Sezin ÖNEY
Zihnen çölleşen bir ortamda var olmaya çalışıyoruz; ufuk açıcı, bana düşünmediğimi düşündürten politik tartışmaları, çalışmaları çok özlüyorum.
Tam da bunları düşünürken, Metropoll’ün yaptığı Aralık ve Ocak raporları geldi; Aralık 2015’ten itibaren İngilizce olarak da çıkarmaya başladıkları ve formatını değiştirdikleri “Türkiye’nin Nabzı”/ “Turkey’s Pulse” hakikaten dört dörtlük bir çalışma olmuş –ki, bu tarz bir övgüyü kolay kolay yapmam.
Metropoll gibi kamuoyu araştırma şirketleri, genelde seçim zamanı kamuoyunun gözünün önünde oluyor. Oysa, sandık başına gidilmeyen zamanlarda da Türkiye’nin nabzı tutulmaya çalışılsa, yaşanan bir çok şey karşısında şaşkınlığa düşülmeyecek –daha önemlisi, önlem alınarak, bugün yaşananlar gibi vahim tabloların, can kayıplarının yaşanmasının önüne geçilecek.
Örneğin, bugün Cizre ve Diyarbakır Sur’daki çatışmalar; daha doğrusu Ağustos’tan beri girilen çatışma süreci, Türkiye’nin tabanındaki, Ankara’daki siyasi gelişmeleri yakından izleyenler için sürpriz değil. Eğer yaza gelinceye kadar adeta, kupkuru kesilen ve ufak bir kıvılcımı bekleyen politik ortamı, yerinde ve yakından gözlediyseniz, “nabzı tuttuysanız”, şaşırmıyorsunuz; Metropoll’un yöneticisi, akademisyen Özer Sencar da, çatışmaya giden süreci önceden sezenlerden.
Ben de, onun gibi bu yazın başını ve öncesini çatışmaların başlaması endişesi ile geçirenlerdendim. Gene de, AKP’yi ve Kürt siyasetini çok iyi bildiği iddiasındaki medyatik isimler, “bir daha asla, ne hükümet ne PKK çatışma sürecine döner” iddialarını o kadar kendilerinden emin yapıyordu ki; ben de, TSK’nın da içinde olacağı, bu denli sert bir savaş ortamını beklemiyordum.
Sencar, siyasi isimleri yakından tanıyan, politikayı yıllardır yerinde, Ankara’da ve verilerle izleyen, siyasi önsezileri güçlü biri; ama ayrıca, son derece kaliteli bir ekipleri de var. Aylık olarak yayınlanan Türkiye’nin nabzı raporlarının ardındaki ekibin içerisinde Sencar ile beraber, İhsan Dağı, Doğu Ergil, Mert Yıldız,Ezgi Çelenk yer alıyor.
Aralık raporu, ekonomi, iç politik tartışmalar ve dış politik çizgi; Ocak raporu ise, Kürt Sorunu, Ortadoğu’daki gelişmelerin Türkiye’deki algılara yansıması ve Yeni Anayasa çalışmaları hakkında kamuoyunun ne düşündüğü üzerine.
Her iki rapora da bakınca, Türkiye siyasetinde, AKP ve AKP’nin kendisinde vücutlaştığı biçimde, Erdoğan etkisini gözlemek mümkün. Sencar’ın deyişiyle, “Kazanan da, kaybettiren de Cumhurbaşkanı Tayyip Bey”. Güçlü ve “karizmatik” liderlere tutkun bir siyasi kültürümüz var; ancak, sırf lider istiyor diye, halkın da otomatikman aynı şeyi istemesi sözkonusu değil.
Metropoll’ün Aralık raporuna göre, başkanlık sistemi ile parlamenter sistem arasında tercih yapılması istendiğinde, araştırmaya katılanların yüzde 52,4’ü “Meclis’in hâkim olduğu sistemi” yeğliyor. Başkanlık sistemini tercih edenlerse, yüzde 31,1 oranında; yüzde 16,5’luk bir kesimin ise henüz fikri yok. Ancak, Ocak ayında, soru farklılaştırılıp, “Başkanlık sistemi ile referandum olsa nasıl oy verirsiniz” diye sorulduğunda verilen yanıt ise, yüzde 38 oranında “başkanlığa evet” şeklinde. Daha önceki aylara oranla ilk kez, başkanlığa destek bu denli yükselmiş durumda: bu da, Cumhurbaşkanlığı nezdinde, başkanlık kampanyasının, telefonla görüşmeler, “Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi” toplantıları gibi yöntemlerle başlatılması girişimlerinin nedenini açıklıyor.
Raporların genelinde, toplumun hemen her konuda, “AKP’li seçmenler” ve “olmayanlar” gibi bölündüğü gözleniyor. Ekonominin idaresinden, yaşam standartları algısı ve beklentisine; ülkenin ifade özgürlüğü sicilinden, yolsuzluk algısına, hemen her alanda, AKP seçmeni bir algı evreninde yaşıyor, kalan yüzde 50 başka bir evrende. Gerçekten de, birinin “AK” dediğine, toplumun geri kalanı “Kara” diyor desem yeridir.
Başkanlık tartışmasındaysa, AKP seçmeninin kendisinin, yaklaşık yarısı sistem değişikliğine ikna olmuş durumda. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AKP genelindeki inanç, desteğin daha yüksek olmamasının, “başkanlığın yeterince anlatılmadığı”, “başkanlık kampanyasının, desteği de artıracağı” yönünde.
Öte yandan, araştırmaların ortaya koyduğu çok ilginç bir gerçek var; Avrupa Birliği’ne destek geçen yılın aynı dönemine oranla, yaklaşık yüzde 15 artışla, yüzde 60,7’ye çıkmış. Ancak, sürpriz kısım şu ki, daha önceki dönemde, AB üyeliğine yüksek oranda destek veren AKP seçmeni, şimdi giderek artan biçimde “AB üyeliğine şüpheci yaklaşan” kesimlerin başını çekiyor. MHP seçmeni ile AKP seçmeni, bu açıdan benzeşmeye başlıyor. Bu benzeşme, başkanlık konusunda da belirleyici rol oynayabilir.
Benim bakışımla, başkanlığa destekten AB karşıtlığına çeşitli verileri karşılaştırmalı okuyunca, yaklaşık yüzde 30-35’lik bir “çekirdek AKP kitlesi” olduğu gözleniyor. Bu kitle, Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ile bire bir örtüşen bir siyasi düşünce çizgisine sahip. Bu kitle, MHP seçmeninin üçte biri ile de benzeşen çizgide. Yani, AKP ile MHP arasındaki politik paralellik, tabanda da artıyor. Bu durum, AKP’nin oylarını Kasım seçimlerinde artırmıştı; daha da artırma potansiyeli de taşıyor. AKP, MHP ile oy geçişkenliği üzerinden kendi desteğini yüzde 50’lere çıkarıyor, daha çıkarabilir de. Ama bu geçişkenlik, klasik AKP tabanının düşünce çizgisini de yeniden tanımlıyor.
Buna mukabil, AKP’nin “milliyetçileşmek istemeyen” veya çekirdek kitlesini oluşturmayan, “istikrarcı” seçmenleri ile arası açılır mı, onları da kendi ekseninde “daha sağa” dönüştürebilir mi –bu da soru işareti.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024