Yusuf Kaplan
Amerika’nın, 1492’de işgali, kaynaklarının yağmalanmasına yol açtı. Aynı şeyi Afrika için de, Asya için de yaptı Avrupalılar.
Karşılaştıkları coğrafyaları, kaynaklarını yağmaladılar; o coğrafyalardaki medeniyetlerin, dinlerin hayat damarlarını kesip köklerini kuruttular.
İnsanlığın birikimine saygı duymadılar. Farklı dinlere, medeniyetlere hayat hakkı tanımadılar.
“YA BANA BENZEYECEKSİN YA DA YOK OLACAKSIN!”
Karşılaştıkları medeniyetlerle ve kültürlerle iki aşamalı bir ilişki geliştirdiler tarihleri boyunca. Önce onları kendilerine benzetmeye çalıştılar. Buna asimilasyon stratejisi diyebiliriz. Sonra da eğer asimile olmaya direnmişlerse, yok etme stratejisine başvurdular. Bu da eliminasyon stratejisi.
Greklerden Romalılara, Avrupalılardan Amerikalılara kadar başka medeniyetlerle, dünyalarla bu iki negatif strateji üzerinden ilişki kurmaya çalıştılar. Makedonyalı İskender’den Amerikalı Bush’a kadar bu iki ilkel stratejiye başvurarak yaklaştılar başkalarına.
Sonuç ne?
Özellikle Amerika kıtalarının işgaliyle başlayan ve 1648 Westfalya Anlaşması’yla teorik bir çerçeveye kavuşturulan Batı hegemonyası, önce coğrafyaları işgal ederek talan etti; sonra o coğrafyalardaki medeniyetleri yok etti.
Sonuçta bütün o cafcaflı ideolojilerine, bütün dünyanın beynini yıkayan, postmodern sömürgeciliğin yeni keşif kolu olarak işlev gören “insan hakları, özgürlükler ve demokrasi” söylemlerine rağmen Batılılar farklılıklarla, farklı dinlerle, medeniyetlerle barış ve emniyet içinde nasıl yaşayabileceklerinin bir formülünü geliştirmeyi başaramadılar!
Böyle bir dertleri oldu mu?
Asla!
O yüzden 1492’de Kristof Kolomb, Amerika kıtalarının yağmalanmasının kapılarını sonuna kadar açmış oldu: Bütün Avrupalı emperyalistler, haydut devletler, İspanyol, Portekiz, İngiliz, Fransız, Alman haydutları Amerika’yı yerle bir ettiler, medeniyetlerin köklerini kazıdılar, milyonlarca insanı gözlerinin yaşlarına bakmadan katlettiler kitleler halinde!
Amerika’dan, Hindistan’dan, Afrika’dan çalınan zenginliklerle dünyaya hâkim oldular 1648 yılına gelindiğinde. 1610-1640 yılları arasında sadece İngiltere’nin ekonomisi, 10 misli büyümüştü!
AYASOFYA, BAĞIMSIZLIĞIMIZIN SEMBOLÜ
Avrupalıların dünyanın herhangi bir yerine özgürlük, barış götürdüğünün bir örneği bile yok. Aksine. Dünyanın nasıl cehenneme çevrilebileceğinin, bütün medeniyetlerin kökünün nasıl kazınabileceğinin modelini sundular.
Batılılarla ilgili ezberlerimizi çöpe atmanın zamanı geldi.
Dünya tarihinde farklı dinlerin, medeniyetlerin, kültürlerin huzur, barış ve emniyet içinde nasıl bir arada yaşayabileceklerinin en gelişmiş, en mükemmel örneğini biz sunduk insanlığa Osmanlı medeniyet tecrübesiyle.
Bunu çok iyi biliyor Batılılar. Biz bilmiyoruz. Bilmiyoruz; çünkü fiilen işgal edilmeden zihnen işgal edilen tek ülkeyiz modern tarihte!
Osmanlı gibi keşfedilmeyi bekleyen, muazzam bir adalet, sulh ve merhamet medeniyetini biz armağan ettik insanlığa ama böyle bir tecrübeyi bile inkâr etmeyi, aşağılamayı bir marifet sanıyoruz: Celladına âşık tasmalı çekirgeleri andırıyoruz o yüzden!
Bunun en ürpertici örneklerinden biri Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesidir. Oysa Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesi, özelde Osmanlı’nın, genelde tarihimizin müzeleştirilmesi, tarih bilincimizin linç edilmesidir: Böyle bir ülkenin sömürgeciler tarafından fiilen işgal edilmesine ne gerek var ki! Zihnen işgal etmek, epistemik köle hâline getirmek bu kadar kolayken, hem de!
Ayasofya’ya zincir vurulması, Osmanlı’ya zincir vurulmasıdır!
Osmanlı’ya zincir vurulması ne demek, peki?
Farklı dinlerin, medeniyetlerin, kültürlerin adalet, merhamet ve hakkaniyet iklimi içinde nasıl bir arada yaşayabileceklerinin en ileri, en özgürleştirici formülünü geliştiren Osmanlı’nın çocuklarının, Osmanlı’ya düşman edilmesi; Osmanlı’yı “Ortaçağ karanlığının, gerici zihniyetin temsilcisi” olarak aşağılayacak kadar tarih bilinçlerinin linç edilmesi; tarihsiz, köksüz, özgüvensiz sömürgeci bir eğitim sisteminin elinde celladına aşık edilerek epistemik kölelere dönüştürülmesidir.
Ayasofya, İstanbul’un fethinin sembolüdür. Ayasofya’nın cami yapılması, Osmanlı’nın Hristiyanları aşağılamasının bir göstergesi değil, Hristiyanların mülkünde/Doğu Roma coğrafyasında hükümranlığını ilan etmesinin bir göstergesidir. İstanbul’un darülislâm olduğunun tescil edilmesidir. Mesele farklı dinlerin yaşama hakkının yok edilmesi değil, bu toprakların darülsilam’ın toprakları olduğunun ilan edilmesidir. Osmanlı, Batılı haydutlar gibi, fethettiği bir yer olarak Bizans’ın mabedlerini yok etmemiştir; aksine koruması altına almıştır. Sadece Bizans’ta değil bütün fethettiği yerlerde. Balkanlar’ın her yerinde meselâ. Osmanlı’yla bu konuda hiçbir devlet boy ölçüşemez! Bunu bütün tarihçiler kabul eder.
Kısacası, Ayasofya meselesi bir hükümranlık meselesidir.
O yüzden bizim bağımsızlığımızın sembolüdür. Bağımsızlığımızı koruyup koruyamadığımızı görmek istiyorsanız, Ayasofya’ya, Ayasofya’nın konumuna bakacaksınız.
Bunu göremiyorsanız, ya körsünüz ya da zihniniz işgal altında, epistemik kölesiniz, demektir.
Vesselam.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020