Abdurrahman Dilipak
Meşhur bir söz vardır: Sinek küçük ama mide bulandırır.
Bazen küçük şeyler, birike birike büyür. “Damlaya damlaya göl olur”. Bazen küçük bir damla bardağı taşırır. O büyük füzeleri fırlatan küçük bir fünyedir.
Kibriti gözünüze çok yaklaştırırsanız arkasında kocaman bir ormanı kaybedersiniz.
Anlatacağım olay küçük, sıradan, basit bir olay, ama can sıkıcı. Bu olaylar yaygınlaşınca insanları canından bezdiriyor, öfkelendiriyor. O zaman bu küçük hadiseler, farklı eleştirileri de beraberinde getiriyor, bu küçük şeyler başka olaylar ve kişilerle ilişkilendirilince başka hikâyeler çıkıyor ortaya.
Geçenlerde yağmur yağdı. Hava birden soğudu. Gecenin karanlığında, trafikten kurtulup randevusuna kavuşmaya çalışan bir kardeşimiz, yan yola giriyor, fakat bir su birikintisinden geçerken arabanın ön tekerleri bir çukura düşüyor. Bir yandan yağmur yağıyor, öte yandan tek başına arabayı düştüğü yerden çıkarması mümkün değil. Belediyeden ilgili masayı arıyor. Onlar bir tamirat için taşeron firmaya verilen bir iş gereği açılan çukur olduğunu söylüyor ilgili masa. O birime yönlendiriliyor. İlgili birimi arıyor. Personel kalmadığı, dilekçe yazıp, şikâyetini kuruma iletmesini söylüyor.
Destek hizmeti veren kurumlardan bir destek alamayınca, inip aracının fotoğrafını çekiyor, arkadaşlarını yardıma çağırıyor. Arabayı çıkarıyorlar, aracı servise götürüyorlar.
Adamın randevusu yattı tabi. Arabasının önünde hasar var. Kasko yok.
Bir gün sonra idareye gidiyor, dilekçesini veriyor. Yolu kazmışlar ama bir işaret koymamışlar. Çünkü kazdıkları yeri toprakla doldurmuşlar, yağmur başlayınca toprağı sıkıştırmadan ve üstünü asfaltlamadan çekip gitmişler. Yağmur yağınca hem toprak çökmüş, hem de bir kısmı akıp gitmiş. Araç geçmek isterken de çukura düşmüş.
Bir gün sonra ilgili kurumun ilgili şefliğine gidiyorlar. Şef sözlü olarak konuyu dinlemek istemiyor. “Ne verecekseniz yazılı verin” diyor. Kendilerine yazılı cevap verileceğini söylüyor ama cevap verilmiyor. Tekrar ilgili kuruma gidiyor, şefe tekrar şikâyette bulunuyor. Şefin cevabı: “Bu kadar zaman geçmiş, yapacak şey yok. Mahkemeye gidin” diyor.
Yurttaş diyor ki, zararım 1000 lira kadar. Bir de araç birkaç gün tamirde kaldı. Dava açacak olsam harcı var, avukat parası, “dava iki yıldan önce bitmez” dediler. “Hani mahkeme temyize karar verse, onu tahsil etmek ayrı bir dert. CİMER’e yazsan, basına gitsen bu defa takarlar kafayı diye korkuyor insan. Memur da kendine göre haklı belki. Müteahhit, taşeron idarenin adamı ise, memur onu şikâyet ettiler diye işlem yapacak olsa, amiri ona hesap sorabilir. Peki, o zaman nasıl yanlış yapandan hesap soracağız, yapanın yanına kâr mı kalacak.”
Bakar mısınız, “Mahkemeye git”! O taşeron işini niye eksik yapıyor? Memur neden hesap sormuyor? Bu memlekette neden mahkemelerde kuyruk oluşuyor. Herkes birbiri ile mahkemelik, vatandaş devletle, devlet vatandaşla mahkemelik. O kadar çok mahkeme yetmiyor. Bir yandan da sürekli yasa yapılıyor ve yasalar sürekli değişiyor.
Bir ülkede ne kadar çok yasa varsa o ülkede özgürlükler o kadar az demektir.
Söz konusu şoför başına gelenleri anlatıyor, dert yanıyor. O anlatınca, başkası da kendi başından geçenleri anlatıyor. Herkesin bir hikâyesi var. Çoğu çözümsüz kalmış. İnsanlar anlata-dinleye dertleniyor. Söz sözü açıyor, “söz “tuzu kuru” birilerine geliyor. İhaleleri kimlerin aldığı, işlerin kaça maledildiği, işlerde yapılan yanlışlar, hileler konu ediliyor.
Biri inşaat yapmak için bir arsa alır, arsa bir süre sonra “yeşil alan” olur. Alan, aldığı fiyatın altında arsayı elden çıkarır. Ama kısa süre sonra aynı arsa tekrar imara açılır ve emsallerinden fazla kat verilir.
Bakın, bunlar “şüyuu vukuundan beter” hadiselerdir. Şüyuu bulan hadiseler, eğer çözümsüz kalırsa ekleme, çıkarmalarla benzer hikâyelerle zenginleşerek yayılıyor.
En kötüsü de muhatap bulamamak. Ve insanların artık şikâyet etmekten de korkar hale gelmesi.
Aslında, mesela illerde, ilçelerde, merkezde insan hakları, çevre ve tüketici kurulları var. Ya da Beyaz Masalar, CİMER var. Eskiden BİMER uygulamaları da vardı. “Açık Kapı” uygulaması var. Bilgi edinme hakkı var.
Bazı olaylar var ki, onların çözümsüz kalması bazen insanların umutsuzluğa düşmesine sebep oluyor. Mesela Muhsin Yazıcıoğlu, Hrant Dink, Uğur Mumcu, Hablemitoğlu, Eşref Bitlis gibi..
“Bir insana yapılan bir haksızlık bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.”Yolsuzluk ve rüşvet, torpil iddiaları son derece sinir bozucu. Birileri aynı konudan ona dokunulmazken bir başkasına hesap sorulması da ayrı bir dert..
Bitmek bilmeyen tarla davaları gibi siyasi davalar var. Bir de yargıya karşı bağışık kişiler var sanki.
Bütün bunlar sinir bozucu, can sıkıcı şeyler. Mecelle kuralıdır: “Def-i mazarrat, celbi menafiden evladır”. Bir takım mazarratlar devam ederken, sürekli iyiliklerden söz etmenin bir faydası yok. Ateş düştüğü yeri yakıyor ve onların acısı çevrelerindeki insanların dikkatlerini o yöne çekiyor.
Bazen bu küçük olaylar çoğalınca insanların ufkunu karartabiliyor, tıpkı kibrit çöpünü gözünüze çok yaklaştırdığınızda arkasında bir ormanı kaybedebileceğiniz gibi. Aynen öyle, birçok önemli büyük hizmet, kovanın dibindeki küçük bir deliğin kovanın suyunu bitirmesi gibi, bu hizmetlerin içini boşaltıyor. İnsanlar gün geliyor, pire onları canından bezdirince yorganı yakmasına sebep olabiliyor.
Bari seçime giderken bu gerçeklerin göz önünde tutulması gerek. Aslında bu işin sadece bir seçim taktiği olarak değil, her zaman geçerli bir siyasi ahlak kuralı olarak her zaman aklımızda tutulması ve işlerimize yön vermesi gerek.
Selam ve dua ile.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022