Akif BEKİ

Adâlet patinajdan kurtulmadıkça
7.11.2025
18

Türkiye'nin AİHM'i kabulü Menderes'le başladı, Özal'la bireysel başvuru hakkı tanındı, 2004'te Erdoğan'ın "sessiz devrim" dediği tarihi bir reformla iç hukukun üstüne kondu, kararlarına uymak Anayasa emrine dönüştü...

AİHM'e başvuruları azaltmak için Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını da 2010'daki Anayasa referandumuyla yine AK Parti getirdi...

Sene 2025. Aynı AK Parti hâlâ iktidarda, o reformlar da yürürlükte. Ama Anayasa emrettiği hâlde AİHM, AYM kararları bağlayıcı değilmiş, uyup uymamak, tanıyıp tanımamak tartışmaya açıkmış gibi yargı pratikleriyle karşılaşmaya devam ediyoruz.

En son Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm kurumların ve yargı organlarının uyması gerektiğini hatırlattı. 20 Ekim'de, Diyarbakır'da konuşmuştu. Malumun ilâmı; bilinen ve apaçık ortada olan bir gerçeğin dile getirilmesiydi.

"O yol artık Silivri'den geçiyor" başlığıyla daha iki hafta önce yazmıştım.

Demiştim ki... AB'ye giden yol Diyarbakır'dan, Kıbrıs'tan geçiyordu. Daha özgür, âdil, demokratik ve zengin yaşamaya çıkan o yol artık Silivri’den de geçiyor. Ama hâlâ AYM, AİHM kararlarına uysak mı, uymasak mı; KKTC seçimini tanısak mı, tanımasak mı; onu tartışıyoruz.

Yargıtay Başkanı Kerkez ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Özkaya, 20 Ekim'de Diyarbakır'daki hangi toplantıda konuşmuştu?

"Yargıda bireysel başvuru ihlal kararları ve hak ihlali sonuçlarının ortadan kaldırılması" toplantısıydı. AB ve Avrupa Konseyi işbirliğiyle yürütülen bir programın parçasıydı.

AYM Başkanı Özkaya ise adâlet olmadan refah ve iç barışın niye sağlanamayacağını anlatmıştı. Bir başka malumun ilâmıydı o da.

Üstelik AYM, Hatay milletvekili seçilen Can Atalay'ın tutukluluğu için hak ihlali kararı verdiğinde... Buna uymayıp tahliyesine direnen Yargıtay dairesinin başkanı da yanlış okumadıysam salondaydı. Ve Atalay hâlâ Meclis'te değil, Silivri'de tutuluyordu.

Oradan hareketle "AB'ye giden yol artık Silivri'den de geçiyor" diye uyarmıştım.

Aynı günlerde MHP'li Feti Yıldız, Demirtaş'la ilgili AİHM kararına uymanın Anayasa gereği olduğunu vurguluyordu. Ancak AİHM kararlarına da hâlâ uyulmuş değildi. Uysak mı, uymasak mı? İkilem bugün de bitmiş değil, gelgitler sürüyor.

Adâlet, sıkıştığı şu ikilemde patinaj çekmeye devam ediyor: Demokrasiyi, hukuku herkese bilmem genişletsek mi, genişletmesek mi? AYM ve AİHM kararlarını acaba tanısak mı, tanımasak mı? Anayasa'nın bu husustaki açık emirlerine ne yapsak; uysak mı, uymasak mı?

Bu ikilikler arasındaki yanlış seçimin ne anlama geldiğini hepimiz tecrübeyle biliyoruz. Halkı kuru soğanla ekmeğe talim ettiren yoksullaşmanın nedeni burada. Hukuk, demokrasi standartlarımızdaki gerilemelerin sonuçları bilinmez değil. Ekonomideki bozulmalar, kötüleşmelerle bire bir yaşıyoruz.

Yine de patinajdan kurtulamıyor adâletimiz.

Yargıtay ve AYM başkanları uyarıyor da ne oluyor?

Üstünden 2 hafta geçmeden dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesini yetki gasbıyla suçladı. Gezi Davası'ndan yatan Tayfun Kahraman'ın tahliyesi ve yeniden yargılanması kararına uymayı da reddetti.

Adâletimiz, saplandığı bu patinajdan kurtulmadıkça bir türlü düze çıkamama kaderimiz değişmeyecek. Zenginliğe, refaha, barış ve huzura yani belimizi doğrultmaya giden yol önümüzde açılmayacak.

Dön dolaş, aynı noktadayız:

AB hatırına değil ama kendi insanımız daha iyi standartlarda, daha müreffeh ve âdil bir hayat yaşasın diye o yolu açmak neden bu kadar zor?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar