Sezin ÖNEY
Chi se la tira troppo, rischia di strapparsela tutta.
Çok fazla çeken, tümünü parçalamayı/koparmayı riske eder.
İtalyanca bu söz, bugünlerde çok sık aklıma geliyor.
Ve başka bir İtalyanca söz; “Chi vuole troppo, nulla stringe”.
“Çok fazlasını isteyen, hiçbir şeyi elinde tutamaz”…
Bu ikinci söz, “La gallina dalle uova d’oro” masalından; daha doğrusu, Ezop’un bir fablından. “Altın yumurtlayan tavuk”… Hikaye malum; bir köylünün altın yumurtlayan bir tavuğu şans eseri. Ve tavuk sayesinde, “yürü ya kulum” bir yaşama kavuşur. Fakat, açgözlü bu kişiye hiçbir şey yetmemektedir. Sonunda, tüm altınları ele geçirmek için tavuğu kesmeye karar verir. Ve tavuğu kestiğinde, hayal ettiği gibi bir altın madeni ile karşılaşmaz; tersine elinde avucundaki herşeyi kaybeder…
Dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta, siyaseten bence böyle bir nokta…
16 Nisan referandumu dönemine dönüp baktığımızda, bana kalırsa, Ezop’un fablı tarzı bir hikaye göreceğiz.
Ama ne, nasıl olacak…
Ben, açıkçası hala referandumun yapılabileceğinden bile emin değilim. Yapılmaması, yapılmasından yüksek bir ihtimal geliyor açıkçası…
Yapılırsa, sonucunun ne olacağı ve sonuçların Türkiye’yi nereye götüreceğinden de hiç emin değilim. Türkiye’nin gelmişi geçmişi; daha önceki herhangi bir olay ve örneğe bakarak bugün ve olan bitenlerle ilgili analiz, yorum yapabilmek de mümkün değil. Daha önce geçilmemiş bir yoldayız…
Herşey olup bittikten sonra, sonuca bakarak (veya referandumun neden yapılmadığı / bunun ne sonuçlara yol açtığına bakarak) ve geçmişten, bu tabloyu ‘haber veren’ ipuçları toplayarak bir sürü analiz yapacağız.
Lübnan kökenli Amerikalı yazar, istatistikçi Nassim Nicholas Taleb’in “Siyah Kuğu: Olasılıksız Görünenin Etkisi” kitabı, özellikle sevdiğim bir çalışma değil. Ama bugünlere geri dönüp de bakınca, “Kara Kuğu”nun aramızda dolaştığını ve sadece onu göremediğimiz için de yok saydığımızı fark edeceğiz. Ve “Kara Kuğu”nun hep farkındaymış, hep onu görmüş, varlığını (sadece göremediğimiz için) inkar etmemiş gibi davranacağız.
“Siyah Kuğu”su, Roma İmparatorluğu döneminde, 1-2. yüzyılda yaşamış şair Juvenal’in, “Rara avis in terris nigroque simillima cygno”, yani eşsiz, bulunmaz bir şeyi nitelemek için sarfedilmiş, “Bu topraklarda çok nadir bir kuş ve tıpkı bir kara kuğu gibi” sözlerinden yola çıkıyor. Bu sözler, 16. yüzyıl İngilteresinde, “hiç olmayacak bir olaydan”, “mümkünü olmayandan” bahsetmek için kullanılır oldu. Ancak, 17. yüzyılın sonunda, Avustralya’ya giden kaşifler, siyah kuğuları görüyor ve varlıklarını kayda geçirdiler…Yani, “olmaz” denen, gayet de mümkündü.
Taleb, “Siyah Kuğu” kavramı ile hiç beklenmedik şekilde popüler olan şeylerden (kravat, internet, cep telefonları, Harry Potter kitapları), dünyanın seyrini değiştiren olaylara (11 Eylül, Wal Street finansal krizi, savaşlar…) gibi, birçok farklı örneğin, nasıl hiç “mümkün gözükmediği” halde oluverdiğini ve yaşamlarımızı sarstığını sorguluyor.
Bir olayın “Kara Kuğu” sayılabilmesi için; beklenmedik olması, ekstrem bir sonuç yaratması ve “başa geldikten” sonra da, o olayın aslında anlaşılabilir ve öngörülebilir olduğunu öne sürmek için rasyonalize edici izahatların sunulması…
Sovyetler Birliği’nin yıkılması, Soğuk Savaş’ın son bulması…Gerçekleşmelerini kimse beklemiyordu ama oluverdiler; sonra da, biz gazeteciler, biz siyaset bilimciler, yıllarca aslında bu dönüm noktasının nasıl öngörülebilir olduğunu yazdık durduk. Tabii, bu olaylar olduğunda ben henüz bir çocuktum; gene de, Sovyetler Birliği’nin çöküşüne asla ve asla inanamadığım hala hatırımda…Soğuk Savaş’ın benim ömrüm boyunca süreceğini düşünüyordum…Ve, annemin bir araştırma için gidip aylarca kaldıktan sonra dönüşünde bana uzun uzun anlattığı SSCB’nin hiç çökmeyeceğini…
Taleb şöyle yazıyor; “Kafanıza belli bir görüş yerleşti mi, sadece sizin görüşünüzü haklı çıkaran örnekler ilginizi çekmeye başlar. Paradoksal biçimde, daha fazla bilgi sahibi oldukça, görüşlerinizin daha da doğrulandığını düşünürsünüz…”
“Kara Kuğu” bir kez belirince, bu sürekli doğruladığımız görüşlerde nasıl bir değişim yaratıyor peki?
Taleb’in verdiği bir örneği ele alalım: “Her gün beslenen hindiyi düşünün; bu kuş, her gün insan türünün dost canlısı örnekleri tarafından, bir politikacının “halkın en yüksek çıkarlarını savunacağını” söyleyeceği biçimde besleneceği genel kuralına inanır. Sonra, Şükran Gününden önceki Çarşamba öğleden sonra başına beklenmedik birşey gelir. Bu durum da, inançlarını köklü biçimde değiştirir”.
Şükran Günü hindisi yerine, Kurban Bayramı kurbanlığını da koyabilirsiniz, “yerli ve milli” bir örnek olarak…
Şimdi de, aramızda bir “Kara Kuğu” dolaşıyor ve sadece onu göremiyoruz. Nisan ayında da, referandumlu veya referandumsuz, gözlerimizin önüne serilecek…Ve geriye dönüp baktığımızda da, “ama görmüştüm” diyeceğiz.
Şu veya bu şekilde, büyük bir tarihsel dönüm noktası, bir kırılma noktası yaşatacak bu Kara Kuğu…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024