Umur TALU

Bu kadar “kötülük”ten “iyi” bir şey çıkar mı?
22.07.2025
51
Tarih bazen “iyi bir şey”e destek ile “kötü şeyler”e karşı mücadeleyi aynı anda önüne koyabiliyor. Çünkü “onca kötülük varken” umutla sarıldığımız “iyi şeyler”in de varlığı ve hayatı tehlikededir öyle zamanlarda...

Her şeyin tek bir kişinin amaçlarına göre araç haline getirildiği bir düzende bunca “kötülük”ten “iyi” bir şey olan “barış” çıkacak umuduna sarıl da sarıl…

Terazinin kefeleri şöyle: Bir kefede, “işte size barış, terörsüz Türkiye” veriyoruz… Bir kefede ise, o Türkiye’yi biz insanıyla, toprağıyla, geleceğiyle kendi cebimize atıyoruz! “Can sıkan” kim ve ne varsa, onlar da yakalanıyor, yıkılıyor, yakılıyor, yasaklı kılınıyor. İnsandan ağaçlara, seçim kazanma ihtimali olan muhalefetten hayvanlara kadar.

“İyi bir şey” topyekûn bir iyiliğin parçası değil. Bunca kötülüğü sürdürmenin “iyi” bir aracı halinde. “Süreç işleyecek, silahlar bırakılacak, terörsüz Türkiye olacak” ve Anayasa değiştirilerek bu “kötülük” rejiminin çeyrek asrı da geçip tam betonlaşması sağlanacak.

“İyi bir şey”in durduğu kefeye itirazımız yok. Nasıl olsun! Çünkü barış; kanın durması, kaynakların o girdap içinde kurudukça kurumaktan çıkması gerçekten iyi bir şey.

Fakat “iyilik perisi”nin insana, zeytine, hayvanlara, kadınların hayatına, öğretim-eğitim umuduyla yaşayan milyonlarca çocuğa, gence, kimini hasta hasta “içeri” tıktığı onca insana, geçinmek-ayakta durmak çabasındaki milyonlarca vatandaşa yaptıklarına bir bakınca…

“Konsolide kötülük”ün devamının bir aleti haline geliyor “barış süreci” de. O yüzden, DEM “iyi bir şey” olan sürecin ikinci temel aktörüyken, “onca kötülük” karşısında nasıl bir rol oynayacağının, “barış”a destek veren milyonlarca Türk-Kürt, kim varsa, onların hayatının ve geleceğinin “onca kötülük”e daha da mahkûm olup olmayacağının sorumluluğunu da taşıyor.

“Mutlak çoğunluk”un ne olduğunu, sırıta sırıta “Zeytini öldür, maden şirketlerini ihya et” kanunu çıkarken de gördük. İtiraz eden DEM milletvekilleri de gördü. İktidarın parmak çocukları, “millet” vekili olduğunu değil, “tek adam rejimi”nin kuklaları olduklarını asla unutmuyorlar. Hayvan katliamını oylarken de zeytin katliamını onaylarken de sırıtıverdiler. Bu rejimde onlara düşen, buyruklara uyup parmak kaldırmak; kanun halkın değil, maden şirketlerinin kılıç kalkanı ise, boyun eğmek, az ötede açlık grevi yapan köylülerle savaşmak.

Büyük çoğunluğun istediği, desteklediği “barış ve terörsüzlük” bir azınlığın istediği “milyonlarca insana, ağaçlara, kamunun varlıklarına, insan hayatlarına, yaşam biçimlerine, muhalif olma, seçme-seçilme, eleştiri ve itiraz hakları ile en temel özgürlüklerine bile “savaş”ın aletine mi dönüşecek?

Elbette, yıllarca ve yıllarca, AKP’den de önce ve AKP’yle de, Kürtlerin hakları, varlıkları meselesinde “devletle” hemhal düşmanca ya da kayıtsız tavır almış milyonlarca insan olmuşken, şimdi onların çoğunun hayatına, hakkına, özgürlüğüne açılmış bir savaşta tüm sorumluluğu DEM’e, Kürt seçmenlere yüklemek de haksızlık gibi duruyor.

Lakin, tarihin bir noktasında “kilit” haline gelmişsen, bir “kin ve intikam” mahpusu olan Demirtaş’ın “Türkiye’nin kanayan her yarasını ayrımsız hissetmiş” demokrasi, hak ve özgürlük çizgisi diye bir şey de var. Demirtaş 2015 haziran seçimleri öncesi bu “ayrımsız muhalif” çizgide olabildiği için “tek adam rejimi”ne giden yol birkaç aylığına da olsa kapanabilmişti. O ve ailesi bunun bedelini ödedi, ödüyor da hâlâ. Gerçekten “Türkiyeli” gibi davranmaya, öyle bir siyasi çizgi yaratmaya, baskıları da acıları da ayrımsız hissetmeye ve dile getirmeye gayretin.

Bugün “silah bırakma süreci”yle bu ülkeye “kanın sonu” umudunu veren devlet-iktidar da PKK da o “hakiki barışçı” çizgiden hiç hoşlanmamıştı. Çünkü “esas barış” herkesin ufkunu açabilmeye, umudunu canlı tutabilmeye dair bir şeydi. Seçimleri ve meclisi, devleti ve iktidar yapısını, kanunları ve haklar ile özgürlükleri herkes için demokratikleştirmeye, hukuk devletinin tesisine dairdi. Elbette eksiği, yanlışı, hatası olmuştur ama verdiği “gerçek barış” umudu öyle bir şeydi.

“Terörsüz Türkiye”de, başta ana muhalefet, bu iktidar yapısına karşı olanların ve insan hayatlarından ormanlara, hayvanlara kadar her şeyin rehin alınabilmesine, köleleştirilmesine, ezilmesine, tarumar edilmesine, baskı görmesine, imtiyaz ve ayrımcılıkların derinleşmesine itiraz çok daha hayati, çok daha kıymetli.

Bu sorumluluk tabii ki sadece DEM’in üstünde değil; ama DEM’in de üstünde. Tarih bazen “iyi bir şey”e destek ile “kötü şeyler”e karşı mücadeleyi aynı anda önüne koyabiliyor. Çünkü “onca kötülük varken” umutla sarıldığımız “iyi şeyler”in de varlığı ve hayatı tehlikededir öyle zamanlarda. O “iyi şeyler” bunca kötü niyete körü körüne emanet edildiğinde, “iyiliğe niyet, kesif kötülüğe kısmet” kapıda bekliyordur zaten!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar