Yasemin ÇONGAR
Gazetede sabah toplantısı. Amerika “bir numaralı” düşmanını denize bırakmış. Umman Denizi'ne. Gözünden vurup öldürdükten sonra. Duasını ederek; beyaz bir kefen içinde. Aklım kefenin içinde. Aklım denizin dibinde. Cenazesini görmedik.
Not defterimin bir alt satırı. Aklım bayrağa sarılı tabutlarda. Cenazelerini gördük. Bugün Kastamonu: Ayyıldız eşittir bir polis eşittir bir şehit. Dün Diyarbakır: Kırmızı, sarı, yeşil eşittir dört gerilla eşittir dört şehit.
Birkaç saat sonra Yüksekova'da milliyetçi bir Kürt, dindar bir Kürdü öldürecek. “‘Kürt Kürdü vurdu’ dersek Kürtler alınır” diyecek bir Kürt arkadaşım. “Vurmadı mı,” diyecek bir başkası. Defterime yazacağım: Vurmadı mı? Ama bunu bilmiyorum henüz. O sırada Kürt Kürdü vurmadı daha. “Böyle giderse, Kürtler birbirlerini öldürecekler” diyorum sadece. Bu sefer, yüksek sesle. Neden böyle dediğimi de tam bilmiyorum.
Sabah toplantısı sürüyor. Pusudan konuşuyoruz. Karşı tarafın başkanını öldürmeye kalkarsan, senin başkanına da aynısını yapacaklarını hesaplaman gerekir. “Çünkü” diyor Ahmet Altan, “savaşın bir kuralı vardır. Bir mantığı... O mantığa uyarak savaşırsın.” Kuralları önemseyerek söylüyor. Haklı. Savaşların da bir denklemi var. Ve, evet, orantısı kurulup, ölçüye vurulabilen bir şey şiddet. Gazetenin sabah toplantısı, olaylar kadar, kuralların da konuşulduğu bir yer. Benimse içim eziliyor. Susuyorum. Kimsenin duymayacağı birşeyler söylüyorum susarak. Onları defterime yazıyorum: “Kuralına uygun oynanan bir oyun savaş; belki de bunun için cinnetten bin beter...”
On yıl önce, çeliğin erimesini seyrettiğim o eylül sabahında, cinnet miydi bu, savaş mı yoksa, karar verememiştim. Hatırlıyorum. Günlerce böğüre böğüre ağladım. En çok karnımdaki bebek için korkarak, ve utanarak bundan. 1370 santigrat derecede eriyormuş çelik. Hatırlıyorum. Ve 950 derecede, iki saat boyunca yandığında, bir avuç kül oluyor insan vücudu. Vücudumuz. Ne çok şey öğrendik. Ne çok cenaze gördük. Aklım hâlâ kefenin içinde benim. Denize bırakılan bir cesedin, toprağa gömülen bir cesetten dört kat daha hızlı çürüdüğünü okumuştum bir yerde. Susup, not düşüyorum: “Kül olup savrulabilmek de bir talihtir elbet...” Bu satırla defterimin sayfası doluyor. Tabutların denklemini düşünüyorum. Kül olmanın derecesini. Çürümenin hızını. Bayrağa sarılı tabutların bir bir açılmasını düşünüyorum. Kefenin beyazının toprakta kaybolduğu o ilk anı... Vedayı. Toplantı da bitiyor nihayet.
Öldürmekle barışabilmiş bir insan türü
Cebinde Fransız ve Amerikan pasaportlarıyla dünyayı dolaşıp duran, Paris’te Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi’nde çalışırken, bir yandan da okyanusun öte yakasındaki Michigan Üniversitesi’nde ders veren 1952 New York doğumlu antropolog Scott Atran için tek soruyla başlamış her şey: “Kendimden başka tür bir insan olmak nasıl bir şey olurdu acaba?”
Başka bir insan demiyor bakın, başka tür bir insan diyor; zaten beni de ilk bu sözüyle durdurdu kitap. Nedense tırtıllarla kelebekleri düşündüm. Atran'ın ABD'de 2010 sonunda yayımlanan kitabının adı, Talking to the Enemy: Violent Extremism, Sacred Values and What it Means to be Human (Düşmanla Konuşmak: Şedid Aşırıcılık, Kutsal Değerler ve İnsan Olmanın Anlamı). İnsan olmanın anlamı, diyor bakın; sadece insan olmanın. Sahiden böyle bir anlam varsa eğer, içinde sessizce ipeğimizi dokuduğumuz bir örnek kozalarımız varsa yani senin ve benim; burada bize hayattaki her şeymiş gibi ve hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bu geçici uğraşa böylesine gömülmüşken, kendimizden başka bir tür insanın da olma ihtimalini nereden bileceğiz? O türü nasıl anlayacağız? Kozasındaki tırtıl, kozayı parçalayıp giden kelebeği ne kadar görür? Bir tırtıl ya da bir kelebek, bu kısacık ömrüne dut yaprağına bırakılmış bir yumurta olarak başladığını ne kadar düşünür?
Bu yumuşak sorularıma sert cevaplar vermesini bekleyerek okudum Atran'ın kitabını. Sert cevapların, öldürmekle barışabilmiş bir insan türüne bakışımı ne denli yumuşatabileceğini bilmeden okudum. Durarak. İrkilerek. Kuralı, ölçüyü, mantığı terk etmiş bir mânâyla her satırda sarsılarak.
Mantığın bittiği yerde hakikat başlıyor
Endonezya'da, Sulawesi Adası'nın büyük liman şehri Poso'dayız. Atran “düşman”la konuşuyor; 2005'te Bali Adası'nda yirmi kişinin ölüp yüz kişinin yaralandığı saldırıyı düzenleyen intihar eylemcisinin de mensup olduğu İslamî Cemaat örgütünden otuzlu, kırklı yaşlarda adamlar bunlar. Çoğu “Afganistan mezunu” diyor kendine, çünkü hakikati de en az üzerine düşen günışığı kadar keskin olan ülkenin dağlarında yürümüşlükleri var, çünkü serde “mücahitlik” var. Atran'ın koruması Farhin onlardan biri; bir kardeşinin “şehitlik” mertebesine yükseldiği haberini aldığında gözündeki yaşı, “80’lerden beri savaşıyorum, hâlâ şehit düşemedim” diye açıklıyor. Farhin ve diğer cihadçılara üç soru soruyor Atran. Tek başlarına, birbirlerine bakmadan, danışmadan yanıtlamalarını istiyor. Bir tür test. “Eğer karşılığında size Mekke'ye tek bir Hac yapma hakkı verilecek olsa, yol kenarına bomba koymanızı gerektiren bir eylemden vazgeçer misiniz?” Çoğunluk “evet” diyor bu soruya. “Eğer onun yerine yol kenarına bomba koyma eylemi yapmanız mümkün olsa, bir intihar saldırısından vazgeçer misiniz?” Çoğunluğun cevabı yine “evet.” Ve son soru: “Eğer hayatınızda Mekke'ye yapacağınız tek Hac yolculuğunu mümkün kılacak olsa bu, bir intihar saldırısından vazgeçer misiniz?” Cevabı, tahmin ettiğiniz cevap değil. Çoğu mücahit, “hayır” diyor bu kez. Çünkü mücahitlerin dünyasında, eğer A (Hac) B'ye (yol bombası) tercih ediliyor, B de C'ye (intihar saldırısı) yeğleniyorsa, A illâ ki C'ye tercih edilecek değil. Çünkü bir tür insanın alıştığı mantık işlemiyor bu âlemde; davranış kurallarını bir başka tür insanın "ahlakî mantığı" belirliyor ve Atran, kitabında gösteriyor ki, siz ancak o “mantıksız” kurallar evrenine girmeyi başardığınız ölçüde, bu insanların hakikatini anlamaya başlıyorsunuz.
Bu evrende, Atran'ın uzun söyleşilerden ve ortak hayat tecrübelerinden süzdüğü kadarıyla, bize muğlak ve bazen birbiriyle tutarsız gelebilecek hedefler var; denemeyanılma usulüyle sürekli yenilenen pragmatik davranış kodları var; genişliği ve sınırları devamlı değişen bir grubun katı “ahlakî” iç dinamikleri ve grup üyeleri arasındaki bağların med-cezirli bir derinliği var. Tarifi zor bir akışkanlık bu; Atran'ın deyişiyle bir nevi “organize karışıklık” ortamı.
Dava için değil, birbirleri için ölüyorlar
Atran'ın, Sulawesi'deki “terörist” kamplarındaki izlenimlerini, İsrail ve Filistin'de dört bin kadar eylemciyle yaptığı anketi, Afganistan'da ve Avrupa'da El Kaide hücrelerinde mümkün olduğu kadar çok can alarak “şehit” olacakları güne hazırlanan genç adamlarla sabırlı ve samimi sohbetlerini biraraya getirerek yazdığı beş yüz altmış sayfalık Talking to the Enemy, inançları adına şiddet uygulayanlarla ilgili fikirlerinize tutunup kalarak okuyabileceğiniz bir kitap değil. İşe, başta Amerikan devleti olmak üzere, küresel müesses nizamın bütün merkezlerinin yıllardır sorduğu "İntihar eylemcisi kimdir" sorusunu tersyüz ederek başlıyor Atran. Ona göre, “kim” değil sorulması gereken soru; “nasıl” demeliyiz, “niçin” demeliyiz. Zira herkes, yani senin gibi, benim gibi kozasında ipek dokuyan tırtıllar, yani bizim türümüz, hepimiz bir gün ölmeyi ve öldürmeyi göze alabiliriz. Biz de bir gün kozamızı parçalayıp, uçabiliriz. “Zira,” diyor Atran, “sabit bir tipolojisi yok bunun, bütün iddiaların aksine, intihar saldırganlarının bir kimliği, önceden belirlenmiş bir türü yok. Daha ziyade bir evrim yaşıyor onlar. Mesele, bu evrimin nasıl gerçekleştiğinde; kimin kimi öldürdüğünden ziyade, niçin öldürdüğünde işin sırrı...”
Atran'ın ipuçlarını en başta verdiği hakikat, kitabı okurken giderek etleniyor, kemikleniyor, huzursuzlanmış yabani bir hayvan gibi sık ve ıslak nefeslerle solumaya başlıyor sayfaların içinde. Rahatsız edici bir hakikat bu. Tedirgin oluyorsunuz.
“İnsanlar öyle basit bir dava uğruna ölüp öldürmüyorlar. İnsanlar birbirleri için ölüyor, birbirleri için öldürüyorlar.”
İntihar eylemcisinin profili adına bugüne dek ne işitip okuduysanız, unutmaya davet ediyor sizi Atran: “Teröristlerin, hayatlarını terorizme adamaları genelde intikam hırsıyla dolu oldukları ya da vicdansız, yoksul ya da eğitimsiz oldukları için değil; kendilerini aşağılanmış hissettiklerinden ya da özgüvenleri olmadığındam hiç değil; çocukken beyinleri radikal dincilikle yıkandığından, intihara meyyal olduklarından değil; cinsel tatminsizlikten ya da cennette hûrilerin kendilerini beklediğine inandıklarından da değil...”
Peki niye öyleyse? Atran'a göre, intihar eylemcisinin yolu nihilizmin mahallesine uğramıyor hiç; aksine, aşırı ahlâkçılıktan ve yanlış yerde bile olsa adaleti aramaktan geçiyor. Velhasıl, komünal bir yol bu, cemaatçi bir yol. Sigara içmek gibi, hattâ obezite gibi, öğrenilen, öykünülen ve ancak belli bir grup dinamiği içinde hoşgörüldüğü ya da övüldüğü müddetçe devam ettirilebilen bir hayat biçimi. Atran karısı, sevgilisi, çocuğu, mesleği, işi, düzeni, görünür bir geleceği, parası, bilgisi, fırsatı olan müstakbel intihar eylemcileriyle konuşurken, siz de yavaş yavaş anlıyorsunuz bunu. “Yalnız kurt” değil onların çoğu; toplumlarının safrası, çöpü değiller; değersiz hissettikleri için değil, kendilerince kutsal ve ahlakî bir görevi bütün varlıklarını ortaya koyarak, birbirleri, aileleri, toplumları ve gelecek nesiller adına üstlenebilecek kadar kararlı olabildikleri için böyleler.
Ve belki en önemlisi de, bize bu kadar benzemezlerken bize bu kadar benzedikleri için, onlar da kelebek olmadan önce dut yaprağına bırakılmış birer yumurta oldukları için anlıyorsunuz ki, pekâlâ konuşabiliriz onlarla, konuşmalıyız. Atran konuşuyor. Mantığın, sözün bitmiş göründüğü yerlerde, bitmediğini sadece şekil değiştirdiğini bilerek daha çok konuşuyor.
Kitabın sonlarına doğru, Amerika'da İç Savaş’ın muzaffer lideri Abraham Lincoln'ün o çok meşhur diyalogunu hatırlatması boşuna değil. Lincoln, Güneyli isyancılarla savaşırken, onlara büyük sempati ve nezaketle hitap ettiği bir konuşması sonrasında, yanına gelip “Ne yapıyorsunuz, düşmanlarınızı yok edeceğinize onlarla samimi konuşmalar yapıyorsunuz” diyen kadına tek cümlelik bir cevap verir: “Neden öyle diyorsunuz hanımefendi; düşmanlarımı dostum yapabildiğimde, onları yok etmiş olmuyor muyum zaten?” Bu cevabın “naifliği,” alaycı bir tebessüm konduruyorsa eğer yüzünüze, Atran'ın kitabını okuyun derim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012