Yıldıray OĞUR
İddianameden devam ediyoruz... Ama 15 Temmuz 2016 günü öğle saatlerinde Yenimahalle’deki MİT karargâhına pilot binbaşı H.A.’nın girmesine gelmeden önce bir 40 yıl kadar geriye gitmemiz gerekiyor...
Çünkü İddianame ilk kez somut bilgiler ve rakamlarla FETÖ’nün ordu içinde 1974’ten 2016’ya kadarki 42 yıllık hikâyesini anlatıyor.
“Mahrem Hizmetler” ya da “Çok Hususi Hizmetler” adı verilen ordu içindeki FETÖ faaliyetleri hakkında 1980 öncesine ait bilgiler sınırlı. Hâlbuki tutuklu darbeci generallerin bir kısmı 1978-79 girişli. Muhtemelen bu girişlerin de bir hazırlık süreci olmalı.
Nitekim iddianameye göre ordu içindeki FETÖ yapılanmasına yönelik ilk soruşturmanın tarihi 1982. Kuleli Askerî Lisesi’nde FETÖ mensubu olduğu için atılan öğrenci sayısı 90. Bu çok daha uzun bir hazırlık dönemiyle ulaşılabilecek bir sayı. İddianameden, 1982 yılında Kuleli’den atılan askerî öğrencilerin daha sonraki yıllarda örgüt içinde başka işlerde istihdam edildiğini öğreniyoruz. Bunlardan birinin 2011 seçimlerinde AK Parti’den Meclis’e giren Muhammed Çetin olduğu biliniyor.
1982 yılında 90 öğrencinin atılmasıyla sonuçlanan FETÖ’cülere yönelik soruşturmada adı geçen bazı öğrenciler, iddianameye göre “yaşlarının küçük olması nedeniyle ilişikleri kesilmeden, ceza verilerek veya ikaz edilerek TSK’ya kazandırılmaya” çalışıldı. Bu öğrencilerden 6’sı 15 Temmuz darbe girişimi sırasında üst düzey rütbeli generaller olarak karşımıza çıktılar.
O öğrencilerden biri Şener Topuç’un 1982’den 2016’ya macerası ordudaki FETÖ yapılanmasının 42 yıllık hikâyesinin özeti. Bu 42 yıl boyunca terfi basamaklarından kimseye hiçbir şey hissettirmeden hızla yükselen Topuç, daha ortada Ergenekon-Balyoz vb. soruşturmalar yokken 2006 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı sırasında bu konuda çok hassas olduğu söylenen İlker Başbuğ’un özel kalem müdürlüğünü yürütmüş. 2010-2012 yılları arasında ise Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı yapmış. 2012 yılında atandığı Kara Kuvvetleri Tayin Daire Başkanlığı’nda üç yıl kalmış. Yani 17-25 Aralık 2013’ten sonra bile Kara Kuvvetleri’nde kimin FETÖ’cü olup olmadığına sorularına cevap veren koltukta oturmaktaymış. Ve 2015 yılı Yüksek Askerî Şûrası’yla da Tuğgeneral olarak Afganistan’da Türk ISAF Gücü’nün komutanlığına getirilmiş. Darbenin ardından Türkiye’ye çağrıldığında ise Dubai’ye kaçtığını, daha sonra getirildiği Türkiye’de darbeden ve FETÖ üyeliğinden tutuklandığını biliyoruz.
1982 yılında Kuleli Askerî Lisesi’ndeki FETÖ soruşturmasında “ikna edilerek” ordudan atılmayan öğrencilerden bir diğeri Murat Yetgin, 2016 yılında darbeden tutuklandığında Kara Harp Okulu Komutanı bir tuğgeneral, yine o öğrencilerden Hidayet Arı, darbe gecesi Edirne’den tankları İstanbul’a doğru yürütmeye çalışırken durdurulan 54’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanı bir tuğgeneral olarak karşımıza çıktı. Diğer iki isim de darbede tutuklandı; 57. Topçu Tugay Komutanı Tuğgeneral Mehmet Nuri Başol ve İstanbul’da onlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olan darbecilerin en rütbelilerinden 1. Ordu Harekât Başkanı Tuğgeneral Eyüp Gürler.
İddianameye göre 1986 yılındaki askerî liseler sınavında bazı derslerden tüm soruları doğru yaparak askerî liseye girmiş ve 1994 yılında teğmen olmuş, yani 94 devresinden 89 kurmay albay ve yarbaydan 66’sı da 15 Temmuz darbesine katıldıkları için ordudan atıldılar.
Bu soruşturmalara karşı örgütün ta 80’li yıllarda geliştirdiği yöntem akıllara durgunluk verici:
“Müteakip yıllarda da binlerce askerî lise öğrencisini ortaokulu yurt dışında okumuş gibi göstermiş, böylece askerî liselere giren öğrencilerin ortaokul döneminin araştırılarak örgütle ilişkilerinin tespit edilmesini önlemiştir...”
Son bir bilgi yine iddianameden; 1986 yılında Maltepe Askerî Lisesi’nde yapılan soruşturmalarda 450 kişilik bir devreden 270 öğrencinin FETÖ evlerine gittiği tespit edilmiş. Bu öğrencilerden 250’si itirafçı olarak atılmaktan kurtulmuş, ‘itiraf etmeyen 20 öğrenciyse okuldan atılmış.
Daha 80’li yıllarda bu kadar büyük sayılara rağmen yine iddianamedeki döküme göre 1982-2016 yılları arasında 157’si subay ve 253’ü ast subay olmak üzere 400 asker Gülenci olduğu için ordudan atıldılar.
Bu rakamın sıhhatli bir rakam olup olmadığını, irtica parantezinde dindar subayları kapsayıp kapsamadığını bilmiyoruz.
(“Bilmiyoruz çünkü iddianamede 28 Şubat döneminde artan irticacı subay avıyla ilgili tespit de epey tartışmalı:
“… Bazı sosyal tesislerde meydana gelen türbanlı bir vatandaşımıza nizamiyede müsaade edilmemesi gibi benzeri münferit hadiseler, örgüte müzahir medya organlarınca sürekli gündeme getirilmiştir. Yüzlerce yıllık bir gelenekten gelen halkımızın nazarında ‘Peygamber Ocağı’ olarak itibar kazanmış Türk Ordusu, âdeta din düşmanıymış gibi algılanmıştır. FETÖ mensupları, kendileri hakkında yürütülen soruşturmaları önlemek maksadıyla bu durumdan azami istifade etmiş ve kamuoyunda ‘TSK’da dindar subaylara baskı yapılıyor’ olgusu oluşturulmuştur.”)
Ama şu tespit, FETÖ’nün ordu içinde en kritik koltukları 2005 yılında ele geçirdiğini söylüyor:
“Sonuç olarak 2005 yılından itibaren, sistematik bir şekilde, harp okullarına atanma, askerî okullara öğrenci alımı, sözleşmeli personel temini, sözleşmeli subayların ve astsubayların statü değişikliği, yurt dışı ve yurtiçi yükseköğrenime personel gönderme, kurmay kolejlerine personel seçimi, GATA’daki öğretim üyesi atamaları, askerî hâkim temini, yüksek yargı üyelerinin seçimi ve benzeri onlarca konu tamamen TSK içerisindeki FETÖ yapılanmasının kontrolüne geçmiştir.”
İddianamede FETÖ’nün orduda en etkili olduğu pozisyonlar personel ve istihbarat başkanlıkları, üst düzey komutanların özel kalem müdürlükleri ve emir subaylığı kadroları olarak sıralanmış. Yine iddianameden okumak gerekirse:
“Darbeye iştirak eden örgüt elemanlarının mesleki safahatları incelendiğinde, atama dairelerine yaklaşık 20 yıl önce yerleşmeye başladıkları tespit edilmiştir. Başlangıçta bir iki eleman yerleştirmek suretiyle yapılan sızma, yıllar boyunca artarak devam etmiş, örgüt elemanlarının gücü, etkisi ve sayısı her geçen yıl artmıştır. Nihai olarak Gnkur. ve Kuvvet Personel Başkanlıklarının neredeyse tamamının FETÖ mensubu kişilerden oluştuğu anlaşılmıştır.”
“FETÖ’nün kritik kadro ve görev alanlarından birisi olarak belirlediği bir diğer alan ise Emir Subaylığı, Özel Kalem Müdürlüğü, İcra Subaylığı vb. kadrolardır. Son on yıldan beri en üst makamlar dâhil, kritik komutanlık emir subaylarının, Özel Kalem Müdürlerinin ve icra subaylarının tamamına yakını FETÖ tarafından özel olarak seçilmiş kişilerden oluşacak şekilde tayin edilmeleri sağlanmıştır.”
Subayların kurmaylık için gerekli olan yurt dışı görevlendirmeleriyle ilgili bütün sistemin de (dil sınavları, yurt dışı atamaları yürüten birimler) çok uzun yıllardır FETÖ’nün elinde olduğu anlaşılıyor.
