Fehmi KORU
“Anayasanın veya yasaların bazı maddelerini beğenmiyorum, ne olacak?” sorusunu mu sordunuz? İşte cevabım…
En baştan söyleyeyim: Yönetimde yer alanların kendi görev alanlarını kısıtlayıcı yetkilere sahip kişi ve kurumlardan hoşlandığını hiçbir dönemde görmedim. Seçimle ülke yönetimine gelen siyasiler de hoşlanmazlar, onların önemli makamlara atadığı devlet memurları da…
Turgut Özal’ın, Süleyman Demirel’in ve onlarla birlikte gelmiş bakanlar ve yüksek memurların yargının kararlarına, anayasal kurumların denetimlerine karşı söylenmiş sitemleri, eleştirileri aransa arşivde mebzul miktarda bulunabilir.
Medyadan ve mensuplarından da hoşlanmaz iktidarda bulunanlar ile onlara yakın duranlar…
Bu durumun bize özel olduğunu da sanmayın. ABD’de de, Avrupa ülkelerinde de iktidarların zaman zaman benzer şikayetleri dile getirdikleri görülmüştür.
Kendinizi siyasilerin yerine koyun sizler de hak vereceksiniz. Seçimde halktan yüksek oranda oy alarak iktidara gelmişsiniz, her türlü sorunun tek muhatabı sizsiniz ve maaşlarını sizin hazırladığınız bütçeden alan birileri engel çıkardığı için istediğiniz icraatları yerine getiremiyorsunuz.
Anladınız. Böyle bir durumla karşılaşıyor olsanız sizler de hoşlanmazdınız.
Ne çare, çağdaş devletler hiç kimseye, hiç bir gruba ve kuruma tek başına istediğini yapma yetkisi bağışlamıyor. Devletlerin anayasaları var ve orada yazılanlara herkes uymak zorunda. Zaten siyasiler de partilerini anayasanın sağladığı bir hak olarak kuruyor ve yine anayasada çerçevesi çizilmiş seçim mekanizması ile iktidar oluyorlar.
İktidarlar anayasa sayesinde sivil siyasilere teslim ediliyor.
Anayasayı değiştirebilir siyasiler, ama var olana uyarlar
Sivil siyaset anayasanın öngördüğü çoğunluğu Meclis’te bulabilirse gerekli gördüğünde anayasayı değiştirebiliyor. Anayasanın nasıl değiştirilebileceği yine anayasada yazılı kurallarla gerçekleşebiliyor.
Kendi yazdıkları veya değiştirdikleri anayasaya herkes gibi iktidarlar ve iktidarın iş başına getirdiği memurlar da uymak zorundalar.
Çağdaş devlet hukuk devleti demektir ve hukuk devletlerinde işler böyle yürüyor.
Geçmişte Turgut Özal, Süleyman Demirel ve devlet yönetimine gelmiş diğer siyasilerin de farklı kurumlardan -bu arada yargıdan da- şikayetleri çok oldu, ancak herbiri sonunda şikayet etmekle yetindiler.
Siyasiler için durum böyle de şikayetlere muhatap olan yargı için durum farklı mı?
Hayır, yargıçlar da, hukuk düzeninin bir parçası olarak, anayasada belirlenmiş çerçeve içerisinde yasalarda var olan maddeleri uygulamakla sorumludur.
Yargının yetki alanı da yasalarla sınırlıdır bir hukuk devletinde.
Ben yargılanırken

Epey yıl önce, devlet güvenlik mahkemeleri henüz varlığını sürdürürken, Türk Ceza Kanununun (TCK) 312. maddesine aykırı yayın yaptığım gerekçesiyle yargılanmıştım. Savcı mahkum edilmemi istiyor, mahkeme heyeti de, aldığım izlenim yanlış değilse, savcının talebi istikametinde ceza vermeye hazırlanıyordu.
Benim yargılandığım dönemde Türkiye TCK 312. maddenin varlığını tartışmaktaydı ve tartışmalar Meclis’i de harekete geçirmişti.
Mahkeme heyeti kararını bir sonraki duruşmada vereceğini açıkladı.
Ceza verilmesi kesin gibiydi.
‘Son’ olacağı önceden ilan edilmiş duruşmaya çıktığımda, avukatlarım, Meclis’teki havayı aktararak yargılandığım maddenin değiştirilmesi ihtimali belirdiği için Meclis kararının beklenmesi talebini dile getirdiler.
Duruşma talep istikametinde ertelendi. Mahkeme başkanının tavrından erteleme kararını kerhen verdikleri çok belli oluyordu.
TBMM o arada TCK 312. maddeyi yumuşatan bir değişiklik yaptı. Karar duruşmasına gittiğimizde savcının değiştiğini fark ettik; yeni savcı beraatimi talep etti. Mahkeme heyeti de savcıya uydu.
Kararı verenlerin memnuniyetsizlikleri yüzlerinden okunuyordu.
[Meraklısına not: Yıl 2000’di ve cezası 5-10 yıl olan bir ‘suçtan’ yargılanıyordum, tutuklanmadığım gibi gözaltına da alınmadım.]
Ne demek istiyorum?
Şunu: Devlet yönetimi içerisinde yer alan kişiler ve kurumlar, hangi mevkide olursa olsunlar ülkede düzeni sağlayan bir temel metin olan anayasaya uymak zorundalar. Her kişi ve kurumun yetki alanı anayasada belirlenmiştir. Siyasiler yargıdan, yargı siyasilerden, devlet yönetiminde yer alanlar ile devlet memurları medyadan şikayet edebilirler, ancak hepsi -herkes- önceden belirlenmiş kurallara uymak zorundadırlar.
Uyulmazsa ne olur?
İşin hassas noktası, geçmişte şikayetler oluyordu, ancak hiçbir dönemde böyle bir soru sorma ihtiyacı ortaya çıkmıyordu.
Üniversitelerde başörtüsü yasağının delicesine sürdürüldüğü dönemde Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin yasakçı kararı aldığı gün bir açılış vesilesiyle Başbakan Turgut Özal’ ile Mersin’deydik. Kararın yasaktan yana çıktığı Özal’a kürsüde konuşurken bildirildi. Yüzünün karardığı ve gözlerinden iki damla yaş geldiğinin yakın tanığıyım.
Anayasa Mahkemesi, en son 2018 yılının Aralık ayında, başörtüsü yasağı yüzünden üniversiteyle ilişkisi kesilmiş bir öğrencinin aldığı bursların iadesi talebine karşı yaptığı başvuruyu değerlendirirken, yasakla öğrenim hakkı engellendiği için o öğrenciye tazminat ödenmesine karar verdi.
Yasak sonuçta yine Anayasa Mahkemesi tarafından kesin biçimde kaldırmış oldu.
Kendi soruma henüz cevap vermediğimin farkındayım.
Cevabım şu: Anayasada açıkça yazılı çerçeve dışına çıkılması, anayasaya uyulmaması uymayan açısından anayasal bir suç teşkil eder.
Hukuk devletlerinde herkes ve her kurum anayasaya uyar.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025