Yüksel TAŞKIN

Yüksel TAŞKIN
Yüksel TAŞKIN
Tüm Yazıları
Yanlışa, yanlış diyememek!
14.01.2014
1874

 HSYK düzenlemesiyle ilgili tartışmalarda AKP’li vekiller, 50 maddelik teklifin Anayasa’ya aykırı olmadığı yönünde oy kullanmışlar. Anlaşılan vekillerimiz, her madde önerisini tek tek okuyarak bu kararı gönül rahatlığıyla vermişler. Çok merak ettiğim bir şey var: Oradaki kaç AKP’li vekilin içinden aslında yanlış bir şey yaptıkları fikri veya en azından tereddüdü geçiyordur?

Sahiden de iddia ettikleri gibi “Millet’in vekilleri” olabilselerdi, böyle kurşun askerler gibi hareket etmezlerdi. Hepimiz biliyoruz ki mevcut siyasal yapıda milletvekilleri liderlerinin işaret ettiği çizgiden sapamazlar. Bunu yaptıkları anda, sadece gelecek seçim listesinden dışlanmakla kalmazlar, iktidarın tüm nimetlerinden de mahrum bırakılırlar. 

Başbakan Meclis salonuna girdiğinde, hızla ceketlerini ilikleyip, ateşe koşan pervaneler gibi Başbakan’a doğru hamle yapanlar; ona görünmek isteyenler, kendilerini televizyonda gördüklerinde ne hissederler? Seçmenlerinin onayını alarak Meclis’e gelmeye hak kazanmış vekillerde daha güçlü bir özsaygı olması gerekmez mi?

Lidere bu koşulsuz sadakatin tek açıklaması menfaat beklentisi midir? Örgüt, parti veya cemaat taassubu dediğimiz şey, sadece öz çıkar algısıyla açıklanabilir mi? Erdoğan’ı lise yıllarımızdaki sert, hiç gülmeyen okul müdürlerimizden birisine çok benzetirim. Müdürden korkardık ama bir tebessüm ettiğinde dünyalar bizim olurdu. Sık sık bize yönelen öfkesinin yarattığı kırgınlık, bir tebessümü veya övgüsüyle ortadan kalkardı.

Genellikle muhafazakâr-sağ kesimde, liderle kurulan ilişkide böyle bir yön var. Liderle kurulan bu eşitsiz itaat ilişkisinin ailede öğrenildiğini; okulda, kışlada ve siyasal hayatta güçlendirildiğini söylemeye gerek yok. Ailede öğrenilen bu ataerkil ilişkilerin devlet algısını ve meşruiyetini nasıl belirlediğine dair teoriler de var.

Türkiye Sol’unda lidere sadakatin ciddi sorgulamadan geçirildiği, büyük ölçüde aşıldığı genellemesi yapılabilir. Soğuk Savaş yenilgisi, solda böyle bir eleştiri kültürü yarattı. Bu eleştiri kültürünün aslında çok da yerleşmediği; sorgulanamaz lider yerine sorgulanamaz parti veya örgütün konulduğu da iddia edilebilir. İdeolojinin, inancın gerektirdiği bağımsız ve vicdanlı tavrı, lider veya örgüte itaat nedeniyle ortaya koyamama hâli, Sol’da gerilemekle beraber, Sağ’da büyük ölçüde muhafaza ediliyor.


Necip Fazıl Kısakürek
’le ilgili hayranlık dolu izlenimlerini yazanlar, satır aralarında Kısakürek’in ne kadar kaprisli olduğunu da aktarırlar. Kısakürek’in hayranlarının kişiliklerini yok sayan, rencide eden tavrı çok sorun edilmez. Böylece sevilen kişinin kusursuzluğu algısı normalleştirilir.

Bunun üzerine bina edilen sevginin sahici olamayacağı da açık. Birisine kusurlarına rağmen saygı ve sevgi duyabilenler, bu kusurlar çok öne çıktığında eleştirel bir tavır sergileyebilirler. Oysa Sağ’daki yüceltme kültüründe, yücelttiğiniz kişinin kusurlarını ancak ona sırtınızı döndüğünüzde teslim edebilirsiniz. Bu defa da sözkonusu kusurları abartma yoluyla bunu yapmaya soyunursunuz.

Siz lideri terk ettiğiniz için hain sayılırken; size göre de lider, benzer bir sapma içerisine girdiği için terk edilmeyi hak etmiştir. Uzun süre lider tarafından rencide edilenlerin birdenbire çok sert eleştirilere girişmeleri de sıklıkla yaşadığımız bir çelişkidir. Erdoğan’ın da bu kaderi yaşaması şaşırtıcı olmayacak.

Oysa yanlışa, yapıldığı zaman yanlış diyebilmek gerekiyor.


[email protected]

http://www.taraf.com.tr/yuksel-taskin/makale-yanlisa-yanlis-diyememek.htm

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar