Nadi ÖZTÜFEKÇİ
Kapitalizm Yaşam için habis bir tümördür. Yaşamın erişebildiği tüm hücrelerini kendi DNA’larına göre değiştiren, sürekli yayılma eğilimi gösteren, varlığı ile Yaşamı top yekun sağlıksızlaştıran habis bir tümör…
Burada “Yaşam” diye tanımladığım şey; insanı, hayvanı, ağacı, bitkisi, havası, suyu her türlü organizma, bilimi, kültürü, sanatı, medeniyet ve gelişimi, sevgisi, aşkı, inançları ve idealleriyle Dünya’da var olan her şeydir. Ve benim bunların topuna verdiğim bir addır. Çoğu kez kullandığım gibi bir özne, hatta bir kişilikmişçesine özel adla tanımlayıp söz etmeyi yeğliyorum. Çünkü kendine özgü bir iç dinamiği, kendine özgü tercih ve davranışı olduğunu düşünüyorum.
Ve yine kendimce çalışan ve emekçi sınıfların, yani insanlığın büyük çoğunluğunun, Yaşam’ın sağlıklılığı ile kendi gelişimi ve varlığının birbirine organik bir şekilde bağlı olduğu kanısındayım. Dolayısıyla bana göre Kapitalizm; insanlığın büyük çoğunluğunun düşmanı, varlığının en büyük tehlikesi olarak başta çalışan ve emekçi sınıflar olarak mücadele edilmesi gereken birinci unsurdur.
Komünizm ve sosyalizm, devrimler, antiemperyalist kavgalar, grevler, sınıf partileri. teoriler ve ideolojiler vb. hepsi Yaşam’ın Kapitalizm’e karşı geliştirdiği savunma refleksleri, antikorlarıdır.
Çünkü ne yazık ki Kapitalizm de Yaşam’ın bir parçası ve bünyesinin yarattığı bir olgudur. Yani bu kavga Yaşam’ın kendi bünyesinde gerçekleşir. Yaşam dostlarının bu mücadeleyi Yaşam’ın kendisine zarar vermeden yapmak gibi bir yükümlülüğü ve zorluğu, ama kavgasını Yaşam’ın sürmesi için verdiğinden Yaşam’ın dostluğu ve desteğine sahip olması açısından da avantajı vardır.
Evet, kavga Yaşam’ın içinde sürmektedir. Yaşamdan yana ve Yaşama karşı olanlar arasında… (Kapitalizme karşı mücadelenin günümüzde aynı zamanda Yaşamın savunulması anlamına geldiğini ve önemini vurguladıktan açısından tarihsel diyalektiğin bir sonucu olarak karşı karşıya gelen -Kapitalizm, Sermaye- Burjuvazi ile Yaşam savunucularının öncü unsuru İşçi sınıfı arasındaki kavga, bu şekilde adlandırılmıştır.) Ama kavganın seyri bu kadar basit değildir. Aksine Yaşamın tüm karmaşıklığına sahiptir.
Yukarıda ideoloji ve teorileri (işçi sınıfı ideolojisi) de Yaşam’ın Kapitalizme karşı mücadelede geliştirdiği antikorlara benzetmiştim. Yani yaşamın karmaşıklığını ve devinimini aynen taşırlar. Taşımalı da… Bu kavganın yürütülmesinde ideolojik ve pratik önderlik yapması beklenen, komünist hareketin bu anlamdaki en önemli görevi, teorinin Yaşam’la organik ilişkisini sağlamaktır. Yaşam’ın karmaşıklığını ve bir o kadar da zenginliğini ideolojinin içine taşıyarak…
İdeolojiyi gelişen durumlarda yapılması gerekenleri listeleyen bir “yönerge” olmaktan çıkarıp Yaşamı anlama kılavuzu olarak görmek gerek.
Çünkü komünistler gelişen yeni durumlarda yönergede uygun madde aramazlar.
Durumun gereğini yaparlar.
