Ümit KARDAŞ
Anayasaların uygulanması sadece iktidar ve devletle ilintili değildir. Bireylerin ve örgütlü toplum kesimlerinin anayasanın sağladığı hak ve özgürlükleri kullanmaları konusundaki ısrarları da anayasanın uygulanması kavramı içinde yer alır.
Bu anlamda Türkiye’de anayasal hakların toplumun bir kesimi tarafından kullanılmış olması sistemin güç odaklarını rahatsız etmiş oldu.
Kuvvet komutanlarıyla birlikte 12 Mart Muhtırasını veren Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’ın “Sosyal uyanış, ekonomik gelişmenin önüne geçti” ve yine 12 Eylül askeri darbesinin lideri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in “ekonomik şanslar, sosyal yükümlülükler uğruna feda edildi” veya “devlet güçsüzleştirildi” ya da “anayasa bol bir elbise” şeklindeki tepkileri de bunu göstermekte.
Çoğunlukçu rejimin savunucusu olan Adalet Partisi, iktidar bölünmez teziyle kuvvetler ayrılığına ve özellikle de yargı denetimine karşı bir tutum içindeydi.
AP ve DP 1971-1973 Anayasa değişikliklerini yeterli bulmuyordu. Demirel’in başkanlığında kurulan Milliyetçi Cephe hükümetleri kutuplaşmayı ve cepheleşmeyi arttırıyordu.
Şiddet dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Her gün 15-20 insan ölüyor, kamu düzeni sağlanamıyor, cumhurbaşkanı seçimi kilitleniyor, rejim işlemez hale geliyordu.
Demokrasi anlayışı ve ilkeleri üzerinde AP-CHP arasında bir mutabakat sağlanamayışı, kurumların demokratik değer ve geleneklere sahip olmayışları, tarihsel alışkanlıklar parti içi demokrasinin yokluğu ve lider oligarşisi krize yol açıyordu.
Askeri darbenin gerekçeleri oluşturulurken iktidar adeta darbecilere yol açıyordu. Belli ki, Anayasanın sonu normal demokratik usullerle değil, 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle gelecekti.
Kenan Evren askeri darbeyi gerçekleştirirken, 61 Anayasası’nı sanık sandalyesine oturtuyor, anayasal kurumların terör karşısında zayıf kaldıklarını, devletin savunulmadığını belirterek geçiş döneminin sert olacağının ve yapılacak anayasanın felsefesinin ipuçlarını da veriyordu.
Resmî rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına alındı, 230.000 kişi askerî mahkemelerce yargılandı, cezaevlerinde işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetti, 50 kişi idam edildi, 1.683.000 kişi ise fişlendi.
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılırken yaklaşık 100 bin kişi, örgüt üyesi olma suçundan yargılandı, 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işten çıkarıldı. 4 bine yakın öğretmen, çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi.
Gözaltı süresinin 90 güne çıkarılması, 3 yıla kadar hapis cezalarında temyiz hakkı tanınmaması koyu bir faşizm uygulanacağının işaretiydi. Ancak en yoğun hak ihlalleri Kürtlerin yaşadığı bölgede oldu.
Sadece Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı gözaltı merkezinde değil, bu komutanlığa bağlı Mardin, Urfa, Siirt, Hakkâri illerindeki tugay merkezlerindeki gözaltı yerlerinde yapılan işkenceler sonucu ölümler meydana geldi.
Diyarbakır Sıkıyönetim Savcılığı’nda görevli savcılardan biri olarak yaşadıklarımı yazılarımda ve söyleşilerde anlattığım gibi TBMM’de kurulan komisyonda da tanıklığımı yaptım. Komutanlıkça korunduğunu gördüğüm işkence sanıklarının ifadesini alırken bizzat sıkıyönetim komutanıyla muhatap olma durumunda kaldım.
Diyarbakır 7.Kolordu Komutanlığı karargâhının yakınındaki gözaltı merkezi yoğun işkencelerin yapıldığı bir merkezdi. Ancak Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde tutuklu sanıklara Kürt olmaları nedeniyle yapılan zulüm ve işkence, yakınlarına uygulanan baskı insanlık suçu kapsamındaydı.
Tutukluların duruşmalara hâkim ve savcıların gözü önünde panzer içinde getirilip, ayaklarından zincirli olarak dışarıya çıkarılmaları, duruşma öncesi marşlar söylettirilmesi zulmün dışarıya yansıyan yüzüydü.
Tahliye olanların çoğu PKK’ya katıldı. Abdullah Öcalan, bu cezaevinin PKK tarihi üzerinde oynadığı rolü dile getirdi. Diyarbakır Cezaevi adeta PKK’nın yeniden doğduğu yer, şiddet ortamını besleyen zulmün kaynağı oldu.
Bölge, Kürt kimliğinin ve dilinin inkârının ötesinde Kürt varlığını aşağılama ve bedensel olarak da yok etme anlayışına dayalı faşizminin pençesi altında inledi. Askerî yönetim tüm uygulamalarıyla PKK'nın propagandalarını doğruluyordu. Suçlu, suçsuz halka yönelik faşist uygulamalar dağa çıkan genç sayısını artırıyor, PKK'nın halk içinde taban bulmasını hızlandırıyordu.
Askerî yönetimin anlamak istemediği, bu uygulamaların bir fırtına biçmekte olduğuydu. Özellikle 1990'lı yıllarda yargısız infazlarla öldürülen insanların bedenlerini çeşitli yöntemlerle yok eden JİTEM uygulamalarıyla 12 Eylül faşizmi doruğa varıyordu.
Bugün bölge için çok önemli bir simge olan Diyarbakır Cezaevi'nin tıpkı Almanların Dachau ve Terezin toplama kamplarında yaptıkları gibi bu cezaevinde ve bölgede yaşananları ortaya koyacak şekilde bir müzeye dönüştürülmesi insanî ve vicdanî bir görevdir.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025