Neşe Düzel

“Kürt siyaseti tıkandı. Kürtlerin oyunu alan AK Parti de, BDP de tıkandı. Kürtlerin yönetme hakkını savunacak yeni bir yapıya ihtiyaç var. Nasıl Türkler kendini yönetiyorsa, Kürtler de kendini Kürdistan parlamentosuyla yönetmeli.”
“Kürtlere, kendisini yönetebileceği sınırları çizilmiş bir bölge lazım. Osmanlı’dan beri belli bu sınırlar. Maraş, Sivas, Malatya’yı içine alan Kars’a kadar giden, Doğu Karadeniz’in altında Erzurum’u kapsayan tabii sınırdır bu.”
“Erdoğan, gelmiş geçmiş en güçlü iktidar. Askeri bir düzene koydu, yargının yapısını değiştirdi. PKK ile masaya oturdu. Oslo görüşmeleri bu ülkede büyük bir devrimdi. Bu kadar güçlü iktidar isterse Kürt sorununu çözebilir ama istemiyor.”
***
NEDEN İMAM TAŞÇIER
Kuzey Irak’tan sonra Suriye’de de bir Kürt “bölgesinin” oluşacağının ortaya çıkması, Türkiye’de de Kürt sorununa yeni bir boyut kazandırdı. Bu sorunun, bugünkünden çok daha farklı bir şekilde ve çok daha eşitlikçi bir biçimde çözümlenmek zorunda olduğu daha sıkı bir şekilde vurgulanmaya başladı. Bu yeni gelişmeler Kürt siyasetini pek çok açıdan etkiliyor. Özellikle AKP’den uzaklaşan ama PKK’ya da mesafeli bakan Kürt kitlesini kapsamayı amaçlayan hareketler oluşuyor. Mesela DDKD (Devrimci Demokrat Kürt Derneği) adıyla yeni bir örgüt kuruldu. Bu yeni derneğin omurgasını, 1977’de 50’ye yakın şubesi olan ve 50 bin üyesi bulunan eski DDKD’liler oluşturuyor. Şartlar oluştuğu takdirde partileşmeyi de planlayan eski DDKD’li grubun önde gelenlerinden olan yeni DDKD’nin Başkanı İmam Taşçıer’le Kürt siyasetini, Kürt halkının ne düşündüğünü, parti kurulursa kimleri ve hangi görüşleri kapsayacağını ve Türkiye’den neler talep edeceğini konuştuk. Başkan İmam Taşçıer, “Kürt siyasetinde bizim 42 yıllık bir geçmişimiz var. Geçmişte siyasi partiler kendi isimleriyle mücadele edemedikleri için kendilerini derneklerle ifade etmeye çalıştılar. Bizde de asıl çekirdek kadro Kürdistan İşçi Partisi olan KİP’ti. Onun yasal derneği ise DDKD’ydi. Herkes DDKD’yi tanıdı. Biz de bu yüzden DDKD ismini aldık. Şimdi bu dernekte de Kürtlerin sosyal sorunlarına değineceğiz” diyor. 1990’lı yılların başında insanların sokakta enselerinden vurularak faili meçhul cinayetlere kurban gittiği dönemde İmam Taşçıer de iki arkadaşıyla birlikte aynı yöntemle vuruldu ve iki arkadaşı olay yerinde öldü. Taşçıer’i ise beş kurşun deldi geçti ve bir mermiyi hâlâ gırtlağında taşıyor.
***
NEŞE DÜZEL: Neden yeni bir Kürt hareketi kurmak istiyorsunuz?
İMAM TAŞÇIER: Kürt siyasetinde, bu dönemde bir boşluk görüyoruz. Boşluğu doldurmak amacıyla da dernekleşmeye gittik. Kürtlerin sahip olması gereken hakları, hukuku savunan bir sosyal yapı kurduk.
Derneğin adı Devrimci Demokrat Kürt Derneği. Bu hareket eğer tutarsa, ileride siyasi partiye dönüşecek. Yanılıyor muyum?
Doğrudur. Bize göre Kürt siyaseti tıkandı. Kürtlerin oyunu alan AK Parti de, BDP de tıkandılar. Kürtlerin haklarını demokratik ve meşru yollardan savunacak yeni bir yapıya acilen ihtiyaç var.
Bu partinin programı ne olacak?
Biz şu anda bir derneğiz ve biliyorsunuz derneklerin siyasi yönleri yoktur. Ama ileride siyasi partiye dönüşürsek, bu partinin programının birinci maddesi, “Kürtler kendi coğrafyalarında kendi kendilerini yönetebilmeli” olmalı. Biz bugünkü sistemi istemiyoruz.
Peki, ne istiyorsunuz?
Kürtlerin asgari talebi federasyondur. En alt talep budur. Bunun için de Kürt coğrafyasının sınırları belirlenmeli ve o sınırlarda Kürtler kendi kendilerini yönetebilmeli. Bunun adı özerklik de olabilir, federasyon da olabilir. Bağımsızlık da Kürtlerin hakkıdır, o da olabilir. Ama şart şudur.
Şart nedir?
Bu ülkede Türklerle Kürtler artık eşit şartlarda yaşamalı! Nasıl Türkler kendilerini yönetiyorlarsa, Kürtler de kendilerini yönetebilmeli. Yönetim artık Ankara’dan yapılmamalı. Bir Kürdistan parlamentosu olmalı. Kürtlerle Türkler bu ülkede birlikte bu şartlarda yaşayabilirler. Mesela bugün Kuzey Irak’taki yapı, Türkiye için de Kürtler için de şu anda en uygun yapıdır.
Kuzey Irak modeli etnik temelde bir çözüm demek. PKK-BDP çizgisi ise etnik temelde bir özerklik önermiyor. Onlar, çözüm olarak coğrafi temelde bir özerklik öneriyorlar ve Türkiye’yi etnik değil, coğrafi bölgelere ayırıyorlar. Bunun adına da demokratik özerklik diyorlar. Siz, demokratik özerkliğe karşı mısınız?
Evet. Coğrafi temelde bölgeler kurmak çözüm yolu değil. O tür özerklik Kürtlerin taleplerini karşılamaz.
Kürtler dediğiniz hangi Kürtler?
Samimi olalım. Şu anda PKK’nin tabanına, BDP’nin tabanına bakın... Hepsinde bir Kürdistan özlemi var. Kiminle konuşursan bunu söylüyor. Ayrıca, onların demokratik özerkliğinin ne olduğunu ben bile hâlâ bilmiyorum. Üç ili biraraya getiriyorlar ve yerel parlamentolar öneriyorlar. Oysa Kürtler Osmanlı döneminde bunun daha ötesinde koşullarda yaşadılar. Yarı özerk, yarı federal bir şekilde yaşadılar. Bugün artık Kürtçenin bir pazar dili hâline gelmesi gerekiyor.
Kürtçenin pazar dili olması ne demek?
İnsanlar artık Kürtçe dilinde para kazanabilmeli. O dilde siyaset yapabilmeli. O dilde okul açabilmeli. O dilde öğretmen, avukat, doktor olabilmeli ve mesleğini yapabilmeli. Bunun olabilmesi için de Kürtçe, özerk ya da federal bir bölgenin ikinci resmî dili olmak zorunda. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türkçe resmî dili olur. Kürdistan’da iki resmî dil olur ve ikinci resmî dil Kürtçe olur. BDP’nin önerdiği demokratik özerklik ise...
Evet...
PKK sorununu belki çözer ama Kürt sorununu çözmez. Böyle bir çözüm Kürt sorununu sadece erteletir. Belli bir süre sonra insanlar gene mücadeleye devam ederler. İşin gerçeği budur. O yüzden Kürt sorununu çözeceksek doğru dürüst çözelim. Hem PKK de doğduğu zaman bağımsız Kürdistan vaat ediyordu. Halk da öyle düşünüyor. Üstelik PKK, bu vaadini 1990’ların sonuna kadar sürdürdü.
Kürt halkı ne düşünüyor?
