Ali BAYRAMOĞLU

Ali BAYRAMOĞLU
Ali BAYRAMOĞLU
Karar Tüm Yazıları
Demokrasinin çakıllı yolları
9.11.2011
3189

 Otoriter düzenlerde, otoriterliğin toplumsal meşruiyetinin belirgin olduğu ülkelerde makro gelişmeler, "devlet yapısının demokratikleştirilme ve sivilleştirilmesine yönelik adımlar" tek başlarına büyük anlam ifade etmez. Kalıcı bir değişim sürecinin harekete geçtiğini göstermez.

Kimimize çelişki gelebilir, ancak yapılan onca değişim hamlesine rağmen bireysel özgürlük alanının yerinde saydığı, hatta zaman zaman yeniden daraldığı bir evreden de geçiyoruz.

Sorun aynı zamanda Ceza Kanunu, Medeni Kanun, uygulamalar, iktidar söylemi gibi birey devlet, birey toplum, birey gelenek ilişkilerini düzenleyen ya da işaret eden sahalarda "12 Eylül mantığı"nın tekrarı, "yeniden sağcılaşma süreci"nin 1970'li yılların ruhuna referans yapar hale gelmesinde...

Bu noktada kritik eşik, "özgür duruş ve düşüncenin kısıtlanmasından çok, kendi dinamikleriyle sinmesi, silinmesidir.

İktidar kavgalarının düşüncenin içini yeniden boşalttığı, daha da öte ilkeler, düşünceler üzerinde yeniden tahakküm kurduğu bir dönem bu.

Bu toplum demokratikleşme meselesinde nasıl yol alacak?

Hangi zihniyet demokratikleşme girdilerini koruyacak?

Özgür düşünce ve duruş bir toplumun can damarıdır. Dengeli ve doğal gelişmenin ana rehberidir. Serbest teşebbüs adımları ve bireysel kararlardan siyasi kararlara, edebiyattan müziğe kadar; özgür düşünce, yaratıcılığın onsuz olmaz atmosferini oluşturur. Yaratıcılık ise kültürel, ekonomik ve siyasi refahın temel koşulunu...

Demokrasinin anlamı da burada gizlidir.

Zira, fikir üretimini, düşünceyi, özgür ve rekabetçi tartışma besler; tartışmayı mümkün kılan ise demokrasidir.

Tartışmanın temel işlevi 'ötekini' dinlemek ve anlamaksa; anlamak farklı görüşler arasında etkileşime yol açıyorsa; etkileşim de zengin ve yaratıcı bir kimlik üretiyorsa... Bu, eşitlikçi, özgürlükçü ilke ve kuralların kendiliğinden oluşumu ve onun etrafında şekillenen bir toplumsal mutabakat demektir, demokrat bir zihniyet demektir...

Demokrasiden beslenen ve demokrasiyi besleyen de işte bu mutabakat ve zihniyettir...

İş kelimelere dökülünce basit görünür. Ama pek de öyle değildir.

Bu mutabakatın olmadığı, bu zihniyetin yerleşmediği diyarlarda, demokrasi yalnızca kendi çıkarlarımız adına kullanacağımız bir silaha dönüşür çünkü. Demokratlık, bir siyasi mücadele aracı haline, çıkar savunmak için edinilmiş geçici bir kimlik haline geliverir.

Türkiye böyle bir diyardır.

Oysa demokrasi ve demokratlık, bizde olanın tersine, her şeyden önce kendini sorgulama ve mutlak kılmama çabasıdır. Ve bu çabanın ötekilerin, bizden farklı olanların varlığıyla, talepleriyle ilişki içinde olmasıdır.

Farklı olanı anlamak böyle mümkün olur ve bu, demokratlığın ana koşuludur. Yani farklı olanı anlamak yetmez, onunla birlikte bir şeyler inşa etmek iradesi gerekir. Bu nedenle, demokratın merceği topluma dönüktür; devlete, siyasi merkezlere değil.

Bunun içindir ki, Kürt meselesine, tesettür meselesine, AB üyeliğinden Susurluk meselesine ayrı gözlerle bakıp, meşrebine göre birini öven, diğerine söven bakışa demokrat bakış denemez.

Kısacası, demokratlık parçalı olmaz. O tutarlı bir zihniyettir, yani bir bütündür. Demokratlık kimliğe göre, esasa göre şekil değiştirmez. Söz konusu kim olursa olsun, sorun ne olursa olsun, önce usullerin, kuralların, ilkelerin dikkate alınmasına demokratlık denir.

Bir ülkede devlet, bizim tasavvur ettiğimizden başka bir şey değildir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar