Halil BERKTAY
Gitti gitti, o da gitti nihayet. Kim gitti değil, ne gitti. Millî Güvenlik dersi gitti. Kına yakacak, arkasına teneke bağlayacağım.
Çeşitli anlamlarda nihayet. Nihayet gittiği için. Nihayet iyi, hem çok iyi bir şey de olduğu için, aylardır.
Kusura bakmayın, sosyalizm tartışmasına kısa bir ara verip, bunu kutlayacağım biraz. Bir tarihçi, yani (vatandaş, solcu, demokrat filân değil de) sırf tarihçi olarak bir tarihçi; aynen daha dün yazdığım Tony Judt gibi, kendini her zaman öncelikle bir tarih öğretmeni olarak görmüş biri, bundan fazla ve bundan katıksız neye sevinebilir hayatta ?
Mesleğimin bir kara lekesi gitti. Bilim özgürlüğüne vurulmuş bir pranga daha kırıldı.
Alt tarafı haftada bir saatti ve kim ciddiye alıyordu ki, demeyin. Evet, İstanbul ve İzmir gibi batının birkaç büyük şehrinin en iyi okullarında, belki öyleydi. Fakat ya taşra ? Yalnız da değildi, üstelik; bütün o törenlerle, büstlerle, marşlarla, andımızla, “rahat !” ve “hazırol !”larla bir bütündü; her bir parçası diğerlerini destekliyordu (sahi, yeryüzünde başka kaç ülkenin millî marşı, subay yoksa beden eğitimi öğretmenlerinin komutlarıyla söyleniyor acaba ?).
Ama işte çok kritik bir halkası eksilmiş oldu, oluyor, militarizmin bu zihinsel, duygusal hapishanesinin. Unutmayalım; öğrencilerden de öte, asıl sorun öğretmenleri, aileleri ve diğer yetişkinleriyle bütün ilk ve orta öğretim (camiası) üzerindeki etkisiydi. Genelkurmayın 2004’ten sonra hükümete rakip ve alternatif bir “millî çizgi” belirlemeye yarayan haftalık basın toplantıları, yetmezse Başbuğ’ların elli beş paşayla birlikte düzenlediği “boru” ve “kâğıt parçası” gövde gösterileri gibi, gündelik vasatlığı ve monotonluğu içinde kolay hafife alınan, ama aslında vahim bir “had bildirme” mekanizmasıydı.
“Ordu-millet” efsanesinin İttihatçılardan Kemalist Cumhuriyete aktarılması sürecinde, hemen 1926’da konmuş; 30’ların her yerde totaliterleşen, Türkiye’de de giderek daha koyu Tek Partici ortamında, İtalyan Faşizmi ve Alman Nazizminin paramiliter örgütlerine (kara ve kahverengi gömleklilere,Hitlerjugend’lere) özenişten de beslenerek üniversite gençliğini bile kapsamına almış; Asım Gündüz gibi en üst rütbeli komutanların “ders” verdiği periyodik talim kampları gibi uygulamalar peydahlamıştı. 1950’lerden itibaren önemsizleşmeye yüz tutmuşken, 12 Eylül döneminde hortlatılmış; yenilenen askerî vesayet sisteminin ideolojik köşetaşlarından biri, artık Askerlik değil Millî Güvenlik başlığıyla, adı üstünde, millî güvenlik devletinin temel vizyon ve ilkeler dersi haline getirilmişti.
Bu haliyle, bütün Tarih (ve Sosyal Bilgiler) öğretim piramidinin tepesinde duruyordu. En altta “normal” (Lise 1-2) Tarih dersleri vardı, her halükârda 19. yüzyıl tarzı bir “millî tarih” anlayışıyla meşbu olan. Onların üstünde, Orta 3 ve Lise 3’ün İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersleri vardı (ve gene var). En üstte ise, işbu Millî Güvenlik dersleri yer alıyordu.
Azdı ama özdü; bir çeşit meta-tekstti, üst metindi, diğer hepsi için. Bizde müfredat her zaman çok aşırı ayrıntılı ve yüklüdür; irrasyonel derecede bağlayıcıdır, ders kitabı yazarları ve öğretmenler için. MEB’in ilgili kurulları, hem pedagojik yanlışlığını kabullenip ayıklayalım, azaltalım derler, hem de canım şu da olsun, bu da olsun diye çıkardıklarını tekrar doldurup her şeyi eski haline getiriverirler. Millî Güvenlik derslerinin müfredatı ve kitapları ise tamamen MEB dışından, doğrudan doğruya ordudan, Genelkurmaydan geliyor ve sırf bu niteliğiyle bile, (daha birkaç yıl öncesine kadar YÖK’te de varolan emekli general kadroları gibi) askerî vesayetin, Silâhlı Kuvvetlerin ilgili ilgisiz her şeye karışma iddiasının son derece somut bir ifadesini oluşturuyordu.
Ama asıl sorun içerikti, metnin kendisiydi. Şu bir türlü göremediğimiz, “gizli anayasa” da denilen, devletin millî güvenlik belgesi vardır ya; herhalde onun gölgesi, izdüşümüydü. Tek kelimeyle korkunç bir demokrasi düşmanlığı saçıyordu. Sırf şu bile yeter : TSK İç Hizmet Nizamnâmesini Anayasanın üzerindeymiş gibi göstermek suretiyle ordunun “cumhuriyeti koruma ve kollama görevi” adına darbe yapma hakkını açıkça savunan bölümleri vardı. Bunun ötesinde, tepeden tırnağa “iç ve dış düşmanlarımız” takıntısıyla maluldü; hattâ “iç düşmanlarımız”ı kimlerin demokrasi ve insan haklarından söz ettiğine bakıp kolayca tanıyabileceğimiz gibi eşsiz kıstaslar getiriyor, tavsiyelerde bulunuyordu.
Millî Güvenlik dersleri, 1930’ların çoktan çürüğe çıkmış Türk Tarih Tezi gibi saçmalıklara hâlâ orada yer veriliyor olmasının da gösterdiği gibi, devletçi-milliyetçi ideolojinin onlarca yıllık bütün teressübatının aktığı bir “kahverengi su” kanalıydı. Kemal Gürüz ve Erdoğan Teziç’lerin YÖK’ü ile Ümit Özdağ’ların ASAM’ının işbirliği sonucu, çeşitli üniversitelerde ASAM benzeri “güvenlik enstitüleri”ne metastaz yaptırma girişimleri bile vardı bir zamanlar. Bu hastalıklı zihniyetin deep spawn’u, canavar tohumunun fermentasyon yatağıydı. Voldemort’un, henüz bir yaşındaki Harry bebeğe fırlattığı ölüm büyüsünün geri tepmesi sonucu bedensel varlığını yitirdiğinde, o şekilsiz haliyle sığınıp tekrar güç topladığı çalı dibi kovuklardı.
“Karanlıkların Efendisi”nin, hiç ölmemek uğruna ruhunu yedi parçaya bölüp içlerine yerleştirdiği,Horcrux denen ve her biri ayrı ayrı yokedilmesi gereken küçük kaplardan, belki, (harp okullarının kendi vesayetçi müfredatı bir yana) beşincisi veya altıncısıydı.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024