Yavuz BAYDAR

Yavuz BAYDAR
Yavuz BAYDAR
Tüm Yazıları
Uyarılar haklı çıktı ve sıra CHPye geldi
28.11.2019
687

 ''En çok hayıflandığım konulardan biri şöyle dişime göre bir ana muhalefet bulamayışımdır.''

Geleneksel Salı TBMM toplantısında eski formuna geri dönmüştü Cumhurbaşkanı Erdoğan... Alkış kıyamet arasında gümbür gümbür daldı konuşmaya, nasıl olsa top ayağına gelmişti, CHP ile oynaya oynaya, alay ede ede bitiremedi, hızını alamayıp lafı Mansur Yavaş'a, Ekrem İmamoğlu'ya da getirdi, tam da beklendiği gibi 'bunlar şehirleri yönetemiyorlar, yönetemeyecekler' diye çomağını arı kovanına soktu ve yukarıda okuduğunuz o ustura gibi alaycı ifadesi ardından lehine atılan sloganları dinledi.

Keyfinin yerine gelmesinde haklı mı Erdoğan? Haksızdır demek mümkün değil. Meslek hanesinde maalesef 'gazeteci' yazan birtakım tuhaf tiplerin başrol üstlendiği, hemen ardından Muharrem İnce'nin sahneye heyecanla daldığı şu en son ''Saray'a CHP'li Kaçırma'' parodisi, yerel seçimlerde şahsına yaşatılan yenilgiye rağmen hala siyasette rakipsizliğini gösterdiyse, Erdoğan keyiflenmesin de kim keyiflensin?

Seçimlerden bu yana yedi ay geçti, üzerinde 'her şey çok güzel olacak' yazan, o zamanlar muhaliflerin önemli bir kısmını heyecanlandıran balon uçtu gitti, ufukta kayboldu. 

Erdoğan kısa süre bekledi, sonra yeniden siyaset mühendisliğine geri döndü, el altından temaslarla ve meşru sebebe dayanmadığını bile bile tetiklediği savaşla muhalefet ittifakını etrafına toplayarak çatlattı, sersemletti ve yukarıdaki lafının da simgelediği gibi yeniden kamusal söylem üzerinde tam hakimiyet kurmuş oldu. 

Keyfi bundan.

O keyifli olabilir de, durum memleket ve ahali açısından, Türkiye'nin istiflenerek bir dağ halini almış olan problemleri açısından son derece vahim. 

Değişmeyen ve değişmeyecek olan hakikat bu.

Konu benim mizahi bir dille podcast'in NAR'da iç yüzünü çözümlemeye çalıştığım sözde 'gazetecilik' ile, o rezillik ile ilgili değil. Yoksa, ilk 24 saat içinde kendileri bizzat haber nesnesine dönüşmüş olan Rahmi Turan ve Talat Atilla isimli 'gazeteciler', ne derece karanlık bir manipülasyona - bilerek veya isteyerek veya tam tersi - hizmet ettiklerini yeterince ifşa etmiş oldular. Sanmayın ki, rezil oldular, asla. 

Malumunuz Türkiye'de her şey olursunuz ama rezil, asla. 

Dolayısıyla onların zihin kirleten kayıkçı kavgasını bir yana bırakalım.

Esas mesele şimdi CHP'yi de içine çekmekte olan 'derin girdap'.  

Öyle anlaşılıyor ki epeydir Ahval'de de uyardığımız üzere, 'eski devlet' merkezli, işletim tarihi 16 Nisan 2017'de güncellenmiş olan 'eski düzeni yeniden inşa' operasyonunda sıra, HDP'ye uygulanmakta olan 'belini kırma' hamleleri paralelinde CHP'ye gelmiş durumda.

Son ''Saray'a CHP'li Kaçırma'' manipülasyonunun başı sonu sözde 'gazetecilik' ile sınırlı bir salaklık silsilesi olmadığı da iyice anlaşılmış bulunuyor. 

