Mümtazer TÜRKÖNE
Türkiye'nin bir “hakim tek parti sistemi”ne doğru gittiğini, 2009'da bu köşede yazmıştım (“Hakim tek parti sistemi ve AK Parti, 10 Nisan 2009).
Siyasî parti sistemleri, iktidar rekabetinde rol alan partilerin sayısına göre sınıflandırılır: Tek partili, iki partili veya çok partili sistemler gibi. Fransız siyaset bilimci Maurice Duverger'nin tasnifi, bugün eskimesine rağmen küçük değişikliklerle kullanılmaktadır. “Hakim tek parti sistemi”, tek partili sistemlerin bir türüdür. Gerçek veya totaliter tek partili sistemlerde başka partilerin var olmasına izin verilmez. Parti daha çok dikta rejiminin siyasî örgütlenme aracı olarak devreye girer. Parti halka ulaşmanın, yeni siyasetçi devşirerek lider etrafındaki kadroları zenginleştirmenin aracıdır. Hegemonik tek parti sisteminde ise başka partilerin örgütlenmesine bazen seçime gitmelerine bile izin verilir, ama hiçbir zaman iktidara gelme şansları yoktur. Hakim tek parti sisteminde ise serbest seçimler yapılır, diğer partilerin teorik olarak iktidara gelme hakları mevcuttur, ancak pratikte bu durum gerçekleşmez. Şekil ve kural olarak bu sistem demokratiktir, ancak iktidarı değiştirmek fiilen mümkün olmadığı için siyasî düzen bu tek parti etrafında işler. II. Dünya Savaşı'ndan 1980'lere kadar Japonya'da her seçimi kazanan Liberal Demokrat Parti, hem bu sistemin somut örneği hem de ilham kaynağı olmuştur.
Neticede bu sistemde iktidar tek parti etrafında oluştuğu için, bu partide zaman içinde olağanüstü bir güç birikimi olur. Doğal olarak iktidar-muhalefet dengesi kurulamadığı için demokratik işleyişi ve bu işleyişle garanti altına alınan temel haklar ve hukuk düzenini sürdürmek zorlaşır.
Yedi sene öncesine ait bu yazıda, Türkiye'nin istikrarlı bir şekilde “hakim tek parti sistemi”ne doğru ilerlemekte olduğu öngörüsünde bulunmuştum. Bu öngörüyü birbiriyle bağlantılı iki temel sebebe bağlamıştım. Birincisi, AK Parti'nin ülkenin her yerini temsil kabiliyetine sahip yegane parti olması, ikincisi ise geride kalan askerî vesayet döneminin mirası olan ekonomik kaos ve istikrarsızlık korkusu idi. Muhalefet partilerinin bu iki gerekçeye alternatif olamaması hakim tek partinin önünü açıyordu.
Bugün AK Parti, düzeltilmiş 7 Haziran seçimleri hariç, girdiği son dört genel seçimde oylarını hep artırarak hakim tek parti düzenini Türkiye'de yerleştirmiş oldu. Bu durum, üç seçim kazanan ama son seçimde oyu düşen Demokrat Parti tecrübesinden de çok ileri bir durum. Bizim artık bu sistemin bir devridaim makinesi gibi kendi iktidarını sürekli yeniden üreten ve genişleten tabiatına daha fazla eğilmemiz gerekiyor. Otokrasi doğrudan hakim tek partinin, demokrasinin diğer aktörlerini oyundan düşürmesi ve hukukun da üstüne çıkması ile şekilleniyor.
AB reformları çerçevesinde merkezî devlet kurumları arasında, özellikle ekonomik iktidar araçlarını hukukla sınırlama çabasının eseri olan “bağımsız idarî otorite”ler bugün artık işlevini ve anlamını kaybetmiş durumda. Kamu İhale Kurumu'nun başına geldiği gibi yapılan yüzlerce kanun değişikliği ile, gerektiğinde yönetim kurulu üyeliklerine atamalarla, bu kurumların bağımsızlıklarını sürdürmeleri zamanla imkânsız hale geldi. Nitekim yargı erkinin, adalet bakanlığına bağlı bürokratik bir birime dönüştürülmesi de, bu sayede mümkün oldu. Bir mahkeme olarak sulh cezalar belki hukuka esnek bir yorumla dahil edilebilirdi, ancak bu mahkemenin verdiği karara itirazın bir üst mahkemeye değil de, yine aynı hakimliğe yapılmasının hukukla bağdaşır bir tarafı yok. Koskoca Anayasa Mahkemesi, bu konuda verdiği kararla kendi meşruiyetini bile kaybetmeyi göze alabildiğine göre, uzun yılların iktidar gücünün nelere kadir olduğunu varın siz kestirin.
En önemli sonuç parti rekabetinde ortaya çıkıyor. MHP'de liderlik yarışı belirsizlik içinde sürüyor, ancak hiçbir taraf kendisine avantaj sağlayacak bir alana, iktidarla rekabet işine cesaretle girişemiyor. Tek sebep iktidarın elindeki medya gibi operasyonel araçlar. Demek ki hakim tek parti düzeninde zaman içinde muhalefet de iktidarın dümen suyuna girmek zorunda kalıyor.
Yazarlar
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025