Ahmet ALTAN
Bir gün Mehmet Baransu’nun hayatını filme çekeceklerine eminim.
Türkiye’nin hatta dünyanın en fazla haksızlığa uğramış, en cesur gazetecilerinden birisi Baransu, yaptığı haberlerle “askerî vesayeti” herkesten daha fazla sarstı, yıkılmasının yolunu açtı.
17-25 Aralık’tan sonra AKP’nin, Ergenekon’u ve eski darbecileri kendisine “müttefik” seçmesinin ilk kurbanı da o oldu.
Bu genç gazeteci 11 aydır hapiste ve hâlâ hakkında bir iddianame bile yazılmamış.
İddianame yazılamıyor çünkü onu mahkûm ettirecek, hapiste tutacak bir suç bulamıyorlar... Bulamazlar da, öyle bir suç yok çünkü.
Hem ulusalcıları, hem askercileri, hem onların yeni müttefiki olan AKP’lileri bir arada kızdırdığı için bugünkü medyada neredeyse kimse onun adını ağzına almıyor.
Türkiye minnettar kalması gereken genç bir gazeteciyi ortak bir sessizlikle hapiste tutuyor.
Allahtan dünya gazetecileri Türkiye’deki meslekdaşları gibi değil, gazetecilik dünyasının önemli isimleri Başbakan Davutoğlu’na bir mektup yazarak Mehmet Baransu’nun serbest bırakılmasını istediler.
Dünyanın en önemli “araştırmacı gazetecilik” antolojilerinden birine haberi alınmış bir gazetecinin, “neyle suçlandığı bile belirtilmeden” hapiste tutulmasının adaletle alâkası olmadığını söylediler.
Balyoz ve Ergenekon davalarında bazı haksızlıklar olduğuna da değinerek, “bir zamanlar Baransu'nun ifşa ettiği belgelerdeki suçlamalar, belki de eldeki kanıtın ötesinde suçlamalara dönüştürülerek Türk Mahkemeleri'nce kullanıldı” dediler.
Ama bu “haksızlıkların” asıl suçu ortadan kaldırmadığının farkında oldukları için “hükümet Balyoz sanıklarını kurban ilan etti” demeyi de ihmal etmediler.
Onlar Baransu’nun yaptıklarının ve cesaretinin farkındalar ama bugünkü Türk medyası onun cesaretini unutmayı tercih ediyor.
Ben, size bir kıyasla onun ne yapmış olduğunu bir daha hatırlatayım.
Bugün Tayyip Erdoğan karşısında bu medya nasıl sessizse, AKP’nin “algı operasyonları” nasıl medyada geniş yer buluyorsa, o zamanlar da “askerî vesayetin paşaları” karşısında bu medya öyle sessizdi, askeriyenin “algı operasyonları” gazetelerde yer alıyordu.
Bugün bir gazetecinin Erdoğan’la ilgili haber yapması nasıl hemen mahkemelerle ve baskılarla karşılanıyorsa, o gün de paşalarla ilgili haberler öyle baskılarla karşılanıyordu.
Baransu o şartlarda o haberleri yayınladı.
Şimdi bütün gazeteciler, oturup bir düşünsünler bakalım, Erdoğan’la ilgili bir haber yapabilirler mi, yaparlarsa bastırabilirler mi, bastırırlarsa başlarına gelecekleri göze alabilirler mi?
Bunu çok az sayıda gazeteci yapabiliyor bugün Türkiye’de.
Askerî vesayet döneminde bunu neredeyse tek başına yapıyordu Baransu.
AKP, hırsızlık yaparken suçüstü yakalanınca, darbecilerle kol kola girip “Ergenekon’un ve Balyoz’un kumpas olduğunu” söyledi, medyadaki adamları da bunu destekledi.
Tayyip Erdoğan ve Yalçın Akdoğan “kumpas” dedi ama AKP’nin eski başbakanlık müsteşarı ve milli eğitim bakanı Ömer Dinçer geçenlerde T24’de yayınlanan Hazal Özvarış’la yaptığı konuşmada, “Ergenekon, Balyoz vb. planlar yapanların, hiçbir şey olmamış gibi beraat etmeleri, tazminat almaları hiç adil değil,” dedi.
Erdoğan ve Akdoğan “kumpas” diyor, Dinçer de “kumpas değil” diyor.
“Kumpas değil” diyenler çoğalacaktır çünkü bugün baskı altında sussalar da gerçeği bilen çok insan var bu ülkede.
Onlar konuşacaklar.
Sütunlarında ya da programlarında, Balyoz seminerindeki paşaların konuşmalarından bir paragraf bile yayınlamadan, “Balyoz’un olmadığı anlaşıldı” diyerek AKP’nin “algı operasyonlarının” gönüllü işbirliğini yapanlar, hayatın “donduğunu” ve değişmeyeceğini sanıyorlar.
Onlara kötü haberi vereyim, hayat değişecek ve bütün bu konular, kimin ne yaptığı, ne dediği bir daha ortaya çıkacak.
Hırsızlarla darbecilerin birlikte gerçekleştirdikleri “algı operasyonlarının” peşkircileri öyle kolayından unutulup gitmeyecek.
Zaten gerçekleri saklamak da o kadar kolay değil.
Geçenlerde, kendisi de şimdi hapiste olan eski polis şeflerinden Ali Fuat Yılmazer, Özgür Düşünce Gazetesi’nde Nazlı Ilıcak’a verdiği uzun mülakatta, Baransu’nun en önemli haberlerinden biri olan “Kafes Eylem Planı”yla ilgili çok önemli bir açıklama yaptı.
Biliyorsunuz, Kafes Eylem Planı, “gayrımüslimlere” yönelik ürkütücü eylemler yapıp suçu AKP’ye atma üzerine kurgulanmış bir operasyon planıydı.
Baransu da bu planı ortaya çıkarmıştı.
Daha sonra bu “planın” da “kumpas” olduğunu iddia ettiler.
Yılmazer, Ilıcak’a verdiği mülakatta, o dönemde İstanbul valisi olan Muammer Güler’in kendisini makamına çağırdığını ve orada kendisini Ankara’dan gelmiş olan Genelkurmay Hukuk Müşaviri Hıfzı Çubuklu’nun valiyle birlikte karşıladığını söylüyor.
Çubuklu aynen şöyle demiş Yılmazer’e: “Müdür Bey operasyonda bu dosyayı ele geçirmişsiniz. Bu, bizim için çok hayati bir konu. Bunun soruşturma kapsamı dışında tutulmasını istiyoruz. Ya imha edilsin ya da bir şekilde bize teslim edin. Ancak hiçbir şekilde kayıtlara girmesin.”
Bugün “yoktu öyle bir plan” denilen Kafes Eylem Planı’nı polislerden almak için Genelkurmay Ankara’dan adam gönderiyor.
Böyle bir plan yoksa Genelkurmay “olmayan” planı mı istiyor?
“Olmayan” planın kayıtlara girmesinden mi korkuyor?
Muammer Güler sağ, Hıfzı Çubuklu sağ, Yılmazer sağ.
Olayın üç tanığı da bugün konuşabilecek durumda.
Ama kimseden bir ses çıkmadı…. “Balyoz yok, Ergenekon yok” diye bağıranlar da görmezden gelmeyi tercih ettiler her zaman olduğu gibi.
Yılmazer yalan söylüyorsa çıkıp söyleyin… Doğru söylüyorsa, Çubuklu’nun bu sözlerinin ne anlama geldiğini açıklayın.
Hiçbiriniz sesinizi çıkartamıyor ama o haberi yayınlama cesaretini gösteren Baransu’yu hapiste tutuyorsunuz.
“Kafes” dışarda, Baransu hapiste.
Bir iktidar hırsızlık yapınca darbecilerle mafyadan medet umar hale geliyor işte.
Baransu’nun hayatını film yapacaklar bir gün, onun cesaretini anlatırken, hırsızların, darbecilerin, korkakların, işbirlikçilerin de neler yaptıklarını gösterecekler.
Baransu bir gün hapisten çıkacak…
Siz içine girdiğiniz o işbirlikçilik “kafesinden” nasıl çıkacaksınız peki?
*Bu yazı P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu'nda yayımlanmıştır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018