Cafer Solgun
Referandum sath-ı mahalline girildi. 16 Nisan'da adına "Cumhurbaşkanlığı sistemi" denilen "Türk Tipi Başkanlık" modeli için sandık başına gidiyoruz.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan da "yönetim modeli" değişikliği öngören bu tasarının halkımız tarafından yeterince anlaşılmadığını söyledi. Zaten bu tasarının en önemli "faulü" de öncelikle bu. Referandumda oylanacak olan Recep Tayyip Erdoğan ya da AKP hükümeti değil ki. Nasıl, hangi anlayış ve kurumlarla yönetileceğimiz gibi ne denli önemli olduğu besbelli bir değişiklik "yeterince" tartışılamadan, konuşulamadan, ne getirip ne götüreceğine ilişkin sağlıklı bir fikir edinilemeden neden alelacele meclisten geçirilir ve halkın önüne getirilir?
Denilebilir ki "Kaç yıldır yeni anayasa üzerine tartışıyoruz, yetmedi mi?" Yeni anayasa üzerine konuşuluyor tartışılıyordu; AKP-MHP koalisyonu tarafından alelacele gündemimize getirilen bu tasarı üzerine değil.
Kaldı ki TBMM'de oluşturulan bir "Anayasa Uzlaşma Komisyonu" vardı ve bu komisyonu oluşturan partiler Anayasa'daki 60 madde değişikliği üzerine uzlaşmışlardı. Ne oldu o 60 madde? Neden kimse hatırlamıyor, sormuyor ve sahip çıkmıyor?
Sağlıklı bir tartışma yürütülemediği gibi referanduma da OHAL şartlarında gidiliyor. YSK'nın "olağan" seçim yasaklarının bir hükmü yok. Medyanın ağırlıklı bölümü tek ses. Dahası, tasarının sahipleri bu değişikliğin gerekçelerini, Türkiye'ye neler kazandıracağını anlatmak yerine "Terör örgütleri hayır diyor, demek ki biz evet demeliyiz" minvalinde söylemleriyle referandumdaki "Hayır" tercihini psikolojik baskı altına alıyorlar.
Son olarak AKP'nin bir il yöneticisi "Kazanamazsak iç savaşa hazırlanalım" diyecek kadar yükseltti çıtayı, "coştu". AKP Genel Merkezi tarafından bu kişi (AKP Manisa İl Başkan Yardımcısı Ozan Erdem) istifaya davet edildi. Güzel. Ama asıl önemlisi referandumu, referandumun konusu tartışılmadan böylesi bir kutuplaşmanın, kamplaşmanın zemini haline getiren tutum ve söylemlerden bütünüyle vazgeçmek.
Orta yerde insanların görüşüne sunulan bir değişiklik tasarısı var. Buna neden "evet" ve neden "hayır" demeliyiz? Siyasilere düşen yürüttükleri kampanyada bu sorunun cevabını vermek. Bu kadar basit...
Her iki tercih de meşrudur. İnsanların tercihlerinin meşruiyetini tartışma konusu haline getirmek, yanlıştır, ahlaki değildir, referandumun kendisini gölgelemektedir. Bir duyan varsa eğer, ben de söylemiş olayım, kayda girsin...
Enteresanlıklarıyla birlikte bu referandum öyle ya da böyle yapılacak, sonuçlanacak. Ya sonrası? Uç söylemlerle seçmeni etkilemeye çalışanların düşünmedikleri böyle bir şey de var.
17 Nisan'da "Evet" çıktı diye "Hayır" diyenlerin "terörist" oldukları mı tescillenmiş olacak? Bu insanlar yurtlarından sürülecek veya toplama kamplarına mı atılacaklar? Ya da "Hayır" çıkarsa "Evet" diyenler mi alıp başlarını gitmek zorunda kalacak? Kuşkusuz ki hayır. Hayat kaldığı yerden devam edecek. Ve her halükarda ülkemizin temel meselesi demokratikleşme, hak, hukuk, adalet ve barış olacak yine; ve bir de alarm veren ekonomi tabii...
Niyetim referandumu ve olası sonuçlarını önemsizleştirmek değil; temel meselemiz açısından hayatımızda değişen çok da bir şey olmayacağını hatırlatmak.
Ancak referandum sonuçları, mevcut siyasi yapıyı sarsacak gelişmelere de gebe. Ortaya çıkacak sonucun siyasi sonuçları da olacak. "Hayır" çıkarsa AKP-MHP koalisyonu çatlayacak mesela ve bir erken seçim tartışması ve olasılığı girecek gündemimize. Belki AKP bünyesindeki "suskunların" sesleri çıkacak, "Biz demiştik" vb diye.
"Evet" çıkarsa iktidar partisinin MHP ile koalisyonu muhtemelen "resmi" bir nitelik kazanacak ve demokratikleşme sorunlarımızla ilgili bugünkünden daha zorlu bir sürece girmiş olacağız. Ve "Hayır" kampanyasının ana muhalefet partisi konumu nedeniyle ister istemez başını çeken CHP'deki kaynamaların kazan kaldırma noktasına geleceğine tanıklık edeceğiz. Referandum, bana öyle geliyor ki Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğini sürdürmek ya da noktalamak sınavı oluyor aynı zamanda. CHP içindeki koalisyon havasının "Hayır"ın kaybetmesi halinde daha fazla sürmesi imkansız...
Tercihimizi, asıl sorun ve gündemlerimizin ne ve neler olduğunu aklımızda tutarak yapalım. Şimdiden hayırlı olsun...
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezWashington Uzlaşısı, Beijing Uzlaşısı, Londra Uzlaşısı 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025