“Bağımsızlık” demese de, “bir Türk kadar her hakka Kürt olarak ben de sahip olayım” diyor. Bu hakkın içinde kendini yönetme hakkı da var.
Özerklik ya da federasyon olmadan, Türk ve Kürt demokratik bir Türkiye’de eşit haklara sahip olamaz mı sizce? Mesela Avrupa Birliği hukukunu uygulayan bir Türkiye’de Türk ve Kürt eşit olmaz mı?
Bu eşitlik, ancak çok ileri demokrasilerde olabilir. Çünkü yasaları ne kadar değiştirirseniz değiştirin bu ülkede mantalitenin de değişmesi lazım. Yüzyıllık asimilasyon mantalitesinin değişmesi için uzun zaman gerekiyor. Yüz yıldır inkâr ve asimilasyon politikasının uygulandığı bir yerde sorun, eşit vatandaşlıkla birden bire çözülmez. Bu yüzden, Kürtlere, kendisini yönetebileceği sınırları çizilmiş bir bölge lazım. Kürtler kendi kendini yönetmek istiyor. Bu süreç, demokratik geçişlerle kansız olmalı. Çünkü dünyanın diğer ulusları gibi Kürtler de kendi kendini yönetmediği müddetçe bu sorun sürer.
Bölgesel yapıların genişlediği bir dünyada, çözümü ulusal yapıda görmek geleceğin dünyasıyla örtüşüyor mu?
Kürtlerin kendi kendilerini yönetmeyi tatmaları gerekiyor. Kürtler bunu tatmadıkça hiçbir çözüm gerçekçi olmaz. Kürtler kendi kendini yönetmeyi bir kez tattıktan sonra masaya oturulur ve gerçekçi bir çözüm bulunur. Ayrıca son on yılda Avrupa’nın merkezinde bile bir sürü ulus-devletler kuruldu. Irak’taki özerk yapıyı tanıyan Türkiye’nin Türkiye’dekini de tanıması gerekiyor. Tanımadığı sürece sorun çözülmez. Zaten Kürt coğrafyasında referandum yapılır ve insanlara ne istediği sorulur.
Bu bölgenin sınırlarını nasıl çiziyorsunuz?
Osmanlı’dan beri belli olan sınırlar bunlar. Maraş, Sivas, Malatya’yı içine alan Kars’a kadar giden, Doğu Karadeniz’in de alt kısmında Erzurum’u da içine alan bölgedir bu. Tabii sınır budur.
Sınırın böyle çizilmek istenmesi büyük bir kan ve gözyaşı demek değil mi bu ülkede?
Eğer demokratik bir anayasa hazırlanırsa kan ve gözyaşı olmaz. BDP de dâhil, bizler, Kürt örgütleri olarak hepimiz biraraya geldik ve yeni anayasayla ilgili dört madde talep ettik. Birinci madde, Kürtçenin kendi bölgesinde resmî dil olması. İkincisi, ilkokuldan üniversiteye kadar anadilde eğitim hakkının sağlanması. Üçüncüsü, siyasi parti, hareket ve oluşumların Kürt kimliğiyle kurulabilmesi. Nasıl Türk Tabipleri Birliği varsa Kürt Tabipleri Birliği de olabilmeli. Kürdistan isimli siyasi partiler açılabilmeli.
Kürt örgütlerinin dördüncü talebi ne?
Dört, Kürtler kendi kendini yönetme dediğimiz statüye sahip olmalı. Eğer yeni anayasada bu hakların önü açılırsa, süreç içinde Kürt sorunu kan dökülmeden çözülebilir. Kürdistan’ın sınırlarını bu ülkedeki iki halk da kabul eder. Türkiye’de otuz kırk yıllık bir savaş var geride. Her gün üç beş kişi ölüyor. Suriye’de böyle bir mücadele yaşanmamış olmasına rağmen, bugün Kürtler orada kendi yönetimlerini kuruyorlar. Oysa bir yıl önce Suriye’de Kürtlerin varlığından bile söz edilmiyordu. Orada bütün Kürt muhalefeti biraraya geldi ve şimdi Kürtlerin bölgelerinde özerk yapılar ortaya çıkıyor. Burada da öyle olacak.
Burada özerklik nasıl gerçekleşecek?
Demokratik yoldan olmalı bu. Karnımızdan konuşmayalım. Samimi olalım. Irak’ta ve Suriye’de bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye’de BDP’nin ve PKK’nin önerdiği “demokratik cumhuriyet”le sorunun çözülmesi mümkün değil. Irak’taki gibi bir Kürdistan kurulmadan bu mesele kökten çözülmez. Biz Irak’taki gibi ulus temelinde bir özerklik, bir federal yapı öneriyoruz.
Peki, kimlerin bu harekete, bu partiye katılmasını bekliyorsunuz?
İleride partiye dönüşürsek, Kürt aydınlarının, işadamlarının, demokratlarının, Kürt sorununun çözümünde taraf olacak herkesin katılmasını bekliyoruz. Zaten şu anda bize destek verenler de var. Çünkü iş dünyasında demokratik bir Kürt partisi talebi var. Başta da dediğim gibi bugün artık Kürt siyaseti tıkandı. Kürdistan’da oylar BDP ve AK Parti arasında dağılıyor. Bölgede en sevilen adam bile bu iki partinin arasından sıyrılıp oy alamıyor. Dolayısıyla Kürt muhalefeti ortaya çıkamıyor.
Bugün Kürtler, PKK’yla aynı tabanı paylaşan BDP ile AKP etrafında toplanmış görünüyor. Siz bu iki partinin destekçilerine ne vaat edeceksiniz?
Biz demokrasi vaat ediyoruz. Herkesin düşüncelerini özgürce söylemesini vaat ediyoruz. Bakın... Her yönetimde bir iktidar vardır ama muhalefet yoktur. Ancak muhalefet olduğu zaman, o yönetim biçiminin adı demokrasi olur. Kürdistan’da bugün insanların yapısına aykırı bir durum yaşanıyor. Tek bir iktidar var, o da BDP. Bütün yerel yönetimler onlarda. Yüz tane belediye onlarda. Bir iktidarın muhalefeti olmadığı takdirde, o iktidar yanlışlıklar yapar. Biz Kürt siyasetinde örgütlü muhalefeti yaratmak istiyoruz.
Örgütlü muhalefet olarak ne yapacaksınız?
Örgütlü bir muhalefet en azından kamuoyunun önünde onların yanlışlarını söyler. Zaten muhalefetin görevi de iktidarı denetlemek ve dizginlemektir. Nasıl Türkiye’de AK Parti’nin karşısında muhalefet partileri varsa, Kürtlerin de bir muhalefete ihtiyacı var. Biz, Kürtlerin birliğini savunuyoruz ama BDP iktidarına karşı da bir muhalefet oluşturmayı düşünüyoruz. Çünkü muhalefetsiz bir iktidar diktatörlüğe doğru gider. Ayrıca illegal bir yapı demokratik bir yapı olamaz. Demokratik olmayan yapılar da bir ülkeyi yönetemez. O ülkeye diktatörlük, kan ve gözyaşı getirir. Biz onun için de bir muhalefet oluşturmaya çalışıyoruz.
Leyla Zana, Kürt meselesini Başbakan Erdoğan’ın çözebileceğini söylemişti. Bu yaklaşım hakkında ne düşünüyorsunuz?
Erdoğan, Türkiye’de gelmiş geçmiş en güçlü iktidarlardan biri. Yüzde 50’nin üzerinde oy aldı, askeri bir düzene koydu, yargının yapısında değişiklikler yaptı, PKK ile masaya oturdu, Oslo görüşmelerini yaptı. Bu Türkiye tarihinde büyük bir devrimdi. Bu kadar güçlü iktidar isterse Kürt sorununu çözebilir ama istemiyor.
İstemediğini neye dayanarak söylüyorsunuz?
AK Parti on yıldır iktidarda. Kürtlerin Erdoğan’dan beklentisi sadece TRT Şeş ve Kürtçe seçmeli ders değil! AK Parti sorunu çözmek isteseydi süreci yasalaştırırdı. Ama yapmıyor. Kürt meselesini çözmek için attığı olumlu adımların altını yasalarla doldurmuyor. O doldurmazsa, bunu bu ülkede kimse dolduramaz. O zaman da kan ve gözyaşı devam eder. Nitekim AK Parti’nin oyu düşerse yerine koalisyon hükümetleri gelecek. Biz bu ülkenin Bosna gibi olmasını istemiyoruz.
Silahlı mücadeleye karşı mısınız?
Silahlı mücadeleye karşı olmak demek bunu tümüyle reddetmek demektir. Oysa silahlı mücadele bir yöntemdir ama tarihin her döneminde geçerli değildir. Bugün silahlı mücadele dünyada da marjinalleşti. Demokratik ortam varsa, demokratik mücadele zorlanmalıdır. Bugün Türkiye’de silahlı mücadele yapmanın şartları ortadan kalkmıştır. Çağımızda artık insanlar facebook üzerinden örgütlenirken, silahlı mücadele gereksizdir. PKK’nin yerel kadroları dahi söylüyor bunu. Biz, bugünün Türkiye’sinde silahlı mücadeleyi savunmuyoruz. Zaten savunsaydık o cenahta olurduk.
Bugüne kadar PKK’yla aynı tabanı paylaşmayan hiçbir Kürt partisi kitle partisine dönüşemedi. Eğer partiye dönüşürseniz, siz bunu başarabileceğinize inanıyor musunuz?
İnanıyoruz. Çünkü onların bazı söylemleri Kürtler için doyurucu değil. Onların talepleriyle Kürt insanının talepleri bir değil. Öcalan, cezaevinden çıkan bütün mektuplarında hep Atatürk dedi on yıldır. Atatürkçü olduğunu söyledi. Ama halk buna hiç itibar etmedi. Kürt halkı Atatürkçü olmadı. Öcalan lider olmasına rağmen o insanlar, “ne yapsın cezaevi koşulları insanı böyle yapıyor. Mektubu dışarı çıkmaz yoksa” diyordu. Aynı şekilde demokratik özerklik de böyle.
Kürtler demokratik özerklik için ne düşünüyorlar?
Öcalan ve BDP demokratik özerliği öneriyor ve övüyor ama halk öyle düşünmüyor. İnsanlarla birebir konuşun, hiçbiri bununla yetinmiyor. Öcalan için de, “Şimdi bunu istiyor ama yarın biz öbürünü isteyeceğiz” diyorlar. PKK’nin tabanı da şu anki talepleri ilk aşama talepler olarak görüyor. Önderler halka yol gösterir ama halkın da bir istemi var. Halk istemediği bir şeyi kabul etmez. Artık bazı şeyleri direkt konuşmak lazım. Biz karnımızdan konuşmayacağız. Direkt konuşacağız ve talep göreceğiz. Gerçekte ne düşünüyorsak, ne öneriyorsak onu söyleyeceğiz. Kürt halkı kendi kendisini demokrasi içinde yönetmek istiyor.
Bir kitle hareketine dönüşmeyi nasıl başaracaksınız?
İlk hedefimiz yıllarını Kürt hareketine veren insanlarla kadro hareketi olmak. Kadro hareketleri sonra kitle hareketine dönüşürler. AK Parti de bir kadro hareketi olarak ortaya çıktı. DDKD, bütün Kürtlerin beyninde yerleşmiş bir harekettir. 42 yıllık bir mazimiz var bizim. Biz sosyalist gelenek üzerinden politika yürüttük hep. Bu hareketin adı, 1970’lerin başında Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’ydi, sonra Kürdistan İşçi Partisi oldu. 1980 öncesinde de Kürdistan İşçi Partisi’nin gençlik derneği olarak DDKD kuruldu. Yasadışı siyasetimiz 2000’lere kadar devam etti.
Barzani, Irak’ta bir Kürdistan kurdu. Suriye’de de PKK’nın ağırlıkta olduğu ikinci bir Kürdistan daha oluşabileceği söyleniyor. İki bağımsız Kürdistan olursa, bu, Türkiye’deki Kürtleri nasıl etkiler?
