Taner AKÇAM
1980 Askeri rejiminin kurbanı olmuş herkes tanır onu. 1980’li yılların Uluslararası Af Örgütü Türkiye sorumlusu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Dökümantasyon Merkezi’nin kurucusu, sevgili dostum, kardeşim Helmut Oberdiek (1949- 26 Nisan 2016) yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak aramızdan ayrıldı.
Onun bizim dünyaya girmesi 1978’li yıllardır. O yıllara ilişkin ufak bir not düşmek istedim. Helmut’u hatırlamak, hatırlatmak için...
Helmut ile ne zaman tanıştığımı tam hatırlamıyorum. 1979 yılı başları veya ortaları olabilir.
Merkezi Hamburg’da olan Devrimci İşçi isimli bir dergi çıkartıyorduk. Bir gün dergiye bir mektup geldi. Helmut Oberdiek isimli bir Alman, Türk işçilerine yönelik faydalı bazı bilgileri içeren bir yazı yollamıştı. Ve mektubunda, “bu tür yazılara ihtiyacımız olup olmadığını” soruyordu. Eğer istersek, bu tür yazıları düzenli olarak yollayabilecekti.
Yazıda bazı Türkçe hatalar vardı ama bir Alman’ın bu denli düzgün Türkçe yazabilmesi beni çok heyecanlandırmıştı. Hemen bu insanı aramaya başladım. İzini nasıl buldum hatırlamıyorum ama buldum. Yaşadığı şehir Bielefeld-Herford idi ve kendisini ziyarete gittim.
Kafamda, acaba Almancasından nasıl faydalanabiliriz, diye geçirirken, Helmut Devrimci İşçi’de yazdığımı bir iki yazıda, bulduğu oldukça fazla Türkçe yazım hatalarını önüme koydu, “bunlar böyle yazılmaz” dedi. Kızayım mı, utanayım mı bilemedim.
Helmut, daha çok “işçiler için pratik bilgilerin yer aldığı bir hukuk köşesi” gibi bir şey düşünebileceğini söylüyordu ama ben kendisine bambaşka bir teklif yaptım.
Bizim siyasi hareketi (Devrimci Yol’u) Almanya’da tanıtacak broşürler çıkarmak istiyordum, bana yardımcı olup olamayacağını sordum.
Tek şartı vardı, “sizin siyasetin görüşlerini benimsemek veya örgütünüze bağlı olmak falan istemiyorum!”
Severek, “olur tabii ki” dedim. Arkadaşlığımız böyle başladı.
Üstüne aldığı ve kendisinden 2 ayda bitirmesini istediğim çevirileri bir-iki haftada bitiriverdi. Ve ondan sonra Helmut’un evi benim de evim oldu. Siyasetten sıkıldığım zaman kaçıp saklandığım, dinlendiğim yerdi evi... Annesini, hasta babasını, kardeşlerini tanıdım.
O da zamanla benim ailemi tanıyacaktı.
Tanıştıktan sonra, ben ABD’ye taşınıncaya kadar en yakın dostum, sır arkadaşım oldu. Tüm sırlarımı bilen tek kişiydi; ben de onun sır ortağı idim. O benim sırlarımı aldı götürdü, ben de onunkileri götüreceğim.
1979 ile birlikte, beraber çalışmaya başladık. İlk başta bizim siyaseti, Devrimci Yol dergisindeki yazıları Almancaya çevirerek tanıtmak istiyordum ama Helmut bunun olamayacağını anlattı bana; son derece farklı iki dünya söz konusu idi... Alman kamuoyunun bizim Türkiye için yazdığımız yazıları anlamasına imkan yoktu. Ve onları çevirmenin de bir anlamı yoktu. Onun tavsiyesi ile Türkçeden Almancaya çeviri yapma işini bıraktık.
Beraberce Türkiye üzerine Almanca broşürler yazmaya başladık. Ben anlatıyordum, o not alıyordu, bunları yazıya döküyordu, sonra da kavga etmeye başlıyorduk, taa ki anlaştığımız güzel bir ifadeyi buluncaya kadar.
Alman çalışma disiplinini ondan öğrendim. 7:30 kahvaltı, 12:00 yemek, 3:00 civarında kahve ve 6:00’da akşam ekmeği... Program hiç değişmiyordu. Herford’ta tarlalar arasında dolaşıyor, tartışıyor, konuşuyorduk...
Böyle kaç broşür çıkarttık hatırlamıyorum.
Fakat ilk bir iki bröşür çıkarttığımızda fark ettik ki, Türkiye’deki gelişmeleri Alman kamuoyuna bu tür broşürlerle anlatmak mümkün değildi. Aklımda Almanca düzenli bir gazete çıkartmak fikri vardı. Ocak 1980’de Frankfurt’ta bir toplantı düzenledik. Helmut da toplantıya katılmıştı…
Ve bu toplantı sonrası, Mart 1980 ile birlikte Türkei Informationen adlı Almanca aylık bir dergi çıkartmaya başladık. Gazetenin gizli baş editörü Helmut idi. Aslında galiba epey bir yazıyı da Helmut ile birlikte yazıyorduk. Benim Türkçe yazdıklarımı o çeviriyor, ayrıca kendisi Almanca yazıyor, onları da ben okuyor, tartışıyor ve beraberce düzeltiyorduk.
Gazete kısa sürede 5,000 üzerinde satmaya başladı. 1980 Almanya’sı için büyük rakamdı bu.
Satışları yapanlar ise, ellerinde gazeteler, Alman lokantalarını ve birahanelerini dolaşarak dergiyi satan, çoğu “eine Mark” (bir Mark) dışında Almanca bilmeyen, Devrimci İşçi (Devrimci Yol) hareketinin isimsiz kahramanlarıydı.
Bu dönemde Helmut ile yaptığımız bir başka önemli iş daha vardı. Alman kamuoyunu Türkiye konusunda bilgilendirmek üzere 1979 yılında Alternative Turkei Hilfe (Alternatif Türkiye Yardımı) adlı bir örgüt kurduk. Sosyal Demokrat Parti’nin tanınmış milletvekilleri Manfred Coppik, Klaus Kirschner, Klaus Thüsing, Renata Schmidt, sonradan Bakanlık da yapacak Heidemarie Wieczorek-Zeul gibi isimler kurucular arasındaydı. Tüm bunları ayarlayan ise sevgili dostlar gazeteci Jürgen Roth ile Kamil Taylan idi. Günter Wallfraff, Gerhard Zwerenz, Christine Huth, Bernard Hoffmann aklımda kalan diğer isimlerdi.
Ama elbette tüm yük Helmut Oberdiek’in omuzlarındaydı.
Alternatif Türkiye Yardımı örgütünün amacı, Alman hükümetinin Türkiye’deki insan haklarını ihlal eden bir rejime yardım etmesini protesto etmek ve gerçek yardımın nasıl yapılması gerektiği konusunda kamuoyu oluşturmaktı.
Derneğin merkezi gene Helmut’un evi idi. Tüm pratik işleri Helmut ile ben yapıyorduk.
Bitmek bilmez yayınlarımız çalışmalarımız birbirini takip etti.
Bu yayınların içinde en önemlisi, 1981 Nisanında başladığımız ve 1985 yılına kadar düzenli çıkarttığı "Türkei-infodienst" adlı 15 günlük yayın gelir. Türkiye’deki gelişmeleri, günlük gazeteleri tarayarak Alman kamuoyuna aktarıyorduk. “Infodienst”i önceAlternative Turkei Hilfe adına bizler, Devrimci İşçi grubu Hamburg’ta çıkartmaya başladık, her şeyini hazırlayan Helmut idi.Infodienst’i 28 Aralık 1981’de Köln’e taşıdık. Orada çıkmaya başladı. Ama, Helmut, Alternatif Türkiye Yardımı örgütünün Devrimi İşçi’nin yan kuruluşu gibi görülmesinden rahatsızdı. Bağımsızlığını korumak istiyordu. 32’inci (21 Haziran 1982) sayısından sonra “Infodienst” Bielefeld’e taşındı.
Önceleri ekonomi, kültür, siyaset her konuda haber veriyorduInfodienst ama daha sonra bir tek insan hakları alanı kaldı, çünkü diğer bölümleri hazırlayanlar bu işi yapmamaya başladılar. Helmut büyük bir inatla yayına devam etti. Bu sayede, İnsan Hakları konusunda kimsenin sahip olmadığı büyük bir arşive sahip olmuştu.
