Vahap COŞKUN
29 Ekim’de Türkiye, Cumhuriyet’in ilanının 94. yıldönümünü kutladı. Bir asrı devirmeye az bir süre kaldı. İktidarın söyleminde muazzam bir özgüven var. Geçmişteki cihan imparatorluğuna atıflar yapılıyor. Gelecekte de bölgeye nizam verileceği iddia ediliyor. Ne var ki gerçekte izlenen politikalara şekil veren özgüven değil korku oluyor. Türkiye büyümemekte ısrar ediyor, yaş almanın gerektirdiği olgunluktan uzak duruyor. Halen kuruluş devrindeki korkularla yolunu bulmaya çalışıyor.
Kürt ve Kürdistan, söz konusu korkuların önde gelenidir. Hakkını teslim etmek için belirtmek gerek; AKP, iktidarının bazı evrelerinde, bu korkularından yakasını sıyırmak için girişimlerde bulunmadı değil. Mesela, bir yıl öncesine kadar Türkiye’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi olan ilişkisini Etyen Mahçupyan şöyle resmediyordu:
“Ekonomik alanda zaten herkesin imrendiği ve ‘araya’ girmeye çalıştığı bir ‘organik’ bütünleşme sağlamıştık. Batılı büyük şirketler bile aldıkları işleri Türk firmaları üzerinden hayata geçiriyordu. Petrolü daha uygun şartlarla alma fırsatının ötesinde, bu ilişki Türkiye’nin bölgesel kalkınma ve refah eşitlenmesinin de temel kaldıracını oluşturuyordu. Siyasi alanda ise, İran-Irak-Esat-Lübnan Şii yayının bölgenin güç dengesini kalıcı olarak yeniden yapılandırmasına rakip olabilecek tek unsur Türkiye/IKBY bağıydı. Aynı Şii yayından rahatsızlık duyan ama fiziki olarak bölgede olmak istemeyen ABD ve Rusya da IKBY’ye yanaşmak istiyor ve bu durum Türkiye’nin bu iki süper güç karşısındaki pazarlık gücünü artırıyordu. Daha geniş bakıldığında Türkiye/IKBY bağlantısının ekonomik, sosyal ve siyasi işlevselliği AB nezdinde olduğu gibi, Arap dünyasında da Türkiye için önemli bir prestij kaynağıydı. Bütün bunlara FETÖ ve PKK ile mücadelede IKBY’nin son derece yapıcı ve ‘yardımcı’ bir rol üstlendiğini de ekleyelim…”
Türkiye’nin çıkarları
Yani her açıdan Türkiye’nin lehin işleyen bir ilişki düzeneği vardı. KBY, Türkiye ile olan irtibatı daha da kuvvetlendirmek istiyordu. Beri yandan Kürdistanlılar da eğitim, tatil ve ticaret için Türkiye’yi tercih ediyorlardı. Zaten güçlü olan kültürle bağların daha sıkılaştırılması için ortam uygundu. Dolayısıyla KBY’nin bağımsızlaşması veya Irak merkezi hükümeti karşısında pozisyonun güçlenmesi, Türkiye’nin için bir tehdit değil, tersine ciddi bir fırsattı. Zira böyle bir durum Türkiye’ye dört önemli fayda sağlama potansiyeline sahipti:
- Kürdistan’ı kapsayacak şekilde bütün bir Irak’ın İran’ın hâkimiyeti altına girmiş bir Irak yerine Türkiye’nin etki ve çekim alanındaki bir Kürdistan, Türkiye’nin bölgedeki elini güçlendirirdi.
- Eğer Irak siyasetindeki önceliklerden biri Türkmenlerin hak ve hukukunu korumak idiyse, Türkiye’nin sözünün Haşdi Şabi denetimine girmiş bir Kerkük’e oranla Peşmergenin kontrol ettiği bir Kerkük’te daha fazla para edeceği açıktı.
- Başta Kerkük petrolleri olmak üzere Kürdistan’ın petrol ve doğal gazının dünyaya aktarılmasında Türkiye daha çok söz sahibi olur, ihracat ve pazar payı artardı.
- Güvenlik açısından sınırları belli bir Kürdistan karmaşık ve istikrarsız bir Irak’tan evlaydı.
Bu itibarla Türkiye’nin çıkarlarını gözeten bir politika, Kürdistan’ın bağımsızlık referandumuna serinkanlı bir şekilde yaklaşmayı ve konunun her iki muhatabına da kapıyı açık tutmayı gerektiriyordu. Böylelikle Türkiye, ilerleyen süreçte Bağdat ile Erbil arasında başlayacak müzakerelerde belirleyici aktör ya da aktörlerden biri olabilecekti.
Köprüleri yıkmak
Ne var ki Türkiye böyle bir siyaset izlemedi. 2019 hesaplarına kadim Kürt ve Kürdistan fobisi de eklenince Türkiye, bağımsızlık referandumuna en şedit tepkiyi gösteren ülke oldu. Eşine az rastlanır bir öfke diliyle bugüne kadar birçok zorlukla inşa ettiği köprüleri, tamamen yıkmasa da, epeyce tahrip etti.