Teorinin sürekli karmaşıklaşan Yaşamla simbiyoz ilişkisini koparmaya kalktığında onu ancak Yaşamın paraziti haline getirisiniz.
Örneğin teoriyi sosyalizm ve komünizmin işlevleri konusunda tarihin ilerleyişine göre kavramlaşmayı Ekim Devrimi ve sonucunda kurulan “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği” ne saldırmak için argüman olarak kullanmak yaşamla bağını koparmaktır.
Doğrudur. Marks ve Engels Sosyalizm ve Komünizm kavramlarını aynı anlamda kullanmıştır. (Bkz. I) Ancak Lenin bu kavramlaşmayı Marks’ın teorik olarak ortaya koyduğu, Sosyalist toplumun (komünist toplum) her iki aşaması ile ilgili öngörülerini yaşama geçiriliş sürecinde ortaya çıkan somut verilerin verdiği avantajla, sadece adlandırma konusunda değil, aynı zamanda somut tanımlarıyla kavramlaştırmıştır. Lenin; Marks’ın Komünist toplumun birinci aşamasını “Sosyalizm” olarak tanımlamıştır. (Bkz. II) Bu aynı zamanda Ekim Devriminin sosyalizme evirileceğine dair somut verilere dayanan kanaatin ve kararlılığın yansımasıdır. Aynı kanaat ve kararlılık Ekim Devriminden hemen sonra 7 Kasım 1917’de İşçi, Köylü, Asker Sovyet’inin kongresinde kurulan devletin adının Rusya Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti olmasında da görülmektedir. Beş yıl sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin kurulmasında da…
“ Her şeyden önce, bize, ülkemize Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri adını verme hakkını ve nedenlerini veren, kapitalizmden sosyalizme geçişin doğasını incelemeliyiz.” (Lenin, /İşçi Sınıfı ve Köylülük/, AYNÎ VERGİ ÜZERİNE Sol Yayınları, Ocak 1977, Birinci Baskı)
Yani Lenin; “Ancak, dünya pazarında, dünya işçi sınıfının kuracağı bir egemenlikten sonra, halkların ortak hareketi olarak komünist üretimin birinci aşamasına geçilebilir.” gibi abuk ve şabloncu bir düşünce de olsaydı bu kadar kararlı olmazdı. Nitekim aynı alıntı (Bkz. II) dikkatlice okunduğunda Komünizmin birinci evresi için Lenin’in şartı bellidir: “Üretim araçları ortaklaşa mülkiyet durumuna geldiği ölçüde, bunun tam komünizm olmadığını unutmamak koşuluyla, "komünizm" (sosyalizm) sözcüğü bu evre için de kullanılabilir.” diyerek, Sosyalizmi, hiç de “dünya pazarında, dünya işçi sınıfının kuracağı bir egemenlikten” sonrasına ertelemediğini görüyoruz.
Cümlenin kuruluşu özel bir dikkati gerektiriyor. Eğer bir çeviri hatası değilse “ortaklaşa mülkiyet durumuna geldiği” ‘durumda’ değil de “ölçüde” denmesinin nedenini düşünmek gerekir. İşte burada yazının girişinde belirttiğim “Teorinin Yaşamla simbiyoz ilişkisi” anlam kazanıyor. Çünkü Yaşam hiçbir zaman yönerge ve niyet niteliğindeki teorilerle uyuşmaz. Lenin cümlenin devamında; “Marks'ın açıklamalarının büyük değeri, burada da, materyalist diyalektiği, evrim teorisini, tutarlı biçimde uygulamak ve komünizmi, kapitalizmden başlayarak gelişen bir şey olarak düşünmektir” diyerek Marksizm’in de Yaşam’la kurduğu simbiyoz ilişkiyi vurgulamaktadır.
Evet, ”proleter devrim” henüz sosyalizm değildir. “Sonuna dek devrimci tek sınıf olan” İşçi sınıfının iktidarı burjuvazinin elinden almasıdır. Ama bundan sonra ayrıca sınıfsal bir devrime gerek kalmaksızın “kapitalizmden başlayarak gelişen bir şey olarak” sosyalist evrimleşmenin de başlangıcıdır.
Esasen günümüzle ilgili tartışmalarda, özellikle güncel konuların analiz ve irdelemesinde argümanlarımı ustalardan alıntılarla yapmayı pek sevmem. Bana, bugüne ait etik görev ve sorumlulukların, “haram ve helal” ikileminde, “ayet ve hadisler” üzerinden tartışılması gibi geliyor. Ustaların bana kattıklarını; düşünce, analiz, mantık ve algı yetilerimi geliştiren bir unsur olarak görüyorum. Bu düşünceyi birkaç yazımda da dile getirdim. (Benim Marksizm’im , PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ?! Şimdi sırası mı?) Ben ustalardan alıntıları tezlerimin kanıtı olarak değil, bu alıntıların bağlamından koparılarak eklektik bir biçimde sunulup, ustaların söylediklerinin çoğu kez tersi yönde kanaat oluşturulmaya çalışıldığını düşündüğüm durumda kullanıyorum.
Ama görüyorum ki son zamanlarda Marksist, Leninist düşüncenin, sosyalizmin çarpıtılıp, giderek etkisizleştirilmesi çalışmaları Marks ve Lenin üzerinden yapılıyor. Çok sevmediğim, “hadisler ve ayetler üzerinden delil getirerek” tartışma furyasına zaman zaman ben de katılmak zorunda kaldım.
Yakın zamanda;
Marks’ın Engels’le birlikte Marksist Düşünceyi oluştururken Hz. Muhammet’ten intihal ettiğini iddia eden tezlere karşı;
Sınıf kavgasının yerine ezilen kimliklerin etnik ve kimlik mücadelesini koyup, aynı anda Proletarya Diktatörlüğünü savunmak gibi absürtlükleri görünce;
dayanamayıp Lenin ve Marks’tan alıntılarla tartışmaya girmek zorunda kaldım.
Bu yazıda da “Lenin’in aslında Troçkist olduğu” minvalinde görüşlere karşı Marks ve Lenin’den alıntılarla tartışmak durumundayım.
Örneğin, Lenin; Nakliyat İşçileri Tüm-Rusya Birlik Kongresi’nde ki bir konuşmasında Kongre salonundaki “İşçilerin ve Köylülerin Devleti Asla Sona Ermeyecektir” yazısı bulunan bir pankart görmesi üzerine, konuşmasında bundan söz ediyor. Diyor ki; “Gerçekten, eğer işçilerin ve köylülerin devleti asla sona ermeyecekse, o zaman bu, hiçbir zaman bir sosyalizm olmayacağı anlamına gelir, çünkü sosyalizm sınıfların ortadan kalkması demektir” cümlesinin sadece son kısmını, “…çünkü sosyalizm sınıfların ortadan kalkması demektir” sözlerini alıntılanırsa, tartışma zorunlu olarak Lenin alıntıları üzerinden devam ediyor. (Bkz. III)
Lenin burada sosyalizmin nihai hedeflerinden birini vurgulamak istemiştir. Doğrudur “sosyalizm sınıfların ortadan kalkması demektir” ama cümle “fakat işçiler ve köylüler var olduğu sürece, çeşitli sınıflar da var olur ve dolayısıyla ‘tam’ sosyalizm olamaz.” şeklinde bitmektedir.
Yani Lenin ısrarla teoriyi Yaşam’la kurduğu simbiyoz ilişkiyi korumaya çalıştıkça ‘birileri’ de bu bağı koparmaya çalışıyor. Lenin’in; “…komünizmi, kapitalizmden başlayarak gelişen bir şey olarak düşünmektir” cümlesini anlamsız bir dolgu malzemesi yerine koyuyor.
Kim bu ‘birileri’? Aslında genel olarak “Ekim Devrimi Vurgunları Kulübü” üyeleri diyebiliriz.
