Alper GÖRMÜŞ
Ağır bir suç işlediği iddia edilen birileri hakkındaki, toplumsal infiale yol açacağı besbelli olan haberlerle karşılaştığımda aklıma hemen eski yıllardaki ‘infial haber’ kurbanları gelir ve haber ne kadar doğruymuş gibi görünse de kendi kendime şöyle derim: “Dur… Bu olay tam haberde yazılmış olduğu gibi yaşanmış olabilir fakat unutma, burası Türkiye, sonradan pişman olmak istemiyorsan bu koroya katılma, sakin kal ve kafana takılan soruları sormaktan imtina etme!”
Şu anda tam böyle bir haberin (“Profesör Kâbus”) içindeyiz ve bir defa daha anlıyoruz ki hiçbir eski tecrübe hiçbir kulağa küpe olmamış.
Şu süslü cümleyi hepimiz çok severiz ve özellikle gazeteciler çok kullanır: “Masumiyet karinesi var, hiç kimse bağımsız bir yargı organı tarafından mahkûm edilene kadar açıkça suçlanamaz…”
Ne var ki cumhurbaşkanı masumiyet karinesini çiğnediğinde ona bunu hatırlatan gazeteciler aynı şeyi kendi haberlerinde tekrar ve tekrar yapmayı itiyat haline getirmiş olduklarının farkına varmazlar.
Şurası tartışma dışı: Polisin ya da savcının sızdırdığı ya da kendi gayretiyle ulaştığı inanılması zor bir dosyayı haberleştirmek -şayet doğruluğuna ikna olduysa- gazetecinin hakkı da görevi de. Fakat çok mu zor, mahkûmiyet işini mahkemeye bırakıp polisin yürüttüğü soruşturmanın içeriğini aktarmakla yetinmek? Tuhaf ama gerçek: Türkiye’de gazeteciler, haberlerinin öznelerini polis ve savcılarla birlikte suçlamazlarsa, haberlerinin inandırıcılığının azalacağını sanıyorlar.
Yine de, kendi haberi olmasına rağmen izleyen günlerde doktorun ve ailesinin görüşlerine de yer veren Timur Soykan’ın sergilediği tutum, ondan çok daha tecrübeli, yazdığı haberin öznesini polis ve savcıların her iddiasına kefil olarak suçlayan bir gazeteciliğin nelere yol açabileceğine defalarca şahit olmuş bazı ünlü gazetecilere kıyasla çok daha tercihe şayan. (Mesela Cüneyt Özdemir haberi “Böyle manyaklık filmlerde görülmedi, Türkiye sapık doktoru konuşuyor”, Fatih Portakal da “Psikopat itiraf etti” başlığıyla verdi. Oysa biliyoruz ki suçlanan psikiyatr ‘itiraf’ta falan bulunmamıştı, tam tersine haklı olduğunu ve soruşturmanın sonunda haklılığının tescil edileceğini söylemişti. Cüneyt Özdemir daha da ileri gitti, sonlara doğru “Bu adama ne ceza verecekler acaba” diye bir soru attı ortaya ve cevabı, canlı yayında gelen mesajlardan biriyle verdi: “Onun cevabını cezaevinde verirler diyorsunuz. Olmaması lazım böyle şeylerin aslında…” Söylemeye bile gerek yok ki, Özdemir ve Portakal suçlanan kişinin, ailesinin ve avukatının söylediklerinden tek satırla bile bahsetmedi haberlerinde.)
İnternet medyasındaki seviyeden hiç söz etmiyorum bile.
Ben bu yazıda hiçbir ‘acaba’ içermeyen haberlere rağmen beni bu haberde de sakin kalmaya, ‘acaba’ demeye sevk eden eski tecrübelerden birkaçını hatırlatmak istiyorum sadece. Maalesef hiçbiri kulağa küpe olmayan, hepsini yakından izlediğim üç örnek…
Mesela: Ünlü işadamı Üzeyir Garih’in öldürülmesinin ardından yakalanan ‘katil’ çocuğun medya macerası…
Polis kısa süre içinde ‘katil’i yakaladı. Garih’in katili, çevresinde Deli Fuat olarak tanınan 14 yaşındaki Fuat N. idi. Faili yakaladığından emin olan polis bazı gazetecilere Fuat N.’nin sorguda cinayeti nasıl ve neden işlediğini anlattığına dair sonradan yanlış olduğu anlaşılan bazı ifadeler sızdırdı. Polisin herhangi bir operasyonunu ‘polisin yaptığı açıklamaya göre…’ rezerviyle vermeyi ‘devlet saygısıyla’ bağdaşır bulmayan gazeteler birkaç gün boyunca ‘Katil Fuat’ haberleriyle doldu taştı. Akabinde polisten gelen ‘pardon, o değilmiş’ açıklaması bir an için bile “sütten ağzı yanan” dersine dönüşemedi.
Mesela: Arkadaşını öldürdüğünü poliste, adliyede ve cinayet mahallindeki tatbikat sırasında gazetecilerin önünde ‘itiraf ettikten’ sonra mahkûm olup, hapishanedeki dördüncü yılında cinayetin gerçek faili ortaya çıkınca serbest bırakılan, adını şimdi hepimizin unuttuğu o bahtsız adam… Serbest bırakıldıktan sonra, gazetecilerin, “her şeyi anladık da, dört yıl önceki tatbikatta kameralara bakarak, bizim önümüzde evet ben öldürdüm, diye bağırmanı hiç anlayamadık” diyen o bahtsız adamın sözleri: “Kaval kemiğinizin matkapla delindiği bir yere yeniden dönmektense 15 yıl yatmayı göze alırsınız. Ben aldım, şimdi de alırım…”
Ve tabii mesela: ‘Ümraniye sapığı…’ Bilal Akyıldız Ümraniye’de küçük kız çocuklarına karşı işlenen seri tecavüz ve cinayetlerin zanlısı olarak gözaltına alınmış, derhal ‘katil’liği ilan edilmiş, basın da her zamanki gibi üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmişti.
Akyıldız’ın suçu, polisin çizip dağıttığı “robot resim”e benzemekti. İşte bu nedenle polis tarafından gözaltına alınmış, avukatıyla ve ailesiyle görüştürülmeden günlerce sorguda kalmış, savcının tutuklama kararı vermesiyle de Kartal Cezaevi’ne konulmuştu. Cezaevinde ‘sapık’ları nasıl bir akıbetin beklediğini bilen biri olarak orada geçirdiği 24 gün onun için tam bir cehennem hayatı olmuştu: “Her gece tek kişilik hücremde ayaklarımı kapıya doğru yaslayarak yattım. Beni linç etmeye geldiklerinde uyanık kalmak istiyordum.”
O içerdeyken yayınlar da sürüyordu, ta ki onun cezaevindeki 24. gününde gerçek fail yakalanana kadar… Tabii medya bu sefer “gerçek Ümraniye sapığı”na döndü ve Bilal Akyıldız’ı unuttu, onun ‘gerçek katil’ olmadığı iç sayfalarda küçük haberlerle duyuruldu ve Akyıldız serbest kalır kalmaz masumiyetinin ilanından bîhaber birilerinin saldırısına uğramamak için Ümraniye’den ayrıldı.
Bu olayların tümünde toplumsal infial canlıyken “durun, bakın meselenin şu şu şu yönleri de var, bu haberler yanlış ya da eksik olabilir” demek çok zordu. Hele ki gazeteler ve güvenilir bulunan gazeteciler de koroya katılmışken…
Şimdi yine infial yaratan bir haberin içindeyiz ve bazı istisnalar dışında bu haberlerin dili yukarıda örneklerini gösterdiğim gibi hiçbir ‘acaba’, hiçbir soru içermiyor (o kadar ki bunlara ‘haber’ demek de zor). Oysa kamuoyunun duygusunu tatmin peşinde koşmayan, nereye varırsa varsın ve ne pahasına olursa olsun ‘hakikati’ arayan bir gazeteciliğin yansıtması gereken başka bakış açıları da var bu hikâyede, ki bazı gazeteciler ‘infial’e rağmen bunu yapmaya gayret etti.
Ne var ki bu sınırlı örnekler neticeyi değiştirmiyor. Merak ve kuşku mesleği gazetecilik bir kez daha meraktan da kuşkudan da soyundu, sonunda da ‘Profesör Kâbus’ sınavından çaktı!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025