Süleyman Seyfi Öğün
Târih eğer bir top ise, modern zamanlarda nelerin arasında döndüğü sorulabilir. Buna verdiği cevapta, Japon düşünürü Karatani, bir çırpıda “devlet”, “ulus” ve “sermâye”yi sayıyor. Bunun akabinde dinsel yapılara temas ediyor…Türkiye’de yaşanan dönüşümü düşündüğümde ister istemez yine bu çerçeveyi hatırladım.
Marx’ın derin kavrayışlarının yanında son derecede sığ , hattâ saf bâzı kavrayışsızlıkları da mevcût. Bir kere ekonomik bir yapı olarak sermâyeyi çok iyi kavramış olduğunu en koyu muhalifleri bile reddedemiyor. Ama sermâye dışı yapılar kavrayışı ise son derecede zayıf kalıyor. Meselâ devleti anlayamadığını, ulusu çözemediğini görüyoruz. Din konusunda da algısı pratik düzlemin dışına çıkamıyor.
Tek tek bakalım: Devlet, Marx’ın gözünde “egemen sınıfların aşağı sınıfları ezmek ve baskı altında tutmak için geliştirdiği bir araçtır”. Belki kısmen doğrudur. Ama târihsel katmanların içinden süzüle, süzüle; dönüşe dönüşe gelen devlet müessesesini bu basitlemeye sığdırmak ne derecede mümkündür ki?
Ulus kavramını bir yanılsama olarak görür Marx. Esas olan sınıflar ve sınıflararası mücâdelelerin varlığıdır. Ulusu sınıfsız anlatmak ne kadar büyük boşluklar ve ihmâller doğuruyorsa; sınıfları da ulussuz anlatmak bir o kadar sorunlu kalıyor. Aktüel bir üretim ve potansiyel bir tüketim gücü olarak işçi sınıf olmadan ulus elbette mümkün olamayacaktı. Bu kadar da değil; tulumdan üniformaya savrulan ulus için yine işçi sınıfı hayâtî bir ehemmiyet taşıyor. Ama ulus da işçi sınıfı için bir o kadar hayâtî bir noktada. Zâten Antonio Gramsci, Rosa Luksemburg, Jean Jaures gibiler ne kadar bu savrulmayı durdurmaya çalışmış olsalar da başarılı olamadılar.
Dinlere afyon nazarıyla bakmanın pratikte her zaman bir düzey karşılığı vardır. Ama bu karşılık bir genelleme ve mahkûmiyet geliştirmeye yeterli değildir. Bahsedilen hangi dindir? Bu bakış kendi içinde kemikleşince, Kiliseleri dolduran kalabalık işçi gruplarını anlamakta ve sindirmekte çok zorlanacaktır.
Sâdece yapıları anlamakta zorlanmadı Marx; bunları ilişkilendirmekte de çok başarısız kaldı.Meselâ yapılararası ilişkileri tam manâsıyla değerlendiremedi. Devlet, ulus ve din ; sermâyenin belirlediği üretim ilişkilerinin çarpık yansıması olarak ortaya konuldu.
Artık bugün görebiliyoruz ki, târihsel mâcerâmız, târihsel yapıların içinde gerçekleşiyor. Bu yapıların maddî veyâ gayrımaddî olması, öznel ve nesnel ayırımlar da o kadar mühim değil. Maddî olan maddî olmayanı; öznel olan nesneli içeriyor çünkü. Diyalektik mûcibince üstelik. Diğer taraftan hangi yapının hangi yapıyla, nasıl eklemleneceği daha mühim bir soru olarak kalıyor. Bir başka soru ise yapıların hem “kendi aralarında” hem de “kendi içinde kendisiyle” olan çatışmaları.. Sermâye -devlet, sermâye -ulus; devlet-sermâye, devlet-ulus çatışmalarını biliyoruz. Ulus ve devletlerin de kendi aralarında çatıştığını siyâsal târih tüm çıplaklığı ile anlatıyor. Ama uluslar kendi içinde de sorunlu. Sınıfsal boyutu biliyor; ama Keynesyen yatıştırıcı verildikten sonra aşıldığını ve ulusun düzlüğe çıktığını sanıyorduk. Ama bugün ulusu var eden değişkenlerden birisi olarak etnos’un ulusa karşı çalıştığını gördük. Etnik milliyetçiliğin milliyetçiliği aşındırdığı tuhaf bir çağ bizimkisi..
Diğer taraftan sermâyeyi bir bütün olarak değerlendirirdik. Ama bugün sermâye-sermâye çelişkisi ve çatışmasının derinleşmesine şâhit oluyoruz. Finansal sermâye ile reel sermâye kavgası bunun son misâli..
Türkiye’de yaşanan son dönüşüm, devlet yapısının iç geriliminde kıvam buldu. Bu devletin kendi iç çelişkisini veriyor. Devletlerin devletlerle çatışmasını anlıyoruz da ,devlet kendi içinde nasıl çatışıyor? Kastettiğim arkaik hizipçilikler değil. Daha ayakları yere basan bir şey: elit çatışması ve dönüşümü.
Meşrûiyet söylemleri hakîkâtin yerine konulursa görüş bulandırır. Bizde sorun ,bürokrasinin sâdece devletin sâhibi olmakla yetinmeyip, halkın sâhipliğine soyunmasıydı. Bu sebeple biz soruyu yanlış koyduk: Soru “devletin sâhibi bir avuç bürokrasi mi yoksa halk mı?” sorusuydu. Değilse dünyânın her yerinde devletin sâhibi bürokrasidir. Halkın bürokrasiden hesap sorması, bürokrasinin iş ve işlemlerinin hukûkî denetime açılması ; hattâ alenen egemenliğin kayıtsz şartsız sâhibi olarak gösterilmesi, halkları veyâ ulusları kendiliğinden devletlerin sâhibi yapmaya yetmiyor. Ama bu sızdırmazlık, bürokrasiye devletin yanında ulusun da sâhibi olma hakkı vermez. Gelin görün ki bizim bürokrasi bunu yaptı. Ulusun üzerine yatarak aslında bütün işlerin üzerine yattı. Yaygın bir lümpenleşmeye sebebiyet verdi. Bu işlerin mâliyeti de ağır oldu. Nihâyetinde ulus bir şekilde bu ölü toprağını üzerinden attı. Ama soru yanlış kurulduğu için bu geçiş sürecinde bir bocalama ortaya çıktı.. İşlerin başına bizden birilerinin gelmesiyle meselelerin hallolacağı sanıldı. 15 Temmuz biraz da bunun faturasıydı.
Son dönüşüm, devletin bürokrasinin pasifize edildiği ve teknokrasinin önplâna çıkarıldığı bir sürece işâret ediyor. Bu devlet içinde iki farklı zihniyetin, lümpen bürokratik zihniyet ile daha dinamik ve etkin karar alan teknokratik zihniyetin mücâdelesidir. Bürokrasinin halkından bizzat halk değil, ama onun desteğini almış teknokrasi gelir. Elbette ilk raundu teknokrasi aldı. Ama maç uzun, dikkat etmek lâzım…Bürokrasinin oyunları bitmez…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019