Umur TALU

Leydi’nin topuğundan Efe’nin topuğuna, “topuk dikeni” tarihi!
16.08.2025
86
Tansu Hanım sıkı bir Erdoğan ve AKP destekleyicisi. Kimine göre bunun sebebi arazi marazi işleri. Artık o kadarını bilmiyorum. Ama şimdi ne biliyoruz: Bir de Özlem Hanım varmış; CHP’de bir varmış, bir yokmuş! Saltanat gibi bir sürede Aydın belediye başkanlığı yaparken, hep seçildiği CHP’den hop “Ak” partiye zıplamış...

Bir yılda 200’den fazla kadının çok yakınlarındakiler tarafından öldürüldüğü, “anamız, bacımız” iktidarının kadınları hor gördüğü, siyasette kadının yok sayıldığı bir ülkede “politikada kadın sorunu” konuşmak tuhaf ama…

Bazı kadınlar da konuşturuyor işte!

Sene 1993. Tansu Çiller, Demirel Hükümetinin ekonomiden sorumlu bakanı. “Herkese iki anahtar” filan demiş; TÜSİAD’cı profesörlükten oraya gelmiş. Gölge bakan da kocası.

Cumhurbaşkanı Özal “anide” öldü. Demirel cumhurbaşkanlığına giderken, DYP’de seçimi kazanan hem parti başkanı hem de başbakan olacak. Henüz DYP’de seçim yapılmadan hemen önce, bir bayram günü beni İstanbul’daki yalısına davet etti Tansu Hanım. Aday olacağı belli zaten. Gittim. Ne de olsa Boğaziçi Ekonomi bölümündeki “hocalarımdan biri.” İyisi diyemem, kimse de diyemez!

Dedi ki, “Hürriyet ve Sabah beni destekleyecek. Siz de destekler misiniz?” Belki de “destekleyin” demiştir. Lafı yuvarladım, “hayırlı olsun”da bıraktım. Hiç öyle “destek” gibi bir niyetim yok tabii. Biraz tanıyorsam okuldan, öyle işte. Ayrıca merkez sağ DYP’de birisini desteklemek de ne ki!

Cumhurbaşkanı Erdoğan Tansu Çiller'in eşi Özer Uçuran Çiller'in cenazesinde, 3 Haziran 2024

Aday oldu. O zamanki tek özel TV, tek tabanca Star, Ankara’da üç büyük gazetenin genel yayın yönetmeni ve üç DYP adayı ile bir oturum düzenledi. Biz oturuyoruz, soruyoruz. Adaylar ayakta, cevaplıyor. Tuhaf bir sınav formatı! Çiller’e sorduğum ilk soru, “DYP’nin ilk genel başkanı kimdi?” oldu. “Demirel” dedi, olmadı; “Cindoruk” dedi, yine olmadı. Bilemedi. Yani başkan olmak istediği partinin ilk genel başkanını bilemedi. Topu topu da 10 yıl önceki başkan.

Doğru cevap “Ahmet Nusret Tuna”ydı; çünkü 12 Eylül darbesinin yasakları zaten ne Demirel’e ne Cindoruk’a geçit vermişti. Hadi onu öyle geçtik. Zaten parti kongresinde ilk turda fark attı; diğer adaylar çekildi. “Ağzı çorba kokanlar” diye aşağıladığı parti delegeleri “sarışın, güzel profesör”ü seçmişti.

Hürriyet’in başlığı coşkuyla “Leydi'nin Topuk Sesi” mi ne olmuştu o sırada. Sabah da öyle. Biz daha temkinliyiz. Seçildi ve otomatik olarak başbakan da oldu.

Baktım, bugün “Wikipedia”da bile yazdığı şekilde, Meclis albümünde doğum tarihi 1946. Üniversite günlerinden hayal meyal öyle olmadığını sanıyorum. Deli dolu muhabirimiz Tuncer, Milas’taki doğum ve miras kayıtları ile İstanbul’daki evlilik kayıtlarını buldu. Hepsinde doğum 1944.

Pinokyo’nun burnu

Ne önemi var, değil mi? Ülkenin büyük çoğunluğu da öyle düşündü ama bana göre “yalan” varsa, neredeyse “doğuştan” mıydı acaba? Ve daha ne yalanlar olabilirdi.

Seçileli, başbakanlık koltuğuna oturalı bir hafta olmamıştı ki “Çiller kaç yaşında?” diye belgeli bir haber yaptık. O sabah, tepki yağmurundan gazete batacak gibi oldu! İnanılmazdı bize öfke. En çok da kadınlardan. Öyle ya, ilk kez bir “kadın başbakan” vardı ve hem sarışın hem güzel hem de ekonomi profesörüydü! Bize ne oluyordu ki!

Gazete yönetirken prensip olarak günlük makale yazmıyordum. Sadece pazartesi günleri, o da gazeteye, medyaya dair. “Pinokyo” diye bir yazı yazdım. Ana fikri, “Burnu uzayıncaya kadar anlamayacaksınız ama…” şeklindeydi. Yıllar sonra, “burun uzayınca” ve herkes artık burnu görünce, bu kez yönetici değilken “Pinokyo 2”yi yazacaktım! Bazen okura da hınçlanabiliyorsun!

Ama ondan önce, kafayı takmıştım, habercilikte çoğu zaman olduğu gibi. Ortaya çıkardık ki, bakanlıktan istifa edip başkanlığa aday olmadan hemen önce, hem de arife güne, kendisini desteklesinler diye Hürriyet ve Sabah’a o devirde önemli olan teşviklerden çıkarmış, acele acele imzalamış.

Yine genel yayın yönetmeniyken ben, rahmetli Turan Yavuz’un ABD’deki araştırmalarıyla, “İşte Çillerler’in ABD’deki Serveti” manşetini patlattık. Türkiye biraz olsun sarsıldı. Meclis’ten ve halktan gizlenmiş bir servetti. Ayrıntılarını “Google”layabilirsiniz! SHP sayesinde oradan sıyrıldı.

Alnı artık Ak

“Gölge başbakan” eşi vefat etti, Tansu Hanım sıkı bir Erdoğan ve AKP destekleyicisi. Kimine göre bunun sebebi arazi marazi işleri. Artık o kadarını bilmiyorum. Ama şimdi ne biliyoruz: Bir de Özlem Hanım varmış; CHP’de bir varmış, bir yokmuş!

Saltanat gibi bir sürede Aydın belediye başkanlığı yaparken, hep seçildiği CHP’den hop “Ak” partiye zıplamış. Bir cebinde seçmenin oyları; diğer ceplerde ne var, bilemem. Aydınlılar bir yana, Bodrum’a gelip gidenler bile, tam Söke’ye inerken gördükleri kocaman tabeladaki “Topuklu Efe”yi takdir etmiştir herhalde. Bir kadın, üstelik de “efe!”

Özlem Çerçioğlu

“Alnım Ak” diyor kendisi, ki inanırız; alnına “AK” yazılmış. “Başım dik” de diyor, ona da inanırız, çünkü itaat, biat efesinin başında o sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan dimdik duruyor! “CHP içindeki sorunlar”mış transfer sebebi. Bunda haklı, çünkü CHP’nin sorunları var. Herkesin bildiği “efelikler”i umursamadan yeniden yeniden aday yapmışlar, “alnı Ak” iken de! Şimdi ne desen, hikâye.

Ama seçmeni her şeyi diyebilir. Çünkü onlar katmerli aldatılmış durumda. Hem oyları çalındı hem de oylarıyla bir “ak ve dik bir menfaat silsilesi”ni azdırmış oldular.

Aydın'da bir vatandaşın belediye binası önüne bıraktığı topuğu kırık ayakkabı

Bu “aydın”lanmanın bir özeti de şu:

Aynı karışık işadamını olta yapıp kimi CHP belediye başkanını içeri atıyorsun; “alnı ak başı kaşı dik” bir hanımefendi ise, birkaç ilçe belediye başkanıyla birlikte, oltaya takılıp “ak”lanınca, “ak”varyuma koyuyorsun. Türkiye’nin “Adalet”i de hak ve hakkaniyeti de böyle. Meselenin “temizlik” olduğunu anlıyoruz ama yolsuzluğa dair değil; rakibi temizlemek bütün bu “dürüstlük, doğruluk, temizlik” operasyonlarının amacı. Başın derde girmesin diye panikleyince, başını “dik” tutuveriyorlar. Başın öne eğilmemişse de, görüşmecin “yeşil soğan” getiriyor Silivri’ye!

Özlem Çerçioğlu'na AKP rozeti takıldı, 14 Ağustos 2025

İkisi de “Erdoğan aşığı” iki kişinin atışması bile bize nasıl bir maddi ve manevi kirlilik içinde olduğumuzu anlatıyor belki de. Biri avukat, bir gazeteci. Gazetecinin ilk muhabirlik yıllarını bilirim. Benim için de bir hayat dersidir sonrası: İyi ve doğru, dürüst bir genç gazeteci ihtimalinden sonra, nereden nereye!

Bu atışmada ikisinin kamuoyu önündeki dili de “..tüne sokarım” ve “...t” şeklinde… Hatırlatayım; biri avukat biri gazeteci. İkisi de, “Özlem Hanım’ın alnına “AK” yazarken “Kem söz sahibine aittir” filan diyebilen, ama dilimize “bunlar çapulcu, bunlar sürtük” gibi iltifatlar kazandırmış bir üslubun müritleri, artçıları.

Elbette, siyasetteki ve ülkedeki maço tahakkümüyle, erkekler “numune kadınlar”dan çok daha fazla, kirin, pasın, irinin tüm ülkeyi sarmasının müsebbibi. Lakin mesele menfaat vb. olunca, işte ağzı bozuk “kopuk” da çamur, efelenen “topuk” da! CHP de düşünsün, biz bu “başı dikilen topuk dikeni”ni şimdi mi fark ettik, diye.

O gün SHP “Pinokyo”yu sineye çekmişti; bugün de CHP “Topuktaki çamur”u belki de bile bile yıllarca dikeni örtmüş! Sorsan, herkesin alnı ak, başı dik, topuklar da gıcır!

Umur Talu 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar