Ümit KARDAŞ
Hukuku hukuk yapan adalettir. Adaletin somutlaşması, gerçeklik dünyasında görünmesidir. Bu nedenle gücün emrine girmiş hukukun adaleti gerçekleştirmesi mümkün değil.
Hakim tarafsızlığının tartışıldığı, adaletin sağlanmasının imkansızlaştığı bir OHALortamında bulunmamız siyasi suçlar işlediği iddia olunan kişiler ve özellikle ifade özgürlüğü ortamında görevini ifa etmesi gereken gazeteci ve yazarlar bakımından önemli zararlar doğurmuş durumda.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 15. maddesiyle birlikte bir değerlendirme yaparak, Mehmet Altan, Şahin Alpay ve Turhan Günay’ın Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında tutuklama koruma tedbiri bakımından kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının, Mehmet Altan ve Şahin Alpay bakımından ayrıca Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri bağlamında da ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi.
Yüksek mahkemenin kararı gerekçeleriyle birlikte değerlendirildiğinde söz konusu ihlallerin incelenmesiyle ilgili olarak bir yetki gasbında bulunulmadığı, kovuşturmanın esasına müdahale edilmediği, beraat kararı verilmesi yönünde de herhangi bir imada bulunulmadığı anlaşılmakta.
Ayrıca ihlalin tespit edilmesi bağlamında davada tek delil olan yazılar esas alınarak değerlendirme yapılması somut davanın konusu nedeniyle AM’nin bizatihi görevi içinde bulunmakta.
Yerel mahkemenin AM’nin “yerindelik denetimi” yaptığına ilişkin gerekçesi de kabul edilemez. Kişi özgürlüğü gibi önemli bir alanı sınırlayan tutuklama kararlarının hak ihlaline neden olup olmadığının tespiti tamamen AM’nin yetkisi içindedir ve yüksek mahkemenin verdiği hak ihlali kararı bir yerindelik denetimi oluşturmaz. Bu karar hak ihlalini giderecek mahkemeye hukuki sorumluluk yükler.
Bu nedenle yerel mahkemelerin gerekçeleri hukuki anlamda bir değer kazanmamakta. İktidarın hukuk devletiyle bağdaşmayan açıklamaları ise birçok olumsuz sonuçlara neden olma potansiyeli taşıyor.
Anayasa gereği kararları kesin ve bağlayıcı olan bir yüksek mahkemeyi fiilen işlevsiz bırakmak,hukuk devletinden vazgeçip, kişileri hukuk güvenliğinden mahrum ederek güvenecekleri hiçbir yargı mercii bırakmamak,hukuk kaosuna neden olmak, AİHM’i insan hakları ihlallerinde başvurulacak ilk merci haline getirerek kendi yargısını zayıflatmak.
5982 sayılı kanunla Anayasayı değiştiren anayasakoyucu, bireysel başvuruyla ilgili esas ve usule ilişkin düzenleme yetkisini yasakoyucuya bırakmış, ancak genel ilkelerde bir değişiklik yapıldığına dair aksi yönde bir irade belirtmemiştir. Dolayısıyla Resmi Gazete’de yayınlanmış olup olmamasından bağımsız biçimde AM’nin bütün kararları Anayasanın 153/son ve 138/son uyarınca kesin ve bağlayıcıdır.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 50. maddesinin 2. fıkrasında; “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.” hükmü yer almakta.
Nitekim yüksek mahkeme, somut olayda başvurucuların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna vararak, bu ihlallerin ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Bunun dışında AM’nin hak ve özgürlüklerin korunması yönünde verdiği kararların genel bağlayıcılığı vardır. Bu nedenle hak ihlaline uğrayanların tek tek başvuruda bulunması gerekmez. Hukuk sistemi içinde objektif bir etki yaratır.
Hak ve özgürlüklerin korunmasında hiyerarşik bir derecelendirme ve işlevsel bir işbölümü söz konusudur. Bu nedenle de hak ve özgürlüklerin korunmasına ilişkin kararlar emsal teşkil eder ve alt derece mahkemeleri için emsalde gözetilen ihlallerin ortadan kaldırılması sorumluluğu doğar.
AM’nin 10/01/1991 tarihli kararında belirtildiği gibi demokratik ülkelerde olağanüstü yönetim usulleri, hukuku dışlayan keyfi bir yönetim anlamına gelmez.
Olağanüstü yönetimler kaynağını Anayasada ve evrensel hukukta bulan, Anayasal kurallara göre yürürlüğe konulan, yasama ve yargı organlarının denetiminde varlığını sürdüren rejimlerdir.
OHAL kararnameleriyle kişi hak ve özgürlüklerini doğrudan ilgilendiren ve temel bir kanun olan Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılan değişikler önemli ölçüde mağduriyet yaratmakta.
KHK’ların Meclis’e sunulmayışı, dolayısıyla yasama denetiminin dışına çıkarılması Anayasa ihlali oluşturmakta.
Yine OHAL KHK’ları anayasa gereği yargı denetimine tabi olmamasına rağmen yüksek mahkeme 1991 yılında verdiği KHK'daki düzenlemelerin anayasaya uygun olup olmadığını denetleme yetkisini kendinde görme kararından vazgeçerek ve hak ihlalleri başvurularını görüşmeyi erteleyerek meşruiyetini sorgulattı.
Böylece OHAL, dokunulmazlık zırhına sokulmuş, tabulaştırılmış, antidemokratik unsurlarla birlikte insan hakları ihlallerinin ana kaynağı olan bir rejim haline gelmiş bulunmakta.
Ülke Cumhuriyet döneminin büyük bir kısmını istisnai bir rejim içinde geçirdi. İstisnai rejim adeta olağan rejim içerisinde görüldü.
Zaman zaman görülen yalancı baharlar dışında istisnailik niteliği yozlaştırılarak sürekli hale getirildi. Siyasal ve hukuksal denetim buharlaştı. Şimdi de OHAL’in süreklilik hali kazandığını adeta hayatımızın bir parçası olduğunu görüyoruz.
Gelinen noktada yargıda yaşanan gerilim, ülkedeki fay hatlarının ne denli derin olduğunu ve yargı kurumunun meşruluk dışına düştüğünü gözler önüne sermekte.
Hukuk devletinin en dip noktaya gerilediği, bunun da ifade ve basın özgürlüğü ile hakim bağımsızlığı ve tarafsızlığı konularındaki endişeleri arttırdığı açık. Siyasi iktidar ülkeyi nereye doğru savurduğunun farkında mı?
Her şeyin bittiği bir noktada gidişi görenlerin çaresiz bir haklılık içinde Kassandra çığlığı atmaları hiçbir işe yaramayabilir.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
17.10.2025
1.10.2025
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025