Sezin ÖNEY
Bir avuç Don Kişot
25.10.2012
3029
“Kıymetli Don Kişot’un, korkunç ve akla hayale gelmemiş Yel Değirmenleri Macerası’ndaki başarısı ve mutlu hatıralar için kayda değer diğer olaylar hakkında...”; 17. yüzyıl başında basılan, Miguel de Cervantes’in, El ingenioso hidalgo don Quijote de la Mancha (Mahir Beyefendi Mançalı Don Kişot) kitabının bu bölümünde, meşhur yeldeğirmenleriyle savaş sahnesi yer alıyor.
Türkiye’de şu an tüm “gerçeklik” kaybolmuş durumda. Ne uluslararası hukuk, ne Avrupa Birliği hukuku, ne Türkiye’nin kendi hukuki zemini, ne “İslami adalet kavramı”, ne geleneksel “adalet”, ne bireysel ahlaki-etik değerler.. hiçbir “satıh” kalmamış durumda.
Türkiye’de, “adaletin” çekim gücü, tümden yok olmuş durumda.
Bu nedenle de, sözlerin hiçbir ağırlığı yok. Değerlere değer, sözlere ağırlık kazandırmaya çalışan bir avuç Don Kişot, “insanlık namına”, “canavarlarla” savaşıyor.
Yoksa yel değirmenleri mi?
Süpermarketlerden bayram şekerleri taşarken, sofralar taksitle alınan kurbanların etinden yapılan yemeklerle süslenirken, dağdan ovaya güç savaşları sürerken, bazı insanların kendilerini açlık greviyle yok etmesi, kimin umurunda Türkiye’de?
Yakınları ve “insanlık hâlinden” kaygı duyan bir avuç Don Kişot’un herhalde...
Aydın Engin, haber sitesi T24’teki yazısında şöyle yazdı:
“Sayıları binlerle ölçülen Kürt siyasi tutuklu ve hükümlüleri açlık grevindeler. Geçen ay, 12 Eylül’de önce 63 tutuklu Kürt siyasetçisi açlık grevine başladı. Onları binlercesi izledi.
Kimilerinizin belki de çoğunuzun haberi bile yok. Medyamız binlerce yurttaşımızın açlık grevinde olmalarında bir ‘haber değeri’ bulmadı. Kimileri görmezden geldi, kimileri ıkına sıkına tek sütunluk, ayrıntıdan yoksun haberlerle yasak savdılar.
Açlık grevini başlatanlar bugün 37. günü doldurdular.”
Bu yazı yayınlanalı, neredeyse bir hafta oldu.
Can, can veriyor, an be an, her nefesle.
Oysa “modernleşme” ve “demokrasi”, insanlığın kronik acılarına derman olacaktı, değil mi?
Bilkent Üniversitesi’nde “Türkiye” ve “Modernlik” kavramlarını çok heyecan verici, ilham verici şekilde işleyen bir ders veren hocam İhsan İlker Aytürk, Şükrü Hanioğlu’nun A Brief History of the Late Ottoman Empire (Son Dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun Kısa Tarihi) kitabında yer verdiği, 1750-51’de ve 1800-1801’de yaşamış 10 bireyin, ölümleri sonrası sahip oldukları malların kayda geçirildiği envanterleri aktarıyor.
Yeniçeri Ağası’nın oğlu Süleyman Ağa’dan, daha yeni genç kızlığa adım atarken ölen doktor kızı Ayşe’ye, şurupçu Artaşir Artosyan’a, afyon satıcısı Elhac Ömer’e, Osmanlı toplumunun insanları, “modernleşme öncesi”, sadece bir yastık, bir eşarp, bir kürk, bir fincan gibi son derece sınırlı eşyaya sahipler.
Bugün, orta sınıf bir vatandaşın sahip olduğu sayısız Çin malı eşyayı düşünün bir de...
O dönem Batı Avrupa’sındaysa, maddiyat ve sahip olmanın toplumsal bir “değer” olarak ön plana çıkışı ile buna paralel olarak gelişen mal edinebilme gücü, sıradan insanlar için bile, Osmanlı ile karşılaştırılamayacak boyutta. Bugünse, ne kadar enteresan ki, “eşya kültürü”, “bolluk tutkusu”, “alışveriş”, Türkiye’nin egemen “değerleri”.
“Can”, bir değer değil.
Değerli değil.
Sadelik, mütevazılık ise, mesela İskandinavya gibi, Batı Avrupa’nın da “Batısı” sayılabilecek modernleşmenin ileri boyutunda ülkelerle özdeşleştiriliyor.
Türkiye, “modernleşme” kavramı ile hesaplaşmadan, girdaplardan kurtulamayacak.
“Modernite”, kusursuz bir dünyanın anahtarı değil.
İnsanların zalim yüzü, birbirini ezme “tutkusu” da, modern dünyada, endüstriyel boyutlarda.
Bugünlerde, İstanbul’daki reklam panoları, her zamankinden farklı bir “reklam” için kullanılıyor. 1993’ten bugüne AB’ye girmeye çalışırken öldüğü belgelenen 16 bin 264 mülteci ve sığınmacının isimleri, toplam 49 sayfalık bir liste oluşturmuş.
Bu sayfalar da, Şişhane-Hacıosman metro hattındaki 100 panoda yer alıyor.
30 ekime kadar, bu isimlerin yarattığı utanç, gözümüzün önünde kalacak.
Sonrasında da, umarım, hafızalarda...
Irkçılığa karşı mücadele veren sivil toplum örgütü UNITED for Intercultural Action’ın projesinde yer alan sanatçı Banu Cennetoğlu, 2006’dan beri, “Liste”nin kayıp hayatlarının izinde.
“Liste’de” her isim (artık var olmayan) bir hayat.
Bu proje, Lara Fresko’nun koordinatörlüğünü, Esra Sarıgedik’in küratörlüğünü üstlendiği, Avrupa’da aşırı sağın yükselişi, “ötekilerin dışlanması”, Avrupa ve sınırlar konuları üzerine fikir yürütülmesini amaçlayan bir organizasyonun, “Ölçek, Mertebe, Tedbir”in bir parçası olarak İstanbul’da.
17 kasıma kadar devam edecek olan “Ölçek, Mertebe, Tedbir” de, yel değirmenlerine, onların öğütücü gücüne karşı bir başkaldırı.
Türkiye, AB konusunda, insan hakları sicilini düzeltmek, AB’nin içinde yer alarak, Avrupa içinde yaşanan haksızlıklar ve “modernliğin karanlık yüzüne” müdahale için bir şey yapmıyor ama “suça” ortaklık konusunda hiç geri kalmıyor.
“Ölçek, Mertebe, Tedbir”in tanıtım yazısında, şu sözler yer alıyor: “2012’de AB’nin sınır koruma organı Frontex’in Ankara ile imzaladığı bir memorandumla ‘Frontex ve sınır idaresi konusunda ehil Türkiye yetkilileri arasında işbirliği’ başlatıldı.”
Frontex görevlileri, “Liste”deki isimlerin bazılarını çekip vuranlar. “Modernite”ye, Türkiye katkısı kutlu olsun.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024