Alper GÖRMÜŞ
Mehmet Metiner, geçenlerde kaleme aldığı bir yazıyla, hayatının son dönemini her türlü samimiyet sorgulamasını baştan boşa çıkartacak bir üslupla ameliyat masasına yatırdı ve “pişmanım, beni affedin” dedi:
“Başkalarını bilmem. Başkalarını da kendim gibi görerek suçladığım zinhar sanılmasın. Bu benim kişisel serüvenim.
Bu benim kişisel halet-i ruhiyem. Bu benim kişisel mülahazam. Ve işte buradan apaçık ilan ediyorum: Pişmanım.”
Metiner her ne kadar kişisel bir tespit ve özeleştiri yaptığını söylese de, “biz” özneli yazısının, dünyayı “İslam’ın dili”yle kavrama ve değiştirme iddiası taşıyanlara dair daha kapsayıcı bir hüküm içerdiği apaçık:
“Dünyevileştikçe yürek yanımız zayıflıyor. Emellerimiz artıkça, amellerimiz eksiliyor. Nefsimiz her geçen gün azgınlaşıyor.
Nefsimize gem vuracak yüreğimiz kirlerle ve günahlarla örtülü. O yüzden nefsimize yenik düşüyoruz. Kimimiz şu ölçekte, kimimiz bu ölçekte. Ama bir biçimde nefsimize yenik düşüyoruz. Utanacağımız yanlışlıklar yapıyoruz. Başımızı öne eğdirecek günahlarımız hayatımızın bir parçasına dönüşmeye başlıyor. Birimiz yükselmek için diğerinin ayağına basıyor.
Daha çok yükselme hırsı dur durak bilmiyor. Daha çok kazanma hırsı yiyip bitiriyor o pak yüreklerimizi.
Kutsallarımız çoğu kez sözde kalıyor. Pratik hayatımızı şekillendiren gerçekler üzerinden yeni ilkeler ihdas etmeye başladığımızda giderek kendimiz olmaktan çıkıyoruz.
Hayatımızı kutsallarımıza göre tanzim edeceğimize, sürüklendiğimiz yeni hayatlarımızı meşrulaştıracak yeni ilkeler ve argümanlar üretiyoruz. Giderek kendimiz olmaktan çıkıyoruz. Bir başka şeye dönüşüyoruz.” (Star, 12 Aralık 2016).
‘Ne oluyor bize’nin son örneği
Mehmet Metiner’inki, dindar entelektüeller arasında bu türden ilk yakınma değil; fakat herhalde en “damardan” olanı... Yazıya rengini veren çok güçlü ifadeler, “doğruluğuna inanılan” ile “fiilen yaşanan” arasında çok büyük bir makas oluştuğunu, bunun da baş edilmesi zor bir huzursuzluğa yol açtığını gösteriyor.
Bu fasıldan birkaç örneği daha hatırlatayım...
Ahmet Taşgetiren, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kaleme aldığı yazılarından birinde şöyle demişti:
“Acı ama gerçek. Birbiriyle kavgalı imam ile müezzinden birisi diğerini ‘FETÖcü’ diye suçlayarak açığa aldırıyor. Çok şey kaybediyoruz değil mi? En başta Allah korkusunu. Soru çalmalardan buralara... Aklımızı kalbimizi koru ya Rabbi.”
Soru çalmak ve yerine geçmek için başkasına iftira atmak... Bunlar, Allah’ın asla bağışlamayacağı şeylerin ilk sırasında sayılan “kul hakkı”nı ihlalden başka bir şey değil. O nedenle de, Taşgetiren’in dediği gibi bir Müslümanın “Allah korkusu”nu kaybetmeden yapabileceği bir şey değil. Fakat oluyor işte, hem de istisnai olarak değil...
Metiner, “Nefsimiz her geçen gün azgınlaşıyor” diyordu, aynı manaya gelmek üzere şöyle de diyebiliriz: “Modernliğin iğvası Allah korkusuna galebe çalıyor.”
Başka bir örnek... Daha 2005 gibi bir tarihte Hayrettin Karaman da, Müslüman erkeklerin maneviyatı değil dünyevi hazları merkeze alan bir hayatın peşinde koştuğunu anlatmak üzere “kadın ve para meselelerinde imtihanı veremedik” (mealen) demişti.
‘Müslümanlar daha insani bir cevap verebilmeliydiler’
Selin Ongun’un “Türbanlı Erkekler” adlı kitabında yer alan söyleşisinde Sibel Eraslan da aynı eğilimden yakınmıştı:
“Çok klasik ama ‘paranın dini imanı olmaz’ diye bir laf vardır. Bu bana çocukluğum ve gençliğim boyunca çok hoyrat gelirdi. Ama yıllar içinde öğrendim ki, para pek çok ideali yok etti, geride bıraktı. Ben bunun içine dâhil olmadım. Ama genel resimde en iyimser lafla, güzel hatıralar geride kaldı. Bu savrulmayı sol da tecrübe etti. Şimdi de muhafazakâr kesim tecrübe ediyor. (...) Buna ben Müslümanların daha içten, daha insani bir cevap çıkarabilmelerini beklerdim. Buna karşı duran insanlar yok mu, tabii ki var. Ama vefat ettiğinde ikinci elbisesi olmayan bir Peygamberin ümmeti bu şekilde vahşi bir kapitalizme boyun eğmemeliydi. (...) Para ve güçle iyi bir imtihan veremedik. İşin aslı budur.”
Modernliğin huzursuzluğu
Metiner’in ve yukarıda birkaçını hatırlattığım dindar entelektüellerin tanımladığı huzursuzluğun kökenleri üzerinde düşünmeye başladığımızda aklımıza ilk gelecek kavram “modernlik” olacaktır. Evet, Metiner ve başka dindar entelektüellerin bize anlattığı huzursuzluk, “modern” bir huzursuzluk... Hayatını Tanrı’nın emirlerine, kutsala göre düzenlemesi gerektiğine inanan insanların, Tanrı’nın men ettiği ya da dini açıdan ayıplanan şeylerin iğvasına kapılmalarının yarattığı bir huzursuzluk...
Dünyada Tanrı (din) merkezli bir hayatın yaşandığı eski çağlarda, inanç ile yaşanan hayat arasında büyük çelişkiler yoktu. Fakat Batı hümanizmi Tanrıyı “öldürüp” yerine insanı (bireyi) koyduktan sonra, yani dünyanın “Tanrı merkezli” olmaktan çıkıp “insan merkezli” bir hale gelmesinden sonra inançla yaşanan hayat arasında büyük bir fark ortaya çıktı. Din yerinde duruyor, insana ne vaat ediyorsa onu vaat etmeye devam ediyordu... Fakat dünyevi yaşam, bilim ve teknolojinin muazzam ilerleyişiyle insana eskisinden çok daha fazlasını vermeye başlamıştı ve bu sayede ortaya çıkan modern yaşam, dinin talep ettiği hayat tarzıyla çelişiyordu.
Modernliğin ‘ayartıcılığı...’
Müslüman düşünürler, hümanizmin ve modernizmin henüz kendi ülkelerinin kapılarını çalmadığı çağlarda, “modern insan”ın ruhu ve bedeni arasındaki muazzam bölünmeyi hatırlatıyorlar ve İslâm’ın bu beladan uzak kalabilme yeteneğine işaret ediyorlardı.
Ne var ki modernlik Müslüman dünyasına da nüfuz etmeye başladıkça, işlerin düşündükleri kadar kolay olmadığını anlamaya başladılar.
Bu tarihin bir aşamasında, 1940’larda, Mısır’daki Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketinin mensupları, modernliğin iğvası karşısında direnemeyecekleri düşüncesiyle şehirlerin dışına çıkıp oralarda kurdukları gettolarda yaşamaya başlamışlar, fakat onun da çare olmadığını düşünerek geri dönmüşlerdi.
Bana bu tecrübeyi, 1999’da kendisiye gerçekleştirdiğim “İslam ve modernlik” temalı bir söyleşide Ali Bulaç anlatmıştı. Bulaç, o zamanlar Türkiyeli Müslümanların “modernlik” adlı sınavın en zorlu aşamalarından henüz geçmediğini ve kaderde bu sınavı verememe ihtimalinin bulunduğunu da savunuyordu.
Söyleşide Bulaç’a, Türkiye’nin hızla şehirleştiğini, bu durumda İslam’ın ve İslami değerlerin de şehirlerde, kapalı sosyo-ekonomik koşulların tersine bir tür “değerler rekabeti”ne girmek zorunda kalacağını hatırlattım ve sordum: “Modernlik, önüne çıkan her şeyi eritiyor, kendi ürettiği değerlerin dışındaki bütün değerler üzerinde ağır bir hegemonya kuruyor... Sizce, içine girdiğimiz süreç, hayatını İslami değerler üzerine kuranlar açısından da endişelenmeleri gereken bir süreç mi? İslam’ın modernlik karşısında erimesi ihtimali yok mu?”
Gelen cevap gayet köşeliydi: “Var böyle bir ihtimal. Fakat bu ihtimalin gerçekleşmemesi için modernlikle onun alanlarında rekabet etmekten başka bir yol yok. İhvan’ın yolu denenebilecek bir yol değil.”
Yüzleşmenin sonucu
O söyleşinin üzerinden 15 yıl geçti. Ne dünyada ne de Türkiye’de İhvan’ın yolunu deneyen çıkmadı; modernlikten kaçılamayacağı anlaşılmıştı.
Kaçınılmaz yüzleşmeyle ilgili muhasebeler ise şunu gösteriyor: Modernliğe İslam ve İslamcılık da direnemedi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025