Olmadığının en önemli işareti, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin 22 Kasım'da yaptığı 'derin' açıklamada gizli.

Ne demişti Bahçeli?

Birincisi, (önemli noktaların altını ben çizdim) şunu:

''Kim ne yaparsa yapsın ne söylerse söylesin hangi ayak oyunlarına heves ederse etsin 2023'e kadar Türkiye'nin kararlı duruş ve tutumu zaafa uğramayacak, hedeflerden sapma gösterilmeyecektir. Bu konuda söz birliği, güç birliği, irade birliği çok açıktır, tartışmasızdır. Türkiye'yi kaos ve kargaşaya sürüklemek için iştah ve izansızlıkla bekleyen çevrelere fırsat verilmeyecektir. Görüşümüz nettir. Milletvekili genel seçimleri zamanında yani 2023 yılının Haziran ayında yapılmalıdır. Bundan tavizimiz düşünülemeyecektir. Görünen odur ki AK Parti'ye hakim olan görüş de memnuniyetle ifade ediyorum ki, bu şekildedir."

İkincisi de, şunu:

''CHP Genel Başkanı uzun zamandır zıvanadan çıkmış, zırvada rekorlar kırmıştır. Kontrolü hepten kaybetmiştir. Normal zamanında yapılacak genel seçimleri öne çekmek amacıyla muhtelif ülkelerdeki muhalefet yöntemlerini sert ve hakaretamiz bir üslupla Türkiye'ye taşımıştır. Bütün ikazlara rağmen üslup ve dilini düzeltme gereği duymamıştır. CHP Genel Başkanı resmen savrulmakta, karanlıkta sürüklenmektedir. Bu nedenle kriz çıkarma, toplumsal kargaşa ve çatışma yaşayan ülkelerin buhranlarını Türkiye'ye yansıtma hususunda özel ve kahredici bir mücadelenin içindedir. CHP Genel Başkanı milli güvenliğe tehdit bir duruma gelmiştir. Türkiye'de can ve mal güvenliği olmadığını hezeyanla ifade ederek nasıl bir çukurun içine düştüğünü ispatlamıştır. Kılıçdaroğlu yoldan çıkmış, Türkiye'yi uçuruma itmek için pusuya yatmıştır."

Bir siyasi parti liderine ait, alışılmışın çok ötesine taşan, devletin 'iç sesini' yansıtan, yenir yutulur sözler değildi bunlar. 

''Söz, güç, irade birliği...''

''CHP lideri milli güvenliğe tehdit haline geldi...''

Yaşananları bu çerçeve, bu bağlam içinde değerlendirmedikçe CHP'yi derin girdabın öznesi kılan süreci anlayamayız. 

Bilemiyorum, CHP kurmaylarının vicdanlı, sorumluluk sahibi, kendisini kurumun üstünde görmeyen, aklı başında, dertli kesimi bu süreci ve Bahçeli'nin sözlerinde su yüzüne vurmuş derin stratejiyi doğru okuyor mu?

Şüpheleri varsa son birkaç yıldır Cumhuriyet Gazetesi'nde yaşanan süreci, üzerinde kurulan başarılı komploları hatırlamalarında yarar var. 

Var, çünkü benzer ve daha kapsamlı bir senaryo söz konusu. 

CHP içinde yuvalanmış bazı geleneksel 'derin' unsurların iyice harekete geçtiği, bunların  her şeye rağmen çoğulcu bir yapıya sahip kalabilmiş partiyi de tektipleştirerek yeni Türkiye düzenine ayarlı hale getirmeye çabaladığı anlaşılıyor.  

CHP liderliği ormana bakmak yerine ağaçlara takılı kalırsa, liderlik odaklı ve kararlı bir nitelik kazanmazsa bu projenin başarıyla sonuçlanması kuvvetle muhtemel.

