Gökhan BACIK
Profesör Beşir Atalay’ın isminin Kırıkkale Üniversitesi kampüsünden silinmesi önemli bir tartışmayı beraberinde getirdi. Atalay, AKP’nin erken dönemlerinde kritik bakanlık görevlerinde bulunmuş bir devlet adamıdır. Ancak Atalay ismi, İslami çevrede daha çok Kırıkkale Üniversitesi yöneticiliği yaptığı dönemde öne çıkmıştır. Onun himayesinde üniversite, özellikle 28 Şubat süreci sırasında pek çok muhalif ismin tutunabildiği bir yer hâline gelmiştir.
Atalay’ın isminin kampüsten kaldırılmasının ardından bazı liberal ve İslamcı yazarlar, bu karara tepki gösteren yazılar yayımladılar. Bu yazılarda genellikle Atalay’a vefasızlık yapıldığı, ayrıca onun adı silinen bu kampüste bir dönem birçok muhalif akademisyeni nasıl koruduğu hatırlatıldı.
Elbette bu noktalar önemlidir. Ancak kişisel kanaatime göre, bu noktalar üzerinden Atalay’ın isminin silinmesini yorumlamak, meselenin özünü ıskalamaktır. Bu tartışmaların çok ötesinde, Atalay’ın ‘unutulması’, onun temsil ettiği entelektüel ve siyasi bakış açısının da artık itibar görmemesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle, esas mesele Atalay’a vefasızlık yapılması değil; onun temsil ettiği entelektüel mirasın bugün değer görmemesidir.
Atalay ve sosyal bilimde yöntem
Atalay, İslamcı ya da İslami çevrelerin içinden çıkmış önemli bir isimdir. Ancak onun entelektüel mirası, ideolojik yoğunluk taşımaz. Pek çok İslamcıdan farklı olarak, ideolojik bir borazanlık yapmamıştır.
Atalay meselesinin özü şuradadır: Atalay, İslami gelenek içinde yöntemsel ve nesnel sosyal bilim araştırmasını temsil eder. İslamcılık, doğası gereği ideolojiktir ve sloganlarla örülü dünyası, öznel bir düşünce evrenine işaret eder. Ancak bu sorunlara rağmen, İslamcılığın en büyük avantajı halkın büyük çoğunluğuyla aynı dili konuşabilmesidir. Bu öznel dünya içerisine, Atalay gibi isimler aracılığıyla sosyal bilimin nesnel yöntemine göre toplumu anlama çabası girmiştir.
1979 yılında Beşir Atalay, “Köy Gençliği Üzerinde Sosyolojik Bir Araştırma: Büyükgeçit Köyü Araştırması” başlıklı çalışmasını yapmıştır. Atalay için sosyal gerçeklik, ideolojinin üzerimizdeki duygusal etkisiyle görmek istediğimiz ‘devrimci’ hedef değil, bizzat olan bitenin kendisidir. Olan biten, istediğimiz gibi olmayabilir; fakat bu durumda yapılacak en sağlıklı şey, onu olduğu gibi kabul etmektir.
Atalay ve onun etkisinde yetişen pek çok isim, bu yöntemsel bakışı AKP’ye cömertçe taşımışlardır. Anketler, yöneylem çalışmaları ve benzeri yaklaşımlar, AKP ile birlikte Türk siyasetinde daha önce hiç olmadığı kadar ilgi görür hâle gelmiştir. Bu da, bir ölçüde AKP’nin ideolojik saplantılarından ayrılarak daha gerçekçi bir siyaset yapmasını sağlamıştır.
Burada özellikle altı çizilmesi gereken bir nokta var: Bahsettiğimiz erken dönemde Erdoğan, sosyal bilimsel yöntemlerle üretilen bilgiye belki de hiç olmadığı kadar değer vermiştir. Kişisel kanaatimce, Atalay’ın Türk siyasetine bıraktığı en önemli miras da işte bu noktada belirginleşmektedir. İlk defa bir İslami hareket, ideolojik ve dinsel sloganlarının ötesine geçerek, sosyal gerçekliği anlamaya yönelmiştir.
Bu nedenle Atalay’ın isminin kampüsten silinmesinin ötesinde, onun ‘unutulması’, bugünün İslamcı çevrelerinin yukarıda değinmeye çalıştığım nesnel yöntemden uzaklaşmasını sembolize etmektedir. AKP bugün, tabiri caizse, daha ‘devrimci’ ve ideolojik bir kimlik benimsemiş; sosyal gerçekliği anlamaya değil, onu dönüştürmeye odaklanmıştır. Erdoğan’a, erken dönemde sosyal bilime verdiği önem nedeniyle bir kredi vermek gerekir; ancak zamanla o da bu yaklaşımı terk etmişe benziyor.
Bütün bu çerçevede düşünüldüğünde, Atalay isminin silinmesi, yalnızca bir “ahde vefasızlık” değil; aynı zamanda nesnel siyasetten ideolojik bir paradigmaya geçişin işareti olarak görülmelidir.
İslami çevreler ve sosyal bilim
Atalay’ın unutulmasının bir nedeni de, gerçeği anlamaya çalışırken ideolojik söylemler yerine yönteme vurgu yapmasıdır. Eğer “İslam’da Medeniyetin Kodları” gibi ideolojik sloganları andıran iki kitap yazmış olsaydı, bugün herkes onu hatırlıyor olurdu. Hatta bu kitaplardan bazı pasajlar ezberlenmişti belki. Oysa Atalay, Erzurum’un bir köyüne gidip oradaki gerçeği anlamaya çalıştı. Bu çabanın ideolojik bir rengi olmadığı için, Atalay “mühim ve vefa gösterilmesi gereken” ama “entelektüel mirası belirsiz” ya da “anlaşılamayan” biri olarak kodlandı.
Aslında burada tartıştığımız sorun, yalnızca Atalay’a değil, bütün İslami harekete aittir. AKP’nin sosyal bilimle bağı giderek zayıflarken, aynı dönemde Gülenizm de tamamen ideolojik bir alana savruldu. Nitekim karmaşık yöntemlerle çalışıp sosyal gerçekliği anlamak ve buna uygun bir siyaset üretmek yerine, kolay olanı tercih ettiler: İnanmış takipçileri peşlerinden sürüklemek. Bugün cemaatin ilahiyatçıları bir mucizenin peşindeyken, gazetecileri ise sürekli bir politik skandal veya mafya sırrı ortaya çıkarıp dünyayı değiştirmeyi umut ediyor. “Cemaat”, adeta mehdi ile MİT arasına sıkışmış bir hâle geldi.
Meselenin daha dramatik bir boyutu ise şu: Atalay’ın himayesinde entelektüel ve akademik olarak yetişmiş birçok isim, bugün neredeyse “karıncalar nasıl beslenmeli?” gibi en apolitik konularda bile devletin söylemini birebir tekrar eder hâle geldi. Atalay’ın isminin kampüsten silinmesinden şikâyet edenlerin şu gerçeği hatırlaması gerekiyor: Sosyal gerçeklik her zaman devletin arzuladığı şeyleri söylemeyebilir. Akademisyenin görevi ise, ortaya çıkan bu gerçeğin ideolojik ya da siyasal sonuçlarından bağımsız olarak, yöntemsel doğruluğun ve nesnelliğin tarafında durmaktır.
Daha önemli soru ise şudur: Liberal bir yazar Atalay’ın kampüsten isminin kaldırılmasını eleştirdiği yazıda şunu ifade ediyor: ‘Prof. Dr. Beşir Atalay, Kırıkkale Üniversitesini kuran ve orada tüm akademisyenler için dönemin baskıcı ikliminin aksine demokratik bir ortam oluşturan, akademik çalışmaların özgürce yapılabilmesi için bireysel bir mücadele yürüten rektördü.’ Bunu okuyunca insan hangi keskin soruyu sormalı? Onu okuyucuya bırakıyorum…
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBeton Fikret’in 13 Yıldır Değişmeyen Hikâyesi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDöndün dolaştık yeniden ‘End game’ yokluğuna dayandık 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYeni aşama başladı mı? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"TKP 7. Kongresi "Üzerine Çözümleme ve Eleştirel Değerlendirme... 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUHiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBarış sürecinde iç siyasetin sahne alma zamanı… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALÜcret asgari, yoksulluk azami… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURCHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi? 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERKanun önünde eşitlik 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTürkiye Yüzyılı okullarda zorbalığı niye durduramıyor? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAdaletsizliğin böylesi 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTepki oylarını yönetmek başka, iktidar olmak başka 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANZor ve kırılgan sürece girdik! 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen Çalıkuşu5 Aralık tecavüzü… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan‘Terörsüz Türkiye’ye evet ama mış gibi yaparak mümkün mü? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİşte faturalar: Şirketi kurduğu gibi ESK ile anlaştı! ‘Genç boğalar’ hep ondan alınmış 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBahçeli–Öcalan görüşse... 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciErdoğan ne zaman iktidara gelecek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergil“Hakikat Sonrası” dünya: “Post-truth” ne demek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBireysel borçluluk gerçekten düşüyor mu? 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2025
8.11.2025
1.11.2025
26.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
4.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
1.09.2025