Nuray MERT
Tarih muhasebeleri aynı zamanda siyasi muhasebelerdir. Cumhuriyet 100. yılını doldururken, geçmiş bir yılın muhasebesini yaparken, öncelikle bu noktayı göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Nitekim, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren, tarih tartışması bu zeminde gelişti.
Çok partili hayata geçiş ve Demokrat Parti iktidarı sürecinde ortaya çıkan Cumhuriyet’in kuruluşu sürecine ilişkin sağ, muhafazakâr eleştirel yaklaşım aslında, Milli Mücadele dönemi, Hilafet’in ilgası ve Birinci Meclis tartışmalarının bakiyesi idi. Kuruluş süreci esnasında, cumhuriyetin temel kalkış noktası olan ‘milli egemenlik’ kavramı nizalı bir konu oldu. Milli Mücadele sürecinde, saltanat ve hilafetin korunması adına hareket etmek vurgusu baskın olmasına karşın, cumhuriyetin resmen ilanı sürecinde yaşanan tartışmalar ‘milli egemenlik’ ilkesine itirazdan ziyade, dolaylı yoldan da olsa, ‘millet’in nasıl tanımlanacağı konusuna odaklı idi. Türklük çerçevesinde uzlaşma ile tanımlanan ‘millet’in İslam ile bağı, daha sonra ‘Kemalistler’ olarak tanımlanan Mustafa Kemal ve onu destekleyen gruba karşı itirazları belirlemiştir. Hilafetin ilgasına ilişkin yaşanan gerilim ve tartışma, aslında millet kavramının içinin nasıl doldurulacağına dair bir tartışma idi. O nedenle, bu süreçte hilafetin ilgasına karşı çıkanların, bu makamın dini anlamına vurgu yapmaktan ziyade, ‘hilafeti Türklüğü güçlendirecek bir güç’ olarak tanımlamış olması şaşırtıcı değildir.
Aslında, ‘Milli Mücadele’, dış güçlere karşı mücadeleye işaret etmenin yanı sıra, öncelikle Anadolu ve Trakya’nın Müslüman nüfusunun ‘var olma’ mücadelesi’ olarak tanımlanıyordu. Bu çerçevede ‘milli’ tanımı içinde Müslümanlık vurgusu baskındı. Bu süreçte, özellikle Anadolu’da yaşayan gayri Müslümlerin dış güçlerin uzantısı olduğu varsayılıyor, bu mücadelenin sadece dışında değil, karşısında bir güç olarak algılanıyorlardı. Ancak, Cumhuriyet rejiminin inşa sürecinde laik-seküler çizgide ilerlemesi, Müslümanlık vurgusunun arka planda kalması ‘muhafazakâr’ bir karşı tepki yaratmıştır. Tek Parti döneminde baskılanan itirazlar, çok parti döneminde yeniden ve yeni bir zeminde ifade bulmaya başladı. Artık resmi ideoloji haline gelen Kemalizm’in çizdiği sınırlar içinde bu itirazlar uzun süre dolaylı yollarla seslendiriliyordu. DP döneminde, itirazların odağının Mustafa Kemal değil, İsmet İnönü olmasının nedeni buydu. Oysa, İnönü dönemi otoriter bir tek parti dönemi olmasına karşın, aynı zamanda eski muhalifler ile barışma dönemi olmuştu.
