Alper GÖRMÜŞ
‘Büyük af’, ‘büyük barış’ı sağlar mı
19.02.2013
3820
Geçen yazıda, başta Ergin Saygun ziyareti olmak üzere Başbakan Erdoğan’ın son dönemdeki bazı çıkışlarının ve tavırlarının, “büyük barış”ı hedefleyen “büyük bir af”fın peşrevleri olma ihtimali üzerinde durmuştum.
“Büyük af” derken de, “İmralı süreci”nin tamamına ermesi durumunda kaçınılmaz olarak gündeme gelecek bir KCK-PKK affının yaratacağı psiko-sosyal sorunları dengelemek üzere, onun paralelinde Balyoz, Ergenekon ve benzeri davalardan yargılananların da affedilmesini kast ediyordum.
Ben bu ihtimali sadece hükümet politikası çerçevesinde speküle etmiştim, fakat bazı okurlar bunu benim önerdiğim ve arzuladığım bir şeymiş gibi algılamışlar.
Öncelikle bu algıyı düzelteyim...
Kaçınılmaz bir af, kaçınılmaz bir barış demek değildir!
Doğrusu, açılım süreci gelip “af” noktasına dayandığında, bunun “küçük (yarım) af” olarak sorunsuzca realize edilebileceğini düşünmüyorum. İşin bu kısmında, ilk yazıda ifade ettiğim noktadayım:
“Böyle bir ülkede, 30 yıldır bütün siyasi iktidarlarca ‘terörist’ sayılmış birileri affedilirken, kendilerini ‘30 yıl boyunca teröre karşı mücadele etmiş’ insanlar olarak sunan başka birilerinin cezaevinde tutulmaya devam edilmesi mümkün müdür?
“Böyle bir şey, halkın darbe heveslisi askerleri sosyal bir cürümün failleri olarak göreceği ‘normal’ bir demokrasinin bile psikolojisini bozabilir... Kaldı ki burası, ‘sivil toplum’unun bir bölümünün askerlerin ‘darbe hakkı’nı savunduğu bir ülke; varın gerisini siz düşünün...”
“Büyük af, büyük barış” denkleminin ilk parçası için böyle düşünmem, sanırım bazı okurları yanıltmış. Onlar buradan otomatik bir çıkarımla, benim böyle bir affın büyük bir “toplumsal barış”ın da yollarını döşeyeceğine dair bir düşünceye sahip olduğum sonucunu çıkarmışlar.
Hemen ve net bir cevap vereyim buna: Keşke öyle olabilseydi, fakat “büyük af”fın “büyük barış”ı sağlayacağına kesinlikle inanmıyorum. Hangi gerekçeyle? Murat Belge’nin 16 şubat tarihli “Büyük barış” başlıklı yazısında ifade ettiği gerekçeyle...
Murat Belge, yazısında, kısa bir “kamplaşmış ülke” turu attıktan; böyle bir ülkede “en geniş çerçevede” kendisinin de “büyük barış”tan yana olduğunu söyledikten sonra “ancak” diye ekliyor:
“‘Ancak’ı şu: savaşan taraflar (bunlar ‘AKP ve Kürtler’ ya da ‘AKP ve generaller’ vb. olabilir) ‘Barış’tan gerçekten barışı anlamalı. Yapılacak iş neyse, bunu öbür tarafı alt etmek üzere bir manevra olarak değil, uzlaşmak ve barışmak için atılacak geri dönülmez adım olarak yapmalı.”
“Barış” ama “bizim zaferimiz”den sonra
Birazdan, Belge’nin, mesela toplumun darbe davalarına karşı çıkan kesiminin “barışma”ya hiç de niyetli olmadığını göstermek üzere verdiği somut örneğe de geleceğiz...
Fakat ondan önce, Belge’nin “barış ve barışma”ya dair soyut düzeydeki kaygılarında ne kadar haklı olduğunu gösteren bir alıntıyı hatırlatmak istiyorum size.
“Hatırlatmak” diyorum, çünkü Tan Oral’ın, bizim toplumsal kültürümüzdeki “barış” algısının ne kadar sorunlu olduğunu son derece etkileyici bir biçimde ortaya seren cümlelerine bu köşede birkaç ay önce bir kez daha başvurmuştum...
Tan Oral’ın 1970’lerdeki “Soğuk Savaş”ın taraflarının (ABD ve Sovyetler Birliği) ve onların Türkiye’deki taraftarlarının sürekli tekrarladıkları “barış” çağrılarının “barış”la neden hiç alâkasının olmadığına dair cümleleri, Murat Belge’nin işaret ettiği anlamda günümüzde de aynen geçerli bence:
“Beni bir barış paneline çağırdılar. Orada öteden beri barışı savunan birçok eş, dost ve yazarı izlediğim zaman şunu fark ettim, aslında kimse barışı savunmuyordu, herkes zaferi savunuyordu. İstedikleri şey barış değil zaferdi. Herkesin istediği zafer. Yani zaferi kazanalım, ondan sonra dünya benim istediğim şekilde barış içinde devam edip gitsin.
“Bu barışçı bir bakış değil. Bu tam savaşçı bakış. O panelde şunu söyledim: ‘Barış düşmanla işbirliği yapmaktır...’ Tam vatan hainliğinin savunusunu yaptım sanki orada. Düşmanla işbirliği yapmanın, anlaşmanın adıdır barış. ‘Buna var mısınız, buna varsanız barışı savunalım’ dedim. (...) Barış budur, bu cesareti gösterebilmenin adıdır barış. Yani kavga ederiz, ben yenerim, ondan sonra sulh ve sükûn içinde benim egemenliğimde, benim istediğim bir dünyada yaşarız. Bu barış değil, bu savaşın tipik tanımı.” (Tan Oral Kitabı, Aydın Engin, İş Bankası Yayınları, 2006)
“Barış”a değil daha keskin bir kavgaya hazırlık
Geldik, Murat Belge’nin, Türkiye’de “büyük barış”ın koşullarının neden bulunmadığına dair verdiği pratik örneğe; yani Başbakan’ın Saygun’u ziyaretinin sonrasında ortaya çıkan tepkilere...
Belge, Saygun’la “aynı yolun yolcusu olan çevre”nin tepkisini gayet yerinde bir tesbitle “Niçin o adamı tekme tokat odadan dışarı almadınız” diye özetledikten sonra şunları yazıyor:
“Böyleyse, kısaca, Başbakan’ın uzlaşmaya gittiği kesim uzlaşmaya hazır değil. O zaman, sağlıklı bir anlaşma, uzlaşma olmaz; Türkiye’de ‘uzlaşma’ kelimesi ‘makbul’ değildir, çünkü ‘taviz verme’ olarak anlaşılır. Bir ‘el sıkışma’ olayını hâlen böyle görmekteysek, demek ki ‘barışma’ zamanı henüz gelmemiştir. Bu durumda, zamanı gelmemiş ve koşulları oluşmamış bir ‘barış projesi’ üstünde ısrar etmek de tehlikeli sonuçlar doğurabilir.”
Ben de aynı fikirdeyim, hatta biraz daha ötesine geçip, Belge’nin işaret ettiği kesimlerin yeni bir darbeyi de dışlamamak kaydıyla daha da keskin bir kavgaya hazırlandıklarını düşünüyorum.
Cuma günü bu düşüncemi temellendirmeye çalışacağım.
***
Muhasebe...
15 şubatta bu köşede yayımlanan “Büyük af, büyük barış” başlıklı yazıda, 2011’de sizinle gıyabınızda giriştiğim bir iddiayla ilgili olarak bugün bir “muhasebe” yapacağımı söylemiştim...
2011’de, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) Ergenekon ve darbe davalarından “soğumakta” olduğu izleniminin gerçeği yansıtıyor olabileceğini, bunun da kamuoyunu “büyük af, büyük barış” (bu formülü o zaman aynen bu şekilde kullanmıştım) projesine hazırlama amacıyla bağlantılı olabileceğini öne sürmüştüm.
İddiam oydu ki, AK Parti, başta uzun tutukluluk süreleri olmak üzere davaların meşruiyetini gölgeleyen bir dizi problem karşısında “ipe un serme” tavrıyla davaların “sönümlendirilmesini” hedefliyor olabilir. Öyle ki, bu davalarda “af” ya da benzeri bir inisiyatif kullanmaya karar verdiğinde, ciddi bir kamuoyu tepkisiyle karşılaşmasın.
2011’de bunu, Ahmet Altan’dan ödünç alarak “başkanlık hesapları”na bağlamıştım...
Bugün ise, Ergenekon ve darbe davalarında muhtemel bir affın, yalnız Başbakan Erdoğan’ın başkanlık hesaplarının bir parçası olarak değil; İmralı sürecinin sonunda kaçınılmaz olarak gündeme gelebilecek bir KCK-PKK affını dengelemek üzere (de) yedekte tutuluyor olabileceğini düşünüyorum.
Gelelim “muhasebe” faslına...
Katılır mısınız bilmem, şöyle diyorum:
Bugün geldiğimiz noktaya bakıp, daha 2011’de “büyük af, büyük barış” ihtimalinden söz etmiş olmak hiç de fena bir öngörü gibi görünmüyor.
Fakat şunu da teslim edeyim: Bugün dahi, Erdoğan’ın ve hükümetin “büyük af, büyük barış” şeklinde bir planının olduğuna dair kesin bir kanaat öne sürülemez.
Siz de bütün söylediklerimi “geçici kanaat” olarak kabul edin lütfen, ileride mahcup olmak istemem.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025