Bu dönemde gerçekten çok sayıda broşür çıkarttık Helmut ile birlikte:
Sadece bir-iki örnekler vermek isterim; dikkat edilirse, broşürlerin yayın yerleri hep Bielefeld şehridir, çünkü Helmut orada yaşıyordu:
- Fatsa. Selbstverwaltung in einem Schwellenland. Ein Modell wird angeklagt, (Fatsa. Gelişmekte olan bir ülkede kendi kendini yönetme: bir model yargılanıyor), Bielefeld: 1980.
- Militärs an der Macht, (Askerler iktidarda) Bielefeld, Eylül 1982
- Massenprozesse in der Türkei, (Türkiye’de kitlesel yargılamalar), Bielefeld, Ekim 1982.
- Verfolgung der bürgerlichen Opposition, (sivil muhalefetin takibi) Bielefeld Ekim 1982
- Folter in der Türkei, (Türkiye’de işkence) Bielefeld, Şubat 1983
1979 yılında babam (Dursun Akçam), Türkiye’de Demokrat adlı günlük bir gazete çıkartmaya başlamıştı. Babamı, Aralık 1979’da kurmuş olduğumuz Alternatif Türkiye Yardımı örgütü adına düzenleyeceğimiz toplantılar için Almanya’ya davet ettik. Helmut benim gerçek adımı o zaman öğrendiğini iddia eder. Kitabında o anı şöyle anlatır:
“Frankfurt'ta yaptığımız böyle bir toplantının sonunda Memet'in babası ile de tanıştım. Demokrat gazetesinin imtiyaz sahibi olan Dursun Akçam, Jürgen Roth ve bazı Alman milletvekillerinin konuşacakları forumlara katılmak üzere gelmişti. Dursun Akçam'ın Memet adında bir oğlunun olmadığını ve Memet'in gerçek adının Taner Akçam olduğunu o vesile ile öğrendim.” Hatırladığım doğruyu yazmadığıdır... Ama olsun...
Babam Frankfurt’a geldiğinde, TAZ (Tageszeitung) gazetesi Babamla görüşmek için Frankfurt’a geldi. Saatler süren bir görüşme oldu. Sonra, yanılmıyorsam, TAZ bu görüşmeyi kapaktan haber olarak verdi. Soruları ben Almancadan Türkçeye, Helmut da cevapları Türkçeden Almancaya çeviriyordu. Helmut daha sonra düzenlediğimiz tüm toplantılarda babamın tercümanı oldu. Yanılıyor olabilirim ama Frankfurt’taki toplantımıza galiba 1000’e yakın insan katılmıştı. 10’un üzerinde şehirde tekrar edilen büyük toplantılardı bunlar...
Aralık 1980’de, Almanya’da 30’un üzerinde şehirde başlayan, çok etkin açlık grevleri eylemi organize ettik. Türkiye’deki işkenceleri protesto ediyor ve bazı arkadaşlarımızın akıbetini öğrenmek istiyorduk. Eylem, Almanya çapında öylesine büyük bir ses getirdi ki Alman Parlamentosu Türkiye’ye bir heyet yollamak zorunda kaldı. Helmut her zamanki gibi bu işin içinde ve ana organizatörlerden birisi idi.
1980 Askeri darbesi sonrası babam Almanya’ya gelmişti. 1982’de “Türklerin gözüyle Almanlar” diye bir kitap yazdı. Babamın kitabını da Almancaya Helmut çevirdi... “Deutsches Heim – Glück allein. Wie Türken Deutsche sehen“ Babamın birçok toplantısına da onun çevirmeni olarak katıldı. Babam bazen kızardı Helmut’a, „yahu adam benim söylediklerimi çevirmiyor, sorulara kendisi cevap veriyor“, diye... Araları hep biraz limoni idi.
1980 ile birlikte, işlerimiz o kadar çok yoğundu ki, Helmut hem öğretmenlik hem de İnsan Hakları aktivisti olma işini birlikte götürememeye başladı. Bir gün bana, “öğretmenliği bırakmak istiyorum”, dedi. “Nasıl geçinirsin Helmut”, diye sordum doğal olarak! Tercümanlık yapacaktı. Ve bizlerle daha sıkı beraber olabilmek, insan hakları konusunda çalışabilmek için 1981 Şubat ayında öğretmenliği bıraktı. Artık tüm vaktini Türkiye’de insan hakları ihlalleri sorunuyla uğraşmaya ayırabilecekti.