Dolaylı itirazlar mecralarından biri de, II. Abdülhamid dönemine yapılan göndermeler oldu. Bu anlatıda, Cumhuriyetin lider kadrosu, ‘İslamcı padişah’ II. Abdülhamid’i tahtından indiren İttihatçıların devamı idi, bu süreçte millet dininden koparılmıştı. Necip Fazıl’ın ‘II. Abdülhamid’i anlamak, her şeyi anlamaktır’ sözünün anlamı bu idi. Bu noktadan hareket eden resmi tarihe karşı alternatif sağ popüler tarih anlatımı, sanıldığı gibi İslamcılara özgü değil, ‘Türk-İslam Sentezi’ fikri çerçevesinde, merkez sağ dahil sağ siyaset yelpazesinin tümünde yaygınlık kazanmıştır. 12 Eylül darbesi sonrasında, bu sentez ‘Atatürkçülük’ ilavesi ile sentez ötesinde bir kolaj haline gelerek, Kemalist resmi tarih yazımının yerini almıştır. AK partisi iktidarı döneminde, 12 Eylül sonrası resmi tarih anlatısının İslam vurgusu biraz daha öne çıkmakla birlikte, sonuçta varılan yer benzer bir kolaj oldu.
Sol siyaset yelpazesi içinde Cumhuriyet tarihine bakış da, kuşkusuz tek kulvarda gelişmedi. Kemalizm’in siyasi temsili olan CHP’nin 1966 Parti programında ‘Ortanın Solu’ fikrinin benimsenmesi ardından, merkez solu temsile soyunan CHP, Kemalizm’in sola bükülmesinin adreslerinden biri oldu. Ancak, Kemalizm’i sola bükme çabası veya sol Kemalizm, öteden beri CHP dışında da temsil bulmuştur. Seksenli yıllara gelindiğinde, sol entelektüel dünyada Kemalizm’e karşı itirazlar öne çıkmaya başladı. Mete Tunçay’ın seksenlerin başında yayınlanan ‘Tek Parti Dönemi’ne ilişkin kitabı bu konuda öncü adım sayılır. Doksanlı yıllarda, bu itirazlar entelektüel dünyada baskın görüş halini aldı. İlker Aytürk, 2015 yılında Birikim dergisinde başlattığı tartışma çerçevesinde, bu görüşü ‘post-Kemalist paradigma’ olarak tanımlıyordu.
SAĞ VE SOLUN SERENCAMI
Doksanlı yıllar, Türkiye’de, aydınlar arasında ‘demokratikleşme’ düşüncesinin öne çıktığı yıllardı. Seksenli yılların başında darbe ve askeri idarenin ertesinde eski ezberler sorgulanmaya başlanmıştı. Diğer taraftan, bu süreç dünyada Sovyetlerin çözülüşü ve Soğuk Savaş’ın bitişi gibi önemli bir değişim eşiği olmuştu. Bu süreç içinde, sosyalizm iddiasının otoriter rejimlerle sonuçlanması, sol düşünce ve siyaset dünyasında ‘demokrasi’ vurgusunu öne çıkarmıştı. Sovyet nüfuz alanındaki Doğu Avrupa ülkelerinde yaşanan hareketlenme ve değişim, ‘sivil toplum’un siyasi aktör olarak demokratikleşmeyi gerçekleştirdiği varsayılıyordu. Sovyetler’in çözülüşü ile bağımsızlığına kavuşan eski Sovyet cumhuriyetlerinde ortaya çıkan ve ‘demokratik devrimler’ olarak adlandırılan süreçler de bu çerçevede değerlendiriliyordu. Son olarak, sol düşünce içinde, seksenli yıllardan itibaren öne çıkan ‘modernizm ve Aydınlanma’ eleştirileri, sosyalizm ve Kemalizm tartışmalarında etkili olmuştur.
Seksenli yıllarda post-modernizm teorileri çerçevesinde öne çıkan Aydınlanma eleştirileri, bir yandan modernizmin pozitivist, Avrupa merkezci düşünce yapısını, diğer yandan bu sürecin siyasal açılımı olan ‘modern ulus devlet’ yapısının tekilci dayatmacılığını sorgulamaya açıyordu. Bu çerçevede gelişen eleştirel bakışların siyasal-toplumsal düşünce dünyasını zenginleştirmiş olduğu inkâr edilemez. Ancak, bu yaklaşımlar, modernleşmenin tarihselliği çerçevesinde gelişen özgürleştirici kazanımlarını fazlasıyla göz edı etme yönünde gelişti. Bu yaklaşımların Türkiye’deki açılımları da, Cumhuriyet modernleşmesinin kazanımlarını görmezden gelmek şeklinde oldu.
Diğer taraftan, Cumhuriyet’in otoriter modernleşme projesinin, son dönem Osmanlı modernleşme sürecinin devamı olması büyük ölçüde değerlendirme dışı bırakıldı. Bazı İslamcı yaklaşımlar, Tanzimat ile başlayan modernleşme sürecinin tümünü, Batı dayatması, Batı taklitçiliği, yabancılaşma, bozulma ve hatta ihanet olarak değerlendirir, II. Abdülhamid dönemini ‘İslami bir parantez’ olarak tanımlar. Sağ muhafazakarların pek çoğu ise, Osmanlı modernleşmesinin evrimci ve kısmi özelliklerini Cumhuriyet rejimin radikalizmine alternatif olarak görür. Evrimcilik ‘eskiyi yıkmadan zamana ayak uydurmak’, kısmilik, ‘Batı’nın veya çağdaşlığın teknolojisini alıp, kendi kültürünü korumak’ şeklinde ifade bulur. Oysa, Osmanlı modernleşme sürecinin seyri, Cumhuriyet kırılması kadar olmasa da, zaman zaman benzer dayatmaları barındırmıştır. Mesela, geleneksel başlıklardan ‘fes’e geçilmesi, şapka’ya geçiş gibi tepki yaratmış ve benzer bir dayatma süreciyle benimsenmişti. Daha önemlisi, dini esaslı millet sisteminden, Tanzimat eşitliğine geçiş, Kanuni Esasi adı altında Anayasacılık, Meclis-i Mebusan adı altında parlementoculuk, aktörleri saray ve yüksek bürokrasi olan ve sancılı süreçler idi.
Türkiye’de sağ cenah tarihi ‘muhayyel bir geçmiş’ arayışı içinde okuduğu, sol cenah ise Osmanlı geçmişini, ‘karanlık çağ’ olarak algıladığı için bu süreçler, uzun süre büyük ölçüde değerlendirme dışı kalmıştı. Sol liberallerin Osmanlı geçmişini keşfetmesi, bu çerçeve içinde daha ziyade muhafazakâr sağ Cumhuriyet okumaları ile örtüşecek şekilde gelişti. Ulus devletin dayatmacılığına karşı, Osmanlı millet sistemini ‘çokkültürlülük’ olarak okuyanlar bile çıktı. Feminist çevrelerde, kadın haklarının, zaten zamana bırakılsa Osmanlı modernleşmesi çerçevesinde gelişme yoluna girmiş olduğu gibi değerlendirmeler yapıldı.
Kısacası, bu tablo içinde, Türkiye’de ‘otoriter siyaset sorunu’, bir ‘otoriter modernleşme ve aydınlanma projesi olan Kemalizm’in, ‘siyasal kültürel mirası’ olarak değerlendiriliyordu. Bu bakış açısına göre, Türkiye hala Kemalizm’in kurumsallaştırdığı ve ideolojik olarak meşrulaştırdığı bir ‘askeri ve bürokratik bir vesayet sistemi’nin kıskacı içindeydi ve demokratikleşmenin önündeki engel bu ‘vesayet sistemi’ idi. Demokratikleşmenin yolu, bu vesayet sistemi ile mücadele etmekti, bunun için de, Kemalizm ile hesaplaşmak bir nevi katarsis etkisi yaratacaktı. Bu dönemde yaygınlaşan eleştirel ve/veya ‘öteki’ Cumhuriyet tarihi anlatılarının kalkış noktası buydu.
Milli Mücadele süreci ve Birinci Meclis’te yaşanan tartışmalar bu çerçevede yeniden gözden geçirildi. Bu çerçevede, Birinci Meclis süreci ‘Türkiye’nin en demokratik dönemi’ ve zamanında Mustafa Kemal’e itiraz edenler arasında olan Hüseyin Avni Ulaş gibi isimler, Türkiye’de demokrasi tarihinin kahramanları olarak tanımlanmaya başladılar. Hatta, bir ihtilal süreci metni olan 1921 Anayasası, 1924 Anayasasına göre daha demokratik bir metin olarak görülebildi, özellikle Kürt muhalefeti, bu metnin Kürt sorununun çözümünde bir kalkış noktası olabileceğini iddia etti.
TARİH MUHASEBESİNİN BİR ARACI OLARAK DEMOKRASİ
Tarih muhasebesi açısından tek parti iktidarı öncesi süreçte yaşanan tartışmaları yeniden gözden geçirmek kuşkusuz gerekli ve önemlidir. Ancak, bu sürece yakından baktığımızda, taraflardan hiç birinin bugün anladığımız manada ‘demokrasi’ mücadelesi adına hareket etmediği açıkça görülür. Öncelikle, tarafların ortak noktasının ‘Türklük ve Müslümanlık’ olduğunu, Anadolu’da yaşayan gayrimüslimlerin tümüyle dışarda tutulduğunu hatırlamak gerekir. Bu hususun altını çizenlerin başında gelen Taner Akçam ise, diğer bir uca savrularak Milli Mücadele’yi ‘bir iç savaştan ibaret’ olarak tanımlar. Daha sonra varlığı inkar edilen ‘Kürtler’in, Birinci Meclis’te ‘hakkını teslim ettiği’ iddiası ise, yine dönemin koşulları içinde değerlendirilmek gerekir. O dönemde, varlığı telafuz edilen, milli mücadelede birlikte savaşılan Kürtlere karşı tutum, Kürtlerin ‘Müslüman milletin ayrılmaz bir parçası olduğu’ fikri zemininde olmuştu. Nitekim, bu sürecin öncesi ve sonrasında, Kürtlerin gayri Müslümlere karşı yürütülen savaş, yerinden etme ve servet transferlerine, ‘Müslüman milletin bir parçası’ olarak katıldığını biliyoruz.
Konu kuşkusuz, kimin kimden daha demokrat olduğu değil, tarihsel süreçte ‘demokratik dinamik’ arayışı olsa da, bu dinamiklerin atfedilen anlamlar üzerinden bulunamayacağı açıktır. Her şeyden önce demokratikleşme düşünce ve çabaları açısından önemli olan, geçmişe nur yağdırmak değil, geleceği kurmaktır ve demokratların geçmişte kahraman bulmak gibi bir ihtiyacı yoktur.
Diğer taraftan, sol Kemalizm eleştirilerinin muhafazakâr sağ Kemalizm eleştirileri ile sorunsuzca uzlaştığı alanlar olması dikkat çekicidir. Eleştirel bakışların örtüşme noktaları olması kuşkusuz yadırganamaz, mesela Cumhuriyet rejiminin laiklik ilkesini otoriter bir baskı aracı haline getirmesi konusunda ortak demokratik bir itirazın olması anlaşılır bir şeydir. Ancak uzlaşma noktalarının sağ muhafazakâr ve hatta İslamcı bakış açıları istikametinde olması tartışmayı hak eder. Muhafazakârlar ve İslamcıların Cumhuriyet’in kuruluşu sürecinde, İslami bir millet kavramını öne çıkaran grubun galebe gelmesini arzulamaları anlaşılır bir şeydir. Nitekim, çok partili hayata geçiş ile ulus devlet/ulus tanımı, sağ-muhafazakâr iktidarlar çerçevesinde giderek bu yönde evrilmiştir.
