Ahmet ALTAN
Hukuk dışı otoriter bir yapıyı sürdürmek isteyen orduyla ve sürekli olarak kaos yaratmaya çalışan Ergenekon’la çatıştığı her an ben AKP’yi desteklerim.
Benim desteğimin AKP için hiçbir önemi yoktur ama benim için neyi, neden desteklediğim önemlidir ve böyle çatışma süreçlerinde durduğum yerden milim kıpırdamam.
Bu vesayet rejiminin en önemli unsuru olan ordunun “Ben hukukun üstündeyim, istediğimi yaparım” anlayışıyla dövüştüğü zamanlarda, ordunun otoritesini değil de AKP’yi “hedef” olarak görenlerle de hiçbir ortaklığım olmaz.
BDP ya da CHP gibi partiler böyle süreçlerde “siyasi bir partiyi” desteklemek yerine, orduyu cepheden karşılayan bir partiyi yıpratmayı birinci amaç yaptıklarında, hangi saikle hareket ederlerse etsinler benim gözümde birer “rejim payandası” parti olurlar.
AKP, Şemdinli’de, Sayıştay Yasası’nda, Ombudsmanlık Yasası’nda olduğu gibi orduyla işbirliğine yöneldiğinde ben AKP’ye karşı olurum.
AKP’nin bu tür işbirliği girişimlerini eleştirmeyen her parti de benim için “rejim” partisidir.
İktidarda bulunan AKP’nin denetimindeki polisler “gösteri yapan” çocukları dövdüğünde, o çocukların siyasi görüşleri ne olursa olsun ben o çocuklardan yana çıkarım.
Anayasa referandumunda değişimi desteklemeyen TÜSİAD’a karşı kesinlikle AKP’yi tutarım.
Hiç tanışmadığım ama bana her zaman çok sempatik gelen Bülent Arınç, “yaşam tarzı” konusunda “müdahaleci” bir görüşü seslendirerek TÜSİAD’la kavgaya girdiğinde ben TÜSİAD’ı savunurum.
Ordunun fikirlerimize, inancımıza, ibadetimize karışmasını istemediğim gibi AKP’nin ya da herhangi bir siyasi organizmanın da, kendisine benzemeyen insanların ahlakına, yaşamına, günahına karışmasını istemem.
AKP, Kürtlerin “anadilde eğitim” hakkını reddettiğinde ben AKP’ye karşı bu hakkı savunan BDP’nin yanında dururum.
Kürt açılımını başlatacak yürekliliği gösterdiğinde ise yerim kesinlikle AKP’nin yanıdır.
Bu açılımdan vazgeçtiğinde muhaliflerin arasına katılırım.
Kendisi İmralı’da Öcalan’la görüşürken, AKP kalkıp da “Çözümü getireceğim” diyen CHP’yi “BDP’yle işbirliği yapıyor” diye suçlarsa ben CHP’den yana çıkarım.
Böyle uzun bir liste yazabilirim size.
Çünkü bu ülkedeki istisnasız bütün partiler, kendi siyasi çıkarlarına göre sürekli pozisyon değiştiriyorlar.
Eğer herhangi bir partinin “mutlak” destekleyiciyseniz, siz de o partiyle birlikte pozisyon değiştirmek zorunda kalırsınız.
Bir partinin ya da bir parti liderinin siyasi çıkarı sizin hayattaki duruşunuzu belirler, zavallı bir “uydu” gibi tuttuğunuz partiyle birlikte döner durursunuz.
Nerede duracağınızı kendiniz belirleyemezsiniz.
Otoriter bir gelenekten geldiğimiz, liderleri neredeyse kutsallaştırdığımız için “mutlak” destekçilik bu ülkede “esas duruş” olarak kabul ediliyor, kitleler, gazeteler, televizyonlar, “yapıştıkları” partiyle, örgütle, liderle birlikte pozisyondan pozisyona geçiyorlar.
Sadece ilkesiz biçimde pozisyon değiştirmekle kalmıyorlar, kendileriyle birlikte pozisyon değiştirmeyenlere de düşman oluyorlar.
Dürüstlüğü “kendi fikirlerine ve ilkelerine” sadakatte değil, liderlerine, örgütlerine, partilerine sadakatte arıyorlar.
Kendilerini yok sayıyorlar.
Ve herkesin de kendisini yok saymasını talep ediyorlar.
Böylesine bir “kullaşmayı”, böylesine bir “ilkesizleşmeyi” en yüce davranış biçimi olarak görüyorlar.
Ben dürüstlüğün, insanın kendi fikrine, ilkesine, ahlakına sadakat göstermesinde olduğuna inanırım.
Ne istediğini, neye inandığını, neyi savunduğunu açıkça söylersin, senin fikirlerinle, inançlarınla uyuşan partileri, örgütleri, liderleri desteklersin, uyuşmadıklarında itirazını yüksek sesle, yüreklice, dürüstçe söyler, kendi yolunda yürümeye devam edersin.
AKP ne yaparsa yapsın AKP’ye, CHP ne yaparsa yapsın CHP’ye, BDP ne yaparsa yapsın BDP’ye karşı çıkan ya da onlar ne yaparsa yapsın hiç bakmadan onları destekleyen insanları anlamam, onların kendilerinden vazgeçmelerine, kendi hayatları içinde birer önemsiz gölgeye dönüşmelerine üzülürüm.
Bu ülkede askerî vesayetin bitmesini, otoriterliğin yok olmasını, kimsenin başkasının hayatına karışmamasını, herkesin özgür ve eşit yaşamasını, insanların fikirlerinden, inançlarından, ibadetlerinden, yaşam tarzlarından dolayı hesap vermemesini isterim.
Doğru olduğuna inandığım bu görüşlerin hayata geçmesine yardımcı olacak her hamlenin destekçisi, bunu engelleyen her hamlenin muhalifi olurum.
Lider olmayı da, kul olmayı da sevmem ben.
Sadece kendi dediği olsun isteyen liderlerden ve kullardan çok fazla haz etmeyişim de ondandır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ümitliyim, çünkü…
26.05.2020 - Bir Cinayet, bir Cenaze
21.01.2020 - Bu akşam Pariste babam, Malraux ve ben şampanya içeceğiz
6.02.2019 - Biz söylemeyeceksek kim söyleyecek?
28.11.2019 - ÜÇ CAM KUTU
23.11.2019 - Kâğıttan flüt
11.11.2019 - Rüyalar ve milliyetçilik
21.03.2020 - Yargıdaki çöküntüyü tamir etmek elinizde!
25.09.2018 - Milliyetçilik ve Aydınlar
19.09.2018 - Şatodaki Çiçek
26.08.2018
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































tuncay demirtaş
AKP "kurmaylarına" "arka bahçelerinde temizlenecek çok pisliğin olması"dan dolayı "oraya bakmalarını" önermeniz çok anlamsız. "Arka bahçedeki pislik" başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP "kurmaylarının" siyaset tarzından ve geldikleri siyasi okulun demokrasi, hukuk, parlemento gibi geleneksel burjuva demokrasisi içinde yetişmiş siyasi aktörlerin siyasi kültüründen tamamen farklı, ümmetçi cemaatin biat kültüründen gelmelerinden, kısacası demokrasi diye bir dertleri olmamasından kaynaklanmaktadır.