Ekim Devrimi vurgunlarının başında sermayenin bizzat kendisi gelmekte. Günümüz konjonktüründe Küresel Sermaye ya da Küresel Kapitalizm…
Bundan 97 yıl önce yedikleri vurgunun hala atamadıkları fizyolojik ve psikolojik etkilerini gidermeye çalışan küresel kapitalizm…
Marks’ın ‘Avrupa’da dolaşan hayalet’inin dünyanın her yerinde ortaya çıkabileceğini ve bir masal olmadığını anladığından beri korku ve kin içindeki Kapitalizm…
Ekim Devrimi kapitalizm için onulmaz bir yara oldu.
Bu yüzden, Dünyanın her yerinde ve Yaşam’ın her boyutunda, her boyada, değişik tarz ve türde, farklı adlarda, ama aynı amaçta birleşen kulüpler kurdu, kurulmasına yardımcı ya da vesile oldu. İşlevlerinden önemli bir tanesi de; Bilimsel Sosyalist düşüncenin yaşamla bağlantısını koparmak, canlı, yaşayan, geçmişi, günümüzü ve geleceği kollayan bir sınıf ideolojisi yerine adeta demontable mobilyalar için hazırlanmış kurulum talimatları gibi boğuntulu, vesveseli, softa ideolojiler ikame etmek…
Kimisi; “Marksizm’i yeteri kadar devrimci” görmeyerek Marksizm’in ışığında yapılan devrimlerin başarıya ulaşamayacağını söyleyip, köklere çalışmayı yeğlerken, kimisi de sureti Marks’tan görünüp; “Ekim Devrimi yapılmamalıydı. Bu Marksizm’e ihanettir” noktasında popülerlik kazanmaya çalışıyor.
Kimisi “Ekim Devrimi, Dünya Devrimine denk gelmedi sil baştan yapılmalıydı, Lenin Sosyalizmi kurmaya çalışarak hata etti” diyerek Lenin ve Marks’ın arasını açmaya çalışırken, kimisi de ar belasına “şimdilik” Lenin’i kollayarak aynı minvaldeki söylemleri tekrarlıyor, kendi utangaç Troçkistliğini Lenin’e yamamaya çalışıyor.
Hepsinin de ortak derdi Ekim Devrimi Sendromu. Yani, bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek küresel çapta faaliyet gösteren “Ekim Devrimi Vurgunları Kulübü” fahri üyeliğine soyunuyorlar.
Peki bu kulüpler nasıl çalışıyor?
Bazıları bizzat kulüp olarak… Fikir üretiyorlar. Toplumun değişik kesimlerinde yükselen -ya da yükseltilen- değişik trendleri tespit edip, o trendler doğrultusunda birbirinden çok farklı gibi görünen, ortak hedefin Ekim Devrimi ve sosyalizm olduğu fikirler(!) üretiliyor. Antikomünist ve faşist niteliğini gizlemeye gerek görmeden Ekim Devrimine kafadan saldıran tezleri geçiyorum.
Sosyalist ya da demokrat makyajlı tezleri kısaca irdelersek;
* Ekim Devrimi yanlış ya da zamansızdı. Avrupa’da oluşacak devrimi engelledi.
* Ekim Devrimi başarısız oldu. Lenin’den sonra yolundan saptı.
* Ekim Devrimi hemen ardından bir Dünya Devrimi gerçekleşmediği için zaten başarısızlığa mahkumdu
gibi tezleri aralarında nüans farkları koyarak olabildiğince geniş bir müşteri yelpazesine hitap ettiklerini görüyoruz.
Bu tezler farklı mahallelerin trendlerine göre ideolojik uyarlamaya tabi tutuluyor.
Kimi mahallelerde; saldırıya Marksizm’den başlayıp hatayı sınıf kavgasına ve proletarya Diktatörlüğüne bağlanırken “Reel Sosyalizm” kavramı üzerinden sosyalizmin başarısızlığını bir kader olarak ilan ediliyor. Burjuva semtine çok yakın bu sosyete mahallesinde Marks dahil tüm ustalara ve değerlere saldırmak adeta bir moda… Ve ideoloji de kapitalizmin sol literatür yüceltilmesi üzerinden gelişiyor.