Ancak, bu anlayışın sonucu da ‘milli egemenliğin’, bu kez Müslüman çoğunluğun koşulsuz hakimiyeti anlayışı üzerinden tanımlanması üzerinden sağ otoriter bir siyaset geleneği oluşturmuştur. Bugün şikâyet edilen ‘çoğunlukçuluğun’, kökeninde ‘dindar Müslümanları’ bu ülkenin asli unsuru olarak görmek fikri/anlayışı olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu anlayışın sonucunun seçimli otoriterlik olması şaşırtıcı olmamalı. Doksanlı yılların sağ ve sol liberal demokratlarının gözden kaçırdığı husus bu idi.
Dahası, doksanlı yıllarda öne çıkan demokratikleşme tartışmaları, çok partili dönemle başlayan sağ-milliyetçi iktidarlar sürecini ve Soğuk Savaş döneminin Türkiye’deki yansımalarını göz ardı etmiştir. ‘Askeri vesayet’ten söz ederken, konu bu ülkenin askerler tarafından kurulmuş olmasından öte, bir NATO üyesi olan Türkiye’de ordunun Soğuk Savaş sürecinde Batılı müttefiklerinin de desteği ile güçlendiği hesaba katılmalıydı.
Sonuçlarından en çok zarar gören sol kökenli aydınların, bu ülkede sağ milliyetçiliğin ve paramiliter örgütlenmesinin aynı platformda gerçekleşmiş olduğunu unutması anlaşılabilir gibi değildir. Oysa, bu ülkede otoriter siyaset zeminin temelinde Türk milliyetçiliği siyasetleri vardı. Bu gerçekleri göz ardı eden bir Kemalizm-Cumhuriyet tarihi sorgulaması, hayalet avcılığından öteye gidemediği gibi, 2010 yargı reformu konusunda olduğu gibi, iki binli yıllarda demokrasi konusunda şaşılığa zemin teşkil etti.
Diğer taraftan, tarihsel-siyasal süreçleri gözden geçirirken, bazı ‘uygunsuz gerçekler’i de göz önünde bulundurmak gerekir. Özgürlükçü bir demokrasi anlayışının, laik bir siyasal sistemden bağımsız düşünülmesi zordur, ancak Türkiye’de laik bir siyasal sistemin otoriter yollar ile benimsenmiş olduğu bir gerçektir. Kadın hakları için aynı şey geçerlidir. Diğer taraftan, yine özgürlükçü bir demokrasi anlayışı açısından vazgeçilemez olması gereken din ve vicdan özgürlüğü açısından atılan adımların AK Partisi döneminin çoğunlukçuluk anlayışı çerçevesinde gerçekleşmiş olması da diğer bir gerçektir. Bu ülkede, yakın geçmişe kadar başörtüsü ile değil kamu alanında çalışmak, üniversitede öğrenci olmanın mümkün olmadığını hatırlamakta fayda var. Demokratik seçimlerle iktidara gelen AK Parti’sinin yargı yolu ile yasaklanması gayretinin üzerinden çok da zaman geçmiş sayılmaz.
CUMHURİYET’İN KAZANIMLARI
Cumhuriyet’in 100 yılını geride bıraktığı bugünlerde geçmiş muhasebesi her zamanki gibi çok önemli. Bu esnada laikliğin otoriter bir dayatma halini alması da, din ve vicdan özgürlüğü adına yola çıkıp dini milliyetçi otoriter bir anlayışa savrulmak da demokratikleşme açısından kaygı verici sonuçlar doğurmuştur. Ancak, otoriter anlayış ve siyasetlerin birbirini beslediğini de unutmamak gerekir.