İddianamedeki rakamlar ürkütücü. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yurt dışında görevde olan 525 subaydan 409’u darbe ve FETÖ üyeliğinden görevden alındı. 177 astsubaydan da 103. Daha korkutucu rakam darbe sırasında yurt dışına gönderilmek üzere tayini çıkan 241 subaydan 219’u darbe ve FETÖ suçlamasıyla ordudan atıldılar. Yani örgüt, 2016 yılında özellikle İzmir’de yürütülen ve iki amirale ucu uzanan soruşturmaların artmasından sonra subaylarını yurtdışına göndererek gözden kaçırmaya çalışmıştı.
Ama ona gelmeden iddianamede FETÖ’nün ordu içindeki yapılanmasının üçüncü safhası olarak geçen 2007-2014 arası yani Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk ve benzeri davalarla geçen dönem hakkında yapılan tespiti paylaşalım:
“TSK içerisindeki her faaliyeti, örgütten aldığı talimatlar doğrultusunda, kendi lehine yönlendirebilecek güce erişen FETÖ, son aşama olarak komuta kademesini de kendi istekleri doğrultusunda şekillendirebilmek maksadıyla 2007 yılından itibaren harekete geçmiş ve kendisine mensup olmayan ve kendileri için engel gördükleri herkesi sistematik şekilde tasfiye etmeye başlamıştır.”
Ve iddianamede en ayrıntılı bilgilerin ve rakamların olduğu döneme bakalım; 2014 Ocak ve sonrası. Yani 17/25 Aralık 2013’le birlikte Gülen cemaatinin artık paralel devlet olarak anıldığı ve bu yüzden devlet içindeki örgütlenmesine yönelik operasyonların, soruşturmaların başladığı en kritik 3 yıl. Herhâlde en çarpıcı ve ibret verici olan bölüm burası.
Önce 2014 Ağustos Yüksek Askerî Şûrası rakamlarına bakalım. Hatırlayalım; artık ortada iktidarın da düşman listesinde birinci sıraya çıkmış, paralel devlet diye somut bir tehlike vardı ve ona karşı da büyük bir mücadele başlamıştı. Bu örgütün orduda da etkili olduğu açıkça yazılıyor, ifade ediliyordu.
Buna rağmen iddianamedeki tablolara göre 2014 yılı YAŞ’ında albaylıktan tuğgeneralliğe/tuğamiralliğe terfi edenlerin % 63’ü 15 Temmuz sonrası ordudan atıldı. %13’ü de kendileri istifa etti. Yani 2014 YAŞ’ında tuğgeneral ve tuğamiral olmuş olanların % 76’sı FETÖ’cü çıktı. Aynı YAŞ’ta tuğgeneral/tuğamirallikten tümgeneral/tümamiralliğe terfi edenlerin ise % 50’si ordudan atıldı. Bu rakam hava kuvvetleri komutanlığında ise %100.
2015 Yüksek Askerî Şûra’sında bu rakamlar daha da artıyor. 2015 yılında albaylıktan tuğgeneralliğe/tuğamiralliğe terfi edenlerin 15 Temmuz’dan sonra % 63’ü ihraç edildi, %15’ü istifa etti, yani % 78’I darbeci/FETÖ’cü çıktı. Bu rakam tümgeneralliğe/tümamiralliğe yükselenlerde % 53. Bu yüzde elli üç içinde, yani 2015 YAŞ’ında tümgeneralliğe terfi eden isimler arasında 15 Temmuz’un kilit isimlerinden Tümgeneral Mehmet Dişli de var.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda ise 2015 YAŞ’ında tümgeneral yapılan 4 tuğgeneral 15 Temmuz sonrası ordudan atıldı yani oran yine %100.
Ama bu iddianame sayesinde ilk kez öğrendiğimiz bir bilgi bunların hepsinden daha çarpıcı. O da darbe nedeniyle yapılamayan 2016 Ağustos’u Yüksek Askerî Şûra atamalarıyla ilgili rakamlar.
Savcılar bu yapılamayan YAŞ atama listeleri üzerine Genelkurmay Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Nerim Bitlislioğlu’nun 20.02.2017 tarihli bilirkişi raporunu incelemiş ve şöyle yazmış:
“Örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kritik yerlerini ele geçiren asker üyelerinin 2016 yılı için yapmış oldukları Yüksek Askerî Şûra çalışmaları başlığında hazırlanan dosyanın incelenmesinde, terfi ettirilecek personelin büyük çoğunluğunun darbe faaliyetlerine katılmış örgüt üyeleri olduğu anlaşılmış.”
Yani 2016 yılında darbe olmayıp YAŞ yapılsaydı, en azından Genelkurmay’ın hazırladığı listelere göre atanacakların çoğu yine FETÖ’cü subaylar olacaktı.
Aslında bunda şaşılacak çok fazla bir şey yok. Çünkü darbe sırasında Genelkurmay Personel Daire Başkanı Korgeneral İlhan Talu da darbenin kritik isimlerinden biriydi ve tutuklandı. Onun gibi bu atamalara karar veren Kara, Hava, Deniz, Jandarma personel başkanları da darbeden tutuklandılar.
İddianamede yer alan Genelkurmay Plan ve Daire Başkanı Mehmet Partigöç’ün ifadesinde geçen bir bilgi ise 2016 YAŞ’ıyla ilgili başka bir hazırlık olduğunu da gösteriyor. Okuyalım:
“Hatırladığım kadarı ile 2016 yılında Darbe girişimine yakın tarihlerde 1. Amiri olan İlhan TALU’nun tarafına yaklaşık 300 kişinin isim listesini vererek ‘görev yerlerini tespit edin bir haberleşme ağında isimleri geçiyormuş bunların tespitini yapın’ dediğini, kendilerinin de şahısların çalıştığı yerleri tespit ederek kendisine bilgi verdiklerini…”
Burada bahsedilen haberleşme ağının ne olduğu iddianamede yazmıyor. Ama bunun byLock listesi olduğunu tahmin edebiliriz. Çünkü MİT, byLock’u darbeden önce Ocak 2016’da ortaya çıkarmıştı. Tam olarak isimlerin verilip verilmediğini bilmiyoruz. Daha önceki yıllarda da MİT’in YAŞ’la öncesinde ordudaki paralel yapılanmayla ilgili Genelkurmay’a listeler verdiğiyle ilgili haberler çıkmıştı. Hatta Akşam gazetesinin 2014 tarihli böyle bir manşeti Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Genelkurmay’dan yapılan üçlü açıklamayla yalanlanmıştı. MİT ya da Emniyet’in Genelkurmay’a Yüksek Askeri Şuralar öncesi FETÖ’cü listeleri verip vermediği, verdiyse bu listelerin ne yapıldığı sorusunun henüz bir cevabı yok.
İddianamede yer alan Mehmet Partigöç’ün Genelkurmay’daki ofisindeki masasının üzerine eşi ve kızları için bıraktığı notta yazan “Ama bu başkaldırıyı yapmasaydım da beni hayatımın sonuna kadar hapse atacaklardı” sözünün bir tasfiye beklentisi olduğunu ortaya koyuyor. Bazı subay ifadeleri de bu korkuyu destekliyor.
2013 sonrası ordudaki paralel yapılanmayla mücadeledeki aksaklıklarla ilgili en çarpıcı ifade Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nınki. Aksakallı Paşa ifadesinde Şehit Ömer Halisdemir’e vurması için talimat verdiği Özel Kuvetller’de görevli Tuğgeneral Semih Terzi’nin FETÖ’cü olduğunu 2015 yılında Genelkurmay’a bildirdiğini söylemiş:
“Kara Kuvvetleri İç Güvenlik Şube Müdürü iken Semih TERZİ'yi Kara Kuvvetleri Komutanının Özel Kalem Müdürü olarak tanıdığını, daha sonra Özel Kuvvetlerde birlikte çalıştığını, 2015 Ağustos öncesinde Özel Kuvvetlerde görevli Tuğgeneral Semih TERZİ, Tuğgeneral Mehmet Nuri BAŞOL ve Tuğgeneral Mehmet Cengiz DOĞAN'ın görevden alınması için teklifte bulunduğunu, Semih TERZİ dışındakilerin görevden alındığını, ancak Semih Terzi’yi görevden almadıklarını, 2015-2016 yıllarında Semih TERZİ'nin buradaki görevden alınması için 2 defa teklifte bulunduğunu, ancak görevden alınmadığını, Semih TERZİ'ye olumsuz sicil ve olumsuz kanaat yazdığını, 2016 sicil belgesinin Genelkurmay'dan istenebileceğini, 5-6 ay önce kendisine Silopi'de ‘dilekçeni yaz bu birlikten defol git’ dediğini, Semih TERZİ'nin FETÖ’cü olduğunu tahmin ettiğini, buna yönelik şüpheleri olduğunu…”
Aksakallı Paşa ifadesinde Özel Kuvvetler Komutanlığı’na atanan Kurmay Albay Fırat Alakuş ve Kurmay Albay Fatih Yarımbaş’ın da FETÖ’cü olduklarını, atamamalarının yapılmaması gerektiğini darbeden önce YAŞ döneminde Genelkurmay’a bildirdiğini anlatıyor. O kurmay Albaylardan Yarımbaş darbe gecesi Aksakallı’nın arabasının önünü kesip onu öldürmeye çalışacak, Kurmay Albay Fırat Alakuş ise Özel Kuvvetler timinin başında darbe akşamı Genelkurmay’ı basıp komutanları gözaltına alacaktı.
