Alper GÖRMÜŞ
Bir grup PKK’lı tarafından kaçırılan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Hüseyin Aygün’ün serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamalarla onların medya eleğinden geçtikten sonraki hâlinin karşılaştırılması bir kez daha gösterdi ki, Türk medyası kahir ekseriyetiyle “barış” derken aslında “zafer” demek istiyor.
Dağdaki PKK’lılardan gelen “Biz de biliyoruz bu savaşın artık iyice anlamsızlaştığını” itirafını kıymetli bulmayıp üzerinde durmayan, buna karşılık bu itirafın kamuoyuna duyurulmasına aracılık eden bir milletvekilini topa tutan bir medyanın tavrı başka nasıl yorumlanabilir?
Meselenin siyaset yanına gelince...
Hüseyin Aygün’ün kaçırılması etrafında dönen “barış” ve “barış dili” tartışmalarını izlerken, bir şeyi çok kuvvetli bir biçimde bir kez daha hissettim: Gerek iktidar gerekse Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çevrelerinden gelen “barış” vurgulu değerlendirmeler hiç “sahih” bir tını vermiyordu.
Barış çağrılarının bende neden böyle bir algıya yol açtığının cevabını, Aydın Engin’in Tan Oral’la gerçekleştirdiği nehir söyleşi Tan Oral Kitabı’nda buldum (İş Bankası Yayınları, 2006).
Büyük bir tesadüf eseri olarak, kitaptaki “barış” kavramının tartışıldığı bölümle, Aygün’ün kaçırılıp serbest bırakılmasından sonraki “barış” vurgulamalarını aynı günlerde okudum.
“Barış” neden “zafer” arzusuyla bağdaşmaz?
Tan Oral’ın 1970’lerdeki “Soğuk Savaş”ın taraflarının (ABD ve Sovyetler Birliği) ve onların Türkiye’deki taraftarlarının sürekli tekrarladıkları “barış” çağrılarının “barış”la neden hiç alâkasının olmadığına dair sözlerini okurken, günümüzdeki barış çağrılarına dair bariz bir aydınlanma duygusu yaşadım. Çünkü, Tan Oral’ın değerlendirmeleri, günümüzdeki “barış” çağrılarının neden barışla hiç alâkasının olmadığını da büyük bir ferasetle açıklıyordu.
Söylediklerini okuyunca anladım ki, gerçekte istenen şey barış değil “zafer”dir ve zafer için de çatışmaya devam etmek gerekir.
Bakalım, Tan Oral’ın “barış” ve “zafer”in doğalarına dair özgün analizi sizde de bende yarattığı heyecanı ve aydınlanma duygusunu yaratacak mı:
“Beni bir barış paneline çağırdılar. Orada öteden beri barışı savunan birçok eş, dost ve yazarı izlediğim zaman şunu fark ettim, aslında kimse barışı savunmuyordu, herkes zaferi savunuyordu. İstedikleri şey barış değil zaferdi. Herkesin istediği zafer. Yani zaferi kazanalım, ondan sonra dünya benim istediğim şekilde barış içinde devam edip gitsin.
“Bu barışçı bir bakış değil. Bu tam savaşçı bakış. O panelde şunu söyledim: ‘Barış düşmanla işbirliği yapmaktır...’ Tam vatan hainliğinin savunusunu yaptım sanki orada. Düşmanla işbirliği yapmanın, anlaşmanın adıdır barış. ‘Buna var mısınız, buna varsanız barışı savunalım’ dedim. (...) Barış budur, bu cesareti gösterebilmenin adıdır barış. Yani kavga ederiz, ben yenerim, ondan sonra sulh ve sükûn içinde benim egemenliğimde, benim istediğim bir dünyada yaşarız. Bu barış değil, bu savaşın tipik tanımı.”
Barış çağrıları neden “sahih” bir tını vermiyor?
İçinde bulunduğumuz savaşın tarafları da tam böyle davranmıyorlar mı? Bence tam böyle davranıyorlar ve onların “kavga” istemediklerine, “barış” istediklerine dair beyanlarının bize“sahih” gelmemesinin esas nedeni bu.
Zafer isteyen PKK’nın ve zafer isteyen devletin en çok “diz çöktürme tavrıyla barış olmaz”eleştirilerinden rahatsız olmalarının nedeni bu.
Zafer isteyen PKK’nın ve zafer isteyen devletin en çok Hüseyin Aygün gibi her iki tarafı eleştiren sahici barış yanlılarından rahatsız olmalarının nedeni bu.
Her iki tarafın medyasının, Hüseyin Aygün’ün şu türden eleştirilerini bugünlerde özenle gizlemesinin nedeni bu:
“PKK’yı da eleştiren bir noktadan bakmalıyız. Türkiye’deki aydınlar uzun süredir, PKK’nın kuyruğuna takılmış durumdalar. Eleştiri yapmıyorlar, sadece devlete, hükümete çağrı yapıyorlar. PKK da yapsa, Uludere’de Türk savaş uçakları da yapsa, şiddeti her zaman reddetmeliyiz. Çok vicdansız buluyorum, devlet bir şey yaptığında yerden yere vuruyorlar, örgüt, bir sürü kişiyi, sorgusuz sualsiz kurşuna diziyor, tek bir kelam etmiyorlar. Bir sivili öldürmenin gerekçesi olabilir mi? Türk gençleri yönünden bakan da yok, sanki onları bir ana doğurmadı. Şiddete bir girdiniz mi, şiddet sizi mahveder, örgütü de askeri de mahveder.”
Düşündükçe, kavramları ne kadar çarpıttığımızı, Tan Oral’ın ne kadar haklı olduğunu daha iyi anlıyorum: Barış “yapmak” için karşınızda sizinle mücadele eden bir “düşman”ınızın olması lazım. O yoksa, yani onu ezip yok ettiyseniz “barış yapabileceğiniz” bir özne de kalmamış demektir. Barış“düşman”la yapılır. Barış, “düşmanla işbirliği yapmaktır...”
Böyle bakınca, “devlet PKK’yı ezmeden barış olmaz” türünden cümlelerle konuşanların barış arzusuyla hiçbir ilgilerinin bulunmadığı daha iyi anlaşılıyor.
***
Ulusalcılardan ABD’ye hep aynı çağrı: “Onu bırak, beni al!”
En sevdiğim konuların başında gelen “Türk ulusalcılarının anti-Amerikancılığı”na dair mini dizinin üçüncü ve son bölümüne geldik...
Hatırlayacaksınız, eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Ergenekon davasındaki tanıklığını izleyen günlerde ortaya atılan, “Ergenekon ve Balyoz davaları 1 Mart 2003 tezkeresine direnen Türk Silahlı Kuvvetleri’nden intikam alma operasyonu” iddiasına cevap vermek için bir kez daha dönmüştüm favori konuma.
Bu dizinin ilk bölümünde (14 ağustos), askerlerin yaratmak istediği imajın tersine, ordu üst kademesinin tamamının o dönemde “tezkereci” olduğunu; ikinci bölümde ise (17 ağustos) Türk ulusalcılığının sivil kanadının simge ismi İlhan Selçuk’un yazıları üzerinden, ABD’nin ulusalcıların otoriter- jakoben- laik iktidar arzularına “tamam” demesi durumunda, ulusalcılığın “sivil” kanadının da onunla ittifaka hazır olduğunu göstermiştim.
Ulusalcılığın sert anti-Amerikancılığının sık sık “hava yapması” başka örnekler üzerinden de gösterilebilir... Bugün sıra, Tuncay Özkan ve Mehmet Haberal örneklerinde...
Özkan’dan Obama’ya, Haberal’dan “Amerikalılar”a...
ABD Başkanı Obama 5 Nisan 2009’da Türkiye’ye geldi. O Türkiye’ye gelmeden önce Tuncay Özkan’ınObama’ya hitaben kaleme alınmış bir yazısı “Biz Kaç Kişiyiz” platformunda yayınlandı (2 Nisan 2009).
Özkan mektubunda öncelikle, tıpkı 2006’da İlhan Selçuk’un “Başkan Bush”a yazdığı mektupta olduğu gibi ABD’nin AK Parti’yi desteklememesini istiyordu:
“AKP iktidarı, ülkemi din faşizmine taşımaktadır. (...) Bu din faşizminin Türkiye’yi ele geçirmesi ve Batılı bir demokrasi olma yolunda inanılmaz mesafe kateden ülkemi Hamas Örgütü’nün yanına koymasına, hukukun üstünlüğüne inanan vicdanınızla mı izin vereceksiniz? Türkiye’de Museviler gibi İslam dışı dinî azınlıkların hedef gösterilmesine, toplumun İranlaştırılmasına sessiz mi kalacaksınız?”
Peki, Obama’nın Tuncay Özkan’ın tavsiyelerine uyması, başka deyişle ulusalcıların otoriter- jakoben- laik iktidarlarına “tamam” demesi durumunda n’olmak ihtimali vardı? Gayet basit. O zaman ulusalcı iktidarla ABD tabii ki el ele çalışacaklardı:
“Size inanmak, güvenmek, Türkiye ve Amerika’nın barış kültürüne, medeniyete, insan uygarlığına el ele katkı sunmasını görmek istiyorum.”
Tuncay Özkan’ın bu mektubuna üyelerden çok sert bir tepki geldi. Çünkü onlar, o güne kadar liderlerinin anti-Amerikan, anti-AB ideolojisinin samimi olduğuna inanmışlardı. Kendileri de samimiyetle öyleydiler. Başka nasıl olsun ki: Platformun temel sloganı “Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye” değil miydi? Liderleri ABD ve AB’yi “yılan” gibi metaforlarla tanımlamıyor muydu?
Okurlar, “bağımsızlık ve özgürlük” için “dünya halklarının düşmanı” Amerika’dan medet uman liderlerini hayretle karşıladılar ve tepkilerini “Bağımsızlığımı ben kendi ilkelerim ve halkımın dinamizmiyle elde edemiyorsam, böyle bağımsızlık yerin dibine batsın”türünden cümlelerle dile getirdiler...
“Onu bırak beni al!”
Türk ulusalcılığının önde gelen temsilcileri her nedense “baş düşman” ABD’ye tavsiyede bulunmayı çok seviyorlar... Ve hepsinin de tavsiyesi aynı doğrultuda oluyor: “Onu bırak beni al...”
Bu histerik tavır bir kez de Ergenekon’un üçüncü iddianamesinden, bir başka anti-Amerikan ulusalcının sözleriyle “cee” demişti bize (Temmuz, 2009). Dinleme kayıtlarından öğrendik ki, davanın en önemli sanıklarından Mehmet Haberal telefonda Abdüllatif Şener’e şöyle demiş:
“Ben Amerikalılara diyorum ki, Türkiye dünyanın anahtarıdır. Sonra dedim ki o anahtarı çok iyi kullanacak bir yönetim Türkiye’nin başına gelsin, yoksa vay geldi halinize...”
Askeriyle siviliyle, ulusalcılığımızın anti-Amerikancılığı böyle işte: Özde değil, sözde...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025 - “Medyanın yüzde 70’inin genel yayın yönetmeni olarak devlet ve iktidar” bahsi
29.04.2025 - Müsâdeme-i efkârdan müsâdemenin doğduğu dünyanın dışından yazılmış bir kitap okudum
25.04.2025 - Sırrı Süreyya Önder: Bir önyargı parçalayıcısı…
21.04.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
"....özeleştiriden gocunmayan pek çok özgürlükçü solcu ve sol demokrat arasında, Chávez’i alelacele diktatörler çöplüğüne süpürmeden yâd edenler de var..." ve insanlarımızın anlayamadığı ya da anlamaları işlerine gelmediği birçok konuda olduğu gibi.. Teşekkürler, Melih Altınok...