Ona uygun bir yönetim biçiminin Türkiye’ye de gelmesini, Türkiye’deki Kürtler de isterler, talep ederler. Çünkü burada vali gelecek Kürt olduğun için seni aşağılayacak, emniyet müdürü gelecek seni aşağılayacak, orada ise Kürtler valisiyle, emniyet müdürüyle kendi kendilerini yönetecek. Bu, Türkiye’deki Kürtler için kabul edilemez bir durumdur. Zaten şu anda Türkiye’nin sınır bölgelerinde Kürt ulusal muhalefeti çok daha yüksek. Şırnak, Cizre, Silopi gibi sınır bölgelerinde kendi kendini yönetme talebi, yani Kürdistan bölgesi anlamında özerklik talebi, Malatya’dakinden çok daha fazla.
Başbakan Erdoğan, Suriye’de özerk bir Kürt bölgesi kurulursa müdahale edileceğini söyledi. Kürtler bu müdahaleyi nasıl karşılar?
Müdahale edilirse Kürtler savaşırlar. Türkiye, Suriye’deki Kürtleri ve Kürt muhalefetini hâlâ kabul etmiyor. Suriye Kürdistanı’nın tümü PKK’nin etkisinde değil. Kürtler, Özgür Suriye ordusunun Kürtlere hücum etmesinden endişeliler. Böyle bir şey olursa bunu Türkiye organize etmiş demektir.
Peki, iki bağımsız Kürdistan birleşir mi?
Çok zor. 12 Eylül öncesinde bizim partimizin programında dört parçadaki Kürtleri birleştirmek vardı. Şimdi böyle düşünmüyoruz çünkü gerçekçi değil.
Türkiye’deki Kürtlerin de bağımsızlık isteyebileceğini düşünüyor musunuz?
Bağımsızlık Kürtlerin hakkıdır ama bu aşamada bağımsızlık erken bir talep. Bizim tercihimiz Kürtlerle Türklerin demokratik yoldan sınır çizilerek özerk bölgelerde eşit hak temelinde yaşamaları. İleri demokrasiye sahip bir Türkiye’den ayrılmak Kürtlerin işine gelmez. Biz eskiden bağımsızlığı savunuyorduk. Şimdi ise bağımsızlık Türkiye’deki Kürtlerin işine yaramaz. Federal veya gelişmiş bir özerk yapı Kürtler için yeterlidir.
Bağımsızlık niye Kürtlerin işine gelmez?
Çünkü Kürdistan’daki bütün iller geri. Diyarbakır’ın nüfusu bir buçuk milyon ama bir tek fabrika yok. Van’da, Bitlis’te bir tek fabrika yok. Sadece ufak çırçır falan fabrikaları var. Diğer tarafta ise üretim yapan, dünyaya mal satan, fabrika yapan fabrikalar var. Kürtler Türkiye’den ayrılarak niye sıfırdan başlasınlar ki? Fabrika yapan fabrika yapıncaya kadar 50 sene daha geçecek. Bugüne dek birlikte yaşamışsın, bütün bunlar senin verginle, suyunla, barajınla ve yeraltı zenginliklerinle de olmuş. GAP’ta fabrikayı kurmuşsa Kürtler olarak sen de ondan yararlan. Türkiye’den ayrılmak ekonomik olarak Kürtlerin işine gelmez. Ayrıca Türkiye’nin devlet ve hukuku işlevselleştirme tecrübeleri var. Siyasi tecrübeleri var. Bunlar da Kürtlerin işine yarar.
AKP’nin bugünkü Kürt politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kürt sorununu çözmek için riski göze almak lazım. AK Parti şu anda riski göze almayan bir politika güdüyor. Milliyetçi söylemlere ve tekçi yaklaşıma büyük ödün veriyor.
Peki, Kürt sorununda PKK’sız bir çözüm olabilir mi?