Marksın tarihsel bir kişilik olarak değer verildiği henüz açıktan saldırılamadığı mahallelerde geliştirilen ideoloji; “Marks aslında kapitalizmi savunuyordu” gibi absürt bir takım iddialarla Kapitalizmin kendiliğinden sosyalizme evirileceğine dair bir telkin salıklarken, aynı tezin devrimci(!) versiyonunda; “sosyalist devrim ancak kapitalizmin gelişmesinin son kertesinde olabilir, sosyalist bir devrim yapacaksak kapitalizmi desteklemek gerekir” gibi komediye dönüşüyor.
Son zamanlarda popülerlik kazanan gedikli sosyalizm düşmanları Troçkistlerin mahallesinde geliştirilen ideolojiye göre de; sosyalizmin ancak tüm dünyada gerçekleşebileceği için devrimi yapsan bile “küresel piyasaları” gözleyip sosyalizme o zaman geçmek gerekiyor. Bu ideolojinin(!) Lenin’e saldırmayı göze alamayanlara özel ayrıca “utangaç versiyonları” da var.
Tüm bu düşüncelerin tipik bir telkini var; kapitalizme olan mücadelenin gereksizliği ya da zamansızlığı…
Öyle ki; sınıf mücadelesinin ulusal ya da Dünya konjonktüründe gelişebilecek momentlerde atılması gereken adımları olabildiğince fazla koşula bağlayarak bu kavgayı kadükleştiriyor.
Teoriyi prosedürleştiriyor.
Hepsi, Yaşam’ın bu habis tümörünün, yani Kapitalizmin savunma reflekslerinin yansıması. Yaşamın devinimlerine göre kendini konumlayan Kapitalizm, Yaşam savunucularının, “sonuna dek devrimci tek sınıf olan, burjuvaziyi iktidardan tamamen kovmak için, ona karşı savaşımda bütün emekçileri ve bütün sömürülenleri birleştirmeye yetenekli tek sınıf olan işçi sınıfının” ve onun kavgasına omuz verenlerin bu yeteneği göstermesini istemez. Ve böylece işçi sınıfı ideolojisinin Yaşam’ı etkilemesini engellemeye çalışır. Bilimsel Sosyalizmin ilkelerini, “materyalist diyalektiği, evrim teorisini, tutarlı biçimde uygulamak “ yerine, yaşamın devinimlerini o ilkelerin alçıdan mamul imitasyonlarıyla yönlendirmeye çalışmamızı salık verir. Dolayısıyla kolayca kırılıp geçersizleşmesini ister. Onların ansiklopedik bir bilgi haline dönüştürüp nostaljik bir hobi olarak kalmasını ister.
İşçi sınıfı mücadelesi Kapitalizm kanserinin pençesindeki Yaşam’a uygulanan kemoterapi gibidir. Daha doğrusu radyoterapi, operasyon gibi sürekli gelişen yöntemleri de içeren, onkolojik bir tedavidir. Kendi handikaplarını daima içinde taşımış ve taşımaya devam edecek olan ve o habis tümörün yok olmasına kadar sürecek, yaşamın kendi seyrinde sağlıklı gelişimini sürdürebileceği zamana kadar uygulanacak bir tedavidir. Sürekli somut, titiz tahliller ve gözlemler eşliğinde, bilimsel ilkelere göre geliştirilmiş yöntemlerle uygulanan bir tedavi…
İşte, bu bilimsel ilkelerle geliştirilmiş ve gelişmeye devam eden yöntemlerin tümünün adı; işçi sınıfı ideolojisi, yani Marksizm’dir.
Kuru bir prosedür olmadığı gibi, alternatif tıp benzeri, bilimsellikten uzak, mistik bir öğreti de değildir.
Yaşam’ın zorluklarını, acımasızlığını hesaba katan, bilimsel olabilirlik içinde umut taşıyan bir öğretidir İşçi sınıfı ideolojisi…
O yüzden; umutsuzluk ve kof umutların aynı anda piyasa edildiği, sermayenin istek ve gereksinimleri doğrultusunda türetilen ideolojilerle, bu mücadelenin içinde yaşanan çelişki, yanılgı ve sapmaları birbirinden ayırmak gerekir. Teorik kirlilikle mücadele edilecekse öncelikle bu türetilmiş Marksizm imitasyonlarını teşhir edip ayıklamalıyız.
Burjuva öğretisi, hayat tarzı, iddia ve vaatlerinin tam ortasına bir bomba gibi düşen Ekim Devrimi ve akabinde inşa edilmeye başlanan “Sosyalizme” yönelik, bu intikam, değersizleştirme ve olumsuzlama operasyonlarının bir parçası olmadan Sosyalist öğreti irdelenebilir.
Her türlü zorluğa, aksi yönde beklentilere rağmen Ekim Devriminden başlayarak gelişen bir şey olarak düşündüğümüz sosyalizmin kat ettiği yolu görmek gerekir. Lenin’in; “Üretim araçları ortaklaşa mülkiyet durumuna geldiği ölçüde, bunun tam komünizm olmadığını unutmamak koşuluyla, "komünizm" sözcüğü bu evre için de kullanılabilir.” demesine, komünizmin iki evresinin evrimsel bir aşama olduğunu açıkça belirtmesine rağmen, bu aşamaları bir kitabın sayfasını çevirir gibi birinden diğerine geçilmesini beklemek nasıl bir anlayıştır?
Lenin’in aynı minvaldeki sözlerini her defasında öncül ve ardıllarından kopararak yazılara boca etmek neyi kanıtlayabilir ki?
Sovyetler Birliğinin Lenin’in tanımıyla “Komünist” evreye (Marksın tanımlamasıyla Komünizmin ikinci evresi) geçemediği doğrudur. Doğrudur çünkü yıkılmıştır. Ama 70 yıl boyunca Kapitalizmin karşısında direnmiş. Onun birçok kirli hesabına engel olmuş, tüm Dünya’da işçi sınıfı hareketlerinin, devrimlerin umut ışığı olmuş, geniş bir coğrafyada kapitalist yayılmanın önüne geçmiş bir ülkeyi sosyalist olarak değil de ne olarak niteleyeceğiz?
Sırf Tüm Dünya’da Proleter devrimler olmadan sosyalizme geçilemez inadı uğruna kapitalizmin biricik alternatifi olan sosyalizmi tıbbi bir ilaç terkibi oluştururcasına reçetelendirmek kapitalizme avans tanımaktan başka nedir?
Yukarıda yaptığım “Kapitalizm Dünya’nın habis bir tümörüdür” benzetmesi üzerinden devamla; erken teşhis ve tedavinin ne kadar önemli olduğu üzerine düşünelim. Dünya kaynaklarının kapitalizmin önüne geçemediği ve yapısı gereği dizginlenemez olan büyüme güdüsü sonucu hızla tükendiğini görelim. Sonuçlarını bir düşünelim. Toplumsal gelişmelerin Dünyanın yaşamsal kaynaklarının tükenme hızını yakalayabileceği konusunda bir garanti yok. Esasen Kapitalizmin gelişmesi ve büyümesinin ile Yaşamsal kaynakların tükenme hızını geometrik olarak arttırdığı bilimsel bir gerçek.
Bu tükeniş anının giderek yaklaştığını unutmayalım. İşte bu noktada kapitalizmin kendine değil Yaşam’a avans vermek gerekmekte… Bunun tek yolu bir an önce Dünya’da olabilecek her yerde ve olabildiği ölçüde antikapitalist uygulamalardır. Sosyalizmi Yaşam’dan kopuk laboratuar ortamında hazırlanmış bir ilaç reçetesine çevirirseniz “üçüncü yol” arayışlarının zeminini bizzat hazırlamış olursunuz.
