Murat Sevinç
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) laiklik ilkesiyle çelişen ifadeleri bir süredir gündemde. Bu ay okunan iki ‘hutbe’de dile getirilen kimi tespit ve öğütler Diyanet’in, anayasal konumuna ve Türkiye’nin hukuk sistemine aldırış etmemeyi alışkanlık haline getirdiği gösteriyor.
1 Ağustos Cuma günü ‘haya ve edep’ konulu bir hutbe okunmuş. Beklenebileceği üzere konunun ‘kadın bedeni’ne ve ‘kıyafet’e indirgenmesi, örtünme konusunda dile getirilenler, kamuoyunda ve iktidarın ipine tutunmayı tercih etmeyen dindar yazarlarda rahatsızlık yarattı.
Örneğin Berrin Sönmez, Medyascope’taki yazısında Diyanet’i eleştirerek, bireysel bir tepki olarak başörtüsünü çıkardığını ilan etti. Sönmez’e göre; “…hutbede Nur Suresi’nden ‘Peygamber hanımlarına söyle örtülerini yakalarına indirsinler’ emrine de yer verilmiş ve bu emrin özellikle kurumsal yapılarda yerine getirilmesi gereği ima edilmiş. Kurumsal yapılardan kasıt kamu kurumları olsa gerek diye düşünüyorum. Ve yıllardır içimizi saran endişeyi, zorunlu başörtüsü ihtimalini güçlendiren bir işaret fişeği olarak görüyorum bu cümleyi.” Sönmez’in ‘kurumlar’daki olası kıyafet zorlamasından endişe duyması yersiz değil.
İkinci ‘hutbe’ 15 Ağustos tarihli. Hutbenin bir yerinde şöyle buyurmuş Diyanet:
“Değerli Müminler.
Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır.”
Ezcümle, kız çocuklarının mirastan mahrum bırakılması kul hakkı yemektir ve kız çocuklarının miras ölçüsünü din belirler demiş. Medeni Kanun-miras hukuku? Bunlar Diyanet’i bağlayan bir hukuk düzeninin yasaları değil. Peki, ‘anayasa’? O da ilgilendirmiyor Diyanet’i!
DİB’e eleştiri yöneltildiğinde birileri çıkar ve “İyi de Diyanet dini anlatıyor, başka ne söyleyecekti?” der. Klişe tepkilerden biridir. Doğru, Diyanet dinin gereklerini anlatır, din işleriyle ilgili çalışmalar yapar, ancak her ne yapıyorsa anayasal-yasal sınırlar içinde kalmak zorundadır.
Uygulanmasa da hâlâ yürürlükte olan anayasanın 136. maddesi Diyanet’i ‘genel idare içinde’ tanımlar ve ‘laiklik ilkesi doğrultusunda’ çalışması gerektiğini hükme bağlar. Bir başka deyişle Diyanet, anayasada ‘dini kurum’ olarak yer almamıştır. Türkiye’de bu hükme aykırı davrandığı gerekçesiyle kapatılan siyasi parti var. Laiklik ilkesinin anayasanın başkaca düzenlemeleriyle de güvence altına alındığını anlatmaya gerek yok.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 1924 Anayasası’na giden yolda, o yoldaki son pürüzleri ortadan kaldırmak için Mart 1924’te çıkarılmış yasalarından biriyle kuruldu. Kuruluş nedeni, en genel ifadesiyle laikliğin (adı o sırada anılmayan) güçlendirilmesi amacıyla dinin devlet tarafından kontrol altına alınmasıydı. Cumhuriyet tarihi boyunca bu işlevi yerine getirdi. Sonunda ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabildi. İslamcılar (ve muhafazakâr kesimin önem verdiği, örneğin Ali Fuat Başgil, Ahmet Kabaklı gibi isimler) iktidar olana dek bu kurum aleyhine çok yazıp çizmiştir.
2000’lerden itibaren Diyanet, bu kez siyasal İslamcı bir parti-devletin ideolojik aygıtlarından biri işlevini kazandı. Bir süredir devlet içindeki konumu ve faaliyetleri laiklik ilkesinin çizdiği sınırların çok ötesinde. Arada bir kılıçla poz veren kamu görevlisi DİB başkanının katılmadığı açılış töreni kalmadı gibi. Bütçeden ayrılan payın boyutu bambaşka bir fasıl, kolay değil, hayat ve makam arabaları hakikaten çok pahalı.
