Mücahit BİLİCİ
Geçtiğimiz günlerde bir gazete haberi “utandıran ‘akademik tez’ borsası” başlığını taşıyordu. “Senede 400 tez hazırlayan var” denilen haberde “kirli bir sektöre dönüşen naylon tez yazımında patlama” yaşandığı not ediliyor (BirGün, 24 Kasım 2019). Türkiye’de son yıllarda pek çok alanda kurumsal erozyonun yaşandığı biliniyor. Bunların başında da maalesef akademi geliyor.
Bazısı mantar gibi biten üniversitelerin sayısından şikayet eder. Ben şahsen ondan şikayetçi değilim. Bu demografik bir ihtiyaç olabilir. Elbette üniversiteyi kampüs zanneden inşaatperestlik bahsimizden hariçtir. Ancak üniversite denilen kurumun üniversite olabilmesi için gerekli bazı kriterler var. Bu kriterlerin üniversitelerin sayısı ve hatta kalitesi ile bile ilgisi yok. Ama kurumsal haysiyeti ile çok yakından ilgisi var. Yani üniversiteyi üniversite yapan nitelikler vardır. Mesela akademisyenlik bir iş, bir memurluk gibi görünse de öyle değildir, olmamalıdır.
Peki üniversite denince akla neler gelmeli? Tipik olarak şu üç şey gelir: Eğitim, araştırma, sorgulama. İlk ikisi genelde malum, üçüncüsü ise meçhuldür. Halbuki bu sıralama hayatilik açısından tam tersidir. Yani çağdaş üniversite eğitim verse ve hatta araştırıp bilgi üretse bile bundan ibaret değildir. Çünkü o işi yapan başka kurumlar da var. Üniversite, eleştirel düşüncenin ve mevcudu sorgulamanın siyasi olarak serbest, etik olarak da sorumluluk olduğu istisnai bir mekandır. Bu sorgulamanın farklı alanlardaki edebine disiplin deniliyor.
Demek ki ders verilen, ödev yapılan, diploma alınan bir yere sadece bunlardan dolayı üniversite denemez. Düzgün yapıldıklarında bile bunlar üniversitenin yan ürünleridir. Üniversite bir angajman biçimidir. Üniversite, iyi, doğru ve güzel olanı arama sürecinde insanın hür olacağının garantisinin verildiği bir sorgulama platformudur. Onun için doktorası olmayan ama ilmi olan insanlar üniversitede hürmet görür. Ama bütün diplomaları üst üste, bütün memurları yan yana koysanız bir üniversite etmezler. Üniversite, sorgulamaya/özgür düşünmeye ulaşmak için araştırma ve eğitimin araç yapıldığı özerk kurumun adıdır.
Son günlerde Türkiye’nin az sayıdaki nitelikli üniversitelerinden biri olan İstanbul Şehir Üniversitesi’ne yönelik siyasi baskıların bu kurumu işleyemez hale getirdiği hususunda akademik kamuoyunda haklı ve ciddi bir infial var. Çeşitli bölümlerinde hocalık yapan tanıdığım değerli akademisyenlerin olduğu bu üniversiteye reva görülen baskının ilginç bir tarafı da şudur: Zaten Türkiye’de akademi KHK’lar ile büyük ölçüde tahrip edildi. Mevcut iktidarın meşrebinden olmayan herkes nahak yere aşından, mesleğinden edildi. Bu zulüm halen cari iken, en azından dindar kitlenin hegemonyası içinde kaldığı halde üniversite olma ciddiyetini akademik liyakat ile kazanmış olan ve bu saygınlığı koruyan Şehir Üniversitesi’nin taciz değil takdir edilmesi gerekir. Özellikle insani ve sosyal bilimler alanlarında faaliyet gösteren ve ticarileşmek yerine nitelikli eğitimi amaç edinmiş böyle bir kurumun üzerindeki baskıların kalkması Türkiye’nin yararınadır. Dini, memuriyeti, hatta çoğu üniversiteyi siyasete alet ettiniz. Siyasi istibdad ilmi istibdada, ilmi istibdad da naylon tezlerle naylon akademisyenliğe kapıyı açtı. Bari tek tük eli yüzü düzgün kurumdan biri olan böyle bir üniversiteyi siyasi çekişmenin nesnesi yapıp tahrip etmeyin.
Şehir eski Yunan’da insanların birbirleriyle muhatap olma haline verilen isim idi. Yani bir yer ismi değil, bir münasebetin (nisbet veya ilişkilenmenin) adı idi. Üniversite de bir kampüsün değil liyakate dayalı bir sorgulama, araştırma ve eğitimin zemini olarak bilinir. Her toplumun üniversite denilen hürriyet ve teneffüs kanallarına ihtiyacı var. Siyasi partiler ve değişen iktidarlar, kamu yararına eğer azıcık saygı duyuyorlarsa bu tür kurumları siyasi kavgalarına alet etmemeliler. Üniversiteleri mahvettiniz, çok az kalan düzgün üniversitelerden birini yok etmeyin.
City University of New York, John Jay College’da Sosyoloji bölümü öğretim üyesidir. Üniversiteye kadarki eğitimini doğduğu Silvan, Diyarbekir’de, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji bölümünde, doktorasını University of Michigan, Ann Arbor’da tamamladı. Daha önce Taraf, Yeni Yüzyıl, OT Dergi gibi süreli yayınlarda bir süre köşe yazarlığı da yapan Bilici’nin İngilizce yayınlanmış kitap ve makalelerinin dışında Türkçe yayınlanmış kitaplarından bazıları şunlardır: İslamda Savaş Bitmiştir (Avesta, 2016) ve Hamal Kürt: Türk İslamı ve Kürt Sorunu (Avesta, 2017).
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
31.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025
1.08.2025