Ahmet ALTAN
Tuhaf şeyler oluyor.
Önceki gün, Başbakan’ın başdanışmanı ve AKP milletvekili Yalçın Akdoğan, “Yasin Doğan”mahlasıyla Yeni Şafak’ta bir yazı yazdı.
BDP’yi ağır biçimde suçlayan ve tehdit eden bir yazıydı.
Yazıyı okuyunca, “bunlar BDP’yi kapatıp, milletvekillerini de tutuklamaya mı hazırlanıyorlar” diye endişelendim.
Dün de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, hedefinde BDP olan çok ağır açıklamalar yaptı ve “BDP, PKK’nın uzantısıdır” dedi.
İstihbarat dünyasının içinden gelen ünlü yazar John Le Carré, “Casuslar dünyasında tesadüf yoktur” der, “aynı yerinde vuruk izi olan bir arabaya aynı gün iki kez görürseniz izleniyorsunuz demektir”.
Siyaset dünyasında da pek tesadüf yoktur.
İktidar partisinden iki yönetici, iki gün arayla aynı partiyi “yasadışı işler yapmakla suçluyorsa”akıllarında pek de tekin olmayan bir şeyler var demektir.
AKP, BDP’yi menzil içine çekmiş görünüyor.
BDP, gereksiz yere sivil siyaseti çok zorlayan işler, konuşmalar, açıklamalar yaptı.
Ama unutmayın ki o zamanki konjonktür çok farklıydı.
Devlet, hem Apo’yla, hem de PKK’nın Kandil’deki yöneticileriyle müzakereler yapıyordu.
Anlaşmaya çok yaklaşılmıştı.
MİT yetkilileri, Kandil yöneticileriyle konuşurken “özerklikten, eğitimin yerel yöneticilere bırakılmasından, Apo’nun ev hapsine çıkarılmasından” söz ediyordu.
Bizzat MİT yöneticileri Kandil’dekilerden Apo’ya mektup taşıyordu.
Hakkâri ve Şırnak “gayrı resmî biçimde” PKK’nın yönetimine bırakılmış gibiydi.
Hatta, Apo’ya “ev hapsi” için Çınarcık’ta yer arandığı bile söyleniyordu.
PKK’nın “legalleşip siyasallaşmasına” bir adım kalmış gibi gözüküyordu, Apo, “Kürt tarihinin en büyük anlaşmasını yapıyoruz” demişti.
BDP’li yöneticiler, “MİT yetkililerinin Apo’ya mektup taşıdığı” bir dönemde, o dönemin atmosferine uygun bir “şov”un çekiciliğine kapılmışlardı.
Siyasi iklim bu “şova” uygundu.
Ve, iktidar partisi de o iklimin bir parçasıydı.
PKK’nın Silvan saldırısından sonra her şey değişti.
Müzakere masası, en azından “resmen” ortadan kaldırıldı, Apo tecride alındı, PKK’ya karşı profesyonel birlikler devreye sokuldu, ordunun elindeki bütün teknolojik aletler etkin bir şekilde kullanılır oldu, PKK’nın üst düzey yöneticileri “nokta operasyonlarla” öldürüldü, dağdaki gerillalar kuşatıldı, “kışlık” mağaralar ve kamplar yok edilmeye başlandı, KCK tutuklamaları çığ gibi arttı.
BDP, değişikliği çok çabuk algılayamadı, koşulların ve “siyasi iklimin” değiştiğini anlaması biraz zaman aldı.
Ama anladı.
Bugün BDP “sütre gerisine” çekilmiş vaziyette.
Yasaları zorlayan, silahın gölgesini hatırlatan, tehdit eden, “şova” dönük hiçbir açıklamaları yok.
Şimdi, AKP birdenbire BDP’yi hedefe koyuyor.
Üstelik de BDP’nin en sessiz olduğu zamanda.
Eğer AKP, BDP’yi kapattırmaya kalkar, BDP’li milletvekillerine dokunursa, büyük bir hata yapar bence.
Kendisinin de bir parçası olduğu “bir başka siyasi iklimdeki” konuşmalarından, açıklamalarından dolayı BDP’yi bugün kapatmaya kalkmak, Güneydoğu’daki “tek siyasi rakibini” fırsat bu fırsat deyip devre dışı bırakmayı amaçlayan bir “siyasi kurnazlık” olur.
