Sezin ÖNEY
Bir avuç Don Kişot
25.10.2012
3037
“Kıymetli Don Kişot’un, korkunç ve akla hayale gelmemiş Yel Değirmenleri Macerası’ndaki başarısı ve mutlu hatıralar için kayda değer diğer olaylar hakkında...”; 17. yüzyıl başında basılan, Miguel de Cervantes’in, El ingenioso hidalgo don Quijote de la Mancha (Mahir Beyefendi Mançalı Don Kişot) kitabının bu bölümünde, meşhur yeldeğirmenleriyle savaş sahnesi yer alıyor.
Türkiye’de şu an tüm “gerçeklik” kaybolmuş durumda. Ne uluslararası hukuk, ne Avrupa Birliği hukuku, ne Türkiye’nin kendi hukuki zemini, ne “İslami adalet kavramı”, ne geleneksel “adalet”, ne bireysel ahlaki-etik değerler.. hiçbir “satıh” kalmamış durumda.
Türkiye’de, “adaletin” çekim gücü, tümden yok olmuş durumda.
Bu nedenle de, sözlerin hiçbir ağırlığı yok. Değerlere değer, sözlere ağırlık kazandırmaya çalışan bir avuç Don Kişot, “insanlık namına”, “canavarlarla” savaşıyor.
Yoksa yel değirmenleri mi?
Süpermarketlerden bayram şekerleri taşarken, sofralar taksitle alınan kurbanların etinden yapılan yemeklerle süslenirken, dağdan ovaya güç savaşları sürerken, bazı insanların kendilerini açlık greviyle yok etmesi, kimin umurunda Türkiye’de?
Yakınları ve “insanlık hâlinden” kaygı duyan bir avuç Don Kişot’un herhalde...
Aydın Engin, haber sitesi T24’teki yazısında şöyle yazdı:
“Sayıları binlerle ölçülen Kürt siyasi tutuklu ve hükümlüleri açlık grevindeler. Geçen ay, 12 Eylül’de önce 63 tutuklu Kürt siyasetçisi açlık grevine başladı. Onları binlercesi izledi.
Kimilerinizin belki de çoğunuzun haberi bile yok. Medyamız binlerce yurttaşımızın açlık grevinde olmalarında bir ‘haber değeri’ bulmadı. Kimileri görmezden geldi, kimileri ıkına sıkına tek sütunluk, ayrıntıdan yoksun haberlerle yasak savdılar.
Açlık grevini başlatanlar bugün 37. günü doldurdular.”
Bu yazı yayınlanalı, neredeyse bir hafta oldu.
Can, can veriyor, an be an, her nefesle.
Oysa “modernleşme” ve “demokrasi”, insanlığın kronik acılarına derman olacaktı, değil mi?
Bilkent Üniversitesi’nde “Türkiye” ve “Modernlik” kavramlarını çok heyecan verici, ilham verici şekilde işleyen bir ders veren hocam İhsan İlker Aytürk, Şükrü Hanioğlu’nun A Brief History of the Late Ottoman Empire (Son Dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun Kısa Tarihi) kitabında yer verdiği, 1750-51’de ve 1800-1801’de yaşamış 10 bireyin, ölümleri sonrası sahip oldukları malların kayda geçirildiği envanterleri aktarıyor.
Yeniçeri Ağası’nın oğlu Süleyman Ağa’dan, daha yeni genç kızlığa adım atarken ölen doktor kızı Ayşe’ye, şurupçu Artaşir Artosyan’a, afyon satıcısı Elhac Ömer’e, Osmanlı toplumunun insanları, “modernleşme öncesi”, sadece bir yastık, bir eşarp, bir kürk, bir fincan gibi son derece sınırlı eşyaya sahipler.
Bugün, orta sınıf bir vatandaşın sahip olduğu sayısız Çin malı eşyayı düşünün bir de...
O dönem Batı Avrupa’sındaysa, maddiyat ve sahip olmanın toplumsal bir “değer” olarak ön plana çıkışı ile buna paralel olarak gelişen mal edinebilme gücü, sıradan insanlar için bile, Osmanlı ile karşılaştırılamayacak boyutta. Bugünse, ne kadar enteresan ki, “eşya kültürü”, “bolluk tutkusu”, “alışveriş”, Türkiye’nin egemen “değerleri”.
“Can”, bir değer değil.
Değerli değil.
Sadelik, mütevazılık ise, mesela İskandinavya gibi, Batı Avrupa’nın da “Batısı” sayılabilecek modernleşmenin ileri boyutunda ülkelerle özdeşleştiriliyor.
Türkiye, “modernleşme” kavramı ile hesaplaşmadan, girdaplardan kurtulamayacak.
“Modernite”, kusursuz bir dünyanın anahtarı değil.
İnsanların zalim yüzü, birbirini ezme “tutkusu” da, modern dünyada, endüstriyel boyutlarda.
Bugünlerde, İstanbul’daki reklam panoları, her zamankinden farklı bir “reklam” için kullanılıyor. 1993’ten bugüne AB’ye girmeye çalışırken öldüğü belgelenen 16 bin 264 mülteci ve sığınmacının isimleri, toplam 49 sayfalık bir liste oluşturmuş.
Bu sayfalar da, Şişhane-Hacıosman metro hattındaki 100 panoda yer alıyor.
30 ekime kadar, bu isimlerin yarattığı utanç, gözümüzün önünde kalacak.
Sonrasında da, umarım, hafızalarda...
Irkçılığa karşı mücadele veren sivil toplum örgütü UNITED for Intercultural Action’ın projesinde yer alan sanatçı Banu Cennetoğlu, 2006’dan beri, “Liste”nin kayıp hayatlarının izinde.
“Liste’de” her isim (artık var olmayan) bir hayat.
Bu proje, Lara Fresko’nun koordinatörlüğünü, Esra Sarıgedik’in küratörlüğünü üstlendiği, Avrupa’da aşırı sağın yükselişi, “ötekilerin dışlanması”, Avrupa ve sınırlar konuları üzerine fikir yürütülmesini amaçlayan bir organizasyonun, “Ölçek, Mertebe, Tedbir”in bir parçası olarak İstanbul’da.
17 kasıma kadar devam edecek olan “Ölçek, Mertebe, Tedbir” de, yel değirmenlerine, onların öğütücü gücüne karşı bir başkaldırı.
Türkiye, AB konusunda, insan hakları sicilini düzeltmek, AB’nin içinde yer alarak, Avrupa içinde yaşanan haksızlıklar ve “modernliğin karanlık yüzüne” müdahale için bir şey yapmıyor ama “suça” ortaklık konusunda hiç geri kalmıyor.
“Ölçek, Mertebe, Tedbir”in tanıtım yazısında, şu sözler yer alıyor: “2012’de AB’nin sınır koruma organı Frontex’in Ankara ile imzaladığı bir memorandumla ‘Frontex ve sınır idaresi konusunda ehil Türkiye yetkilileri arasında işbirliği’ başlatıldı.”
Frontex görevlileri, “Liste”deki isimlerin bazılarını çekip vuranlar. “Modernite”ye, Türkiye katkısı kutlu olsun.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024