Alper GÖRMÜŞ
Yıldıray Oğur’un 22 Şubat’ta Serbestiyet’te yayımlanan “İktidarın bugün otoriterleşmeye ihtiyacı var mı?” başlıklı yazısına itirazlarım var.
İtirazlarıma geçmeden önce Yıldıray’ın yazısından birkaç paragraf aktararak bu soruya verdiği cevabı özetlemeye çalışacağım. Yalnız, belirtmeliyim ki yazının özellikle benim itiraz noktalarımla ilgili bölümleri bana biraz muğlak geldi, dolayısıyla ister istemez o paragraflardan ne anladıysam onlara cevap vereceğim. Yıldıray, “yok, yanlış anlamışsın” derse gerekli düzeltmeyi yaparım.
Yazının spotu şöyle:
“Ankara’dan konuştuğum AK Partili ya da AK Parti’ye yakın isimler olan biteni anlamıyor ve tasvip etmiyor. AK Parti iktidarının bugün otoriterleşmede gaza basmasına gerek yok, zaten çok güçlü. Acil bir durum, gelen bir yakın tehdit ya da seçim baskısı da yok. Peki o halde bunlar neden oluyor?”
İlk muğlak anlam burada çıkıyor karşımıza: “AK Parti iktidarının bugün otoriterleşmede gaza basmasına gerek yok, zaten çok güçlü” cümlesi kime ait? Yıldıray’a mı yoksa konuştuğu AK Parti’lilere mi? Yazının spota kaynaklık eden bölümüne gittiğimizde bunun Yıldıray’ın bir tespiti olduğunu anlıyoruz. O bölüm şöyle (“gerçekten de” vurgusunu kaçırmadan okuyunuz):
“Ankara’dan konuştuğum AK Partili ya da AK Parti’ye yakın isimler, olan biteni anlamıyor ve tasvip etmiyor.
“Bunlara iktidarın ihtiyacı olmadığını, zaten yeterince güçlü olduğunu söylüyorlar.
“Gerçekten de AK Parti iktidarının bugün otoriterleşmede gaza basmasını gerektiren bir acil durum, gelen bir yakın tehdit yok.
“Otoriterleşmede gaza basmasına gerek yok, zaten yeterince güçlü.”
Peki, olmakta olan bu şeylerin adı ne? Bunlara ‘otoriterleşme’ diyebilir miyiz? Yazının “İktidarın bugün otoriterleşmeye ihtiyacı var mı?” şeklindeki başlığına göndermeyle başlayan ilk cümleleri bizi ikinci muğlak noktaya taşıyor:
“Türkiye’de zaten otoriter bir rejim olduğunu düşünenler bu başlığı naif bulabilir.
“Kıran kırana geçen cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalan, bütün büyükşehir belediyelerini muhalefetin kazanabildiği, sürekli yeni partilerin, gazetelerin, televizyonların kurulduğu bir ülkeyi, her kötü haberden sonra Rusya, Venezuela, Türkmenistan ilan edenleri tatmin etmek zaten pek kolay değil.”
Benim anladığım, Yıldıray iktidarın kendisini var etme biçimini ‘otoriter’ sıfatıyla tanımlamayı doğru bulmuyor, dolayısıyla henüz yazıya girmeden başlığı “İktidarın bugün daha fazla otoriterleşmeye ihtiyacı var mı?” diye okuyanları (ben de onların arasındaydım) daha yazının ilk cümlesinde ‘düzeltiyor…” Burada bir kez daha yönetim biçimimiz için ‘otoriter’ nitelemesinin uygun görülmediğini anlıyoruz.
(Tekrar etme ihtiyacını duyuyorum: Yıldıray’ın iktidarı nasıl gördüğüne dair genel pozisyonuyla uyumlu değil bu bakış açısı, fakat bu yazıdan başka da bir anlam çıkmıyor.)
Peki, iktidarın otoriterliği hususunda değerlendirmeler yapanların hatası nereden geliyor? Onun cevabı da yazıdaki şu cümlelerde:
“Yine bir sertleşme dönemine girdik ve yine ‘İşte şimdi düğmeye bastılar Türkmenistan, Azerbaycan, Venezuela oluyoruz’ deniyor.
“Nereye gittiğimizle ilgili bu cevaplar, ortada hazır bir proje, plan olduğu varsayımını da içeriyor.
“Bu varsayımı devletle ilgili fazla iyimserlik olarak da görmek mümkün.
“Çünkü bu varsayım beş yıllık planları elinin altında olan, her şeyi hesaplamış sofistike bir iktidar olduğunu da kabul ediyor.
“Projeksiyonlarını daha büyük hikayeye çevirdikleri için şimdi ve burada ne olduğu gibi ayrıntılarla da fazla ilgilenmiyorlar.
“Peki ya öyle değilse?
“Şimdi ve burada ne olduğunu anlamaya çalışmak, rasyonel ve ideolojik olana değil, pragmatik ve süfli olana bakmak, büyük teorilerden daha fazla açıklayıcıysa?
“O halde elinde hazır cevapları, büyük kanaatleri olmayan, içinde şüpheyle olan bitenlere bakıp anlamaya çalışanlarla, olan bitenin üzerinde düşünmeye başlayabiliriz.”
‘Sessiz’ ihtilallerin yöneticileri de otoriterleşmeye ihtiyaç duyar
Burada “rasyonel ve ideolojik olan”dan hareket eden “büyük teori” sahipleri derken AK Parti iktidarını 2002’den bu yana gerici ve faşist olarak görenler, “İslamcı bunlar, öz itibariyle kötü ve yanlış” diyenler mi kast ediliyor? Şayet öyleyse diyeceğim yok. Onlar bu eleştiriyi hak ediyor. Fakat iktidarın giderek artan otoriter karakterine işaret edenler sadece onlar değil ki. Tam tersine, uzun yıllar boyunca bu özcü yaftalamalarla mücadele edenler de benzer tespitlerde bulunuyor (ki ben de onların arasındayım).
Böylece Yıldıray’la temel ayrım noktasına gelmiş bulunuyoruz. O da şu: “Pragmatik ve süfli” olana bakmak önemlidir tabii, fakat onu yaparken öbürünü ıskalayarak iktidar hakkında doğru teşhis koymak mümkün değildir.
“İktidarın bugün otoriterleşmeye ihtiyacı var mı?” sorusunu salt “pragmatik ve süfli” ölçülerle, salt iktidarın gücüne bakarak cevaplamak ve “yeterince güçlü, o halde otoriterleşmeye ihtiyacı yok” demek mümkün mü? Bence bu son derece yetersiz ve yanıltıcı bir ölçü. Bu bakış açısı Türkiye’de zamana yayılan tedrici bir ihtilalle bir rejimden diğerine geçilmekte olduğu gerçeğini ıskalıyor: Evet, sadece bir anda patlayan ‘gürültülü’ ihtilallerin yürütücüleri değil, zamana yayılmış ‘sessiz’ ihtilallerin yürütücüleri de otoriterliğe ihtiyaç duyarlar, hatta bazen buna mecbur kalırlar.
Sonraki yazıda: Otoriterleşmenin 10 yıllık geçmişi ve bugünü iktidarın bundan sonraki adımları hakkında bize ne söylüyor?
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025