Daha da beteri, Kürt halkının duygularını ve düşüncelerini hiç kale almamak anlamını taşır.
PKK’nın hazirandaki “yerde alıp gökte yiyen” uçuk bildirileriyle “büyük bir askerî zaferin”eşiğinde olduğuna inanan birçok Kürt’ün bugün kalbi kırık, PKK’nın yenilgisini kendi yenilgileri olarak görüyorlar.
KCK tutuklamalarının çoğalması, onlarda “boğazları sıkılıyor” duygusu yaratıyor.
PKK’nın milyonlarca sempatizanı, BDP’nin milyonlarca seçmeni olduğunu unutmayın.
BDP’yi de kapatmaya kalkarsanız, onların siyasetteki “son nefes borusunu” da tıkarsınız, “bütün Kürtler dışlanıyor” inancını ve öfkesini yaygınlaştırırsınız.
Milyonlarca insanın öfkesi ve üzüntüsü üstüne, “Arınç’ın müjdesini verdiği” yeni bir düzen inşa etmek çok zor olur, Kürtlerin bütün haklarını kabul eden yeni bir düzen ancak Kürtlerin kendilerini“kaybetmemiş” hissettikleri bir ortamda huzurla gerçekleşir.
Askerî başarılardan “siyasi çıkarlar” sağlamaya kalkmak, PKK gerilerken BDP’yi de siyasetin dışına atmak, Güneydoğu’da rakipsiz kalmanın hesaplarını yapmak, böyle bir “siyasi kurnazlık” çok ters sonuçlar verir.
AKP’nin amacı “galip gelmekse” gitsin askerî garnizonda otursun; yok amacı “barışı” getirmek, eşitliği sağlamak, huzurlu bir ülke yaratmaksa, Kürtlerin siyasi nefes borusunu kesmesin.
Arınç’ın tarif ettiği biçimde Kürtlerin “eşitliğini” kabul eden bir düzen kursun ve gitsin Güneydoğu’da gönül rahatlığıyla Kürtlerden oy istesin.
BDP’yle kozunu siyasette paylaşsın.
Yenecekse, askerin silahıyla değil, kendi beyninin ışığıyla, projesiyle, yapacağı değişikliklerle siyaset sahnesinde yensin.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ümitliyim, çünkü…
26.05.2020 - Bir Cinayet, bir Cenaze
21.01.2020 - Bu akşam Pariste babam, Malraux ve ben şampanya içeceğiz
6.02.2019 - Biz söylemeyeceksek kim söyleyecek?
28.11.2019 - ÜÇ CAM KUTU
23.11.2019 - Kâğıttan flüt
11.11.2019 - Rüyalar ve milliyetçilik
21.03.2020 - Yargıdaki çöküntüyü tamir etmek elinizde!
25.09.2018 - Milliyetçilik ve Aydınlar
19.09.2018 - Şatodaki Çiçek
26.08.2018
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Nizamettin aktaş
Cemal bey kendini çok yormuş. İstanbul sermayesi eski bizans sermayesi diye kabul görür . Emperyalizim yani sermaye ha islamcı, ha hırıstıyan acaba bizler hangisi daha iyimi diyeceğiz, yoksa sömürüde hangisi belli insani, hak ve hukuk gözetetrk sömüecek. Kayıt dışı alışkanlıgı özellikle bizim gibi MUVAİYE kurnazlıgını islam anlayışı diye pazarlayan DEVŞİRME(kendisini unutup, başkası adına ,ondan daha fazla o olan) Kimseler bu ülkede bir
Sahtekar Kemal
Ankara hükümetini ingiliz kurdurdu 2. dünya savaşından sonra egemenliğinin büyük bölümünü ABD ye devretti. uyduruk türkiye cumhuriyeti haritasını suriye ırak arap haritalarını mısır libya filistin haritlarını ismi unutulmuş ingiliz memurlar çizdi. vatan haini osmanlı generali mustafa kemal e anatolia da hükümet kurduttu ingiliz, osmanlı padişahını saltanatını göndermeyi halifeliği yoketmeye söz veren mustafa kemain işbirlikçi uyduruk devlet kurmasına müsade edildi.