İmkânsız. PKK artık halkla bütünleşmiş bir hareket. Binlerce insan öldü. Bunların aileleri var. Onbinlerce insan cezaevinde yattı ve yatıyor. Bunların aileleri var. Binlerce köy yakıldı. Bunların ailesi var. Binlerce faili meçhul cinayet işlendi. Bunların aileleri var. Bu insanların hepsi kendilerini PKK’de buluyor. Çünkü mücadele eden o görünüyor. Devlet de, halk da onu öne çıkarıyor.
Sizce PKK silahı bırakıp siyasileşir mi?
Siyasileşir tabii. Olması gereken de bu. Zaten bugün PKK siyaset yapıyor. Bütün kadroları siyaset yapıyor. BDP, PKK’nin dışında siyaset yapmıyor ki. Onun yönlendirmesiyle siyaset yapıyor.
Devlet, PKK’nın silahsız siyaset yapmasını tercih eder mi?
Devlet, PKK’nin silahsız siyaset yapmasını bugüne kadar tercih etmedi. Etmiş olsaydı bu sorunu çözmek için devlet adım atardı. Silvan olayından Dağlıca’ya ve Reşadiye’ye, bu baskınların masum olmadığını, bunların içinde derin güçlerin bulunduğunu, bunların derin operasyonlar olabileceğini görüyoruz. PKK, bir sürü uluslararası yapının yönlendirmeye çalıştığı bir örgüt. PKK’nin bazı birimlerini etkileyebilirler. Demokratik Kürt siyasetinin gelişmesi derin devletin işine yaramıyor.
Otuz yıldır süren savaş nasıl durur sizce?
Bu iş bir günde kesilmez. Demokratik yasaların çıkmasıyla ve demokratik ortamın sağlanmasıyla olur ancak bu. Çünkü bu ülkede dört bin köy boşaltıldı, binlerce insan göç etti. O insanlar işsiz güçsüz Batı’ya geldiler, eroinden kadın ticaretine bütün kirli işlere bulaştılar. Ayrıca binlerce insan faili meçhule kurban gitti. Sadece 1991-97 arasında Diyarbakır’ın bir ilçesi olan Silvan’da 950 kişi öldürüldü.
950 faili meçhul!
50 bin nüfuslu bir yer Silvan. Her elli kişiden biri öldürülmüş! Durum bu işte! Bu yaralar zamanla ve demokrasinin kökleşmesiyle sarılır ancak. Ama tam aksi yapılıyor. O zaman öldürüyorlardı, şimdi KCK operasyonlarıyla içeri atıyorlar. Bugün herkeste içeri girme korkusu var. Kürt sorunuyla ilgili bir etkinlik yaparsam, çözüm önerirsem beni de atarlar diye düşünüyor insanlar. Oysa demokratik Kürt siyasetini bastırmak demek, silahı sürdürmek demektir. Gene aynı şey yapılıyor!..
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Aynı yağmurlarda kirleniyorlar
6.12.2013 - Hata ve devlet gazetecileri
15.09.2013 - Selahattin Demirtaş: Demokrasi olmadan PKK dağdan inmez
23.04.2013 - Selahattin Demirtaş: PKK’nin çekilmesi barış değildir
22.04.2013 - Demokrasi olmadan barış olmaz
15.04.2013 - Öcalan özerklikten vazgeçmedi
25.03.2013 - Başkanlığın Kürtlere yararı yok
18.03.2013 - Sansür sürerse çözüm olmaz
11.03.2013 - Temel İskit: Türkiye’yi Sünniliğe sıkıştırdılar
10.12.2012 - Gültan Kışanak: Kürtlerin büyük teklifi
4.12.2012
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları








































































































































































Ad Soyad Giriniz...
hepsi uydurma