Mümtazer TÜRKÖNE
Sayıştay Dergisi’nde yer alan “büyüme-yolsuzluk ilişkisi” araştırmasından hareketle, devletin, halkın ve piyasa aktörlerinin yolsuzluklara bakışındaki çarpıklığı konu edinmiştik.
Kayıt dışı ekonomiden gelen sermaye birikimi, artık astarı yüzünden pahalıya patlıyor. Yolsuzlukların ekonomik büyümeye katkı sağladığına dair şehir efsanesi, sadece “istikrar büyüsü” üzerinden tersinden sürüyor. 17 ve 25 Aralık’a dair salt ekonomik endişeler bu yüzden biraz farklıydı: “Hükümet, yolsuzluklar yüzünden düşerse siyasî ve ekonomik istikrar bir anda yok olur ve elimizdekilerden oluruz”. O kadar ağır yolsuzluk iddialarının bugüne kadar soruşturulmadan kalmasının ve üstünün örtülmüş gibi durmasının asıl sebebi devlete, halka ve piyasaya hakim olan işte bu düşünceydi. Özellikle “devlet” diye, kendi âli çıkarının hesabını yapan mücerret bir varlık ve bu varlığın sahipleri olarak “devlet bürokrasisi” gerçekten varsa, bu şekilde düşünmüş olmalılar. Sayıştay, doğrudan devletin sahibi olan kurumlardan sadece biri. Piyasa aktörleri, özellikle finans sektörü çıkarlarını aynı pencereden gördüler. Halk yolsuzluğu onaylamaz; seçim sonuçları sadece istikrarsızlık korkusuna dayanıyordu. Erdoğan, “ülkenin kaosa sürükleneceği” tehdidiyle sadece bu endişeyi kışkırtmış ve korkuları yönetmiş oldu. Elindeki propaganda araçlarını etkili kılan, işte bu “ekonomik çöküş kâbusu” idi. Karar vericiler, kabûs görmemek için uyanık kalmayı, uyanık iken de bazı şeyleri yani yolsuzlukları görmemeyi tercih etti.
Demek ki işler yolunda iken veya yolunda gideceği umudu sürerken yolsuzluklar sineye çekiliyor. Kriz çıktıktan ve kayıplar yaşandıktan sonra, yolsuzluk yapanları herkes taşlamaya başlıyor. 2000 ve 2001 krizlerinden çıkan ders: Hesap görme işi ileriye erteleniyor ve tedricî bir geçiş yolu aranıyor.
Ak-Saray gündemi, bu eski kâbusun yeni bir kâbusla yer değiştirmesinin sembolü. Ekonomik büyüme zaten durdu. Büyümeyi durduran asıl sebep ise yolsuzlukları besleyen aynı kaynaktan geliyor: Devlet rantı. İnşaat sektörü üzerinden yürütülen kamu rantı paylaşımı, Erdoğan’ın tekelleştirdiği iktidarın temel dayanağını oluşturdu. Siyasetçiler, finans sektörü ve müteahhitlerin oluşturduğu saadet zinciri sonunda denizi tüketti ve karaya oturdu. Dikkat ederseniz, Erdoğan ve ekibi ile ekonomi yönetimi arasında süren çekişmenin temel konusunu, devlet rantı ile ekonomik büyüme arasındaki giderek büyüyen çelişki oluşturuyor. Ranta dayalı inşaat sektörü doğası gereği ekonomik büyümeye hiçbir katkıda bulunmuyor; sadece servetin el değiştirmesine aracılık yapıyor. Öbür taraftan asıl imalat sanayisinin finans kaynaklarını kurutarak ve kârlılığını cazip olmaktan çıkartarak ekonomik büyümeye engel teşkil etti. Bankacılık sektörü, yüksek ve zahmetsiz kârı yüzünden bütün kaynaklarını müteahhitlik sektörüne aktararak, finans-kapital bu saadet zincirinin en zayıf, ama en vazgeçilmez halkasını oluşturdu.
Davutoğlu’nun “rant haramdır” sözü, sadece ahlakî bir duruşun ifadesi değil, ekonominin genel ihtiyaçları ile de örtüşüyor. Babacan’ın Orta Vadeli Program’dan sonra açıkladığı dönüşüm projeleri, dikkat edilirse bu mantığa dayanıyor. Devlet garantilerinin tamamı inşaat sektöründe, kamu bankaları inşaat sektörüne aktardıkları kaynaklarla bütün sermayelerini tüketmiş durumdalar. Ekonominin üzerine bastığı zemin, inşaat sektörüne hesapsızca aktarılan kamu ve özel banka kredileri yüzünden ince bir buz tabakası gibi çatırdıyor.
Ak-Saray, Düyun-ı Umumiye’nin sebeplerinden biri olan Dolmabahçe Sarayı gibi, 17 ve 25 Aralık olarak tarihe geçen, yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin ihtişamlı sembolü olarak karşımızda duruyor. Politik gündemi birdenbire bu kadar etki altına almasının sebebi, çağrıştırdığı bu durum ve işaretleri gelen ekonomik felaketin somut ifadesi olması. Erdoğan, pişman. Yaptırdığı kamuoyu araştırmaları ile, sarayının toplumdaki karşılığını en iyi bilenlerden biri o. Bu sarayı inşa eden yolsuzluk, hukuksuzluk ve keyfilik, ekonominin de zaaflarını oluşturuyor.
“Saraylar ülkenin yönetildiği değil, saltanat sürüldüğü yerlerdir” demiştim. Güç dağılımı yeniden yapılıyor. Ekonomik kriz korkusu devletin sahiplerini hâlâ tedirgin ediyor; ama Saray mecburen oyunun dışında kalıyor. Devlet iktidarı yavaş yavaş el değiştiriyor.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025