Bunu anlamak gerek. Helmut Almanya’da Beamte olarak adlandırılan, ömür boyu memurluk hakkını elde etmişti. İşten kendi ayrılmadığı müddetçe atılamaz, çıkartılamazdı. Helmut bu imtiyazı terk ediyor; insan hakları alanında uğraşmak ve Türk-Kürt insanına yardımcı olmak istiyordu.
Mesleğini bırakacağı duygusuna, 12 Eylül 1980 sabahı saat 6:00’da kendisine telefon etmemle kapılmış... Kitabında bu duygusunu şöyle anlatır; “12 Eylül 1980, sabah saat 6'da, yatağımın yanında bulunan telefonun sesi ile uyandım. Hamburg'tan Memet telefonun öbür ucunda bana heyecanla taze darbe haberini iletiyordu.” Helmut kendisini niye aradığıma bir anlam verememiş; sormuş kendisine, acaba niçin ilk önce onu aramıştım? “…Memet’in… bir siyasi hareketin lideri olarak daha önce kendi arkadaşlarına haber vermesi daha doğal olmaz mıydı?Mutlaka örgüt içinde gereken yerlere haber vermişti ve sonra beni aramıştı. Öyle yapması daha mantıklı sayılırdı, çünkü ben örgütten değildim, sadece arkadaşı sayılırdım. Gene de acaba bana özel bir görev düşer mi diye kendi kendime sormaktan alıkoyamadım ve sanki bundan sonra yaşamımın değişeceğine ilişkin bir his içime doğdu.”
Yıllar sonra, hatta son olarak, 2015 Ağustos’unda onu hasta yatağında ziyaret ettiğimde de tekrarlayarak, “Helmut, bazen çok üzülüyorum”, dedim, “benim-bizim yüzümüzden mesleğini bıraktın, keşke sebep olmasaydım, vicdan azabı çekiyorum”, dedim. Bana kızdı, “seninle alakası yok, benim kararımdı”, dedi ve ekledi “bu kararı vermeseydim bu kadar güzel heyecanları yaşayamazdım”.
Helmut Türkiyeli siyasi gruplar tarafından da bilinen ve sevilen bir insan oldu. “Alternatif Türkiye Yardımı” örgütünü bizim siyasetten de otonom ve bağımsız tutmayı başarmıştı ve bu niteliği ile Türkiyeli örgütler arasında bir nevi ara-bulucu ve koordinatör rolü de oynayabiliyordu. Türk-Kürt siyasetlerini ortak bir zeminde, birlikte eylemler, yürüyüşler yapmaya ikna edenlerden birisiydi… Bana, saatler süren ve sadece çay ve sigara içilen, bitmek bilmez toplantılardan şikayet ederdi...
Tuhafınıza gidebilir ama doğrudur; birçok Türk ve Kürt solcusu, insan haklarının ideolojik önceliklere göre savunulamayacağını ondan öğrendi. İdam cezasına temelden karşı olmayıp, sadece solcuların idam edilmesine itiraz edenler; sıradan bir hırsıza işkence yapılınca sessiz kalan ama siyasi nedenlerle yapan işkencelere karşı çıkan bir çok insana, kime yapıldığına bakılmaksızın idam cezasına ve işkenceye tavır almak gerektiğini anlattı durdu yıllarca... Almanya’da ilticaya başvuran PKK’lıya da yardım ediyordu; ama öbür taraftan PKK tarafından ölümle tehdit edilen insanların en büyük yardımcısı da Helmut idi. Sevgili Selim Çürükkaya’nın, kendisi ile tanıştırdığım Helmut hakkında anlatacağı çok şey vardır.
Helmut zamanla, Alternatif Türkiye Yardımı örgütü ve gerçekten tarafsız “Infodienst” adlı yayını ile kısa sürede, Alman Hukuk makamlarınca da kabul edilen bir otorite oldu. 15 günlük broşüründe sadece gazetelerden derlediği haberleri topluyor, hiç bir “ideolojik” yorum yapmıyor, sadece İnsan Hakları ihlallerini sergiliyordu, hem de kaynaklarını göstererek.
O artık Türkiye ve İnsan Hakları konusunda bir otorite ve Türkiye’ye gözlemci olarak giden çeşitli heyetlerin değişmez elemanı idi. 1980 Askeri darbesi sonrasında ilk defa 1982 yılında, DISK davası hakkında rapor yazmak için Türkiye’ye gitti.
Sonra yıllarca, Askeri rejim tarafından açılan davaları izlemek için Avrupa’dan Türkiye’ye giden çeşitli heyetlerde görev almaya başladı. Katılmadığı, hakkında rapor yazmadığı siyasi dava yok gibidir. Türk, Kürt, Türkiyeli tüm siyasetler Helmut’u bu sırada tanıdı. Helmut, onların Avrupa’ya açılan kapısı idi.
İnsan Hakları alanında ciddi bir otoriteydi Helmut artık. Onun, 1986 yılında Af Örgütü macerası böyle başladı. Londra’ya gitti ve Af Örgütü Türkiye Masası Şefi oldu.
1990 yılına kadar orada çalıştı. Bir kaç kez ziyaretine gittim. Sonra Af Örgütünü bıraktı, işin rutinliği onu sıkmaya başlamıştı. Ayrıca Londra’yı da sevmemişti.
Birçok siyasi çalkantıdan sonra, ben de artık Hamburg’a yerleşmiştim. Helmut Londra’yı bırakmak, Almanya’ya dönmek istiyordu. Gidebileceği birçok çok yer vardı. Ama bana yakın olmak için Hamburg’a yerleşmeye karar verdi. Böylece daha sık görüşebilecektik.
1990 yılında sadece Hamburg’a yerleşmekle kalmadı; başka bir şey daha yaptı... Hapisten çıkan kardeşimin 1991 yılındaki nikahına beni temsilen gitti ve katıldı. O yıllarda fırsat buldukça Kuşadası’na gider, bizim evde kalırdı.
1991 yılında Türkiye’ye İnsan Hakları Vakfında çalışmaya başlamıştı; “niye hep başkalarının kitaplarını çeviriyorsun, sen de otur anılarını yazsana” diye çok ısrar ettim. “Dışardakiler” adlı kitabını böyle yazdı. Kitabı, onun 1977’lerden sonra yürüttüğü insan hakları mücadelesinin bir özeti gibidir.
Sevgili dostumun Türkçe yazdığı kitabı ben redakte ettim. Ufak tefek Türkçe hatalarını düzelttim.
1995’li yıllarda Mesut Yılmaz Hükümeti tarafından istenmeyen adam ilan edildi ve Türkiye’ye girişi yasaklandı.
Ben 2000’de Amerika’ya geldim, haberleşiyorduk ama artık eskisi kadar sık görüşemiyorduk.
2010 yılında Hamburg’a gittiğimde bir kaç saat de olsa buluştuk, uzun uzun dertleştik. Ve onu en son 2015 Ağustos ayında ölümcül hastalığında ziyaret ettim. Saatlerce konuştuk, eski günlerimizi yad ettik... İkimiz de son görüşmemiz olduğunu biliyorduk. Sonra bir kaç email ve telefon görüşmemiz daha oldu... Ama hepsi bu...
Helmut Türkiye İnsan Hakları mücadelesine yaptığı katkı ile anılacak, hatırlanacak; benim için ise o, elmayı sapı hariç hariç çekirdekleri ile birlikte yemeyi, rafadan pişmiş yumurtanın kabuğunu soymayı değil, bıçakla kesmeyi öğrendiğim Herford’un köylüsü olarak kalacak! Her köylü gibi, utangaç ve sıkılgan, aşık olduklarına aşık olduğunu söylemekten ürken, sırlarını paylaşmayı sevmeyen, çok alçakgönüllü güzel bir insandı. Tipik Alman denilen şey ne ise Helmut oydu ve beni de kendisi gibi tipik bir Alman yapmıştı. Rahat uyu kardeşim!
T24
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları





























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
27.05.2025
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020