Yüksel TAŞKIN
7 Haziran seçimlerine HDP damgasını vurdu. İktidar HDP’yi baraj altında tutmak adına çok sert bir kampanya yürüttü.
Kutsallar siyaset uğruna istismar edildi. HDP’lilere karşı, “komünistlikten bölücülüğe, oradan Zerdüştlüğe ve dinsizliğe” kadar, sağın bel altına vurmak için devreye soktuğu tüm silahlar kullanıldı.
Mütedeyyin Kürtlerin HDP’ye yönelmelerini engellemek adınaydı tüm bunlar. Bu kesimler yapılan istismarı anlamakla kalmadılar, boşa da çıkardılar.
Sadece AK Partililer değil, Devlet içindeki bazı kesimler ve MHP’liler, HDP’nin seçim başarısını hazmedemediler.
AK Parti’nin hazımsızlığı, tek başına iktidar olmalarının engellenmesinden kaynaklandı. Seçime damgasını vuran “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganı da Erdoğanistlerde ciddi rahatsızlık yarattı.
AK Partililer, yüzde on barajının yarattığı adaletsizlik hissini anlamamakta inat ediyorlar. Benzer şekilde, AK Parti’nin 7 Haziran öncesindeki tek parti iktidarının toplumda yarattığı endişelerle stratejik oy kullanılmasını da anlamak istemiyorlar.
Seçmenleri tercihleri yüzünden acımasızca yargılama kibrine kapılmış durumdalar.
Eğer bunu anlayabilselerdi, seçim sonrasında söylem ve politikalarını değiştirme yoluna giderlerdi. Davutoğlu’nun böyle bir niyeti var mıydı bilinmez ama dört bakanla ilgili Yüce Divan oylaması sırasındaki tutumuyla bu şansını heba etti.
Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu’nun Kurban Bayramı’nda televizyonlara verdikleri bayram mesajlarına baktığınızda meseleyi anlayabilirsiniz: Davutoğlu, bayram mesajında “demokrasimize kasteden şer güçlerden” bahsederek çatışmacı dile prim verirken, Kılıçdaroğlu, “Dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur bize” diyerek sükûnet çağrısında bulunuyor.
İşin ilginç tarafı Davutoğlu’nun psikolojisinde otorite eksikliğinin şiddetli biçimde hissedilmesi. Davutoğlu “ipler bende” mesajını vermek adına sert ifadeler kullanıyor ama bu ifadeler vücut diliyle uyumsuz kaçtığından inandırıcı olamıyor.
Bu da çok normal çünkü kendisi bir öğretim üyesi ve onun otoritesi rasyonellik iddiasına dayanıyor.
Ama burada eleştirdiğimiz ve Davutoğlu’nun da hayır diyemediği mevzu şu: Seçimlerden sonra da AK Parti, HDP’yi baraj altına düşürme stratejisine sarılma hatasına düşmüş görünüyor.
PKK’nın da Çatışmasızlık Süreci’nin sona ermesiyle silahlara sarılması, AK Parti’nin stratejisi sanki haklıymış izlenimi yaratabilir. Ama yanılıyorlar.
Kürtlerin büyük çoğunluğu, son süreçte AK Parti’yi hatalı buluyor. PKK’nın AK Parti’nin tuzağına düştüğünü de kabul ediyorlar. Ama buna rağmen asıl fatura AK Parti’ye çıkarılıyor.
Kürtler elbette savaş istemiyorlar ve bunun için en fazla güvendikleri aktör HDP. AK Parti artık çözümün değil sorunun bir parçası olarak algılanıyor.
Yani onlar son derece rasyonel bir sonuca varmışlar: “Düz ovada siyaset” mümkün olursa çocukları ölmeyecek. Düz ovada siyaset için de HDP’nin güçlü bir aktör olarak oyunda kalması gerek.
Milliyetçi hamasete teslim olmayanların durup düşünmeleri gereken nokta tam da burası: HDP zayıflarsa meydan kimlere kalacak? Savaş kimin yararına? Bana göre savaş, bu toplumun büyük çoğunluğunun zararınadır.
Dolayısıyla HDP’yi güçlü bir aktör olarak oyunda tutma iradesi gösteren Kürt seçmenlerle, Türkiye toplumunun çoğunluğunun ortak bir çıkarları var: Barış ve ülkemizin en ciddi meselesinin siyaset yoluyla çözümü.
AK Partililer HDP’yi baraj altına itme inatlarıyla, hepimizin bindiği dalı kesmeye kalkıyorlar. Bu bayat istismar siyaseti karşısında, barış iradesinin kazanacağına inanıyorum.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017