Yavuz BAYDAR
Ankara’da şu anda en hayati kaygısı “beka” olan müflis savaş lobisinin Suriye ve Libya olmayınca Yunanistan’ı gözüne kestirerek iç tribünlere yönelik olarak geliştirdiği yapay krizin, memleketteki muhtelif kesimlerin bir kısmında ürettiği kollektif fetih hezeyanını da, iktidara muhalif kesimlerdeki kollektif dumur halini de anlayalı epey oldu. Ama insan yine de hayret ediyor. Aklı başında sanılan, esasen kimyaları ne Erdoğan ile ne de AKP ile barışmış bazı mütekait Türk diplomatları da devrede ve Türkiye’nin “tezlerinde” ne kadar haklı olduğunu anlatma derdindeler.
Yeni bir “Türk’ün Türk’e propagandası” vakasıyla karşı karşıyayız, kısacası.
Erdoğan’ın epeydir başarılı bir şekilde “kurumsal temizliğe” tabi tutarak kendisine benzettiği Dışişleri’nin eski mensuplarından - hepsi değil, çünkü susanlar susmanın bu garip dönemde bir erdem olduğunu biliyorlar, bir kısmı da korkuyor - kimileri, canla başla Yunanistan’ın Türkiye’yi nasıl da denizde daracık bir yere sıkıştırdığından, “şımarıklığından”, Batılı ülkeleri bir kez daha kandırmasından dem vuruyor, 'Reis'e akıl veriyorlar.
Haklı tezleri anlatmak için AB ülkelerine heyet filan göndermeli anlatmalıymış. Efendim, kısa adı UNCLOS olan BM Deniz Sözleşmesi’nin 121’inci maddesi çok kötü yazılmış, Türkiye bu sözleşmeyi imzalamamakla haklıymış, UNCLOS tüm ülkelerin katılımıyla güncellenmeliymiş.
Dumur, dedim. Mevzunun bir de AKP-MHP rejimi muhalifi, CHP’nin de solunda yer alan kesimlerdeki ele alınış biçimi var. Bu kesimlere göre bütün bu kriz emperyalizmin, neo-liberalizmin ürünü ve de dış güçler iki ülke halklarını karşı karşıya getirmek istiyorlar. Yani ihtilafta taraf olan iki ülke, bu görüşe göre sorumluluğu ve “kabahati” üstelik ikisi de dış güçlerin maşası olduklarından eşit paylaşıyorlar.
Gerçeklikle alakası yok tabii. Keşke bu kadar basit olsaydı demek mümkün değil, esasen meseleye bakışı bu kadar karmaşıklaştırmaya gerek yok, demek lazım. Tarih iki demokrasinin birbiriyle savaşa tutuştuğunu göstermemiştir. Bu ihtilafta da bir tarafta işleyen bir demokrasi ve hukuk devleti var, diğer tarafta ise gözünü kin ve kan bürümüş, çatışma tutkusuyla kabına sığmayan, hukuku ayaklar altına almış, sanayisi her geçen gün biraz daha militarize olan, faşizan bir rejim. İkincisi çatışma zemini hazırlığında pro-aktif davranıyor, ikincisi ise kaygı içinde reaktif konumda, tedbirler alıyor. Türkiye’de pompalanan propagandanın aksine, daha geçen sonbahara kadar Yunanistan’da bırakın silahlanmayı, savunma bütçesine ayrılan dar pay konusunda, askeri teçhizatın eskiliği konusunda milliyetçi muhalefet habire söylenip duruyordu, hükümetin derdi ise iç piyasayı canlandırmaktı. Silahlanmayı - Türkiye değil, dikkat - Erdoğan-Bahçeli rejimi tetikledi. Etki ve tepki.
Peki ya halklar? Elbette çoğunluklar barıştan yana. Hele Yunan tarafında. Ama unutulmasın ki, Türkiye’deki işsizlik ve din-militarizm güdümlü çarpık eğitim, iktidarı hala destekleyen ve silahlı bir çatışmadan kendisi için medet uman kitleleri potansiyel barut fıçısı olarak tutuyor. Bir barış projesi olan AB’yi kaygılandıran bir diğer konu da halklar arasındaki bu eğilim asimetrisi. CHP’nin solundaki romantik kesim, memleketteki kara kalabalık içindeki bu çirkin ve tehditkar gerçeği görmezden mi geliyor?
Her neyse. Erdoğan alerjili mütekait diplomatlara dönelim. Gerçi onların hiçbirini “monşer” diye Erdoğan zerre kadar ciddiye almıyor ama biz almalıyız. 'Monşer'lerin söyledikleri var, söyleyemedikleri var. Söylediklerinin içinde, parmak basılmış gerçekler de var. Mesela, Kıbrıs konusunun mevcut krizdeki “arka plan” rolünde elbette ki haklılık payını kimse yadsıyamaz. Kıbrıs’ın bir “derin ihtilaf” ülkesi olarak, tüm çözümsüzlüğü ile birlikte aynen AB’ye ithal edilmesi, AB’nin en büyük hatasıdır. Bu tamam.
Ama meselenin sadece bir boyutu bu.
Bir de bitmek bilmeyen Ege mevzuu var. Ve bunun Kıbrıs ile alakası yok. Ayrıca Ege krizi Yunanistan için sadece kıta sahanlığından ibaret değil; hava sahası, FIR hattı, sivil ticaret, adalar ve kayalıklar. Bütün bu konuları olanca açıklığı ve nesnelliği ile dış politikanın bir numaları uzmanı Prof Baskın Oran anlattı Ahval’e.
Onların değindiği konular arasında haklı olabilecekleri en önemli nokta, Meis’in özel durumu. “Monşer”ler bunda haklılar. Ama bu konuya değinirken, Yunanistan’ın Meis karasuları konusunda müzakereye açık kapılar bıraktığını neden söylemiyorlar? Yunanistan’ın İtalya ile yaptığı en son İyonya adaları anlaşmasında her bir ada için tek tek uzlaşma aradığını ve bulduğunu biliyoruz. Bunu Türkiye ile yapmayacağını kim iddia edebilir?
Kaldı ki, neden hiçbir diplomat bir olası savaşın Türkiye’ye nasıl bir felaket getireceğinden bahsedemiyor?
Türkiye’de 'monşer'lerin de savaşçı iktidara gönüllü yardım etmeye başladığı bugünlerde dikkat edilmesi gereken ve “söylenmeyen” iki nokta var.
Türkiye ile Yunanistan arasında 1999’dan 2016’ya kadar süren, dışişleri düzeyindeki, gayet medeni “istikşafi” (tespit ve teşhis amaçlı) görüşmeler neden kesildi? Bu sorunun cevabını veren, Türk toplumuna açıklama yapan bir Allahın kulu eski diplomat yok. Anlatsalar ve müzakere masasına derhal geri dönmenin önemini vurgulasalar, barış ve diyalog ortamına, yatışmaya belki de katkıda bulunacaklar.
Denilebilir ki, Ankara önkoşulsuz masaya oturmaya hazır olduğunu söyledi. Ama uluslararası ortamda, hele söz konusu olan uyuşmazlık çözümü ise, kimse yutmuyor. Dış dünya, Türkiye’nin 2019 başındaki kapsamlı Mavi Vatan tatbikatı ile Doğu Akdeniz’de kendi Soğuk Savaş’ını ilan ettiğinde - Katar ve Azerbaycan dışında - hemfikir.
Mevcut kilitlenmenin aşılması için üçüncü taraf arabuluculuğu gerekse de, gerekmese de, Ankara’ya verilen mesaj açık: Krizin temel tırmandırma unsuru tek taraflı olarak başlattığınız sismik araştırma ve savaş gemisi refakati olduğuna göre, masaya oturulması için bunları durduracak, moratoryum ilan edeceksiniz. Hem sismik tarama yapıp diğer tarafı irite edeceksiniz, hem de masaya oturtup bu fiili durumu da bizatihi müzakere unsuru haline getireceksiniz. Olmaz.
'Monşer'lerimizin söyleyemediği işte bu, sevgili okurlar. Tabii dahası da var: Onlar Erdoğan ve Bahçeli emrindeki gemilerin Doğu Akdeniz’de esasen gaz veya petrol değil, kullanışlı bir savaş aradığını da mesleki tecrübeleri icabı biliyor olmalılar. Aksi mümkün değil.
Bildikleri daha acı bir gerçek de var: Yıllar boyu hizmet ettikleri, artık fiilen kadük kalmış Dışişleri’nin merceğiyle baktıklarında, son 10 yılda hata üstüne hata yaparak tamamen tükenmiş, bölgede yapayalnız kalmış ve 'beka'sı bakımından geriye saymakta olan bir iktidarı görmüyor olamazlar. Erdoğan rejimi için frene basıp geri vitese almaktan başka bir çare kalmadı. Dolayısıyla, mütekait diplomatlarımızın yapması gereken şey, bataklığın ortasında gecikmiş bir haklılık iddia etmek değil, bu iktidarın göz koyduğu pis bir savaşın çıkmaması için ses çıkartmak. İş artık bu noktada: Ortada bir canavar dolaşıyor ve bölgede herkes onu etkisiz kılma kaygısında.
Konu yeterince ağır. O yüzden son sözü 1968 kuşağının bir barış ikonu olan, Pink Floyd eski gitaristi David Gilmour’un Meis’e adadığı besteye bırakıyorum. Tüm savaş çığırtkanlarına cevap olsun. Anlarlarsa tabii.
Yazarlar
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAk Parti içinde üç grup var ve Erdoğan sonrası için mücadele halinde mi? Güldürmeyin beni… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHapishaneler artık iktidar teknolojisi üretmiyor 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTAvni Akyol’a Ayıp Ettiniz… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
10.11.2021
2.08.2021
13.07.2021
6.05.2021
28.04.2021
24.01.2021
20.01.2021
5.01.2021
25.12.2020