Fehmi KORU
Yeni partiler kurulma aşamasındayken başgösteren AK Parti kaynaklı tartışmaları nihayet bir kalem bugün özetleyiverdi. AK Parti’ye akıl hocalığı yapan bir kurumla da irtibatlı yazarımızın (Türkiye gazetesinden Nebi Miş) tezinin özetini kendi ifadeleriyle dikkatinize sunuyorum:
“Siyasal alanda, siyasetin merkezinde herhangi bir temsiliyet ya da meşruiyet krizi yok. Dolayısıyla, taban hareketleri ve toplumsal eğilimler açısından siyasette yeni partilerin kurulmasına dönük bir beklenti yok. (..) Dolayısıyla da bütün stratejilerini, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olarak kurguluyorlar. (..) 2023’e kadar seçim yok. Yeni kurulan partilerin 2023’e kadar motivasyonlarını sürdürmeleri zor. Siyasetin merkezinde bir boşluk da bulunmuyor. Bu açılardan bakıldığında, siyasette kalıcı olmaları da zor görünüyor…”
AK Parti’nin ülkemize hediye ettiği ‘yeni hükümet sistemi’ açısından cumhurbaşkanlığına kimin seçileceği en önemli konu haline geldi; yeni partiler o konuda etkili olabileceklerse yalnızca bu bile onların iktidar çevreleri tarafından ‘tehdit’ olarak görülmesini getirebilir. Demek ki, yeni partiler konusu açılınca, akla ilk “Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde ne olacak?” sorusu geliyor…
Merkezi oy mu, değerler mi belirler?
Yalnız tezde benim esas irdelemek istediğim ‘merkezin dolu olduğu’ konusu…
Daha ilk adımda şunu söyleyeyim: AK Parti’nin iktidar olması sonrasında patlak veren tartışmalar sırasında, 2000’li yılların başlarında, siyasi rakipleri ve o rakip partileri destekleyen kalemler tarafından, benzer görüşler AK Parti için de savunuluyordu.
AK Parti, onlara göre, ‘marjinal’ bir partiydi; iktidara gelmesi tesadüflerin sonucuydu, iktidarda kalıcı olması merkezin zaten başka partiler tarafından doldurulmuş olması yüzünden mümkün değildi.
Bu tezin karşısına AK Parti’nin kendisinin ‘merkez’ teşkil ettiğini tartışma gündemine ilk taşıyanlardan biriyim. Nitekim AK Parti kısa zamanda kendisini ‘merkez’ olarak tanımlayan diğer partileri solladı, her seçimde oylarını artırarak bugünlere gelebildi.
Merkezi gerçekten doldurdu AK Parti.
Soru şu: Bir partinin ‘merkez parti’ iddiasına sahip olabilmesi için onun en fazla oyu alması yeterli midir, yoksa bir partiyi ‘merkez parti’ yapan oylarının artmasına da sebep olan temsil ettiği değerler midir?
Yukarıda alıntıladığım yazıdan da anlaşıldığı üzere, AK Parti, şimdilerde, oyun kendisine neden verildiğiyle fazla ilgilenmiyor, aldığı oyların diğer partilerin aldığından daha fazla oluşuna bakarak “Merkez dolu, merkez parti benim” görüşüne varıyor.
Oysa, ben ve benim gibiler, AK Parti’nin ‘merkez parti olduğu’ iddiasını onun kuruluş döneminde benimsediği ve iktidar olduğunda birbiri ardına hayata geçirmeye çalıştığı ‘ortak değerler’ ile izah etmekteydik.
AK Parti henüz parti olarak ufukta görünmezken, sonradan onun kurucusu olarak ortaya çıkacak kadrolar, “Nasıl bir parti?” sorusuna cevap aramak üzere kolları sıvamışlardı. O sırada Ankara’da faaliyet gösteren iki kurumdan biri olan başında Prof. Beşir Atalay’ın bulunduğu ANAR kapsamlı kamuoyu araştırmaları ile halkın nabzını tutmaya çalışıyor, Abdullah Gül’ün başkanlık ettiği PAM (Politika Araştırmaları Merkezi) ise o araştırmaların sağladığı verilerden yararlanarak onları politikanın diline çeviriyorlardı.
“Toplumu bir arada tutan en önemli unsurlar nelerdir?” sorusuna ANAR’ın o dönemdeki araştırmasına yansıyan cevaplar yüzde olarak şöyleydi:
Düşünce özgürlüğü (94.9)
İnanç özgürlüğü (94.6)
Demokrasi (91.5)
Cumhuriyet (0.8)
Laiklik (76.0)
Din (72.9)
Aynı araştırmadan bir de şu sonuç çıkmıştı: Fazilet Partisi’ni destekleyenler de laiklik ilkesine ters bakmıyor, CHP’li olduğunu söyleyenler ise din konusunun “Toplum için önemli bir unsur” olduğunu söyleyebiliyordu.
Tahmin edeceğiniz gibi, AK Parti, kuruluşu sırasında bu ve bunun gibi araştırmaların bulguları istikametinde bir değerler sistemini benimsemiş ve onların hepsini önce parti beyannamesine, iktidar olunca da hükümet programına taşımış, icraatlarında da aynı çizgi istikametinde davranmıştı.
Özgürlükçü, demokrasiden yana, Cumhuriyet ile sorunu bulunmayan, laiklik konusuna ters bakmayan, dindarların içerisinde rahatlıkla bulunabileceği ancak bütünüyle onlara da ait olmayan bir parti…
Böyle bir parti olduğu için bugünlere seçimlerden başarıyla çıkarak geldi AK Parti.
Merkez değerlere sahip çıktığı için de merkez parti olabildi.
Şimdi ne durumdayız?
AK Parti toplumun merkezini teşkil eden çoğunluğun bir partide görmek istediği bütün değerlere hala sahip çıkıyor mu?
“Çıkıyor” cevabı rahatlıkla verilebiliyorsa, yeni partilerin kurulmasından AK Parti’nin ve partiye destek verenlerin rahatsızlık duyması için hiçbir sebep yok demektir.
Peki de daha ikinci parti bile kurulmadan kendisini hissettiren şu telaş niye?
[Dün gece bir TV programında AK Parti’yi destekleyen bir kalem ile eski bir AK Parti milletvekili “Cumhurbaşkanı Erdoğan dışında biri cumhurbaşkanı seçilirse ne olur?” sorusu eşliğinde geleceği tartışmışlar. Biri İngilizce biliyormuş, o İngiltere’ye kaçıyor, diğeri “Ben İngilizce bilmiyorum, nereye gideceğim?” diye hayıflanıyor. Üzüldüm. Öyle bir şey neden olsun ki? Burası Uganda mı?]
Yazarlar
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025