- yılını dolduran ‘Cumhuriyet’in, demokrasi zaafları yanısıra, ‘kazanımları’na işaret ederek bitirelim. Bunların en başında, ‘eşit vatandaşlık’ hukukunu saymak gerekir. Tanzimat ile başlayan millet sisteminden eşit Osmanlı tebalığına geçiş önemli bir dönemeçti, ancak doğuştan gelen ayrıcaklıklar sistemi (aristokratik hiyerarşi), başta saltanatın ve sivil unvan ve rütbelerin kaldırılması olmak üzere, Cumhuriyet hukuku ile son bulmuştur. Laiklik ilkesi, otoriter bir dayatmanın aracı haline gelmiş olması bir yana, esasen demokrasi zemini açısından küçümsenecek bir gelişme değildir. Kadın haklarının ‘tepeden inmiş’ olması, değerini azaltmaz. Tam da bu nedenlerle, bu kazanımlar geniş ölçüde kökleşmiştir. Türkiye’de monarşist bir tepki yok denilecek ölçüde olmuş, eşit vatandaşlık itirazi bir tepki yaratmamıştır. Laik sistem, dayatmaya dönüşmediği ölçüde, muhafazakâr ve hatta İslamcı söylemlerin ‘toplumsal yabancılaşma’ aracı olarak tanımlanması ötesinde, filli alanda yaygın kabul görmüştür. Katı Kemalist yaklaşımlara karşı oluşan tepkiler bir yana, Cumhuriyet rejimi ve kurucusu Mustafa Kemal’in tarihsel meşruiyeti, yaygın bir toplumsal karşılığa sahiptir. AK Partisi döneminde, yeni bir resmi tarih yazma girişimi, bu nedenle başarılı olamadı.
Cumhuriyet tarihine bakış, siyasi çekişmeler ve toplumsal kutuplaşmanın konusu olduğu sürece, halen serinkanlı bir muhasebenin önünde engel olmaya devam ediyor. Ancak, İslamcı geçmişten gelen bir partinin uzun süre iktidar olmasının, aslında İslamcı cenahın Cumhuriyete bakışını husumetten pasif kabule dönüştürdüğü söyleyebiliriz. Bu süreç içinde, ideolojik takıntılı dar bir kesim dışında muhafazakâr kesimlerin cumhuriyetin kazanımlarını sindirdiği söylenebilir. Bu değişim iradi olmaktan ziyade toplumsal dinamiklerin sürüklediği bir sonuçtur. Tarihsel toplumsal süreçler kendi diyalektiği içinde, karmaşık sonuçlar üretir. Örneğin, iktidar partisi, bir yandan İstanbul Sözleşmesi’ni sonlandırırken, diğer taraftan başörtü yasaklarının kalkmasının sonucunda, kadınların kamu alanında varlığının arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Aynı şekilde, tüm iradi İslamileştirme çabalarına karşın, son yirmi senede toplumsal hayatın liberalleştiğini ileri sürmek yanlış olmaz. Muhafazakâr kesimin, eskiden yadırgadığı ailece sosyalleşme, flört ederek evlenme, anlaşmazlık halinde boşanma gibi pratiklerin, bu dönemde yaygınlaşmış olduğu inkar edilemez.
Kendine cumhuriyetçi diyen pek çoklarının, bu toplumsal süreçleri görmezden gelmesi, tek tip bir modern-medeni insan tanımına takılmış olmalarının sonucudur. Cumhuriyet, (tartışmalı bir kavram da olsa) ‘devrim’ mahiyetinde yani radikal bir siyasi ve toplumsal dönüşüm hamlesi idi ve bu tip radikal değişimler her zaman ve her yerde otoriter rejimler ile tahkim edilmiştir. Kuşkusuz, Cumhuriyet devrimi bu genel tablonun istisnası değildi, ancak geçmişe nostaljik veya ideolojik husumet çerçevesinde bakmanın, gerek toplumun bugün geldiği noktayı kavramak, gerek daha demokratik bir gelecek kurgusu açısından hiçbir karşılığı kalmadığını görmek gerekiyor.
Nuray Mert, Prof. Dr.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
11.11.2024
14.06.2024
5.05.2024
6.11.2023
14.10.2023
2.10.2023
24.09.2023