İki şeyi yinelemekten vazgeçmemeli
Gerek muhafazakâr-dindar kenar mahalle, gerekse laiklik ilkesinin Osmanlı-Türk anayasacılık serüvenindeki gelişimi üzerine çok yazdım. Burada bir kez daha laiklik/sekülerlik şudur budur demek ve Diyanet’in din yorumunu eleştirmek gereksiz olacak. Aklı başında ve konuyu bilen insanlar eleştiriyor. Neden filanı değil de falanı gündem yapıyor, sorusunun yanıtı da herhalde belli.
Fakat iki şeyi yinelemekten vazgeçmemeli.
Bir, laik-seküler olmayan bir demokrasi yok.
İki, Türkiye’de ahali ve siyasetçiler basit bir soruya yanıt vermeli: Hukuk referansını nereden alacak, yeryüzü ilke ve kurallarından mı, ilahi emirlerden mi? Bir sorunun çözümü için önerilerimiz laik hukuk kuraları mı, herhangi bir inancın ilke ve uygulamaları mı olacak?
Bir yasaya, uygulamaya, işleme vs. ülkenin hukuk kurallarından hareketle karşı çıkmak/eleştirmek ile dinin gereklerinden hareketle karşı çıkmak, bize iki ayrı ‘rejim’ ve ‘yaşam’ vadeder. Lafı dolandırmanın, karından konuşmanın âlemi yok.
Bir kamu kurumu DİB anayasaya aykırı hareket edemez. 136’ıncı madde hükmü bir yana, gerek ‘kadın erkek eşitliği’ gerekse ‘yasa karşısında eşitlik’ ilkeleri anayasa ve yasalarla güvenceye alınmıştır. Bu kadar. Diyanet’in, Medeni Kanun vs. tartışmak ve yurttaşa ‘başka bir hukuk sistemi’ salık vermek gibi bir yetkisi yok.
Bir adım, bir adım, bir adım daha… İlk günden bugüne aynı yordam. Muhalif toplum kesimleri için Cumhuriyet’e sahip çıkmanın bir yolu da kurumlara ‘konum’larını hatırlatmak olmalı. ‘Genel idare’ içinde yer alan Diyanet, benim vergimle, ülkenin 90 bin camisinde cemaate anayasaya ve yasalara aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez.
Video önerisi: Çiğdem Toker konuya ilişkin çok güzel, bilgilendirici bir kısa yayın yapmış. Buraya bırakıyorum. Toker’in bu kanalından haberdar olmayan varsa, bu öneri vesile olsun.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKBeşir Atalay hadisesi: İslamcı harekette rasyonalizm krizi 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezElhamdülillah laiklik var 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEtrafta fark ettiğim umutsuzluğun bana hatırlattıkları 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunAslolan yoldur, yürümektir 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEEn temel beka sorunumuz: Yargı 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBir siyasi iletişim faciası 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünDağ fare mi doğurdu? 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMeşruiyetin Sınırları: Siyasal Rejimler ve Liderler Ne Zaman Meşruiyetini Yitirir? 16.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALULeydi’nin topuğundan Efe’nin topuğuna, “topuk dikeni” tarihi! 16.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli… 16.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPeki, oyları nasıl transfer edeceksiniz? 16.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇMülteci sorununa çözüm 16.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDiyanet, devleti hedef alan faiz hutbesi irad edebilir mi? 16.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGiderek sertleşen yarışta son durum 16.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar’ 15.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERFaal nedametten etkin pişmanlığa 15.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBahçeli’nin sancısı… 15.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİndirimli TC vatandaşlığı… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Rojava Hep Gündem… 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAMilli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu.. 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKomisyonun zor tercihi ve yargının yolsuzluk çıkmazı 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNNiyet Hayır, Akıbet Hayır 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİAK Parti bu transferlerle güçlenir mi? 14.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.08.2025
8.08.2025
1.08.2025
24.07.2025
7.07.2025
4.06.2025
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025