Referandumdan üç hafta sonra Irak federal ordusu ile Haşdi Şabi Kerkük’e girip tartışmalı bölgelerin önemli bir kısmında yönetimi ele aldığında Türkiye’de bir rahatlama oldu. Özellikle iktidara yakın medyada Haşdi Şabi’nin Kerkük’e el koyması bir zafer formatında sunuldu. Öyle bir hava estirildi ki, bilmeyen Kerkük’ün Türkiye sınırlarına dâhil edildiğini sanabilirdi. Kürtlerin kaybını otomatikman Türkiye’nin kazancı sayan bir ruh hali sarmıştı etrafı.
Hadisenin sıcaklığı geçtiğine göre, bazı soruları daha soğukkanlı düşünmenin zamanıdır. Misal:
- Kerkük’te Haşdi Şabi otoritesinin tesisiyle birlikte Türkiye’nin bölgedeki hareket kabiliyeti arttı mı yoksa azaldı mı?
- 16 Ekim’in akabinde Türkiye’nin Irak sahasına tesir etme kapasitesi büyüdü mü yoksa küçüldü mü?
- KBY’nin gerilemesiyle birlikte Türkiye’nin güvenlik endişeleri düştü mü yoksa yükseldi mi?
- İran’ın Irak’taki patronluk seviyesini yükseltmesi, Ortadoğu’daki rekabette İran karşısında Türkiye’ye fayda mı sağladı yoksa zarar mı verdi?
- İran ve Irak’a sunulan destek, bu iki ülkeyi Türkiye’nin hassasiyetlerine karşı daha duyarlı mı kıldı yoksa Türkiye’yi bu iki ülkeye karşı manevra alanını mı daraltı?
İran’ın gerisinde kalmak
Soruların çeşidi ve sayısı artırılabilir, ama gerek yok. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Kürtlerin kaybından dolayı Türkiye’nin hanesine yazılan bir artı göremiyorum. Aksine, Türkiye’nin elinin zayıfladığını gösteren birçok veri var ortada. Örneğin Türkiye ile İran karşılaştırıldığında, Kerkük sonrasında Türkiye’nin üç noktada İran’ın gerisinde kaldığı görülebilir:
Bir, İran’ın Irak üzerindeki etkisi derinleşti ve genişledi. İki, İran bütün Kürtleri aynı sepetin içine koymadı, YNK ve Gorran ile irtibatını koruyarak KBY’nin geleceğine doğrudan nüfuz etti. Ve üç, Haşdi Şabi eliyle Kerkük’ü alan İran, Tahran’dan başlayıp Beyrut’a kadar uzanan hat üzerindeki gücünü tahkim etti.*
Ezcümle, Kürtlerin kaybı Türkiye’ye bir kazanç sağlamadı. Bu nedenle abartılı sevinçlerin akılla bağdaşır bir tarafı yok. Bağımsızlık referandumu ve sonrasının bize gösterdiği çok net: Türkiye dar siyasi hesaplar ve Kürt fobisi ile hareket ettiği müddetçe, bölgesel bir aktör olamaz. Oyun bozabilir belki ama oyun kuramaz.
Bir başka ifadeyle, Türkiye geleneksel Kürt korkusunu üzerinden atmadıkça, gerek bölgesel ve gerek küresel güçler Kürt kartını kullanarak Türkiye’yi istedikleri kıvama getirmekte ve istedikleri hizaya çekmekte pek güçlük çekmezler. Türkiye, Kürtlerle sağlıklı bir işbirliği kurmadıkça, hep başkalarının oyununa senaryosuna mahkûm olur. Oysa bu mahkûmiyeti bitirmenin çözümü basittir; Kürtlerle sıkı bağlar kurmak.
Kaldı ki yakın dönemde Türkiye bunu tecrübe etti ve kendisine kazandırdığını gördü.
*Aslında İran Savunma Bakanı’nın, bu yazı kalem alındığı esnada medyada yansıyan, “Irak artık Fars İmparatorluğunun bir ülkesidir” ifadesi de İran’ın vaziyeti böyle okuduğuna delalet ediyor. Son kazanımlar İran’a öylesine özgüven pompalamış ki, Savunma Bakanı Haşdi Şabi sopasını göstererek bütün Arapları da aleni bir şekilde tehdit etmekte ve Şii kuşağı hedefini dillendirmekte bir beis görmüyor:
"Irak artık hiç bir zaman bir Arap ülkesi olmayacak. Bütün Arapların geldiği yere geri gitmesi gerekiyor. Musul'dan Basra'ya kadar, buralar bizim toprağımız. Artık onları susturacak Irak'ta Haşdi Şabimiz var."
“Eskisi gibi büyük bir güç olacağız. Bölgenin en büyük gücü olduğumuzu bilmeniz gerekiyor. Irak, Afganistan, Bahreyn, Suriye ve Yemen yakında kucağımıza geri dönecek"
(http://www.basnews.com/index.php/tr/news/middle-east/391030)
Serbestiyet, 09.10.2017
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025