Oysa kapitalizmin tek ‘anti’si vardır o da “sosyalizmdir”. Sonuna dek devrimci tek sınıf olan” İşçi sınıfının iktidarı burjuvazinin elinden almasıyla, kapitalizmden başlayarak gelişen bir şey olarak başlayan sosyalizmdir.
İşte Ekim Devrimine, Sovyetler Birliğinin varlığına ve sosyalizme olan düşmanlığın aslında kapitalizmin bir savunma refleksi olmasının nedeni de bunlardır. Anti-Sovyetizmin Sovyetler Birliğinin yıkılmasına rağmen hala sürmesi de bu nedenledir. Çünkü Sovyetler Birliğinin tarihin belli bir dönemindeki varlığının yarattığı, “bir dolu hatalarına” rağmen sosyalizmin gerçekleşebilir bir somutluk olduğu algısı Kapitalizmin en büyük kabusudur.
Ve çok doğal olarak burjuva ideolojisinin en büyük hedefi…
Bu yazı; önümüzdeki günlerde bir yukarıdaki paragrafta sözü edilen “bir dolu hatalar”, “meta ve meta üretimi”, “tarihsel diyalektiğin algılanması”, “bilimsel teknolojinin gelişmesi sonucu oransal olarak artan sübjektif etmen”, “Kapitalizmin içselleşmesi, küreselleşmesi ve bağlantılı olarak sosyalizmin tek tek ülkeler ve dünya çapında gerçekleşebilirliği üzerine devam edecek.
İlk bölümü için sonuç yerine; Kapitalizm Yaşam’ın –bir an önce yok edilmesi gereken- habis tümörüdür. Kapitalizm dünya çapında büyüdüğü ve yayıldığı sürece Yaşam’ın yok olma süreci durdurulamaz, hatta hızı kesilemez. Bu kötü sürecin önüne geçebilecek tek şey sosyalizmdir.
Sosyalizm artık bir ideal olmaktan çıkmış insanlık için acil bir gereksinim olmuştur.
Ve sosyalizm sonuna dek devrimci tek sınıf olan” İşçi sınıfının iktidarı burjuvazinin elinden almasıyla, kapitalizmden başlayarak gelişen bir şeydir.
Bu durum, işçi sınıfı ve burjuvazi arasındaki kavganın aynı zamanda Yaşam’ın dostları ile düşmanları arasındaki kavga olmasını getirir.
(Bkz. I) Engels’in Manifesto’ya yazdığı 1888 tarihli Önsöz bu tercihin tarihsel nedenlerini açıklar:
(Bkz. III)
Salonunuzdan geçerken üzerinde: "İşçilerin ve Köylülerin Devleti Asla Sona Ermeyecektir" yazısı bulunan bir pankarta rastladım. Alışılmış yerde değil, bir köşede duran —belki herhangi biri bunun başarısız bir pankart olduğunu gördü ve bir kenara itti— bu garip pankartı okuduğumda, kafamdan şunlar geçti: demek ki bizde bu tür en basit ve temel konularda yanlış anlamalar ve yanlış anlayışlar var. Gerçekten, eğer işçilerin ve köylülerin devleti asla sona ermeyecekse, o zaman bu, hiçbir zaman bir sosyalizm olmayacağı anlamına gelir, çünkü sosyalizm sınıfların ortadan kalkması demektir; fakat işçiler ve köylüler var olduğu sürece, çeşitli sınıflar da var olur ve dolayısıyla tam sosyalizm olamaz.
Lenin Seçme Eserler cilt 9 S. 161 NAKLİYAT İŞÇİLERİ TÜM-RUSYA BİRLİK KONGRESİ’nde konuşma.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2018
18.04.2018
7.02.2018
9.02.2017
15.02.2017
27.01.2017
22.01.2017
4.02.2016
11.03.2016
20.11.2015