Yusuf Ziya DÖGER
Bir toplumda yozlaştırma oluşturmanın yolu, onu tarihsel süreçte oluşmuş değer niteliğindeki bağlarından kopuşunu sağlayacak zemini hazırlamakla mümkündür. Bunun için de, tarihsel süreçte toplumuna sunduğu katkılarla önderlik vasfı kazananlar ile halk arasında zihinsel ve duygusal uçurum oluşturacak veriler kullanılır. Bu veriler daha çok, değerlerden kopuşu sağlamaya yönelik algı operasyonlarıdır. Halk algı operasyonlarının arkasına gizlenen amaç yerine görünen duruma odaklanacağı için, o an’a ait somut veriyi dikkate alır. Bunun için de hedef seçilen kesimin herhangi bir konudaki -önemli veya önemsiz- olumsuzlukları öne çıkartılır.
Böylece söz konusu kesimin toplum nezdinde itibarsızlaştırılması sağlanır. Bu kesimin toplum için yaptığı olumlu katkılar hiçbir şekilde söz konusu edilmez. Oluşturulmak istenen olumsuz imajla halkın zihninde tarihsel değerlerle oluşmuş berraklık izole edilerek zihinsel ve duygusal bulanıklık ortaya çıkartılır. Böylece hedefe konulan kesimin aslında menfaatperest olduğu ve geçmişteki olumlu niteliklerinin de bu amacı gizlemeye matuf olduğu kanaati toplum nezdinde oluşturulmak istenir.
Somutlaştıralım: 1808’den itibaren ortadan kaldırılmaya başlanan Kürdistan Mirliklerinin yerini süreç içerisinde alan dinsel öğeler olan Şeyhlere ve Melelere – ki Mirlikler döneminin en üst danışma kurullarını oluşturmaktaydılar – yönelik toplumda olumsuz imaj oluşturma çabasının varlığına hemen hemen her alanda şahitlik etmekteyiz. Kürdistan davasını hiç de kısa sayılmayacak bir dönem omuzlayan bu kesimin hedef tahtasına oturtulmasının altında yatan sebepleri doğru okuyamadığımız sürece, sorunu çözme becerisini göstermek imkânsızlaşıyor.
‘Kürdlerin zihinsel ve duygusal dünyası ile oynamanın yolu’ olarak seçilen bu yöntemin altını doldurmak için ‘Şeyhlerin ve Melelerin menfaatperest oldukları’ algısının yerleştirilmesine ihtiyaç vardı. Kürdlere bir şekilde önderlik etmiş olan bu kesimlerle toplum arasında uçurum oluşturmak için kullanılan argüman da "Şeyhler ve Meleler kendi çocuklarını okuttular ama halkın çocuklarının okumasını engellediler" ifadesidir. Oluşturulmak istenen bu algının manipülatif olduğu ancak reel durumla açıklanabilir. Reel durumla manipülatif durum arasındaki farkı görmek, asıl amacın ne olduğunu ortaya çıkartır.
Bu söylem, reel koşullardan arındırılmış olarak Türkiye’de daha çok Kürdlerin değerleri üzerinden tartışılmaktadır. Söylem; sömürgeleştirilen ve siyasal egemenlikleri elinden alınan bir toplumun, durumun vahametini kavraması yerine, yaratılan algıya teslim olması için zihinsel ve duygusal dünyasını tahribe yöneliktir. Bununla amaçlananın, ‘kendi toplumsal değerlerine yabancılaştırma oluşturarak o değerlere saldırı için kanıtlar üretmek’ olduğunu görmek gerekiyor. Kürdler -farkında olarak veya olmayarak- bu değirmene su taşımaya başlayınca istenilen amaç hâsıl oluyor. Aslında bunun altında yatan sebebin siyasal egemenlik olduğu fark edilse, amacın ters yüz olması an meselesidir.
Önce reel durumu açalım: Kuzey Kürdistan’ı sömürgeleştiren TC’nin ayakları yer tutunca geleneksel değerlere savaş açtı. Bu savaşı Kürdler arasına yayması Türklere göre daha zordu. Dolayısıyla Kürd eşrafının halkın gözünde itibarsızlaştırılması öncelikli hedef olarak seçildi. Eğitimin tek tipleştirilmesi ve geleneksel eğitimin engellenmesi Kürd halkı açısından en az iki neslin eğitim ve öğretimden uzak kalması anlamına geliyordu. Bunu fark eden Kürd eşrafı geleneksel değerlere dayanan ilişkilerini kullanarak çocuklarını şehir merkezlerinde oluşturdukları imkânlarla kısa sürede eğitime dahil etme imkanı buldular. Bunun yanında Kürd eşrafının o dönemde sürgüne gönderilmesi ve sürgün edildikleri yerlerde söz konusu eğitim fırsatını çocukları için kullanmaktan imtina etmediler.
Oysa gerçeklik, sahip olunan toplumsal koşul ve imkânlarla alakalıdır. Kürdistan Şeyhleri, Melleleri ve Eşrafı yaşanılan travmalara rağmen, dönem ve koşullar dikkate alındığında, şehir merkezleriyle olan ilişkilerini kısmen de olsa sürdürmüşlerdir. Bu imkânı kullanarak o dönemde çocuklarını eğitim sistemine dâhil edebildiler ve bu tutumlarını sürdürdüler. Ancak halk bu imkândan yoksun olduğu için onu kullanamadı.
Reel duruma örnek: 1928 Affı’yla Fransız egemenliğindeki Kürdistan’dan köyüne dönen, Şeyh Said başkaldırısının Elazığ Cephesi Komutanı Şeyh Şerif’in kardeşi Şeyh Hüseyin, TC’ne karşı durmanın bir yolunun da eğitim seçeneği olduğunu düşündüğü için çocuklarını 1930’da Diyarbakır’a göndererek okula başlamalarını sağlamıştır. Bu olanağa sahip olduğu için bunu kullanmaktan imtina etmedi. Bir başka nokta da, TC tarafından o dönemde sürgüne gönderilen Kürdistan Şeyh ve Eşrafı’nın gönderildikleri yerlerde çocuklarını var olan eğitime dâhil etmeleridir. Bu iki durum, onların halka oranla daha erken dönemde çocuklarını eğitime dâhil etmelerine yol açtı. Sürgün sonrasında ise eğitim basamaklarında kısmen yol almış olan çocuklarının kendi dayatmalarıyla eğitime devam ettikleri gerçeği orta yerde durmaktadır.
Realitenin dayandığı alt yapı: Ancak bu durumu bile hazmedemeyen sömürgeci TC mantığı koşul olarak bunu engelleyemeyince, ‘algısal itibarsızlaştırma’ yolunu seçti. Bunu başarması için de kendini bilmez birkaç kişinin o yöndeki tutumunu kullandı. Malı ve canıyla Kürdistan davasına özellikle 1925 ve sonrasında katılan Şeyh, Mele ve Eşraf’ı bu kendini bilmeyen birkaç kişinin tutumu üzerinden vurmak elbette TC’nin işine geliyordu. -Hatta o dönemde TC eliyle toplumda öne çıkarıtılan ve Kürdistan Şeyh, Mele ve Eşrafı yerine ikame edilenlere bu tür fırsatların bilinçli olarak yaratıldığı da unutulmamalıdır-. Şuan isim anmadanElazığ bölgesinde buna birkaç örnek vermek mümkündür.
Toplumsal algı operasyonu Kürdistan’da bu nokta üzerinden yürütüldü. Eğer algısal itibarsızlaştırma için kullanılan söz konusu argüman “kendi çocuklarını okuttular ama halkın çocuklarını okutmasını engellediler” doğru ise, o zaman şuna nasıl cevap bulacağız? TC siteminin temel dayanağı olarak tesis edilen köy enstitülerinin kapatılması sonrasında Kürdistan'da açtırdığı yatılı bölge okullarına çocuklarını gönderen halk neden engellenemedi. Demek ki koşullar elverdiği zaman koşulun her kesim tarafından kullanılabileceğini görmek gerekiyor. Öyleyse reel koşullar bir durumdan faydalanma imkânı oluşturuyorsa, halk bunu kullanmak için icazet beklemeden de bunu kullanmaya yönelir sonucuna ulaşabiliyoruz.
Bir örnek daha verelim. Özellikle Yatılı Bölge okullarında dinsizlik propagandasına maruz kalan çocuklarını koruma refleksiyle uzak duranların ise, 1970’lerde Kürdistan’da açılan “vakıf yurtları” veya “İmam Hatip Pansiyonları” imkânını kullanarak çocuklarını eğitime dâhil edenleri de unutmamak gerekiyor. Aslında o vakıfların düşünce dünyasıyla hiçbir ilgileri olmamalarına rağmen çocukların bunlara teslim edilmeleri koşulun değerlendirilmesine açık örnektir. Son otuz yılda öne çıkan Fetullahçı Yurtlarını da bu kategori içerisinde değerlendirmek gerekiyor.
O halde sorulması gereken soru şu. Kürdistan’da itibarsızlaştırmaya dayalı olan bu tür bir algı operasyonuyla gelecek açısından amaçlanan durum neydi?
Devam edecek…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017