Sadece bu köşede bile hakkında 2014’ten beri yazılar çıkan 2010 KPSS dosyasında kopya çekerek atamaları yapılan şüpheli 487 subay eşi hakkında bile yeterli bir soruşturma yapılsaydı, örneğin o subay eşlerinden biri olan (S.A.) üzerinden Kurmay Albay Fırat Alakuş’un adına da ulaşılacaktı ve böylece darbe akşamı Yurtta Sulh Konseyi üyesi olarak Genelkurmay’ı basacak Kurmay Albay deşifre edilecek, belki ordudaki FETÖ’cü yapı bu izin peşinden ortaya çıkarılacaktı.
Ama iddianamede darbeden tutuklanan Genelkurmay Personel Daire Başkanı İlhan Talu’dan çıkan bir dosyada yazılanlar KPSS 2010 da dâhil olmak üzere, ordudaki paralel yapı soruşturmalarının nasıl savuşturulduğu ve hükümetin hangi argümanlarla ikna edildiğini gayet iyi anlatıyor:
“Her 3 klasörde de, 1 nolu klasörün sonuç kısmında da yer aldığı şekilde, TSK’nın PDY ile mücadelede gereken her türlü tedbir hassasiyet ve kararlığı uyguladığı, TSK nın bu konudaki kararlılığında her hangi bir zaafının olmadığı, bu mücadelede acele edilmemesi gerektiği PDY’nın TSK içerisinde olduğundan büyük gösterme gayretlerinin iyi niyetli olmadığı bu iddiaların belli bir kesim tarafından intikam ve hesaplaşma niyetiyle planlı olarak üretildiği, aslında bu iddialardan ziyade bu iddialara itibar edildiği algısı oluşturacak eylemlerin ve eylemsizliklerin TSK’ya daha zarar vereceği, değerlendirmelerini destekler mahiyette evraklar olduğu, 1 adet klasörün; toplam 9 sayfadan oluştuğu, içeriğinde KPSS 2010 Soruşturma/Kovuşturması kapsamında TSK personeli ve yakınları ile ilgili meydana gelen gelişmeler başlıklı yazı ve konu ile ilgili gazete kupürleri, sınavdan alınan notlar başlıklı çizelge, yıllar içerisinde Harbiyelilerin durumu başlıklı çizelge olduğu…”
İddianamede 17/25 Aralık 2013’ten sonra bu örgütün deşifre edilmesi için ele geçen üç yıllık fırsatın kötüye kullanılması şöyle eleştirilmiş:
“FETÖ hakkında gerek TSK içinde gerekse de ulusal yargı kurumlarında yürütülen soruşturmalar akamete uğratılmıştır. ‘Askerî liseye soktuğu bir çocuğu 40 yıl sonra orgeneral yapmayı hedefleyen bir örgüt, çok tehlikeli bir örgüttür’ gerçeği göz ardı edilmiştir.’’
17/25 Aralık’a rağmen üç yıl sonra 15 Temmuz’un nasıl olabildiği sorusunun cevabı Türkiye’nin yönetilmesinde, güvenlik ve yargı kurumlarında yaşanan sorunlar üzerine henüz yeterli bir sorgulama yapılamadı. Ama bu üç boyunca kaçırılmış fırsatlara rağmen, darbenin sabahı FETÖ örgütü içinde bulunan bir binbaşı kendisine verilen MİT müsteşarını gözaltına alma görevi vicdanını rahatsız edince Yenimahalle’ye gitti. MİT binasına girdi.
Darbeyi engellemek için hala bir fırsat vardı. Ama bu da bir sonraki yazıya kaldı.
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump büyük bir yenilgiye uğradı 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Türk – Türk ayrışması” 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanÇarpık duruma sevinmek, siyasetçiden hukuk dilenmek… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBahçeli Kürt meselesine, Kürt meselesi Türkiye’ye yön verirken… 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025