Bu şarampolden çıkıp çıkmamak, toparlanarak Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin 'keyfini kaçırmak' elbette ki CHP'lilerin elinde. 

Kararı verecek olanlar da, veya kararsızlıkla (TBMM'de maaşlarını almaya devam ederek) AKP-MHP ittifakının ve onun gizli yedeği haline gelmiş bulunan İYİP'nin elinde oyuncak olmasına 'devam' diyecek olanlar da CHP'liler.

Onlar kendi durumlarını masaya yatıradursunlar, durumu anlamaları için CHP seçmenine şu saptamaları da ekleyerek bitireyim:

  • Bahçeli haklıdır: AKP-MHP iktidarı (16 Nisan 2017'de işletim sistemi güncellenmiş olan) Yeni Milliyetçi Cephe'nin en az 2023'e kadar öyle veya böyle 'beka'sında son derece kararlıdır. Bu iktidarın seçimle gideceği bile şüphelidir.

  • Bile isteye eski zorba elit düzeninin geri dönmesine canla başla yardımcı olmuş sözde laik-demokrat 'kullanışlı aptallar'ın önemli bir rol üstlendiği bilgi kirliliğinin aksine, 2013'ten bu yana, 'derin devlet' zihniyet ve kadrolarıya Ankara'ya yeniden hakim olmuştur. 

  • Ama bu kez durum farklıdır: 15 Temmuz-16 Nisan sonrasında bürokrasi kadrolarında yaşanan büyük tasfiyeden CHP de payını aldı. Şekillenen yeni devlet şemasında Dinci-Milliyetçi-Tecritçi kadrolar kilit noktalarda. Bunlar CHP'yi de kazımak istiyorlar, uzlaşmaz görünüyorlar.

  • Yeni dizayn Türkiye'nin 'güvenlik' öncelikli, yurttaşın devlet karşısında sessiz ve hizmetkar kılındığı, Kürt azınlığın iyice paryalaştırılacağı; hak ve özgürlük taleplerinin ayrım gözetmeden ezileceği, siyasi çoğulculuğun ise sadece göstermelik bir düzeye indirgendiği bir 'çiftlik ülke' tasavvuru üzerine kuruludur. 

  • 2013 sonrası devlet katmanlarında yeniden hakim olan güç odakları, baskıcı devlet ideolojisinin tartışılmaz üstünlüğünü kurmaya (ki çok az kaldı) ve yaşatmaya kararlıdır.

  • Kürt ağırlıklı Güneydoğu illerinde seçmenin özgür oy iradesini fiilen lağveden, HDP'nin siyasi temsil gücünü 'etnik temizliğe' tabii tutan uygulama bu projenin parçasıdır.

  • Ama yetmeyecektir. Adına faşizm deyin veya demeyin, bu tür çoğunluk tasvibine dayalı bir düzen kurma girişimi, bünyesinde demokrat muhalefet özünü barındıran merkez partileri de eşyanın tabiatı ve kendi iç mantığı gereği budama, kol kanadını kırma veya içeriden fethederek yeni sisteme bağımlı, razı ve uyumlu hale getirmeye de yönelecektir. CHP'yi hedef alan, içindeki devletçi ve konformist kimi kadroların da desteğini alacağı anlaşılan, partiyi kırılgan kılan esas tehlike buradadır.

  • Seçmeni bu partiyi gerçekten demokrat, özgürlükçü, hukuk mücahidi bir yapıya dönüştürebilir mi? Bu da seçmenlerin üzerinde düşünmesi gereken bir konu.

  • Son Saray-CHP hadisesi de Türkiye'nin derinleşen sistem krizinin bir diğer semptomudur. Hiçbir şey yapılmazsa, 'armudun sapı, üzümün çöpü' diye etrafa bakılıp durulursa, peşinen söyleyeyim, CHP seçmeni bugünleri dahi arar hale gelecektir. 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar