmamaktır. Kaldı ki, tarihte düne sünger çeken uzlaşmalar kalıcı olmamıştır. Tarihin tortuları her fırsatta yüze vurmuştur. Bu nedenle “uzlaşma” lafından hiç hazzetmediğimi birkaç kez yineledim. Şimdi ihtiyacımız olan şey uzlaşma değil “yüzleşmedir”. Uzlaşma yüzleşmeden sonra gelirse bir anlam taşır. Bu mesele önümüzde yeni anayasa yapma gibi tarihî bir hedef durduğu bugünlerde çok daha önemli.
“PKK şiddeti, terör” bahanesi arkasına saklanılarak yeni anayasanın çoğunlukçu, katımcı değil, kötü uzlaşmaya dayalı çoklukçu bir yaklaşıma hapsedilmesi tehlikesi hiç de az değil. Başbakan’ın son günlerdeki üslubu bu açıdan kaygı vericidir ve eleştirilmelidir. Bu üslup katılımcı demokrasi anlayışını değil “kadim devletçi” geleneği yansıtıyor. “Devlet baba ne kadar verirse o kadar alacaksınız” anlayışı. Bu anlayış böyle sürerse yapılacak yeni anayasa korkarım ki, daha doğar doğmaz kadük hale gelir.
Başbakan’ın “Yetmez ama Evet” kampanyası boyunca Türk demokrat çevrelerinin de eskisinden farklı olarak kendi kamuoylarını yaratmış olduklarını görmesi gerekir. Bu çevreler yalnız Kürt meselesinde değil, genel olarak demokrasi, hak ve özgürlükler konusunda verilenlerle yetinmeyecekler, katılımı esas alacaklardır.
Sözün özü, nasıl bir demokrasi meselesi giderek önem taşıyacak.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012