Sezin ÖNEY

Sezin ÖNEY
Sezin ÖNEY
Tüm Yazıları
AB ile ilişkiler çökerken
30.05.2016
1726

 Türkiye’de iktidar ve dolayısıyla da muhalefet, başkanlık sistemi projesine kilitlenmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP, bu sistemi önce fiili olarak pratiğe döküp, ardından da bu sistem değişikliğini “yasallaştırmaya” çalışacaklar. Muhalefet ise dans adımlarını ve ritmini, Erdoğan’ın belirlediği bu sürece ayak uydurmaya çalışıyor. Sürekli Erdoğan ve AKP’nin kontrolü altında ve onlara endeksli siyasi süreçler de, muhalefetin sadece fasit dairelerde dönüp durmasına neden oluyor.

Önümüzdeki dönemde kilit rol oynayan dış ilişkiler, ABD ve Avrupa Birliği ile olmaya devam edecek. Buna karşılık, muhalefet partilerinden, bu iki tarafla da kurumsal olarak diyalog kuran yok. HDP’den Selahattin Demirtaş, Washington ve Brüksel’ce, Kürt meselesi ve 7 Haziran’da kendisinde bir “liderlik” ışığı görüldüğü için, çeşitli kereler misafir edildi. Ama o kadar. Dediğim gibi, kurumsal ve sistematik bir dış ilişki diplomasisi yürüten bir parti yok.
“Kentli ve eğitimli”, yurtdışına açık kesimi temsil etme iddiasındaki anamuhalefet CHP’ye bakarsak, dış politika vizyonunun “komşularımızla ilişkilerimiz iyi olmalı” cümlesine indirgendiği müthiş kısır bir dönemden bahsediyoruz.
AB konusunu gündemine bile alan muhalefet partisi yok; oysa Kadir Has Üniversitesi’nin “Dış Politika Algısı” araştırmasına göre, 2015 yılında yüzde 42,4 olarak çıkan Türkiye’nin AB üyeliğini destekleme oranı, bu yıl yüzde 61,8’e yükseldi.
AKP’nin kurduğu oyun planı ise başkanlık sistemine geçiş veya diğer konularda AB’nin politik eleştirilerine karşı bol bol “Eyyy, Avrupa ikiyüzlüsün” demek ve popülist söylemlerle, halk içinde Batı’ya karşı öfke tohumlarını iyice filizlendirmek. Özellikle “terörle mücadele” konusunda Türkiye içinde yaşanan sorunların sorumlusu olarak AB’yi göstermek ve “dış mihrak komploları” diye hedef göstererek aşırı milliyetçiliği körüklemek…
Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’in görevi devralırken; “Türkiye için AB perspektifi çok önemlidir ama yegane seçenek değildir.” dediği malum. Elbette, AB bakanı olan birinin daha ilk açıklamasında AB’yi eleştirmesi, yapıcı bir diplomasi örneği değil.
Ancak Çelik’in bu sözleri, sadece kendi şahsi düşüncesi de değil, Beştepe’den oyun planı kurulan bir hükümet politikası. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 18 Nisan’da  vize serbestisi konusunu değerlendirirken, herkesin sözünde durması gerektiğini, Türkiye’nin geri kabul anlaşması dahil olmak üzere imzaladığı tüm anlaşmaları bir kenara koyabileceğini söylemişti. Çavuşoğlu, 24 Mayıs’ta da aynı açıklamayı harfi harfine tekrarladı.
Benzer bir tonda konuşan diğer bir kişi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “ekonomi başdanışmanı” sıfatıyla TRT Haber’de açıklama yapan Yiğit Bulut. O da, “AB çifte standarda devam ederse” Türkiye’nin Gümrük Birliği dahil her türlü anlaşmayı askıya alabileceğini söyledi.
Bütün bu açıklamalar, alt perdeden “başkanlık sistemine” geçiş sürecinde Türkiye’ye karışılmaması gerektiği uyarılarına benziyor. Yani, Türkiye sistemini değiştirirken AB’nin de ses çıkarmaması isteniyor.
Oysa sadece Avrupa’da değil, Batı dünyası genelinde, AKP’nin politikaları ve Erdoğan’ın yönelimleriyle bütün Türkiye halkını eşdeğer ve beraber tutan bir anlayışı savunanların sayısı artmaya başladı.
Özetle, Batı’da “Türkiye’den demokrasi çıkmaz, bırakalım kendi hallerine, ilişkileri minimuma çekelim, kapıları yüzlerine kapayalım” gibi bir yaklaşım yaygınlaşmaya, bu tavırdakilerin sesleri yükselmeye başladı.
Ülke içindeki “Eyy ikiyüzlü Avrupa” ve ülke dışındaki “Türkiye’den ne köy olur ne kasaba” yaklaşımları, son derece tehlikeli ve yıkıcı bir gerilim hattı oluşturuyor, AB ile ilişkilerde çöküşe gidiyoruz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar