Yasemin ÇONGAR
Devletin karakollarını beklerken, üniformaları içinde gencecik ölen oğullarının acısıyla yere kapaklanan anaların ülkesinde, başka analar da dağda bekleyen gerilla kıyafetli oğullarının, devletin bombardımanından sağ kurtulması için dua ediyordu dün.
Bense bu “bölünmüş” ülkenin başkentindeydim.
Ankara’da sarı sonbaharın kışa “kışt” deyip, demini sürmek üzere geri döndüğünü haber veren pırıltılı bir sabah. Başbakanlık Konutu’nun daha ziyade yabancı konuklara verilen yemeklerde kullanılan upuzun salonunda upuzun bir masa; bir ucunda oturunca diğer uçtakilerin yüzünü ancak hayal meyal seçebiliyorsunuz, o kadar uzun. Odaya sarı renk hâkim, sonbahar sarısı değil ampul sarısı; içeriye gün sızmıyor. Gazeteciler, televizyoncular, patronlar, yöneticiler masada yan yana dizilmiş; hâkim renkleri lacivert. Taraf ekibi olarak toplantıya en son biz varıyoruz ve adımıza ayrılan yerlere geçtiğimizde, Enerji Bakanı’nın düşlediği gibi ta sabah namazından itibaren hummalı bir mesai yapılmışçasına, odanın şimdiden sıcak ve havasız olduğunu farkediyorum. Oysa daha Başbakan gelecek, yarım saat kadar konuşacak, sonra“off-the record” yani bir bakıma “basına kapalı” yapılan bu “basınla toplantı,” karşılıklı soru-cevap ve fikir beyanıyla kemiksiz iki saat daha sürecek. O salonun daha ne çok ısınacağını, salon ısındıkça havadaki oksijenle birlikte, beyinlere giden kanın da ne kadar azalacağını, varın siz tahmin edin.
Peki, bu hararete değdi mi?
Sonunda Başbakan’ın “tam katılımlı” olduğu için davetlilere teşekkür ettiği toplantıda, barış adına, barışın dilini kurmak ve kullanmak adına, kanı durdurmanın yolunu bulmakta medyanın neler yapabileceğini tartışmak adına yeni, yapıcı, yaratıcı bir fikir ortaya atıldı mı? Hayır. Kısa ve net. Davet sahiplerini de, diğer katılımcıları da “samimi” bir anlarında yakaladığınızda, bu soruya farklı bir cevap vereceklerini pek sanmıyorum.
Ama böyle toplantıların her şeye rağmen bir yararı var. Hükümet yetkilileri ve gazeteci milleti ne zaman“medya” konusunu görüşmek için biraraya gelseler, gazeteci milleti aynaya bakıyor aslında; hükümet değil ama medya hakkında, yani kendisi hakkında yeni baştan fikir ediniyor.
Dün de öyle oldu,“salonda kalmak üzere” konuşulanları salonda bırakarak şunu söyleyebilirim ki, Başbakan’ın “halkın bilgilenme hakkı ve gazetecinin bilgilendirme görevi ile PKK’ya propaganda imkânı tanımak arasındaki çizgiye dikkat edilmesi” yönündeki tavsiyesinden ziyade, gazeteci milletinin kendi kendini sansür etme konusundaki gönüllülüğüne şaşırdım ben. Medyayı daha da “tektipleştirecek” yöndeki tekliflerin hükümetten çok medyadan gelmesinde, insanın nefesini kesen bir şey vardı hakikaten. Belki de oksijen azlığı havalandırmanın yetersizliğinden değil,“Şu Karayılan röportajlarını yasaklamamız gerekmez mi” ve “Böyle saldırılar sonrasında bizden nasıl bir yayın yapmamızı talep ediyorsunuz” türünden sorular sormayı kendisine reva görebilen meslektaşlarımızın toplantıda “yeter sayı”ya ulaşmasındandı. Gazeteci milleti olarak aynada pek güzel görünmüyorduk velhâsıl. Bu yazdığımı, asıl muhatapları üzerlerine alınmayacaktır haliyle; istisnalar da darılmasınlar, herkes kendini biliyor.
Karayılan gibilerle konuşmak
Başbakan, toplantıda yaptığı bir kıyaslamayı daha sonra basın toplantısında da dile getirdiği için, bu kıyaslamaya ilişkin “salondan” birkaç cümle aktarmakta sakınca yok. Erdoğan, Britanya’nın IRA, İspanya’nın ETA şiddetiyle ilgili tecrübesinden, hem siyaset hem de medya açısından alınacak dersler olduğunu düşünüyor. Kameralar önünde “Kapalı toplantıda da söyledim” diye aktardığı şu söz Margareth Thatcher’a ait: “Propaganda terörün oksijenidir.” Erdoğan, bu sözden yola çıkarak, Britanya’da IRA’nın sesini kısmak, IRA sözcülerinin medyada kendilerini ifade etmelerini engellemek adına kesin bir sansür uygulandığını düşünüyor olabilir.
1990’ların ilk yarısında, IRA şiddetinin şahlandığı dönemde, ben Londra’daBBC ’de çalışıyordum. Doğrudur; 1988’de Muhafazakâr hükümetin aldığı bir karara istinaden, IRA ve Sinn Fein dâhil toplam 11 cumhuriyetçi örgütün medyada yer alma imkânı kısmen kısıtlanıyordu. Mesela Sinn Fein lideri Gerry Adams’ın bir açıklamasını yayınlamak istediğinizde, bu sözleri Adams’ın sesinden değil, ancak bir aktörün, bir dublörün, bir muhabirin sesinden verebiliyordunuz.
1985’te, Ulster cumhuriyetçilerinin bir başka liderine, şimdinin İrlanda Cumhurbaşkanı adayı Martin McGuiness’e de yer veren bir belgesel, hükümet baskısına boyun eğenBBC tarafından yayından kaldırılmış, yönetimin yasakçılığını protesto edenBBC çalışanları da 24 saat grev yapmıştı. Adı üstünde “Britanya Yayın Kuruluşu”nun yöneticileri “resmî” kriterleri gereği sansüre daha meyyaldiler ama muhabirler ve tabii “özel” medya bu sınırları hep zorladı. Ne de olsa,ITV televizyonundan Peter Taylor’ın, hem de Britanya Ordusu’nun Derry’de 13 Kuzey İrlandalıyı öldürdüğü Kanlı Pazar’ın ertesi günü, IRA’nın Derry Tugay Komutanı ile söyleşi yapması gibi vakıalarla dolu bir gazetecilik geleneğinden söz ediyoruz. Sonuçta, IRA-Sinn Fein merkezli yayın kısıtlamasının ömrü beş yıl oldu. Bugün bu döneme ilişkin sayısız medya araştırmasına bakarsanız, Kuzey İrlanda Barış Süreci’nin sansür sayesinde değil, sansüre rağmen, sansür delinerek ilerlediğini göreceksiniz; Britanya halkı bir bütün olarak, Ulster’daki sorunu anlayıp, meselenin boyutunu daha iyi kavradıkça, silahların yerini sözün alması da kolaylaştı çünkü.
Dünkü toplantı ışığında, ilgilisine küçük bir notla bu faslı kapatacağım:
Ben PKK şiddetinin bugün bir zorunluluktan değil, tercihten kaynaklandığını ve bunun sadece akıttığı kan nispetinde değil, siyaseti ve çözümü ötelediği nispette de “ahlâksız” bir tercih olduğunu düşünüyorum. Asker öldürerek de, gerilla öldürerek de, hamile kadın öldürerek de, sonuçta hep aynı kan havuzunu büyüttüğümüze inanıyorum. Taraf , bu topraklarda artık hiçbir çocuğun öldürülmemesi, bu memleketin artık hiçbir yerinden kanamaması için bir gazetenin yapabileceği ne varsa yapmak isteyen, bunu kendince her gün deneyen bir gazete. Bu çabaya uygun düştüğü, toplumu bilgilendirmemize, süren çatışmaların neden sürdüğünü ve nasıl bitirilebileceğini anlamamıza yardım ettiği sürece de, bu çatışmanın her yerindeki herkesle görüşürüz ve bunu yayımlarız. Bir gazeteci, bilgilendirme ile propaganda arasındaki çizgiyi düşünerek, hissederek, sorgulayarak gazetecilik yapar. İşinin doğası budur. Toplumun bilgilenme hakkı ise çok taraflıdır, propagandadan korunma hakkı da bir bütündür. Gazeteci, örgüt propagandasının aracı olmamaya gösterdiği özeni, devlet propagandasının aracı olmamaya da gösterir; devletin de, örgütün de gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya dönük bir habercilikten ise sadece yüzünden utananlar korkar.
Fehman Hüseyin hedef mi
Ankara’nın tuhaf bir havası var; her haber cümlesinin içinde “ölüm” geçen bir günde, en“ümitsiz” İstanbul gazetecisine bile telefona sarılıp kulisleri yoklama hevesi verebiliyor. Ben de şimdi bu satırları yazdığım dönüş uçağını beklerken, bir yandan sınırötesi harekâta ve Neçirvan Barzani’nin Ankara temaslarına ilişkin haberleri ekrandan izleyip, bir yandan da telefonda yakalayabildiğim herkese, “Ne oluyor” diye sordum.
PKK’nın Çukurca ve Yüksekova saldırıları ertesinde, başkent bürokrasisi ile merkezî siyasetin en temel saptamalarını şöyle sıralayabilirim:
1. PKK, bu saldırıların görünür“başarısına” rağmen artık eski PKK değil. Çok sıkıştı ve bir tür intihara girişti.
2. Bu “intiharın” kararını PKK’nın içindeki Suriyeliler veriyor. Esad rejiminin yıkılma ihtimali ile, PKK’nın daha fazla şiddete yönelmesi arasında net bir ilişki var.
3. Bu ilişkide Fehman Hüseyin adı öne çıkıyor. Ankara, son eylemlerde PKK’nın Suriyeli komutanının parmak izini görüyor ve bana öyle geldi ki, şu anda, en önemli hedeflerinden biri olarak da Hüseyin’i seçmiş durumda.
4. Irak Kürtleri ile Ankara arasındaki diyalog hiç bu kadar sıkı olmamıştı. Başbakan’ın çağrısı üzerine derhal Ankara’ya gelen Neçirvan Barzani’den, Erbil’in devreye girmesi, peşmergelerin PKK’nın hareketini kısıtlamaya yönelik aktif rol üstlenmesi de istendi. Mesud Barzani, PKK’ya öfkeli ve bu öfkesini çeşitli biçimlerde göstermeye hazırlanıyor.
5. Ankara ile Erbil, Suriye Baas’ının PKK’yı kışkırttığı konusunda da hemfikir. PKK’lılar Esadçı bir profil çizerken, Irak Kürtleri ve Erdoğan hükümeti, Esad’ın günlerini sayıyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında…
5.12.2013 - Müminlerle âlimlerin demokratlığı ve matematikten boşanan fizik
24.09.2013 - Erdoğan'ın yeni danışmanı, şaka değil
27.07.2013 - Abdellatif Kechiche: Hiçbir devrim, cinsel bir devrim olmadıkça tamamlanmaz
29.05.2013 - Sıradan bir 'tanrı'nın olağanüstü kitabı: Son Oyun
1.04.2013 - Duvarlarınıza fazla güvenmeyin
8.12.2012 - Makinenin hakikati, insanın zehri
1.12.2012 - Ben bu işi hepinizden daha iyi yaparım
17.11.2012 - Birinci hazin şahıs ve komşu çocukları
10.11.2012 - Ölümün içinden hayatı doğurarak...
3.11.2012
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
İbrahim Gül
Yazdıklarınızın hepsi gerçek. Elinize emeğinize sağlık doğruları yansıtmışsınız...
Ad Soyad Giriniz...
yazdıklarının topu yalan.....